• Sonuç bulunamadı

Tarihsel Süreç İçinde Panislavizm ve Rus Milliyetçiliğine Etkileri

Panislavizm, Fransız İhtilali ve Napolyon savaşlarının Avrupa'daki mevcut

statükoyu bozması neticesinde bilhassa aydınların zihinlerinde oluşmaya başlayan milliyetçi düşüncelerin meydana getirdiği bir akımdır.

Arndt Fichte'nin temsil ettiği Alman romantizmi ve mukayeseli Alman dil birliği hareketi, çok sayıda Avrupalı aydının bu arada Slav aydınlarının da dikkatini çekmiş ve Johann Gottfried Herder, İnsanlık Tarihi'nin Felsefi Temelleri isimli eserinin altıncı cildinin dördüncü bölümünde düşüncelerini; "İslavlar, yüksek ahlaki

değerlerle birleşmişlerdir ve bu birleşme, onları geleceğin Avrupa'sında efendi yapacak olan ortak ve zafer dolu kadere götürecektir."86 şeklinde belirtmişti.

Bu düşünce 19. asırdan itibaren bilhassa Bohemyalı, Slovenyalı ve Hırvat İslavları arasında yayılmaya başladı. Herder, onlara geleceklerinin parlaklığı hususunda asla şüpheye düşmemeleri gerektiğini ve gelecekte sahip olacakları özerklikle tarihi görevlerini yerine getireceklerini şu sözlerle telkin etmekteydi:87

"Herhangi bir halk, özellikle medeniyetin himayesi altında kalmış bir halk için, hayatın genişliği içinde kalbin ve ruhun temsilcisi inançlarından, saygıya layık manevi mirasından, atalarının dilinden daha değerli bir nesneye sahip olmak düşünülemez. Bir halkı dilinden yoksun bırakmak, onu çocuklarına vereceği, bırakacağı ölümsüz servetlerden mahrum etmek demektir."

Oysa Herder'in çizgisi tarihi gerçeklerden ziyade, kendisine ait felsefi düşüncelerden kaynaklanıyordu. Herder, büyük bir Slav dünyası hayal ediyor ve bunu tarihsel realitelerden çok yalnızca dilde olan yakınlığa bakarak tüm Slavların aynı soydan geldiğini ileri sürüyordu. Bu sebeple de düşünceleri o güne dek bilhassa Latinler ve Germenler tarafından sürekli olarak aşağılanan ve ezilen Slavlar arasında büyük bir etki uyandırdı. Daha da ilginci, İslavların dil tarihlerinin temellerinin, Gerhald F.Müller (1705-1786) ve Augusti L.Schlözer (1735-1809), Karl Göttlieb Anton (1751-1818) gibi Alman bilim adamları tarafından atılmasıydı.

Bu bilim adamlarının hepsi Slav dillerinin sözcük yapılarını incelemişler, Slav folklörü ve antik değerleri hakkında çok sayıda bilimsel eser ortaya

86Hans Kohn, Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği, çev. Agah Oktay Güner, Kervan Yayınları, İstanbul

1983, s. 15.

çıkarmışlardı. Fikri alanda yapılan söz konusu çalışmaların etkileri kısa süre içerisinde görüldü. Öncelikle Avusturya'da yaşayan Slavların ekonomik ve kültürel yaşamlarında büyük değişiklikler ortaya çıkardı. Habsbourg hanedanından Marie- Therese, 2. Joseph ve 2. Leopord gibi büyük hükümdarların takip ettikleri politikalar, Slav köylülerinin yaşam seviyelerinde büyük gelişmelere sebep oldu ve onlara sağlanan modern eğitim olanaklarıyla Slavların bilhassa kültürel hayatlarında büyük bir gelişme ortaya çıktı.

Diğer yandan Rusya, uzak ve fakir akrabalar olarak gördüğü Rus olmayan Slavlara karşı pek bir yakınlık duymuyordu. Çarlar için gelişmiş Batılı ülkelerle olan ilişkiler çok daha mühimdi. Bilhassa 1815-1850 yılları arasındaki dönemde Rus politikasının temel yönü, Fransız İhtilali'nin kendilerince zararlı olarak kabul edilen milliyetçilik ve liberalizmin etkilerini yok etme yönündeydi. Bu sebeple Panislavizm'e pek sıcak bakılmıyordu. Fakat, Napolyon savaşları bittiğinde, Rusya, Avrupa'nın büyük güçleri arasına girmişti. Rus askerleri Paris'i işgal ederken, Çar da barış müzakerelerine başkanlık ediyordu.

Buna karşın ünlü bir yazar ve aynı zamanda büyük bir Pan-Slavist olan Puşkin, Avrupa'da Rusya'ya karşı kin ve nefretin sürdüğünü, Rusya'nın ise bunu hak etmediğini ileri sürdü. Ona göre: "Rusya'nın fedakarlıkları sayesinde Napolyon

mağlup edilmiş ve Avrupa yeniden hürriyet, şeref ve sulha kavuşmuştu."88 Batılı devletleri Rusya' ya karşı daha duyarlı olmaya davet eden Puşkin şöyle demekteydi:89

"Batı'nın liberalistleri dikkatli olun! Rusya bütün düşmanlarını ezecektir! Kim düşman olursa kaderi değişmeyecektir. Finlandiya'nın buzlu kıyılarından, Colchida'nın yakan sıcağına kadar onun savaşçıları harp etmeye hazırdırlar. Rusya bütün Slavların anası ve bütün Slav nehirlerinin döküldüğü okyanustur."

88a.g.e., s. 120.

Puşkin ve diğer Pan-Slavistlerin90 çabalarına karşın, özellikle Napolyon

savaşlarına katılan ve bu sebeple Avrupa'yı görmüş askerler arasında Batı hayranlığı yayılıyordu. Bilhassa savaş sebebiyle Almanya'da uzun süre kalan Rus subayları arasında Alman dili ve felsefesi bir hayli etkili olmaya başlamıştı. Böylece, Schelling ve Hegel felsefesi, Rus aydınlarıyla tanışma şansını yakalıyordu. Bu iki Alman filozofun eserleri Rusça'ya çevriliyor ve oldukça geniş bir kitle tarafından beğeniyle okunuyordu. Bu gelişmeler Ruslar arasında birbirine zıt iki düşünce akımının doğmasına sebep oldu. Etkileri günümüze dek devam eden bu akımlardan biri

Slavyanofiller, diğeri ise Zapadnikilerdi.

Rusya, dev bir ok gibi Avrupa'nın tam kalbine girmiş ve Avrupalıları büyük bir şaşkınlığa düşürmüştü. Yakın zamana dek Avrupa'nın geri medeniyetleri arasında sayılan ve aşağılanan Slav medeniyeti ve bu medeniyetin en büyük temsilcisi Rusya, Avrupa'ya damgasını vurmuştu. Artık Avrupalıların kafasında şu soru biçimlenmeye başlamıştı: "Sahip olduğu sıradışı nüfus gücüyle Rusya ve Büyük Rus hanedanlığı,

ülke sınırlarını batı yönünde genişletecek mi?"

Rusya büyüyor ve korkutuyordu. Avrupa'nın birçok bölgesine yayılmış olan Slavlar da bu tek Slav devleti etrafında birleşmeyi istiyorlardı. Polonyalı bir Slav olan Prens Adam Czartorsyski, Londra'da bulunan Kont Pavel A.Straganov'a şöyle yazıyordu: "Rusya bütün İslavlara bir federasyon gerçekleştirme yolundaki büyük

gayeyi ilham etmelidir." Nitekim birkaç yıl sonra Rusya'da küçük bir grup tarafından Birleşik Slavlar Cemiyeti kuruldu. Bu cemiyetin sembolü sekiz İslav milletini temsil

eden bir sekizgendi. Bu sekizgene dört İslav denizi olarak kabul edilen Karadeniz, Akdeniz, Dalmaçya Denizi ve Kutup Denizi'ni simgeleyen dört gemi demiri konuldu. Cemiyetin bütün üyeleri, hayatlarını Slav birliğinin kurulmasına adayacaklarına dair yemin etmişlerdi.

90Panislavizm akımında, ünlü Rus Edebiyatı yazarları Puşkin ve Dostoyevski'nin demeçleri, büyük

yankılar uyandırmış olmasından dolayı oldukça önemlidir. Detaylı bilgi için bkz. Yaşar Onay, Rusya ve Değişim, Nobel Yayınları, Ankara 2002, s. 40-42, 52-54.

Rus Panislavizmi başlangıçta emperyalist eğilimi olmayan bir akımdı. 18. ve 19. asırdaki Rus yayılmasının temel sebebi, Rusya'nın jeopolitik yapısından kaynaklanıyordu ve güvenli sınırlara sahip olma hedefi söz konusuydu.91 Rus

Çarlarının büyük çoğunluğu için de Panislavizm pek bir anlam ifade etmiyordu. Saint Petersburg'da Fransızca konuşuluyordu ve birçok aristokrat ailesi Alman kökenliydi.

Diğer yandan, Avrupa'daki idealizm, din, metafizik arayışların, materyalizmin yerini alması, Rusya' ya da yeni bir çehre kazandırıyordu. Yeni düşünceler, bilhassa da bütün İslavların birliği düşüncesi aydınlar arasında hızla yayılıyordu.

Nitekim böyle bir ortamda hükümetin takip ettiği politikalara karşı ilk tepki üniversite öğrencilerinden geldi. Aralık 1825'te amaçları Rusya'nın büyüklüğünü daha sağlam temellere oturtmak adına Panislavist bir imparatorluğun kurulmasını sağlamak olan ve kendilerine Aralıkçılar (Decembristler) denilen milliyetçi gençler bir ayaklanma başlattılar. Fakat, yönetimin tepkisi çok sert oldu ve isyan kanla bastırıldı. Ayaklanmaya katılan çok sayıda genç öldürüldü veya Sibirya'ya sürgüne gönderildi.

Slavyanofillerin92 düşüncesine göre, Rus tarihi ve kültürü esas itibariyle Batı Avrupa'dan çok farklı ve ondan çok üstündü, Büyük Petro döneminde Rusya'nın zoraki şekilde Avrupalılaştırılmaya çalışılması, Rus tarihinin doğal akışını sekteye uğratmış ve onu derinden yaralamıştı. Bu sebeple Rus tarihini yeniden eski rotasına sokmak her Rus aydınının göreviydi. Bu görüşün 19. yüzyılın ortalarına doğru en önde gelen savunucuları Chomyakov, Kiriyevski kardeşler, Samarin ve Aksakov kardeşlerdi. Bu düşünceleri siyasi akıma dönüştüren ilk kişi de Pogodin olmuştur. 1835'te tüm Avrupa'yı gezen Pogodin'in, 1838'de Rus tahtının varisi olan Büyük Dük Aleksandr Nikolayevich' e yazdığı mektup oldukça önemlidir.93

91Rus dış politikasının oluşmasında coğrafya unsurunun önemi hususunda detaylı bilgi için bkz.

Onay, a.g.e., s. 63-95.

92Detaylı bilgi için bkz. Onay, a.g.e., s. 41-49.

Slavyanofiller'in karşıtı olan ve Çar Büyük Petro'nun açtığı yolda ilerleyerek,

Avrupa medeniyetinin Rusya'da uygulanmasını savunanlar Zapadnikiler veya

Batıcılar olarak tanımlandılar. Fakat Batıcılık akımı, bünyesinde farklı yönlerde

gelişme eğilimleri taşıyan gevşek bir birlikten, 1840'larda demokratların ve liberallerin Panislavizm'e karşı çıkışlarına ortak bir platform olmaktan başka bir şey değildi. Bu akımın en önde gelen ismi Belinski'ydi. Reform öncesi ve sonrası Rusya konularıyla yakından ilgilenen Belinski, yaptığı Hegelci diyalektik şemayı, Rus tarihine uyarlayan ilk kişi oldu. Ona göre; Büyük Petro'dan önce Rus halkı, ataerkil değerlerle birbirlerine sıkı biçimde bağlanmış olan insanların topluluğuydu. Bu sebeple de rasyonel düşünce ve bireysellik, Rus halkı arasında ortaya çıkma imkanı bulamamış ve toplumsal değişim gerçekleşememişti. Büyük Petro'nun takip ettiği akılcı politika neticesinde Ruslar, insan topluluğundan, ulus haline dönmeyi başarmışlardı. Petro, Avrupa medeniyetinin temsil ettiği evrensel değerleri, Rus halkını, bir ulus haline getirmekte kullanmıştı. Bu akımın diğer önemli savunucuları ise; Timofey Granovski, Konstantin Kavalin ve Boris Çiçerin'di.94