• Sonuç bulunamadı

Bilginin Elde Edilmesinde Tanıma Olan ihtiyaç

GAZALİ’DE KAVRAM VE TANIM TEORİSİ

B- TANIM TEORİSİ

4. Bilginin Elde Edilmesinde Tanıma Olan ihtiyaç

Gazali’nin zikredilen sorularla hedeflediği şey, “tanımda, zihinde tanımlanana eşit bir şeklin (suret) meydana gelmesi ve onun özsel ayrımlarının (zati fasıl) hepsine uygun olmasıdır.”363 Onun özsel ayırımlara dikkat çekmesinin birkaç sebebi var:

1. Bazen bir şey, zatının kendisiyle kaim olmadığı ilintilerle diğer şeylerden ayrılır. Kırmızı elbisenin, siyah elbiseden ayrılması gibi.

2. Bazen bir şey, ayrılmayan lazım ile diğer şeylerden ayrılır. Ziftin siyahlıkla kardan ve karganın papağandan ayrılması gibi.

3. Bazen de bir şey, zatı ile diğer şeylerden ayrılır. Kılıçtan, ipekten ve pamuktan yapılmış elbiselerin birbirlerinden ayrılması gibi.

Bir kimse, elbisenin mahiyetini sorarsa, elbiseliğin kendisiyle oluştuğu unsurları istemiş olur, çünkü elbiselik (elbise oluşu) renk, uzunluk ve genişlik ile açıklanamaz. elbisenin kendisiyle kaim olmadığı hususları sormak imkansızdır.364

İkincisi: Tasdikat olarak isimlendirilen olumluluk veya olumsuzluk ile, zatların (konu-yüklem) bazılarının bazılarına nisbeti ile olan ilimdir.368 Tasdik, “Alem sonradan olmadır”, “Allah’a itaate karşılık mükafatlandırma vardır, günaha karşılık cezalandırma vardır” gibi yargıları bilmekten ibarettir.369

Gazali’ye göre, tasdike delil ile ulaşılırken, tam bir tasavvura tanım ile ulaşılır.

Ona göre mevcut olan şeyler; ya Zeyd, Mekke ve bu ağaç gibi, tekillerden ya da insan, bölge, ağaç, buğday ve içki gibi tümellerden oluşur. Onun için, önemli olan tümellerdir, çünkü onlar burhanlarda kullanılırlar. Tümel, bazen cins ve türler için bir grubun mücerret isminin ve lakapların anlaşılması gibi genel bir anlayış şeklinde anlaşılır iken,370 bazen de özel, ayrıntılı, nesnenin kendisiyle kaim olduğu bütün özselini (zatiyat) içerecek şekilde kapsamlı bir şekilde anlaşılır ve bu özsel nitelikler onu diğer şeylerden tam bir ayırımla ayırt eder.371 Tümeller tanımlanabildiği için tümel isim, söz konusu özelikleri yansıtırken, bu özelikler de ismi yansıtır. Mesela:

“Üzümden sıkılmış sarhoş edici içki”, “Ölen konuşan canlı”, “İradesiyle beslenen (gıdalanan) hareketli, duygulu, nefis sahibi cisim” ifadelerinden, sırasıyla içki (hamr), insan ve canlı isimleri anlaşılır. Öyle ki bu ifadeler, mücerret isimlerinden ayırt edici (temyiz), şüpheye yer vermeyen, ayrıntılı ve son derece özlü bir anlayışla gerçekleşmiştir. Bir şeyin bu şekilde anlatılması ise “tanım” olarak isimlendirilir.

Tanım, ayrıntılı bilgi elde etmemizi sağlarken, isim sadece genel bilgi elde etmemizi sağlar.372

Gazali’ye göre, her tasdik zorunlu olarak iki tasavvuru gerektirir; tek başına

“alem” ve tek başına “hadis” (sonradan olan) kavramlarını anlamayan “alem hadistir” önermesini tasdik edemez. “Hadis” kelimesinin anlamı bilinmezse örneğin;

madis kelimesi gibi anlamsız bir kelime ile değiştirilirse; “alem madistir”

denildiğinde bu önerme ne tasdik edilebilir ne de yalanlanabilir, çünkü anlaşılan bir şey değildir.373

368 A.g.e., s. 265. Bkz. el-Mustasfa I, s. 11

369 Gazali, Makasıdu’l-Felasife, s. 133.

370 Gazali, Miyaru’l-İlm, s. 265.

371 A.g.e., s. 266.

372 A.g.e., s. 266.

373 Gazali, Makasıdu’l-Felasife, s. 133.

Tasavvur ve tasdikten her biri; bir çabaya ihtiyaç duyulmadan algılanan ve bir çabaya ihtiyaç duyularak algılanan olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bir çabaya ihtiyaç duyulmadan algılanan şeyler: Varlık, nesne (şey) ve benzerleridir. Bir çaba ile idrak edilen şeyler ise: Ruh, melek, cin ve özleri gizli olan nesnelerin hakikatlerinin bilinmesidir.

“İki birden büyüktür”, “aynı nesneye eşit olan nesneler birbirlerine de eşittir”, gibi hükümler akılda a priori olarak bulunan tasdiklerdir. Buna, duyulara ait bilgiler, makbulat ve bir düşünme, bir çaba olmaksızın zihnin sahip olduğu diğer bilgiler eklenebilir. Alemin sonradan yaratılmış olduğu, cesetlerin haşr olunacağı, günahların, ibadetlerin karşılığının verileceği ve benzerleri yargıların tasdik edilmesi ise zihinsel bir çaba ile algılanan tasdiklerdir.

Tasavvuru zihinsel bir çabayı gerektiren nesnelerin bilgisi, ancak tanım ile elde edilebilir. Tasdik edilmesi bir istek gerektirmeyen şeylerin bilgisi ise ancak delil (hüccet) ile elde edilebilir. Bunlardan her birinin önceden bilinmesi zorunludur.

İnsan teriminin anlamı bilinmiyorsa; “İnsan nedir?” diye sorulduğunda; “insan, konuşan bir canlıdır” şeklinde cevap verilir.374 Bilinmeyen insan terimi hakkında bilgi elde etmek için önceden konuşan ve canlı kelimelerinin biliniyor olması gerekir.

“Alem sonradan olmadır” önermesini tasdik etmediğimiz zaman bize şöyle denilir:

Alem tasavvur edilendir.

Her tasavvur edilen sonradan olmadır.

O halde alem sonradan olmadır.

Bu önerme; “alem tasavvur edilendir”, “her tasavvur edilen sonradan olmadır”

şeklinde kendisini gerektiren bir tasdik olmadıkça, alemin sonradan olduğuna dair bilgisizliğimizi ortadan kaldırmaz. Bu durumda bilmediğimizin bilgisine ulaşabilmek için bilinenden yararlanmamız gerekir. Bundan, istenen her bilginin ancak kendisini gerektiren bir bilgi ile elde edilebildiği anlaşılmaktadır. Fakat bu durum sonsuza kadar devam etmez. Bunun bir ilk bilgide son bulması gerekir. Bu ilk bilgi ise, hiçbir tefekkür ve çaba olmadan aklın garizasında bulunan bilgidir.375

374 A.g.e., s. 34.

375 Gazali, Makasıdu’l-Felasife, s. 35.

Gazali’ye göre bir şey hakkında bilgilenmek için her şeyden önce onun mahiyetini sormak gerekir, bir şeyin mahiyetini ise ancak “ne?/nedir?” sorusu ile sorulup öğrenilebilir, çünkü bu soru, nesnenin mahiyetini bilmeye yönelik bir sorudur. Ona göre, mi?/midir? soru kalıbı ise, nesnenin varlığını öğrenmeye yönelik bir sorudur.376 Nasıl?, nerede?, ne zaman? gibi soru kalıpları, “mi?/midir?” kalıbına dahildir. Çünkü bütün bu kalıplarla “varlığın sıfatlarının” öğrenilmesi amaçlanır.377 Gazali’ye göre bu soru kalıplarının dışında “hangisi?” ve “niçin?” soru kalıpları da önemlidir. “Niçin?” soru kalıbı, nedeni öğrenmeye yöneliktir.378 “Hangisi?” soru kalıbıyla ise, ana hatlarıyla bilinen bir şeyin, kendisine karışan diğer şeylerden ayırımı istenir.379

Gazali’ye göre, illeti olan her şeyin tanımında, onun zatının suretinin tamamlanması için, zati illetinin zikredilmesi gerekir. Dört illeti olan şeyin tanımında, bu dört illet de yer alır. Mesela, keserin tanımında: “Keser, kendisiyle odun düzeltilerek (yontularak) kesilen, şekli şöyle olan, demirden yapılmış (sınai) bir alettir”380 demek böyledir. Bu tanımda, “Alet” cinse, “yapma (sınai),” failin mebdeine, “şekil” surete, “demir” maddeye, “düzeltme” gayeye delalet eder ve keser, bu nitelikle matkap ve testereden ayrılır, çünkü onlarla düzeltme olmaz.381

Kindi’ye göre, biz bir şeyin maddi sebebine ait bilgi edindiğimiz zaman onun cinsine ait bilgiyi de edinmiş oluruz; formuna ait bilgi edindiğimiz zaman onun türüne ait bilgiyi de edinmiş sayılırız. Buna göre türün bilgisi içinde ayrımın bilgisi de vardır. Biz bir varlığın maddi, formel ve tamamlayıcı (gaye) sebebine ait bilgi edindiğimiz de onun tarifine ait bilgiyi edinmiş oluruz. Çünkü her tarif edilene ait gerçek, tarifin içinde mevcuttur.382

Zikredilen bilgileri göz önünde bulundurduğumuzda Gazali’ye göre, bilginin tasavvur ve tasdikten oluştuğunu, onun tasavvur ve özellikle de tasdikte tanımın önemini vurguladığını söylemek mümkündür. Tasavvur tekil kavramların

376 A.g.e., s. 118.

377 Gazali, el-Mustasfa I, s. 13; Mihakku’n-Nazar, s. 135.

378 Gazali, el-Mustasfa I, s. 13; Mihakku’n-Nazar, s. 135; Makasıdu’l-Felasife, s. 118.

379 Gazali, el-Mustasfa I, s. 13; Mihakku’n-Nazar, s. 135.

380 Gazali, Miyaru’l-İlm, s. 273.

381 Gazali, el-Mustasfa I, s. 12; Mihakku’n-Nazar, s. 135; Makasıdu’l-Felasife, s. 119.

382 Kindi, Resail, s. 101.

algılanması için önemli iken, tasdik bu tekillerin bir araya gelerek oluşturduğu tümeller için önemlidir. Çünkü tekillerin tanımları yapılmazken tümellerin tanımları yapılabilir. Tanımı yapılmayan ise bir hiç mesabesindedir.