• Sonuç bulunamadı

Kırım'ın Genel Profili

Kırım yarımadası, 1954'te kendisi de bir Ukraynalı olan SSCB lideri Kruşçev tarafından Rusya'nın bir hediyesi olarak, Ukrayna'nın, Rus Çarı'nın hakimiyetini kabul ettiği Pereyaslav Antlaşması'nın 300. yılı vesilesiyle Ukrayna'ya verilmiştir. Kırım bölgesi, Rus nüfusun %62'lik oran ile çoğunluk olduğu tek Ukrayna toprağı olma özelliğini sürdürmüştür. 1991 yılının Ocak ayında, yani Ukrayna'nın bağımsızlığını ilan etmesinden 11 ay kadar önce Kırım'da, yarımadanın Sovyetler bünyesindeki statüsüne dair bir referandum yapılmış ve halk, %93 gibi ezici bir çoğunlukla, özerk bir Kırım yönetimi yönünde karar kılmıştır. Aralık 1991'de Ukrayna'nın bağımsızlığını ilan etmesinin hemen ardından Kırım, özerklik statüsüne sahip olmuştur. Fakat Ukrayna Hükümeti, bu konudaki sözünü tutmayınca 1992

213Sandıklı;İsmayılov;Kaya, a.g.e., Bilge Adamlar Kurulu Raporu, BİLGESAM Yayınları, İstanbul

Nisan'ında Kırım Parlamentosu bağımsızlık kararını onaylasa da 1992'nin Eylül ayında Kırım Anayasası tekrar düzenlenmek suretiyle bağımsızlığa ilişkin maddeler kaldırılmıştır. 1994 yılında Meşkov, Kırım'ın ilk ve tek Cumhurbaşkanı seçilmiş fakat bir başarı sağlayamamıştır.214

Kırım'da, Rus nüfusun çoğunluğu oluşturmasının yanı sıra Rusya'nın da 2014 öncesi süreçte bölgede çok etkili olduğu görülmektedir. Halihazırda Rusya, 2010 yılında Ukrayna ile imzaladığı antlaşmayla Sivastopol ve Feodorosya limanlarında 25.000 piyade ve denizci, Ukrayna karasularında 388 askeri deniz aracı, Gvardeskaya ve Kaça üslerinde 161 hava aracı bulundurma hakkına sahip olmuştur. Bu bağlamda, 2013-2014 yıllarında yaşanan gelişmelerin ardından Rusya'nın Kırım'ı kendi topraklarına dahil etmesi, sürpriz bir olay olarak görülmemelidir.

Nitekim 18 Mart 2014'te, Rusya Federasyonu'yla Sivastopol Federal Kenti ve Kırım Cumhuriyeti, bir birleşme antlaşması imzalamıştır. Antlaşma uyarınca; Kırım Cumhuriyeti'nin Ukrayna'yla olan kara sınırları, Rusya Federasyonu'nun devlet sınırları olarak kabul edilecek, Azov Denizi ve Karadeniz'de bulunan deniz sahalarının paylaşımı ise Rusya Federasyonu'nun uluslararası antlaşmalarıyla uluslararası hukukun mevzuat ve normları kapsamında belirlenecektir.215

3.6.1. Kırım'ın Farkları

Genel yapısı itibariyle Kırım, Ukrayna'nın diğer bölgelerinden farklı özelliklere sahiptir. Fark yaratan bu özelliklere bakıldığında ilk olarak bu bölgenin çok uluslu nüfus profiliyle adeta patlamaya hazır bir bomba görüntüsü verdiği görülmektedir. Söz konusu çok uluslu yapının meydana gelmesinde; beş yüzyılı aşkın bir zaman Kırım Tatar Hanlığı, Osmanlı ve Rus İmparatorlukları, Sovyetler Birliği, Sovyetler Birliği'nde Kruşçev'in Kırım'ı Ukrayna'ya vermesinin ardından

214Hans von Zon, "Ethnic Conflict and Conflict Resolution in Ukraine", Perspectives on European

Politics and Society, Vol. 2, No. 2, 2001, s. 233-234.

215"Territories of Republic of Crimea and Sevastopol set in borders on day of joining Russia", Tass

oluşan Ukrayna etkisi, bağımsızlığın ardından Tatarların Kırım'a geri dönmesi, Kırım bölgesindeki Rus üslerinin varlığını sürdürmesi ve son aşama olarak ise bölgenin Rusya'ya ilhakı referandumunun kilit rol oynadığı görülmektedir. İkinci özellik olarak, Kırım'ın tipik bir Sovyet tarzı ekonomik yapısının olduğu görülmektedir ki bu ekonomik yapı, Ukrayna'nın 1991 yılında bağımsız oluşunun ardından, öncesinde Sovyet tarzı işletilmekte olan askeri sanayi tesisleri ve ciddi boyutta gelir kazandıran turizm sektörü, büyük sekteye uğramıştır.

Üçüncü olarak Kırım yarımadası; Tatarlar, Ukraynalılar ve Ruslar için çok büyük tarihsel anlam taşımaktadır. Dolayısıyla bölge, bu üç ulus için büyük öneme sahiptir. Dördüncü olarak ise Kırım'ın coğrafi yönden yer aldığı konum, bu yarımadanın Ukrayna'dan ayrı biçimde değerlendirilmesini destekler niteliktedir. Çünkü Kırım'ın Ukrayna'yla çok dar bir kara bağlantısı vardır. Gwendolyn Sasse'nin düşüncesine göre; söz konusu ayrılık algısı, hem Ukraynalı siyasi elitleri adına bir tehdit şeklinde değerlendirilmekte hem de 2014 yılında patlak veren olaylara dek Kırım'ın çoğunlukla Rus siyasi elitlerine göre ayrılıkçılık adına ciddi bir neden teşkil etmektedir. Beşinci olarak da Kırım, 1991 sonrası süreçte gerek Ukrayna gerekse de Rusya'da ulus ve ulus-devlet oluşturma gayretleri çerçevesinde çok kilit bir role sahiptir. Bu nedenle; Ruslara göre 1954 yılında Kırım'ın Rusya'dan koparılarak Ukrayna'ya verilmesi, kanunsuz olarak değerlendirilirken aynı hamle Ukraynalılara göre doğru ve haklı bir aktarım şeklinde değerlendirilmiş ve milli tarih yazımındaki yerini almıştır.216

3.6.2. Ukrayna'nın Geleceği ve Kırım'ın Durumu

İkinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği 1945 yılı, ABD gibi SSCB'nin de bir süper güç haline geldiği bir tarihtir. İlk yıllarda bir adım daha önde olan Sovyetler Birliği olmuştur. 1945-1955 yılları arasında Sovyetler, dünyanın tek baskın gücü

216Gwendolyn Sasse, "Conflict Prevention in a Transition State: The Crimean Issue in Post-Soviet

olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu baskın güç, bir anlamda 3. Roma217 ile Leninizm'in

pratikte Rus Emperyalizmi şeklinde Stalin'de vücut bulmuştur. Üçüncü Roma'dan gelen Avrasyacılık218 ideolojisinin devamı, 1938 yılında Orta Asya'da meydana gelen

Basmacılar219 hareketini kanlı biçimde bastırarak onları Sovyet Adam haline getiren

Stalin'in politikaları, 1989 yılına dek söz konusu coğrafyada meyvelerini toplamıştır. Bunun bir benzeri, Doğu Avrupa'da meydana gelmiştir. Problemin merkezi Varşova olmuştur. Bu tarihlerde Sovyetler Birliği, Avrupa'da ulaşabileceği sınırlara 1950'li yıllarda ulaşmıştır. Hitler Almanya'sının arka bahçesi olan coğrafya, Sovyetlerin ön bahçesi haline gelmiştir. Soğuk Savaş'ın bir ürünü olarak kurulan Varşova Paktı'yla beraber Doğu Avrupa, 1945-1960 yılları arasında Sovyetler Birliği tarafından

sindirilme ve hazmedilme dönemini yaşamıştır. Ancak söz konusu süreç kolay

gerçekleşmemiştir. Macaristan, Çekoslavakya ve Polonya'da meydana gelen olaylar, bunun yanı sıra 1950'li yıllarda Polonya halkının dini inançları uğruna verdiği mücadele, Stalin'in dinlere karşı din politikasını uygulamasına neden olmuştur. Diğer deyişle Stalin, dini reddetme siyasetini terk ederek dini kullanma siyasetini izlemeye başlamıştır. Sonuç olarak Ukrayna-Belarus hattı, Rusların doğal sınırları olurken; Varşova Paktı sınırları, hayallerinin ötesindeki suni çizgiler olmuştur. Söz konusu sınırlar, bir süre sonra tampon bölge haline gelmiştir. Kruşçev döneminde sağlanan esneklilik, bu amacın bir devamıdır. Brejnev ile birlikte bu politika değiştirilmeye çalışılmıştır.220 Brejnev döneminden itibaren Sovyetler, Orta Asya'nın derinliklerinde

yer alan Afganistan'a yönelmiştir. 1980'li yılların ardından Batı, Sovyetlerin yumuşak karnı olan Polonya üzerinde çalışmıştır. Gdansk kentinde başlatılan

İşçilerin Dayanışma Hareketi, Doğu Bloğu'yla beraber Sovyetler Birliği'nin de tarihe

karışmasına sebep olmuştur.

Gorbaçov, her ne kadar Soğuk Savaş'ı sona erdiren lider olarak görülüp eleştiri oklarına maruz kalmış olsa da onun aslında Rusya'yı yok olmaktan kurtaran

217Cyril Toumanoff, "Moscow the Third Rome; Genesis and Significance of a Politico-Religious

İdea", The Catholic Historical Review , Vol. 40, No: 4 (Jan 1955), s. 411.

218Vugar İmanov, Avrasyacılık , Rusya'nın Kimlik Arayışı, İstanbul 2008.

219Baymirza Hayit, Ruslara Karşı Basmacılar Hareketi, Türkistan Türklüğünün Milli Mücadelesi,

İstanbul 2006, s. 356.

220Dmitry, Shlapentoloh, "The End of The Russian İdea", Studies in Soviet Thought, Vol. 43, No. 3,

kişi olduğu gerçeği, günümüzde daha iyi anlaşılmaktadır. Açıklık ve Yeniden

Yapılanma221 politikalarını hayata geçirerek SSCB bünyesindeki işe yaramayan parçalarla yola devam etmemiş; böylelikle ülkesini sırtındaki kamburlardan kurtarmıştır. Bu hamle, ilk zamanlarda ülke içinde büyük sarsıntılara sebep olsa da uzun vadede devlet kendini yenilemiştir. Gorbaçov'un başlattığı bu dalgalanma, Doğu Avrupa Alman-Avrupa etkileşim sahasına kaymıştır. Estonya'dan Dalmaçya sahillerine, oradan da Bulgaristan'a dek uzanan ara hat; söz konusu değişim sürecinden en çok etkilenen alan olmuştur. Nitekim 1989-2009 yılları arasında meydana gelen olaylar, bu durumu destekler niteliktedir.

Hitler Almanya'sının boşaltmış olduğu sahayı Stalin liderliğindeki SSCB doldurmuştur. Sovyetlerin terk etmiş olduğu etki alanını şimdi Almanya önderliğindeki AB'nin ele geçirmesi bir rastlantı değildir. Putin'in iktidara gelişine dek iç hesaplaşmasını sonlandıran Rusya, Dugin'in 21. yüzyıl Avrasyacı Rus

İmparatorluk222 senaryosunu hayata geçirmeye başlamıştır. Bu durumu fark eden ABD ve AB, terk edilmiş olan söz konusu etki alanını 1989-1999 yılları arasında ele geçirmiştir. 1999-2009 yılları arasındaki dönem ise doldurulan bu boşluğun sindirilme süreci olmuştur.

2004'te AB üyeliği verilen devletlerin çoğunun eski komünist Varşova Paktı üyeleri olması anlamlıdır. Devam eden bu sindirme sürecinin planlandığı gibi ilerlemediği gözlenmektedir. Bu sindirme sürecinde kapitalizm ve küreselleşmeyi bir umut olarak gören fakat bununla birlikte yüksek enflasyon nedeniyle AB'den umduğu yardımları alamayan ve takip edilen zayıf politikaların neticesinde yeni üye olan ülkelerde huzursuzluklar başlamıştır. Rusya'nın, Soğuk Savaş sonrası ilk yirmi yıllık süre zarfındaki silkinme ve kendine gelme sürecini tamamlayıp, ikinci yirmi yıllık süreçte; yani 2009 yılından itibaren geçmişte kaybettiği eski etki alanlarını tekrardan geri alma politikasına geçiş yaptığı görülmüştür. Bu politika doğrultusunda kendi deyişiyle yaşam sahası olan Ukrayna'da çalışmalarına başlamıştır.223

221Geoffrey Hosking, Rusya ve Ruslar: Erken Dönemden 21. Yüzyıla, İstanbul 2011, s. 788-792. 222Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği Avrasyacı Yaklaşım, İstanbul 2010.