• Sonuç bulunamadı

ULUSAL SORUMLULUKLAR

ÖNGÖRÜ TEKNİKLERİ ÖNGÖRÜ YÖNTEMLERİ

3. Bölüm : Yazılım Teknolojis

3.1 Yazılım Teknolojisinin Bağlı olduğu Bilişim Teknolojisi ve Ekonomik Gelişmeye Etkis

3.1.5 Dijital Bölünme

Günümüzde, bilişmenin öneminin büyük bir hızla artmasının sebepleri gelişmiş ülkeler tarafından bilinmekte, bu ülkeler bilgi teknolojilerinde daha fazla Ar-Ge ve üretim yaparak ekonomik güçlerini artırmaya, bireylerinin ve kurumlarının geleceğini güvence altına almaya calışmaktadırlar. Bilgi devrimi süreci Kuzey Amerika, Pasifik ve Avrupa'daki ileri ülkelerde 80'li yıllarda başlamış, sanayii devriminden çok daha hızlı ilerlemiş ve dünyayı değiştirmiştir. Bu nedenle tüm öngörü çalışmalarında bilişim teknolojisi önemli yer tutmaktadır. Örneğin 1995’de ABD Rekabet Konseyi’nin belirlediği 100 kritik teknolojiden 55’i BT başlıklarından oluşmaktadır.

Bilişim teknolojileri, bilgiye dayalı ekonominin yaratılması için zorunlu olarak, belki de tarihte ilk kez elit için öncelikli olmadan, tüm toplum kesimlerine yayılmak durumundadır. Bu anlamda sosyal etkileri ile, bilgi ekonomisi ve toplumu oluşturmak yeni ekonomiler için zorlu bir süreç haline gelmektedir (Wehremeyer ve diğ., 2002). Masuda ve Drucker, BT’nin ikamesiyle oluşacak özgür zaman ve sağladığı bilgi paylaşımında eşitlik, katılımcılık ve birlikte üretimi getireceğinden tam sinerjik bir dünya oluşacağını ve kuzey/guney çelişkisinin ortadan kalktığı bir politik ekonomik ortam oluşacağını iddia etmişlerdir (Belek, 1999).

Ancak bilgi çağını yakalayabilmenin en temel ön koşulunun, mikroelektronik altyapının sağlanması olduğu açıktır. Altyapının sağlanması ise ülkelerin milli gelirleri ile ilgilidir. Dünya nüfusunun büyük bölümü Asya kıtasında bulunmakla birlikte, kişi başına gelirin en yüksek olduğu bölgeler, Kuzey Amerika ve Avrupa’dır. Bunun doğal sonucu olarak geri kalan geliri düşük bölgelerde altyapı kurulamamaktadır. Bu altyapı farklılık veya eksikliklerinden dolayı, gelişmiş ülkelerle

dünyanın diğer kısmı arasında bilgi teknolojisi nedeniyle giderek daha büyük bir uçurum oluşmaktadır. Almanya, İngiltere, Fransa, İsveç, Danimarka ve Finlandiya'da yürütülen ve her bir ülkede 1200 firmayı kapsayan bir çalışma bilişim teknolojisi kullanımının ülkeler arasında çok büyük farklılık gösterdiğine dikkat çekmektedir (Ansal, 2003). Bilgi toplumunun dayandığı BT’nin hala kuzeyde üretiliyor olması, gelişmekte olan ülkelerin ithalci durumunda olması, bunun da, kaynakları yetersiz bu ülkeler tarafından daha çok borçlanma yaratacağı açıktır. Ayrıca güneyin, kuzeyde üretilen teknolojiyi transfer etse bile bu teknolojide tam olarak yetkinleşemeyeceği, hızla gelişen teknolojide farkın azalmak yerine artacağı ortadadır.

Bu uçurum, ticaret ve uluslararası işbirliği için yeni engeller yaratmaktadır. Dijital bölünme olarak bilinen bu açığı kapatmak ve yeni teknolojilere gücü yeten ve yetmeyen uluslar arasında denge kurmaya yönelik bir şeyler yapılması gerektiği giderek daha çok dile getirilir olmuştur. Hatta bu durum Avrupa Birliği’nin genişleme sürecini, üye ülkelerle aday ülkelerdeki bilgi teknolojisine ilişkin yeni teknolojilerin yayılım seviyelerinin çok farklı olması nedeniyle bir çok sorunun ortaya çıkması yoluyla etkilemektedir. Mayıs 1996’da G-7 ülkeleri tarafından sponsorluğu yapılan Bilgi Toplumu ve Gelişim Konferansı sonunda yayınlanan raporda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki dev teknoloji farkının kapatılmasına dair konu başlıkları arasında, yatırımların hareketliliği , bilgi teknolojilerinin gelişmedeki potansiyeli ve gelişmiş ve gelişmekte ülkeler arasında diyaloğun önemi vurgulanmış, gelişmekte olan ülkelerin bilgi çağındaki yeri ve ihtiyaçlarına ilişkin yeterli fikir ve planlarının olmadığı, gelişmiş ülkelerin ise, gelişen pazarları yaygınlaştırmada başarılı olmadıkları belirtilmiştir. Bilgi toplumuna yönelik ulusal politikalara ihtiyaç olduğu ve gelişmekte olan çoğu ülkenin bilgi teknolojisi politikası oluşturamadığı en çok vurgulanan konu olmuştur (Hodge ve Miller, 1996).

Dijital bölünme sadece ülkeler arasında değil, toplum içinde de zengin-fakir, genç- yaşlı, normal-özürlü birey ve katmanlar arasında da bilgi, eğitim düzeyi ve bilgi teknolojisi okur yazarlığında farklılık yaratmakta, eşitsizliği derinleştirmektedir.

Dijital uçurumun kapatılmasına ilişkin sorunlardan biri de bilişim teknolojilerinin üretim verimliliğini ve tedarik zincirini gerçekten olumlu etkileyecek şekilde ülke genelinde yayılımı için ciddi yatırımlar yapılırken özellikle ilk adımların yüksek maliyetli olması ve belirgin geri dönüşler getirmemeleri, bu yayılımla ilgili aşağıdakiler gibi önemli risk ve engellerin sözkonusu olmasıdır (Saracco, 2003): - Teknoloji çok hızla gelişmekte, yatırım kararlarında giderek daha çok sayıda alternatif ortaya çıkmaktadır. Özellikle elektronik devreler ve çevre birimleri gibi

bazı temel donanımlar çok kısa ürün yaşam eğrileri göstermektedir. Gerek genişbant ağ altyapısı gibi fiziksel, gerek yeni eğitim/öğretim ortamları gibi altyapıların maliyeti, tek bir kurum veya pazar dilimi tarafından karşılanamayacak kadar büyük olmakta, bir çok pazar dilimini kümelemek ve bu yayılımı ekonomik anlamda uygulanabilir hale getirmek gerekmektedir. Mevcut teknolojilerin pazarlarında yeteneklerin ve maliyetlerin evrimini net olarak kestirmek pek olası değildir. Doğrusal evrime dayalı öngörü gereklidir ancak yeterli değildir. Teknolojideki kesintiler, bozulma veya duraksamalar/sapmalar ile teknolojik gelişimi kırılıma uğratan teknolojiler de göz önünde bulundurulmalıdır. Burada sözü edilen disruptive teknoloji, bir teknoloji sisteminde yerleşik kuralları belirgin şekilde değiştiren teknolojidir. Burada sadece bir teknolojinin başka bir teknolojinin yerini alması değil, bu teknolojinin pazar çevresi ile etkileşim biçimini değiştirmesi de kastedilmektedir. (Örneğin internet insanların kümelenme, iletişim, öğrenme paradigmalarını değiştirmiş, sadece kendisinin değil tüm diğer pazarlarda da müşterinin ürünle birleşme biçimini, değer ve tedarik zincirini dönüştürmüştür. Bu tür diğer bilişim teknolojilerine depolama, bilgi işleme/hesaplama, görüntüleme, nanoteknoloji, kablosuz erişim, grid hesaplama ve dil işleme/ anlama teknolojileri örnek verilebilir.) Bu bağlamda, öngörü yetkinliği kritik önem kazanmaktadır. Ancak gelişmişlerle gelişmekte olan ülkelerin arasında öngörü konusunda da bir uçurumun bulunması ayrı bir yapısal zorluk yaratmaktadır.

- Bir ülkedeki tüm firmalar ulusal politika ve stratejiler doğrultusunda hareket etmeyebilmektedirler. Firmaların yeni teknolojileri, genellikle işçilik maliyetlerini aşağıya çekmek, bazı alanlarda karşılaşılan işgücü açığını/yetersizliğini gidermek, üretim süreçlerinde daha sıkı bir kontrol sağlayarak verimliliği arttırmak, üretilen mal/hizmetin kalitesini arttırmak vb. nedenlerle adapte etmektedirler. Bu konuda teknolojik odaklanma sağlamak için mevzuat ve teşvikler yararlıdır ama yeterli değildir. Burada amaç evrimi zorlamak değil, yayılımını sağlamaktır. Firmaların kendi çıkarları için katılacakları, hedef birliği bazlı platformlar kurmak yararlı olabilir. - Gelişmekte olan ülkelerde özellikle bilişim teknolojilerinde uluslararası piyasada aranan niteliklere sahip yüksek öğretim görmüş gençlerinin engellenemeyen beyin göçü önemli bir sorundur. Özellikle AB ülkelerinin yakın bir gelecekte bu dallarda oluşacak açığın gelişmekte olan ülkelerden karşılanması yolunda stratejik planlamalar yapmaları beyin göçünü artıracaktır (TÜBİTAK, 2001).

Bu bilgiler ışığında sonuç olarak dijital bölünmenin dijital fırsata dönüştürülebilmesi için ulusal politikalar önem kazanmaktadır. Bu politikalarda ortak özellik BT’nin gelişimi için devletin sorumlu olması gerektiğini vurgulamalarıdır. Giderek artan

hızda pazara sürülen yeni devrimsel uygulamalar temin edilebilir olsa da bunların uygulanması için malzeme ve insan çabası gerekmekte, bu kaynakları ise tüm ülkelerin karşılayamamakta, dijital bölünme derinleşmektedir (Baltac, 2003).