• Sonuç bulunamadı

Açık Kaynak Kodu Özgür Yazılım Akımı

ULUSAL SORUMLULUKLAR

DÜNYADA KORSAN YAZILIM KULLANIM

3.5.3 Açık Kaynak Kodu Özgür Yazılım Akımı

Kaynak kodlarının açık veya kapalı olması konusu aslında mevcut lisanslama sistemi ile serbest yazılım savunucuları ve dolaylı olarak bu görüşü paylaşan yazılım geliştirme toplulukları arasındaki temel tartışmayı oluşturmaktadır.

3.5.2 bölümünün başında değinilen MIT’de kod paylaşım sistemi içinde çalışan ve yüksek düzey yenilikçi ve ileri düzey bir programcı olan Richard Stallman, ortak çalışma ile üretilmiş olan bu kodlara erişimin kaybedilmesi üzerine, başkaları

tarafından incelenemeyen ve değiştirilemeyen kaynak kodları olan kısıtlanmış yazılım paketlerine doğru başlayan bu eğilimin farkına varmıştır. Bunun üzerine yazılım geliştiricilerin, kendi telif haklarını kullanarak o yazılımların gelecekteki tüm kullanıcıların bir dizi hakkını güvence altına alacak yazılım lisansları üretmeleri yoluyla kendi yazılımlarının serbest (free) konumunu korumalarına izin verecek yasal bir mekanizma kurmak ve yaygınlaştırmak niyeti ile 1985’de Özgür Yazılım Vakfı’nı (Free Software Foundation) kurdu. Stallman’ın geliştirdiği temel lisans Genel Kamu Lisansı (General Public Licence - GPL) idi. Bu lisans ile, serbest yazılımın bir kopyasına sahip olanlara verilen temel haklar arasında bu yazılımı ücretsiz kullanmaları, bu yazılımın kaynak kodlarını inceleme ve değiştirmeleri, bu yazılımın değiştirilmiş veya orijinal versiyonunu diğer kişilere ücretsiz dağıtmaları bulunmaktaydı. Bu serbest yazılım akımı hemen yaygınlaşmadı, biraz da özgür yada serbest anlamında kullanılan “Free” kelimesinin bedavayı çağrıştırması nedeniyle, kar odaklı yazılım endüstrisi bu yaklaşıma yazılımın normal lisanslamasına ve kaynak kodunun korumasına bir tehdit olarak görerek şüpheci yaklaştı. Bunun üzerine Stallman ve yandaşları, önde gelen bazı bilgisayar korsanları ile birlikte açık kaynak kodlu yazılım akımını başlattılar.

Stallman’a göre, yazılımların birer "sahibi" olmasını savunan telif hakları sistemi ve bu 'sahipler'in çoğu, bilgisayarın ve ilgili yazılımların potansiyel faydalarını kamu ile paylaşmak istemeyerek bilgi teknolojisinin bilginin güncellenmesini ve kopyalanmasını kolaylaştırarak insanlığa katkıda bulunmasını engellemektedirler. Kopyalamaya seri üretimi getiren teknoloji olan matbaa ile eşzamanlı ve uyum içinde gelişen sadece seri ve yüksek hacimli üretim yapabilecek kopyalayıcıların kısıtlanmasına yönelik telif hakları sistemiyle eş gördükleri sayısal teknolojide bilgi bir kez sayısal hale sokulduktan sonra kolayca kopyalanarak paylaşılabilmektedir. Bu esneklik telif hakları sistemi ile uyumsuzluğa neden olmaktadır.

Yazılım sahiplerinin 'korsanlık' ve 'hırsızlık' gibi kötü çağrışımlı sözcüklerin yanı sıra 'fikri mülkiyet' ve 'zarar' gibi hukuki terimleri kullanarak kamuoyuna programlar ile fiziksel nesnelerin mukayese edilebilir olduğu fikrini dayatarak bilgi kullanma hakkını kontrol etmek çalışmaları, kullanıcıların programları izinsiz olarak kopyaladıklarında 'zarar' gördüklerini veya 'ekonomik kayba' uğradıklarını belirtmeleri doğru ve haklı değildir. Çünkü genellikle yazılımın kopyalama hakkına sahip olan yazarı değil, bir şirkettir. Kopyalama yazılım sahibi üzerinde doğrudan bir etkiye yol açmaz, yazılım sahibi, ancak yazılım için para ödeyecek bir kullanıcı bunun yerine kopyalamayı tercih ederse bir kayba uğrayabilir. (Stallman, 2004). Yazılımların sahipli olması gerektiği iddiası ile ilgili olarak öne sürülen son argüman daha cok yazılımın ancak

bu şekilde üretilebileceğidir. Ancak bu ekonomik argüman, farkın sadece ne kadar para ödendiği ile ilgili olduğu, sadece 'yazılım üretimi'nin istenildiği, üretilen yazılıma toplumun ihtiyaç duyup duymadığının önemli olmadığı varsayımına dayanmaktadır. Toplumun sorunsuz erişebileceği bilgiye, insanların sadece çalıştırabilecekleri değil aynı zamanda okuyabilecekleri, düzeltebilecekleri, geliştirebilecekleri programlara, gönüllü işbirliği ruhunun pekiştirilmesine ve özgürlüğe ihtiyacı vardır. Açık kaynak kodlu yazılımların kapalı kaynak kodlu yazılımlara göre Tablo 3.11’de açıklanan bir çok avantaj ve üstünlüğü bulunmaktadır.

Tablo 3.11 Açık Kaynak Kodunun Avantajları

Açık Kaynak (open source) Kapalı Kaynak

Kaynak kodu açıktır Kaynak kodu gizlidir Kar amacı yoktur, ücretsizdir Kar amaçlıdır, ücretlidir

Gönüllü geliştiriciler tarafından yaratılırlar Ücretli geliştiriciler tarafından yaratılırlar Belli bir otoriteye bağlı değildir, geliştirme

süreci evrimsel olarak gelişir

Geliştirme süreci merkezi bir otorite tarafından kontrol edilir

Geliştirme süreci ihtiyaçlara evrimsel bir şekilde yanıt verir

İhtiyaçlar belirlenir, neyin öncelikli olduğuna karar verilir ve o yönde ilerlenir

Geliştiricilerin çoğu birbirini tanımaz, tüm dünyaya yayılmışlardır

Geliştiriciler genelde aynı fiziksel ortamda birlikte çalışırlar

Geliştiriciler yazılıma daha küçük katkılar

yaparlar ve çok sayıdadırlar Geliştiriciler sözkonusu yazılıma odaklanmıştır ve az sayıdadır Versiyon değişiklikleri daha sıktır Versiyon değişiklikleri daha seyrektir

Hataların düzeltilmesi genelde daha hızlıdır Hataların düzeltilmesi genelde daha yavaştır Bir pazar yerinin kendiliğinden oluşmasına

benzetilir (Kaynak)

Bir katedral inşa etmeye benzetilir

Ortak faydalı yazılımları geliştirmek zevk, getireceği ruhsal tatmin, ün gibi motivatörlerin motivasyon faktörlerinin yanında, para da gerektirmektedir. Vergiden muaf, özgür yazılımların geliştirilmesine adanmış ve kamu yararına çalışan Free Software Foundation (FSF), GNU CD-ROM'ları, T-shirt'leri, belgeleri, ve lüks dağıtımları satarak ve bağışlarla para kazanmaktadır. Bazı özgür yazılım geliştiricileri teknik destek hizmeti satarak para kazanmaktadır. Aralarında Intel, Motorola, Texas Instruments ve Analog Devices gibi bazı şirketler bir araya gelerek C dili icin özgür GNU derleyicisinin geliştirilmesi amacı ile mali destek vermişlerdir. Bu arada Ada dili icin GNU derleyicisi kaliteli bir derleyiciye sahip olmanın en düşük maliyetli yolu olarak ABD Hava Kuvvetleri tarafından desteklenmektedir (Stallman, 2004).

Açık kaynak geliştirme modeli internetin küresel koordinasyonu çok kolay hale getirmesi sayesinde gelişmiştir. Açık kaynak yazılımlar özellikle sunucu tarafında

ticari alternatiflerine karşı gitgide daha kararlı, daha az kaynak harcayan, daha yüksek performanslı, daha güvenli, daha düşük maliyetli çözümler sunmaktadır. Stallman ve ekibi tarafından 1983’de yani yazılım dünyasında ücretsiz hiçbir işletim sisteminin bulunmadığı bir dönemde işbirliği ruhunu canlandırmak için Generation Next Unix (GNU) projesi başlatılmıştır. Ancak açık bir işletim sistemini yazmak özellikle Stallman ve ekibi gibi idealist geliştiriciler için çok büyük bir projeydi. Yine de bu proje 1990’larda tamamına yakını hazır hale getirilmiştir. Temel bileşenlerden biri olan Kernel’in de Linux adıyla Linus Torvalds tarafından geliştirilmesi ve GNU ile birleştirilmesiyle, işletim sistemi tamamlandı ve penguen logosuyla 1990’da yayınlanmıştır. Linux, işletim sistemi pazarını dönüştürecek düzeyde teknik üstünlükte bir açık kaynak uygulamasıdır. Ücretsiz dağıtılan bir çok alt Linux versiyonu yazılım geliştirme toplulukları tarafından evrimsel olarak geliştirilmiştir. Açık kaynak modeli tipik olarak merkezi olmayan bir üretim sistemidir. Bu dağıtık üretim, “Açık Kaynak İnisiyatifi” kurucularından Eric Raymond tarafından “Cathedral and the Bazaar” isimli kitabında kapalı, korunaklı ve sıkıcı katedralin tam tersi olarak açık ve heyecanlı, kalabalık pazar yeri olarak adlandırılmıştır (Raymond, 2001). Açık kaynakta kullanılan ortak metotlar, projenin genel yazılım tasarımını tanımlayan, üzerinde çalışılacak projeleri belirleyen, açık kaynaklı ürünün nihai resmi sürümünde hangi değişikliklerin ortaklaşa yapılacağını belirleyen merkezi bir komitenin kurulması (Apache Internet tarayıcısı projesi gibi) veya bir diktatörlük oluşması (Linux projesi gibi) ile olabilmektedir. Bireysel programcılar bu projelerde çalışır, yazılımlardaki hataları tanımlar ve düzeltirler. Bu kişiler ayrıca kendi seçimleri ile yazılımda değişikliklere neden olacak projelerde de çalışabilirler. Burada iletişim mesaj-haber grupları, panolar, portallar vb. ile elektronik ortamda sağlanmaktadır. Açık kaynak kodu toplumunda parazitlere yer yoktur, herhangi bir açık kaynak kodlu yazılımın parçalarını kopyalamak isteyenler, kendi yazdıkları programın parçalarının da diğerleri tarafından kullanılmasına izin vermek zorundadır. Bu zorunlu paylaşım kuralı Copyright kavramına gönderme ile Copyleft olarak tanımlanır. (Evans, 2003). Bu tür herkesin birlikte çalıştığı, sonuçta herkesin kullanabileceği yeni ve muhteşem bir ürün yaratılan, herkesin bu işten zevk aldığı yeni bir üretim ve pazarlama yöntemi mevcut ekonomi kuramları ile açıklanamamaktadır. Linus Torvalds ve Stallman’ın çabalarının başında, başarılı olma şanslarının neredeyse sıfır olduğunu savunacakları muhtemel olan iktisatçılar artık açık kaynak kodunun tartışılmaz başarısı nedeniyle, bu akımı anlamak ve diğer ürünler için ne tür dersler içerdiğini belirlemek konusuna odaklanmaktadırlar. Özgür ve ücretsiz alınan bir yazılımı yine aynı şekilde dağıtan akımın bu başarısının arkasında, destekleyici çok sayıda resmi

kuruluşun bulunması, internetin büyümesi, iletişim maliyetlerinin düşmesi sonucunda yazılım üretiminin, bilgiye erişimin kolaylaşmasıyla basitleşip yaygınlaşması, sunucu bilgisayarların teknik yönetiminde kodların açıklığının talep edilmesi bulunmaktadır. Zaten açık kaynak programları daha çok bu son nedeni yaratan kişiler gibi “techie” adı verilen ileri düzey yazılımcıların ihtiyaçlarını karşılamaktadır (Evans, 2003). Artık dünyada yazılım ithalatının kontrol altına alınması ve özgürleşme için kamu kurumları devletin stratejik kararları ile, seçenekli, güvenilir ve ücretsiz çözümler sunan açık kaynak kodlu sistemlere doğru yöneltilmektedir. Almanya, İspanya, Meksika, Brezilya, Çin, Kore, Hindistan gibi birçok ülke, kamu kurumlarında açık kaynak kod yazılım kullanımını benimsemiş ve bilgi toplumu stratejilerinin bir parçası yapmışlardır (Göker, 2005). Örneğin, AB Parlamentosu'nda oylanan yazılım patentleri yasa tasarısı dünya çapındaki protestolar yüzünden ertelenmiştir. Konu ile ilgili uzmanlardan oluşan bir AB komisyonu, birlik çapında açık kaynağa geçiş için sistem yöneticilerine yol gösterecek teknik bir belge yayınlamış, 9 üye ülke açık kaynak kodu deneyimlerini girdileri diğer üyelerin erişimine sunmuşlardır. Bu gelişmeler AB’de açık kaynak kodu konusunda giderek artan bir ilgi ve bilincin bulunduğunu göstermektedir (Williams, 2003). Bu konuda Türkiye’de de TÜBİTAK’ta yürütülen ulusal açık kaynak işletim sistemi çekirdeği olan Uludağ projesi önem taşımaktadır. Ancak devletler açık kaynak kodu ile ilgilenseler de, yaygınlaşması için yeterli inanca sahip olmadıkları görülmektedir (Williams, 2003).

Öte yandan, Microsoft gibi lisanslama sistemi savunucusu çokuluslu firmalar da açık kaynak kodu inisiyatifini ciddi bir tehlike olarak görmekte ve bunlara karşı propaganda ve çalışmalar yürütmekteyseler de, geleceğin önemli bir akımı olması muhtemel açık kaynak kodunun gelişimini yakından izlemektedirler Hatta açık kaynak terimini paylaşılmış kaynak terimine dönüştürmek için çaba göstermekte, kendi web sitelerinde “paylaşılmış kod inisiyatifi” isimli bölümler oluşturmaktadırlar.