• Sonuç bulunamadı

Soru Sorarak Tanımlama

GAZALİ’DE KAVRAM VE TANIM TEORİSİ

B- TANIM TEORİSİ

3. Soru Sorarak Tanımlama

Tanım, karşılıklı konuşmalarda sorulan sorulara cevap olarak zikredilir. Her soru bir talep olduğu için istenileni ve bir kalıbı vardır. Gazali’ye göre bu istek kalıpları çok olmakla beraber, dört grup altında toplanabilirler.

339 A.g.e., s. 277; İbn Sina, a.g.e., s. 123.

340 Gazali, el-Mustasfa I, s. 23; Mihakku’n-Nazar, s. 147.

341 Gazali, Miyaru’l-İlm, s. 277.

342 Bkz. İbn Sina, a.g.e., s. 122-123.

1- “Mi/midir? (hel?)” kalıbı ile talep olunan şeyler: Mi/midir? kalıbı, nesnenin varlığını öğrenmeye yönelik bir sorudur343 ve kendisiyle iki şey istenir;

a- Bir şeyin var olup olmadığı; mesela “Allah var mıdır?” sorusu böyledir.

b- Var olan bir şeyin durumu ve niteliğinin olup olmadığı; mesela “Allah beşerin yaratıcısı mıdır?”, “Allah konuşan, emreden ve yasaklayan mıdır?”, “Allah dileyen midir?” soruları böyledir.344

Nasıl? (keyfe?), nerede? (eyne?), ne zaman (meta?) gibi kalıplar “midir?

(hel?)” soru kalıbına dahildir. Çünkü bütün bu kalıplarla “varlığın sıfatları”

öğrenilmek istenir.345

2- “Ne/nedir? (ma?)”, bu kalıp nesnenin mahiyetini bilmeye yönelik bir soru kalıbıdır.346 Bu soru kalıbı ile üç şey bilinmek istenir;

a- Bir sözcüğün açıklanması; mesela Arapça’da şarap (hamr) anlamına gelen

“ukar” sözcüğünü bilmeyen kimsenin “Ukar nedir?” demesi böyledir.347

b- Sorulan şeyi diğer şeylerden ayıran uygun “cami”, “mani” (efradını cami ağyarını mani) bir sözcüğün istenmesi.348 Mesela, “Hamr nedir?” diye sorana, “hamr, köpüren, sonra mayalanmış hale dönüşen ve küpte saklanan sıvıdır” denilmesi böyledir. Burada amaç, tanımlanan şeyin hakikatine değinmeksizin onun ilintisel ve ayrılmaz niteliklerini ifade etmektir.

c- Bir şeyin mahiyetinin ve zatının hakikatinin istenmesi; mesela “Hamr nedir?” diye sorana, “hamr, üzümden sıkılarak elde edilen sarhoş edici içkidir”

denmesi böyledir.349

“Bu nedir?” sorusu insandan daha özel olan ve mahiyete dahil olmayan niteliklerin değişmesi ile değişmez. Nitekim- bir insan gösterilerek- “Bu nedir?” diye

343 Gazali, Makasıdu’l-Felasife, s. 118; Miyaru’l-İlm, s. 248; Düşünme, Konuşma ve Söz Üzerine (el-Me’arifu’l-Akliye), (çev. A.Kamil Cihan), İstanbul, 2002, s. 39.

344 Gazali, el-Mustasfa I, s. 12; Mihakku’n-Nazar, s. 134; Makasıdu’l-Felasife, s. 118; Düşünme, Konuşma ve Söz Üzerine (el-Me’arifu’l-Akliye), s. 39.

345 Gazali, el-Mustasfa I, s. 13; Mihakku’n-Nazar, s. 135.

346 Gazali, Makasıdu’l-Felasife, s. 118; Miyaru’l-İlm, s. 248; Düşünme, Konuşma ve Söz Üzerine (el-Me’arifu’l-Akliye), s. 40.

347 Gazali, el-Mustasfa I, s. 12; Mihakku’n-Nazar, s. 134; Makasıdu’l-Felasife, s. 119.

348 Gazali, el-Mustasfa I, s. 12; Mihakku’n-Nazar, s. 134.

349 Gazali, el-Mustasfa I, s. 12; Makasıdu’l-Felasife, s. 119; Mihakku’n-Nazar, s. 135.

sorulursa “bu insandır” diye cevap verilir. Bu insan, o sırada çocuk olsa ve daha sonra büyüse veya kısa olup uzasa ve tekrar “Bu nedir?” diye sorulsa, yine aynı cevap verilir.350

3. “Niçin? (lime?)” soru kalıbıyla istenen şeyler: Bu soru kalıbı, nedeni (illet) öğrenmeye yöneliktir, kendisine burhan ile cevap verilir.351

Gazali, Mekasıdu’l-Felasife adlı esrinde bu soruyu iki yönünden ele almaktadır:

a. Varlığın nedenini öğrenmeye yönelik bir sorudur. Mesela, “Bu elbise niçin yandı?” sorusunu soran kişiye; “çünkü ateşe düştü” şeklinde cevap verilir.

b. İddianın nedenine yönelik bir sorudur: “Niçin elbise ateşe düştü? dedin”

dendiğinde, “çünkü onu yanmış olarak gördüm” demek böyledir.352

4- “Hangi/hangisi? (eyyü?)” soru kalıbıyla istenen şeyler: Bu kalıp ile, ana hatlarıyla bilinen bir şeyin, kendisine karışan diğer şeylerden ayırılması istenir.353 Hangi/hangisi? (eyyu) soru kalıbı; nesneyi, cinsinde kendisine ortak olan nesneden ayırmaya354 yani ayırım ve hassaya yönelik bir sorudur.355 Mesela “Ağaç nedir?”

sorusuna, “ağaç bir cisimdir” şeklinde cevap verilmesi durumunda, “Hangi türden cisim?” diye yeni bir soru sorulması uygun düşer. Bu soruya da “büyüyen, gelişen bir cisimdir” ifadeleriyle cevap verilir.356

Kindi’ye göre de varlık hakkındaki bilgi dört soru ile soruşturulur: Bunlar;

“mıdır?” (hel), “nedir?” (ma), “hangisidir?” (eyyu) ve “niçin?” (lime)dir. “Mıdır?”

sadece mahiyeti soruşturur. Her mahiyetin bir cinsi vardır, işte “nedir?” o cinsi soruşturur. “Hangisidir?” mahiyetin faslını soruşturur. “Nedir?” ve “hangisidir?”

soruları mahiyetin türünü soruşturur. “Niçin?” ise onun tamamlayıcı (gaye) sebebini soruşturur; çünkü “niçin?” sorusu mutlak sebebi araştıran bir sorudur.357

350 Gazali, el-Mustasfa I, s. 15; Mihakku’n-Nazar, s. 137.

351 Gazali, el-Mustasfa I, s. 13; Mihakku’n-Nazar, s. 135; Makasıdu’l-Felasife, s. 118; Miyaru’l-İlm, s.

249.

352 Gazali, Makasıdu’l-Felasife, s. 119.

353 Gazali, el-Mustasfa I, s. 13; Mihakku’n-Nazar, s. 135; Miyaru’l-İlm, s. 249.

354 Gazali, Makasıdu’l-Felasife, s. 118.

355 A.g.e., s. 119.

356 Gazali, el-Mustasfa I, s. 13; Mihakku’n-Nazar, s. 135.

357 Kindi, a.g.e., s. 101; Kindi, Felsefi Risaleler, (çev. Mahmut Kaya), İstanbul, 1994, s. 2.

Gazali’ye göre, ne/ma? ve hangi/eyyu? soruları tasavvur, mıdır/hel? ve niçin/lime? soruları ise tasdik içindir.358 Ona göre, “niçin? (lime?)” sorusunun

“mıdır? (hel?)” sorusundan sonra sorulması gibi, “O nedir?” sorusu da “mıdır?

(hel?)” sorusundan sonra sorulur,359 eğer bir şeyin varlığına inanılmadan önce “O nedir?” denirse, sorulan bu sorunun cevabı, tanımlanması istenen şeyin ismini açıklamaya yönelik olur.360 Bir kimsenin “Boşluk nedir?, Kimya nedir?” demesi böyledir. Eğer sorulan şeyin varlığına inanılırsa, verilecek cevap onun zatını ve tertibini tasavvura yönelik olur. Mesela, hurma ağacına işaretle “O nedir?”

dendiğinde, eğer yakın cins ile cevap verilmek istenirse, “o ağaçtır” şeklinde cevap verilir. Ancak bu tatmin edici bir cevap değildir, bu nedenle “O nedir?” sorusuna

“Hangisidir (eyyu)?” sorusu eklenir ve “O hangi ağaçtır?” denir. Eğer o hurma veren ağaçtır denirse, amaca ulaşılmış olur. Fakat “hurma” ve “ağaç”ın anlamı bilinmezse soru son bulmaz ve “nedir? (ma?)” sorusu yeniden sorulur. Mesela, Hurma nedir?, Ağaç nedir? gibi. Bunun cevabında ağacın cinsi ve faslı zikredilerek “o, gövdesi üzerine duran bir bitkidir” denir. Eğer “Gövde nedir?” denirse, onun cinsi ve ayrımı zikredilerek, “O, beslenen, çoğalandır” cevabı verilir. “Cisim nedir?” denirse, “O, üç boyutu olan şeydir, yani eni boyu ve derinliği olan şeydir” denir. Soru sona erinceye kadar böyle devam eder. Çünkü teselsül sonsuza kadar devam etmez, aksine cins ve türlerde son bulur. Böylece soru soran kişi istediği bilgiye ulaşmış olur.361

Gazali, bir şeyin ilmine ulaşmak için özellikle yukarıdaki dört soru kabı üzerinde dururken, Aristoteles’in de aynı sorular üzerinde durduğunu görüyoruz.

Aristoteles’e göre, bizim bir şeyin ilmi bilgisine ulaşmak için ortaya koyduğumuz sorular, bildiğimiz şeylere eşit sayıdadır. Ancak önemli olanı şu dört alanla ilgili sorulardır: Birinci soru vakıanın tespitiyle ilgilidir. Burada falan yüklemin falan konuya yüklenmiş olup-olmadığı tespit edilir. Eğer vakıa tespit edilirse, Niçin?

sorusu sorulur, bu da yüklemin sebebini aramaktır. Üçüncü soru, şeyin var olup-olmadığını, dördüncü soru şeyin mahiyetinin ne olduğunu araştırmakla ilgilidir.362

358 Gazali, Makasıdu’l-Felasife, s. 119.

359 Gazali, Miyaru’l-İlm, s. 270; Aristoteles, Organon, IV, İkinci Analitikler, s. 87.

360 Gazali, a.g.e., s. 270.

361 A.g.e., s. 271.

362 Aristoteles, a.g.e., s .87.

Gazali’nin zikredilen sorularla hedeflediği şey, “tanımda, zihinde tanımlanana eşit bir şeklin (suret) meydana gelmesi ve onun özsel ayrımlarının (zati fasıl) hepsine uygun olmasıdır.”363 Onun özsel ayırımlara dikkat çekmesinin birkaç sebebi var:

1. Bazen bir şey, zatının kendisiyle kaim olmadığı ilintilerle diğer şeylerden ayrılır. Kırmızı elbisenin, siyah elbiseden ayrılması gibi.

2. Bazen bir şey, ayrılmayan lazım ile diğer şeylerden ayrılır. Ziftin siyahlıkla kardan ve karganın papağandan ayrılması gibi.

3. Bazen de bir şey, zatı ile diğer şeylerden ayrılır. Kılıçtan, ipekten ve pamuktan yapılmış elbiselerin birbirlerinden ayrılması gibi.

Bir kimse, elbisenin mahiyetini sorarsa, elbiseliğin kendisiyle oluştuğu unsurları istemiş olur, çünkü elbiselik (elbise oluşu) renk, uzunluk ve genişlik ile açıklanamaz. elbisenin kendisiyle kaim olmadığı hususları sormak imkansızdır.364