• Sonuç bulunamadı

GAZALİ’DE KAVRAM VE TANIM TEORİSİ

B- TANIM TEORİSİ

1. Tanım

Gazali’ye göre bilginler, tanımın (hadd) tanımında ihtilaf etmişlerdir. Kimileri,

“şeyin tanımı, onun hakikati ve zatıdır” derken kimileri, “şeyin tanımı onun manasını

‘cami ve mani bir şekilde’ açıklayan terimdir” demiş, kimileri de “bu mesele tartışmalıdır” diyerek, bu iki tanımdan birinin diğerinden üstün olduğunu ispatlamaya çalışmıştır. İlk iki tanımı yapanlar, hiçbir zaman bir nokta etrafında toplanmamış, aksine birbirine uzak ve aykırı noktalardan hareket etmişlerdir.

Filozofumuza göre bu yanılgının kaynağı ise, “eşsesli (müşterek)” ismi bilmemektir.

Şöyle ki “ayn” kelimesinin “görme yoluyla renkleri algılayan organ” şeklindeki tanımı, hiçbir şekilde onun “en değerli para olan madeni cevher” şeklindeki tanımına, hatta birincinin hakikatine tamamen zıt başka bir tanıma aykırı değildir. Çünkü “ayn”

kelimesi müşterek bir isimdir ve birden fazla tanımı vardır.318

Gazali, tam bir tanımın yapılabilmesi için anlamın önemine dikkat çekerek şöyle der: “Anlamları terimden çıkarmaya çalışmak boş bir uğraştır. Böyle yapan kişi, batıyı ararken batıya sırtını dönen kişi gibidir. Her şeyden önce anlamları akılda tespit edip, sonra bu anlamları terimlere yüklemek gerekir. Öyleyse biz önce anlamları tespit etmek zorundayız”,319 daha sonra Gazali, “şeyin varlık dereceleri”

olan: Bir şeyin kendi nefsindeki hakikati, hakikatinin zihindeki örneği (kavram), şeye delalet eden harflerle bir sesin oluşturulması (terim)320 ve görme duyusuyla algılanan söze delalet eden işaretlerin oluşturulması (yazı) üzerinde durur. Çünkü bunları bilmek hakiki bir tanımı yapabilmek için gereklidir.

Gazali’ye göre, tanım anlamında kullanılan “hadd” kelimesi, başlangıçta engelleme, mani olma anlamında kullanılmaktaydı. Ancak daha sonraları, aynı kelime istiare yoluyla farklı anlamlarda kullanılmıştır. Ona göre, hadd kelimesindeki engelleme anlamı yukarıda “şeyin varlık dereceleri” olarak sayılan dört maddede de bulunmaktadır fakat gelenek, tanımın “yazı” ve “ilim” için kullanılması yönünde gelişmemiş, “hakikat” ve “söz/sözcük” arasında müşterek kalmıştır. Ayrıca iki hakikat arasında ortak olan her sözcük için, birbirinden farklı iki tanımın bulunması

318 Gazali, el-Mustasfa I, s. 21,23; Mihakku’n-Nazar, s. 145,147

319 Gazali, el-Mustasfa I, s. 21; Mihakku’n-Nazar, s. 145.

320 Gazali, el-Mustasfa I, s. 21; Mihakku’n-Nazar, s. 145.

gerekir. Nitekim, “ayn” sözcüğü böyledir. Yani böyle sözcükler, birçok anlama geldiğinden dolayı her anlam için ayrı ayrı tanımlanmalıdır.321

Gazali, tanımın (hadd) asıl tanımını vermeden önce şu tanımlara dikkat çeker:

Mevcuda “şey”, ilme “marifet” ve harekete de “yer değiştirme” denmesinde olduğu gibi, sözcüğün tekrarlanabileceği kanaatinde olanlara göre, tanımın tanımı:

“Bir sözcüğü, cami ve mani olmak kaydıyla, soran açısından daha açık ve anlaşılır başka bir sözcükle karşılamaktır.”322

İlintisel (resm) tanımları benimseyenlere göre ise tanımın tanımı: “Bir şeyi başka şeylerden muttarid ve münakis323 olarak ayırabilecek bir şekilde, özsel veya ayrılmaz niteliklerini sayarak açıklayan sözdür.”324 Tanımı sadece hakiki tanım olarak kabul edenlere göre ise, tanımın (hadd) tanımı: “Şeyin mahiyetinin tamamına delalet eden ve bu hususta tard ve aksin zikredilmesine ihtiyaç duymayan sözdür.”325 Çünkü bunlar zaruri olarak mahiyete tabi oldukları için ayrıca ayrılmaz ve ilintisel niteliklerin belirtilmesine gerek yoktur.

Gazali, bu tanımlardan hareketle “hadd” isminin, ““hakikat”, “terimin şerh edilmesi”, “ilintisel niteliklerin toplanması” ve “mahiyete delalet” gibi değişik anlamlarda kullanıldığını ifade eder.326 Buna göre tanımın (hadd) bir değil, birden çok tanımı vardır. İbn Sina’nın tanımın (hadd) tanımıyla ilgili görüşleri Gazali’ninkilerle paralellik arz emektedir. Çünkü İbn Sina da “hadd” isminin tek bir anlamı olmadığını, birkaç anlamda ortak olduğunu ifade etmektedir.327

321 Gazali, el-Mustasfa I, s. 22; Mihakku’n-Nazar, s. 146.

322 Gazali, el-Mustasfa I, s. 22, İslam Hukukunda Deliller ve Yorum Metodolojisi, (el-Mustasfa), (Çev.

Yunus Apaydın), Kayseri, 1994, C. 1. s. 29; Mihakku’n-Nazar, s. 146.

323 Ittirad, tanımın (tarifin) ağyarına mani olması, yani tanımlanan şeye dahil olmayan şeyin zikredilmemesi, İn’ikas ise tanımın (tarif) efradını cami’ olması yani tanımlanan şeye dahil olan bir şeyin tanımın dışında tutulmaması demektir. Bkz. Ahmed Cevdet Paşa, Mi’yar-ı Sedat, s. 37;

İzmirli, İ. H., Felsefe Dersleri, s. 112.

324 Gazali, el-Mustasfa I, s. 22, İslam Hukukunda Deliller ve Yorum Metodolojisi, (el-Mustasfa), C. 1, s. 29; Mihakku’n-Nazar, s. 146.

325 Gazali, el-Mustasfa I, s. 22; Mihakku’n-Nazar, s. 146.

326 Gazali, el-Mustasfa I, s.22; Mihakku’n-Nazar, s. 147.

327 İbn Sina, a.g.e., s. 130.

Gazali, tanımın (hadd) tek bir tanımının olmadığını ifade etmekle beraber onu,

“nesnenin mahiyetinin künhünü, soranın nefsinde tasavvur ettirmekten ibarettir”

şeklinde tanımlar328 yani ona göre tanım, cins ve ayrımı birleştirmekten ibarettir.329 Konuşan (düşünen insan); uzun boylu, geniş omuzlu, yaratılışı itibariyle gülücü gibi insanı, diğer canlılardan ayıran ilintiler ile değiştirildiğinde, bu ilintiler, insanı diğer canlılardan ayırır. Fakat bu, ilintisel tanım olarak isimlendirilir, faydası ise tanımlanan şeyi diğerlerinden ayırmaktır.330 Tam (hakiki) tanımla ise nesnenin özünün hakikati öğrenilmek istenir. Gazali’ye göre, özsel ayırımlar zikredilmeden tanım elde edilemez. Temyiz de özsel ayırımlara bağlı olarak elde edilir. Temyiz, bazen tek bir ayırımla elde edilirken, bazen de birkaç ayırım zikredilmeden, hakikat tasavvur edilemez. Ona göre, bir çok nesnenin birden fazla ayırımı vardır. Böyle bir nesneyi talep edenin bu ayırımları zihnine getirerek nesnenin mahiyetini düşünmesi gerekir. Mesela, canlının tanımında; “canlı cisimdir, nefis sahibidir, hissedendir”

denirse ayırt edici, muttarid ve munakis özsel özellikler getirilmiş olur. Fakat özsel ayırımların tamamlanması için buna, “irade ile hareket edendir” ifadesinin ilave edilmesi gerekir. Özsel ayırımlara bu ifadenin eklenmesiyle nesnenin hakikatinin tasavvuru tamamlanmış olur.331

Gazali’ye göre insan, “düşünen, ölümlü, dik duran, gülücü bir canlıdan ibarettir” dendiğinde bu bir tanım oluşturur ve bu tanım, insanın kendi nefsini de cismini de kapsar. Çünkü tarifte, insan ile diğer canlıları ayırt etme zorunluluğu vardır. Ancak sadece “insan düşünen canlıdır” denirse, bu yalnızca onun nefsini kapsar.332 Ona göre tanım, “bir şeyin mahiyetine delalet eden sözdür.”333 Mahiyete ise “O nedir?” ve “O kimdir?” sorularıyla ulaşılır, fakat bunların cevabında da dikkatli davranılmalıdır. Mesela, sıradan bir insanı işaret edip “O kimdir?” denmeyip

“O nedir?” denirse, bunun cevabı “insandır” olmalıdır. Şayet “canlıdır” denirse, mahiyetin cevabı olmaz. Çünkü insan, mücerret olarak canlı değil, akıllı canlıdır.

İnsan yerine beyaz, uzun, alim veya katip denilirse yine cevap olmaz.

328 Gazali, Makasıdu’l-Felasife, s. 50.

329 Gazali, a.g.e., s. 141; Miyaru’l-İlm, s. 272; Aristoteles, Organon, V, Topikler, s. 225,228.

330 Gazali, Makasıdu’l-Felasife, s. 50.

331 A.g.e., s. 51.

332 Gazali, Miracu’s-Salikin, s. 62.

333 Gazali, Miyaru’l-İlm, s. 267.

Aynı şekilde bir renk işaret edilerek “O nedir?” dendiğinde, “beyazdır” cevabı verilir. Eğer bunun yerine bir türemiş isim zikredilerek “aydınlatıcı” veya “gözün ışığını dağıtıcı” denirse, bu da cevap olmaz. Çünkü “O nedir?” sorusundan kasıt zatın hakikat ve mahiyetini öğrenmektir.334 Buna göre tanım, dil içerisinde ve pratik yaşamda, “Nedir?” sorusuna verilen bir cevap olarak karşımıza çıkar.335