• Sonuç bulunamadı

Ayrık Şartlı (Munfasıl) Kıyaslar

AKIL YÜRÜTME VE TASDİK ÇEŞİTLERİ

A. AKIL YÜRÜTME

I- KIYAS

3. Kıyasın Çeşitleri

3.2. İstisnalı (Şartlı) Kıyaslar

3.2.2. Ayrık Şartlı (Munfasıl) Kıyaslar

Yukarıda da ifade edildiği gibi Gazali, bitişik şartlı kıyasları vahiy kaynaklı olarak görmekte, bu kıyaslara Kur’an’dan, fıkıhtan, kelamdan ve diğer bazı ilimlerden örnekler vermektedir. Ona göre bitişik şartlı kıyaslar son derece önemlidir, çünkü bu kıyaslar pek çok ilmi alanda kullanılabilmektedir.230 Gazali, bu kıyasların özellikle de sonuç vermeyen modlarının Batiniler tarafından kötü niyetli olarak kullanılmasına da dikkat çekmekte ve bu kıyasları kullanan kimseleri bu anlamda uyarmaktadır.

O halde hadistir. 234

Birinci öncüldeki önermelerden birinin aynını seçmek, ötekinin çelişiğini sonuç olarak verir. Birinci öncüldeki önermelerden birinin çelişiğini seçmek, ötekinin aynını sonuç olarak verir.235 Gazali’ye göre bu durum, hasr söz konusu ise geçerlidir, eğer hasr söz konusu değil ise kıyas sonuç vermez. Ancak böyle kıyaslar, doğru sonuç vermemelerine rağmen doğru sonuç veriyormuş gibi kullanılabilir. Bu nedenle Batiniler, ayrık şartlı kıyasların hasredilmemiş şeklini kullanmışlardır.236 Ona göre bu hasr şartı iki kısımda incelenir, eğer bu şart üç önermede ise yani birinci öncülde üç önerme var ise, her birinin kendisini istisna etmek, diğer ikisinin çelişiğini sonuç olarak verir.

Mesela;

Bu sayı ya küçük ya büyük ya da eşittir.

Bu sayı büyüktür.

O halde bu sayı küçük ve eşit değildir.237

Önermelerden birinin çelişiğini seçmek; seçileni değil, geriye kalan iki şıktan birini gerektirir. “Sayı eşit değildir” ifadesi sayının küçük veya büyük olmasını gerektirir.

Eğer birinin ispatı diğerlerinin çelişiğini gerektirmezse, hasr (sınırlandırma) ortadan kalkmış olur. Mesela, “Zeyd ya Irak’tadır ya da Hicaz’dadır” öncülünü alırsak, bu iki ihtimalden birinin ispatı diğerinin çelişiğini gerektirir. Fakat birinin iptali diğerinin ispatını gerektirmez. Çünkü Zeyd’in başka bir bölgede de olması mümkündür.238 Mesela, “Zeyd Hicaz’da değildir” dediğimizde Irakta olması da olmaması da mümkündür.239 Bu durum hasrın söz konusu olmaması diğer bir

234 Gazali, el-Mustasfa I, s. 42; Mihakku’n-Nazar, s. 98; Makasıdu’l-Felasife, s. 86; Miyaru’l-İlm, s.

156. Bkz. Farabi, a.g.e., s. 67; Dumitriu, Anton, a.g.e., s. 31; Cebr, Ferid, a.g.m., s. 81.

235 Gazali, el-Mustasfa I, s. 42; Makasıdu’l-Felasife, s. 86; Mihakku’n-Nazar, s. 98; Miyaru’l-İlm, s.

157; el-Kıstasu’l-Mustakim, s. 58. Bkz. Farabi, a.g.e., s. 67.

236 Gazali, el-Kıstasu’l-Mustakim, s. 58.

237 Gazali, el-Mustasfa I, s. 42; Makasıdu’l-Felasife, s. 86; Miyaru’l-İlm, s. 157; Mihakku’n-Nazar, s.

98. Bkz. Farabi, a.g.e., s. 68.

238 Gazali, el-Mustasfa I, s. 42; Mihakku’n-Nazar, s. 98; Miyaru’l-İlm, s. 158; Makasıdu’l-Felasife, s.

87.

239 Gazali, Miyaru’l-İlm, s. 158.

ifadeyle birinci öncülde bütün bölümlerin zikredilmemesinden kaynaklanmaktadır.

Bu örnekleri ve benzer ifadeleri Farabi’de de görmekteyiz.240

Gazali, ayrık şartlı kıyasları Kur’an’ın şu ayetinden çıkarmaktadır:

“De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? De ki: Allah. O halde ya biz veya siz, doğru yol üzerinde veya apaçık bir sapıklık içindeyiz.”241

Bu ayetin ayrık şartlı kıyas şekline dönüştürülmesi ise şöyledir:

Ya biz veya siz açık bir dalaletteyiz.

Bizim dalalette olmadığımız bilinmektedir.

O halde siz dalalettesiniz.242

Gazali, bu kıyastaki ikinci öncülün doğruluğunu Sebe’ süresinin 24. ayettinde geçen “Allah sizi gökten ve yerden rızıklandırır” ifadesiyle ispatlamaya çalışır. Ona göre inananlar, Allah’ın kendilerini yağmur yağdırmak suretiyle gökten, nebat bitirmek suretiyle de yerden rızıklandırdıklarına inanmakla dalaletten kurtulmuşlardır. İmansızlar da, bu gerçeği inkar ettikleri için dalalete düşmüşlerdir.

Gazali, bu kıyas şeklinin daha iyi anlaşılması için şöyle bir örnek vermektedir:

Mesela, birisi yalnız iki odası bulunan bir eve girse, peşinden biz de girsek ve odalardan birine baksak, fakat bu odanın içinde bizden önce giren kişiyi görmesek, böyle bir durumda zorunlu olarak onun diğer odada olduğunu biliriz. Bu örnek iki öncülden meydana gelmiştir.

O mutlaka iki odadan birindedir.

O birinci odada değildir.

O halde o, ikinci odadadır.

“O halde o, ikinci odadadır” sonucu iki şekilde ortaya çıkar.

1. Onun ikinci odada bulunduğunu bizzat görmekle, 2. Birinci odada bulunmayışını göz önüne getirmekle.

Eğer ikinci odada olduğunu bizzat görerek bilirsek bu, “aynel yakin” bir ilim olur. Eğer ikinci odada olduğunu gözlerimizle görmez, sadece birinci odada

240 Bkz. Farabi, a.g.e., s. 67-68.

241 Sebe’, 24.

242 Gazali, el-Kıstasu’l-Mustakim, s. 57; Bkz. Acem, Refik, a.g.e., s. 165; Acem, Refik, a.g.m., s. 46.

bulunmayışından istidlal ederek bilirsek, bu da kıyas ile bilinen bir bilgi olur. Fakat kıyas ile bilinen bu bilgi de, “aynel yakin” yani görerek bilinmiş gibi kesindir.243

Gazali’ye göre, ayrık şartlı kıyasların ilmi derinliklerde kullanıldığı yerler çoktur. Nazari delillerin çoğu bu tür kıyaslara dayanmaktadır. Mesela, konuyla ilgili şu örnekler zikredilebilir:

Varlığın tamamı ya hadistir ya da bir kısmı hadis, bir kısmı kadimdir.

Oysa bilinmektedir ki varlığın tamamı hadis değildir.

O halde varlığın içinde bir kadim vardır.244

Ya sizin sözünüz ya da bizim sözümüz haktır.

Sizin sözünüz hak değildir.

O halde bizim sözümüz haktır.245

Gazali’ye göre insan vücudunun her zerresi hikmetlerle ve garipliklerle doludur. Bütün bunlar basiret sahiplerinin gözünden kaçmaz. Şüphesiz insan vücudu, akılların iktiza ettiği en kamil hikmet üzere yaratılmıştır. Bunu yaratan bir varlık olmalıdır.

İnsan vücudunu ya bizzat kendisi ya bir cemad (cansız varlık) ya başka bir mahluk ya da Allah yaratmıştır.

İnsan vücudunu, bizzat kendisi, bir cemad veya başka bir mahluk yaratmamıştır.

O halde insan vücudunu Allah yaratmıştır.

Birinci şık imkansızdır. Bir şey kendi kendini yaratamaz. Çünkü yaratanın yaratılandan önce var olması gerekir. Bir şey, yaratan ise yaratılan olamaz. Aynı şekilde, yaratılan ise yaratan olamaz. İkinci şık da imkansızdır. Çünkü cemad (cansız eşya) yaratıcı olamaz. Üçüncü ihtimal de mümkün değildir. İnsan vücudunu tabiat veya başka bir şey olmak üzere, diğer bir yaratılan yaratmış olamaz.246 Görüldüğü gibi Gazali, şartlı kıyasları vahye dayandırmakta ve Kur’an’ın yanı sıra İslami ilimlerden de örnekler vermektedir. Gazali, şartlı kıyasların içeriklerini İslami

243 Gazali, el-Kıstasu’l-Mustakim, s. 57.

244 A.g.e., s. 58.

245 Gazali, K. Kavasim al-Batiniye, s. 76.

246 Gazali, Miracu’s-Salikin, s. 67. Bkz. Aynı eser, s. 83.

ilimlerden verdiği örneklerle doldurmakla yetinmemekte, bir de onları kendisinin bulduğu bir takım isimlerle isimlendirmektedir.

Gazali’nin Kıyasları İsimlendirmesi

Gazali, birinci nematı, adalet-müsavat, ikinci nematı, telazüm ve üçüncü nematı da teanüd olarak isimlendirir. Onun birinci nematı, adalet-müsavat ölçüsü (iktirani/yüklemli kıyaslar) olarak isimlendirmesinin sebebi ondaki dengeli iki öncülün varlığıdır. Ona göre sanki bu iki öncül, birbirine eşit iki kefe gibidir. Onun ikinciye lüzumluluk ölçüsü (bitişik şartlı) adını vermesinin sebebi ise iki öncülden birinin, iki cüz’e de şamil olmasıdır. Bunlardan biri tali, diğeri ise mukaddemdir.

Gazali, bunu açıklamak için bitişik şartlı kıyaslarda zikrettiğimiz Enbiya süresinin 22. ayetini örnek vermektedir.247

Üçüncü nemata, teanüd ölçüsü (ayrık şartlı) adını vermesinin sebebi ise, bu ölçünün birinci öncülündeki önermelerden birinin aynısının seçilmesi durumunda ötekinin çelişiğini, birinci öncüldeki önermelerden birinin çelişiğinin seçilmesi durumunda da ötekinin aynısını sonuç vermesidir.248 Gazali, bu isimlendirme hakkında ayrıca şöyle demektedir: “Bu isimleri ilk defa ben kullandım. Ölçüleri de Kur’an’dan çıkardım. Bu ölçüleri Kur’an’dan ilk çıkaran ben miyim, bilmiyorum.

Fakat ölçülerin esasını ilk çıkaran benim. Müteahirin alimlerinden bazıları da bu ölçüleri çıkarmışlardır. Fakat onların kullandığı isimler, benim kullandığım isimlerden farklıdır. Yine İsa ve Muhammed (a.s)dan önce bazı kavimlerin alimleri de bu ölçüleri çıkarmışlardır. Onların kullandığı isimler de farklıdır. O kavimlerin alimleri, bu ölçüleri İbrahim (a.s) ile Musa (a.s)’ın suhuflarından öğrenmişlerdir.

Ben, geçmiş kavimlerin alimlerinin ve ulama-i müteahhirin’in kullandığı kelimelerden farklı isimler kullandım.”249

Gazali’yi mantık terimlerini yeniden bir takım isimlerle adlandırmaya sevk eden şey, bazı kimselerin mantık terimlerini kullananlara, bu isimlerden dolayı aldanıp inanmalarıdır. Gazali, bununla ilgili olarak el-Kıstasu’l-Mustakim adlı

247 Bkz. Gazali, el-Kıstasu’l-Mustakim, s. 52, 59. Bkz. Bedevi, Abdurrahman, a.g.m., s. 234.

248 Gazali, el-Mustasfa I, s. 42; Makasıdu’l-Felasife, s. 86; Mihakku’n-Nazar, s. 98; Miyaru’l-İlm, s.

157; el-Kıstasu’l-Mustakim, s. 58-59.

249 Gazali, el-Kıstasu’l-Mustakim, s. 59.

eserinde karşılıklı sohbet ettiği Batini anlayışa sahip birine şöyle demektedir: “Beni buna sevk eden husus şudur: Senin karakterin zayıftır. Nefsin vehimlere tabi olmaktadır. Görünüşe aldanmaktasın. Öyle ki sana hacamatcı (kan alıcı)nın kabında bir miktar halis bal sunulsa, kendinde buna uzanmağa takat bulamayacaksın. Çünkü bir defa senin tabiatın hacamatçı kabından tiksinmiştir. Aklın da temiz olan her kaptaki balın temiz olacağı hususunu idrak edemeyecek kadar zayıftır.”250

Gazali, bazı insanların görünüşe bakarak nasıl yanıldıklarını açıklamak için bir de şu örneği vermektedir: “Fakih ve sofi olmadıkları halde bazı Türklerin kaftan giydiklerini görürsün, onların fakih veya sofi olduklarına hükmedersin. Buna karşılık eğer bir sofi aba giyse ve başına külah koysa, senin vehmin onun da Türk olduğuna hükmeder. Sözün kısası, vehmin seni ebedi olarak böyle kılığa, kıyafete ve görünüşe bağlar, işin özüne ve iç yüzüne nüfuz edemezsin.”251

Gazali, mantiki kavramlarla ilgili farklı isimlendirmelere el-Mustasfa’nın

“Mukaddime”sinde ve Mihakku’n-Nazar’da yer vermekle beraber asıl farklılığı Batinilere karşı yazdığı el-Kıstasu’l-Mustakim’de ortaya koymaktadır. Çünkü Gazali, bu eserde kıyas yerine ölçü, öncül yerine esas, önerme yerine kefe, orta terim yerine de mizanul ‘umud, tali yerine lazım veya hüküm ve mukkadem yerine de melzüm veya mahkumun aleyh ifadelerini kullanmayı tercih etmektedir.252 Ayrıca daha önce de zikrettiğimiz gibi iktirani kıyaslara birinci nemat, bitişik şartlı kıyaslara ikinci nemat ve ayrık şartlı kıyaslar da üçüncü nemat demekte ve bitişik şartlı kıyasları telezüm ölçüsü, ayrık şartlı kıyasları da teanüd ölçüsü olarak isimlendirmektedir.253

Gazali, mantıkla ilgili yeni bir takım kavramlar kullanmakla beraber, bunların herkes tarafından kullanma zorunluluğu olmadığını isteyenin kullanabileceğini vurgulamaktadır. Konuyla ilgili şu görüşleri dikkat çekicidir: “Ben bunların çoğunu kendiliğimden ortaya çıkardım. Zira bu alandaki terimler kelamcıların, fakihlerin ve mantıkçıların ıstılahlarıdır. Ben sana onlardan birine tabi olmanı yeğlemiyorum;

yoksa anlayışın onunla sınırlanır ve diğer iki grubun terimlerini anlayamazsın. Ancak hepsi arasında geçerlilik taşıdığını gördüğüm terimleri kullandım ve kullanımda

250 A.g.e., s.61. Bkz. Cebr, Ferid, a.g.m., s. 78.

251 Gazali, a.g.e., aynı yer.

252 Bkz. Gazali, el-Kıstasu’l-Mustakim, s. 52,58,61-63.

253 Gazali, a.g.e., s. 30 vd.; el-Mustasfa I, s. 38-43; Mihakku’n-Nazar, s. 90-97.

ortak olmadıkları terimleri ortaya koydum.”254 Görüldüğü gibi Gazali, yeni kavramları kullanma önersi getirmekle beraber son derce objektif davranmakta, her alanla ilgili kavramların bilinmesinin faydalı olacağına dikkat çekmektedir.