• Sonuç bulunamadı

IRAK TÜRKMEN CEPHESİ TÜRKİYE TEMSİLCİLİğİ DIŞ İLİŞKİLER SORuMLuSu HİCRAN KAzANCI

Tabii buraya eğitim amacıyla geldik. Geçmişte bir takım sıkıntılar çektik.  Sadece benim değil tüm Türkmen toplumunu kapsayan sıkıntılar.

Esas sıkıntı nereden başladı? Irak’a baktığınız zaman halk babadan oğula geçen krallık rejiminden de-mokrasiye geçmek istedi ve Cum-huriyet kuruldu. Fakat demokrasi bile tankla, topla geldi. Bugüne kadar hep öyle geçti. Irak’ın ya-kın tarihine baktığınız zaman ik-tidarlar ya darbeyle geldi, ya dar-beyle devrildi. Ortadoğu’yu anlamak için Irak’ı anlamak gerekir. Farklı etnik ve mezhepten oluşan bir yerdir. Ortadoğu’da zaten güç poli-tikası hakimdir. Seçimle gelme süreci pek yok.

Hep askeri darbelerle gelmişler, iktidarı ele ge-çirmişler. Esas sorun oradaki bütün iktidarla-rın kendi görüşüne sahip olmayanları düşman görmeleridir, bu Türkmen olur, Arap olur, Kürt olur fark etmez. Dolayısıyla baktığınız zaman Irak’taki bütün etnik gruplara bastırma, idam, öldürme politikaları uygulanmıştır. Yani şunu diyebiliriz ki Irak’ın halkına eşit davranma po-litikası yok. Tüm iktidarlara baktığınız zaman Türkmenlere karşıydılar, hep aynı şeyi yaşadık.

“Bunlar Türkmen’dir, Türklerin soyudur, Türki-ye ile bağlantıları var” diTürki-ye engellemeTürki-ye çalış-tılar, sayılarını az gösterdiler, yok saydılar, çev-releme ve Türkiye ile bağını koparma politikası uyguladılar. Devamlı ve geliştirerek hep baskı yaptılar. Bunları yapanlar bizim yakın tarihimi-zi herhalde tam olarak okumamışlar. Okumuş olsalardı böyle bir mantıkla gitmezlerdi. Çünkü Türkmenler her zaman Irak’ın yapılanmasında rol oynamıştır, parçalanmasında değil. Bugüne kadar kraliyet dönemi, kraliyet öncesi, cumhu-riyet dönemi,  iktidara ve hükümete hep açık olmuştur. Yani hiçbir zaman silahlı girişimde bulunmamışlar. Bu Türk geleneğine uyan bir şeydir. Kerkük’e de bakıldığı zaman Türkmenler hiçbir etnik kökenle, mezheple ilgili hiç sorun yaşamadı. Hep siyasi arenada sorunlar yaratıldı.

5. IRAK TÜRKMEN CEPHESİ TÜRKİYE TEMSİLCİLİğİ DIŞ İLİŞKİLER SORuMLuSu HİCRAN KAzANCI

27 NİSAN 2010

Türkmenlerin farklı etnik gruplarla, farklı mil-letlerle bir arada yaşama kültürü var. Onun için bütün tahriklere rağmen büyük veya yoğun bir etnik çatışma çıkmıyor Kerkük’te. Bu da Türk kültüründen dolayıdır. Genelde baskılardan do-layı kaynaklanan göçler başladı, zaman zaman yoğun düzeyde oldu, bazen gizli, bazen çok zor-ladılar. Bakıldığı zaman hep baskıdan kaçmak için geldiler. Az bir kısmı da eğitim için geldi.

Yüksek tahsil alıp oraya geri dönmek için. Tari-he baktığımız zaman büyük şehidimiz rahmetli Necdet Koçak örneğinde olduğu gibi, eğitimini aldı geri döndü. İstese burada kalabilir, çok yük-sek yerlere gelebilirdi. Ama dönmeyi tercih etti.

Çünkü “bana orada ihtiyaç var” dedi. Doğrusu da budur. Burada kalanlar da keşke gelenleri ör-gütleseydi. Burada çok kalan var, yüksek merte-beye ulaşmış çok Türkmen var Türkiye’de. Ama maalesef hala iyi organize olamadık. Farklı ne-denlerden dolayı, tabii bu benim şahsi görüşüm.

Daha sonra baktığımız zaman Türkmenler aşırı uç partilerin peşinde oldular, bilseler onların ye-rine devletle ilişki kurarlardı. Çünkü Iraklıysan ve partilerle ilişki kuruyorsan toplumda kendi menfaatleri için çalıştığın anlamı taşır, farkında olmadan kendi toplumuna büyük zararlar verir-sin. Tabii insanlar hata yapabilir, fakat önemli olan zamanında bu hatanın farkına varabilmek.

Orada böyle tablo ortaya çıktı. Bu tablo Saddam sonrası bizim politikamızı çok olumsuz etkiledi.

Bakınız Irak Türkmenleri Türkiye’de yerleşen Dış Türklerden daha önce yerleşen toplumdur.

Ama baktığımız zaman ne Türkiye parlamen-tosunda milletvekilimiz var, ne sivil toplum ba-zında organize bir örgütümüz var, ne de medya üzerinde bir etkimiz var. Bunlar olmadığı için oradaki politika dünya arenasında bizi etkile-di. Çünkü diplomasi artık eskisi gibi değil, eski uluslararası ilişkilere bakıp da iş yaptığınız za-man bugün başarılı olamıyorsunuz. Nedeni ise artık bir kamuoyu diplomasisi var, sivil toplum örgütleridir, iş adamlarıdır, medyadır, karar me-kanizmasını bunlar etkiliyor. Çok güçlü ülkele-rin bile mekanizmasını etkiliyor. Ama maalesef biz Türkmenler pek yerimizi alamadık, iç

me-selelerimizle uğraştık. Bugün de dış politika, iç politikanı yansımasıdır. Eğer senin iç politikan iyiyse, dış politikan da iyidir. Ama içte kargaşa yaşıyorsan, bu dış politikaya da yansır ve ulusla-rarası arenada pek itibar göremezsin.

 

Ailenizden veya tanıdıklarınızdan buraya göç eden kaç kişi var? Yoksa sadece siz mi-siniz?

 

Sadece ben varım. Bir de ağabeyim Kanada’ya gidecekti ama Saddam düşünce Irak’ta kaldı.

Daha çok göçler 1990- 91’den sonra oldu.  Bu esnada çok insan göç etti. Bizim başka gidecek yerimiz yoktu, fakat Türkiye o zaman Kürtlere de kapısını açtı. Ondan sonra üçüncü ülkeye gitmeler başladı. Daha iyi bir hayat, daha iyi bir yaşam kurmak için üçüncü ülkelere Avrupa’ya, Amerika’ya, Kanada’ya gittiler.

 Biraz önce Türkiye’deki Türkmen’lerin orga-nize olamadığını, bir araya gelemediğini söy-lediniz, ama şimdi görüyoruz ki Türkiye’de birçok Türkmen kuruluşu var.  Dernekler var, vakıf var. fakat bir tanesi çok eski bir ku-ruluş Türkiye’deki bir çok dernekten bile eski 1959’da Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, şu anda mevcut olan bütün dernek-ler bunun içinden çıkmış insanlar tarafından kurulmuş derneklerdir. Acaba doğrumuydu burada ne yapılması gerekiyordu?

 

ITKYD faaliyeti hala devam eden bir kurum-dur. Eğer dernek olmasaydı, bugün bu doktor-larımız, profesörlerimiz olamazdı. Burada çok önemli işler yapmış ve insanlarımıza çok faydalı olmuştur. Üçüncü ülkelere giden insanlar önce Türkiye’ye gelirlerdi ve buradaki bütün ihtiyaç-larını dernek sağlardı, onlara çok faydası olurdu.

İş bulmada, ikamette, üniversitede, hatta gelen öğrencilere burs almada bunlar büyük işlerdir.

Ama baktığınız zaman dernek zaten sivil top-lum örgütüdür, yani kültürel faaliyettir. Bugün bu yeterli değil. Irak’taki siyaseti yapmak için

Irak’ın yerlileriyle örtüşen bir politikanız olma-sı lazım. Şimdi 1980’li yıllarda Türkmeneli’ni oluşturduk. İşte tüm Türkmeneli bölgesi, bak-tığınız zaman o coğrafyada Türkmen vardır.

Sayıları ne kadardır sorsanız tam olarak kimse cevap veremez. Çünkü biraz önce söylediğimiz gibi Türkmenlere yönelik yıldırma politikası var orada. Tam sayımızı kimse bilmiyor o hale getirdiler bizi. Hep % 1 veya %1,5 deniliyor ve bu oranı tutturmaya çalışıyorlar. Birde politik nedenler var.  Şimdi Türkmeneli bölgesi oluş-turduk, bir de onu simgeleyecek bayrak yaptık.

Bu ne demektir. Toprak ve bayrak, bağımsız bir bölge demektir. Uluslararası arenada anlatıldı.

Zaten Türkmen çoğunluğun olduğu bir di ve 36. paralelin altında oluşmuş bir bölgey-di. “Erbil Türk kenti” dedik. Daha sonra Erbil’i bıraktık, “Kerkük Türk’tür Türk kalacak” dedik.

Daha sonra Kerkük’te 2005 seçim sonuçlarına baktığımız zaman ki bu seçimin hem yöntemi hem tekniği hem de sonucu tartışılır. Orada ne-ler yapıldığı herkes tarafından biliniyor. Sonuç itibari ile bakıldığı zaman Türkmenler üçüncü sıraya düştü. Nereden nereye geldik. Türkiye’de nasıl herkes Osmanlı’nın güçlü zamanını anlatır ve kimse çöküş dönemini anlatmaz, aynı onun gibi bu da. Esas olan çöküş dönemini anlatıp ondan ders çıkarmamız lazım. Şimdi biz de ne-reden nereye geldik, nerelerde hata yaptık, milli bir stratejimiz var mı, yok mu?

 

Türkiye’deki Türkmenler nerelerde yanlış yaptılar acaba?

Burada aşırı uç siyasi partilerin peşine düştü-ler, hala da bu devam ediyor. Bunun uzantıla-rını hala görmek mümkün. Sanki Kerkük Türk-menleri etiketlendi o partinin bir parçası gibi.

Ama şöyle bir şey var, Türkiye devleti bir hukuk devletidir, kanunları var, devletin çıkarttığı ta-limatlar vardır. Bu çerçevede durduğun zaman bir partinin ilgilenmesine gerek yok. Bir ülkeye gittiğin zaman o ülkenin kuralları var, göçmen bürosu var, vakfımız var, derneğimiz var. Ama

başka bir partiye gittiğin zaman bu partizan-lık olur, diğer partiler de seninle ilgisini keser.

Bizim bütün partilerle, devletle, hükümetle iyi ilişki kurmamız gerekir. Bunlar büyük hatadır.

Biz o zaman Türkmeneli bölgesi demişiz, bir taraftan bunu söylüyoruz, diğer taraftan Irak’ın toprak bütünlüğünü koruyoruz. Burada ne olu-yor meşruiyetini kaybediolu-yorsun. Şimdi Kerkük Türk’tür, Türkmen’dir, Türk ocaklarına aittir diyoruz, ama 2008 Haziran ayındaki oluşuma katılıyorsunuz. Bunun hedefi nedir? Kerkük’ün Iraklı olduğunu gösteriyor. O zaman çelişkiye düşülmüyor mu? Düşülüyor. Bunları oturup da düzeltmemiz lazım. Her ulusun bir milli strate-jisi vardır ve milli politika üretir. Milli politika ürettiği zaman diğerinin ilgi alanına girebilir, benim ulusal çıkarımla çatışabilir. Çatışması da gayet doğaldır, uluslararasının platformun te-mel kuralıdır. Ama önemli olan bunu çözmeye çalıştığımız zaman düşmanlık ve teslimiyet te-melinden uzak tutarsak o zaman başarılı bir po-litika uygularız. Yani o zaman Türkmeneli’nde patlak veren sorunlar henüz çıkış noktasınday-ken çözülür. Ama öyle olmuyor. Irak’ta bunu görüntüyle yapmaya çalışıyoruz. Şimdi Kerkük meselesi önemli bir meseledir. Bir grubun di-ğerine egemen olması görüntüsü var. Biz hep bunu yapmayı düşünüyoruz. Görüntü. Ama bu görüntünün üstündeki örtüyü kaldırıp altına bakmamız lazım. Bu egemen güçlerin çatışma-sından doğan bir tablodur. Biz buna göre tam halk hareketimizi belirlememiz lazım. Yani sen Irak’ın siyasetinde yer almayacaksın, Musul’un Kerkük’ün penceresinden Irak’ın sorununa ba-kacaksın. O zaman Irak’ın siyasi değerleriyle ör-tüşen bir politika üretemeyiz.

 

Türkiye’de yaşayan Türkmenlerin burada çok sorunları olduğunu biliyoruz. Mesela oturma izni, çalışma izni, vatandaşlık, böl-geye gidiş dönüş gibi sorunları var. Buradaki Türkmenlerin sorunlarını çözebilmek için ne yapılabilir ve bölgeye nasıl yansıtabiliriz?

Şimdi bölgede dağınık bir şekilde yaşadığımız için ve bir bütün haline gelemediğimiz için bir şey yapamıyoruz. Bu sadece Türkmenler için geçerli değil, bütün toplumlar için geçerli. Türk-menlerin örgütlü bir hale gelmesi gerekir, eğer gelmezse sesini duyuramazsın. Ama örgütlü hale geldiğin zaman hukuk çerçevesi içerisin-de geleceksiniz. Burada bir sivil toplum örgü-tü olarak kurulması gerekir. Tabi bizim burada yaşayan insanlarımız var. Bunlar katkıda bulu-nacak, örgütlü bir hale gelecek, ama bunların ilişkileri partiyle olmayacak. TBMM’de etkin hale gelebilecek, her yerle ilişkisi olacak. Ayrıca Türkiye’nin uyguladığı politikayla paralel olarak yürütülmesi gerekir. Çünkü hiçbir ülke, topra-ğında barındığı nüfusun politikasını eleştirme-sini kabul etmez. Çünkü her ülkenin daha önce söylediğim gibi ulusal çıkarı var ve ona dönük politika uygular. Bu sizinle ters düşebilir ama ö-nemli olan burada düşmana teslimiyetten uzak olmaktır. Siz burada Irak değerleriyle örtüşen bir politika yaratacaksınız. Irak toprak bütün-lüğünü korumak istiyorsanız bunu sözde, özde yapacaksınız. Ama biz bir taraftan istiyoruz, bir taraftan da harita çiziyoruz. Irak anayasasına baktığınız zaman Irak toprak bütünlüğü gev-şek bir bütünlük, federal bir sistem içerisinde.

Oysa burada Türkmenlerin örgütlü bir hale gel-mesi gerekir. Parlamentoyu etkileyecek şekilde, medyayı etkileyecek şekilde, hükümetle iyi iliş-ki kuracak şeiliş-kilde. Amerika’da veya Avrupa’da gelişmiş ülkelerin her hangi birinde, birisi çıkar, araştırmacı veya siyasetçi şunu söyler: “2010’un sonunda Amerika Irak’ı vuracak”. Yani öyle bir şey ortaya atar. O tarih gelir Amerika Irak’ı vur-maz, hatta iyi ilişkiler kurar. Şimdi o araştırmacı veya siyasetçi ne kadar iyi olursa olsun kaybolur gider. Ama maalesef bizde öyle değil, yıllardır bu örgüte zarar veren, yıllardır Türkmen politikası-nı olumsuz yönde etkileyen ve bu hale gelme-sinde de yani Irak devletinde yer almamasında büyük katkısı olan insanlar her geçiş sürecinde yine sahneye çıkıyorlar, yine aynı şeyleri yapı-yorlar, sanki geçmişte hiç bir şey yapmamış gibi davranıyorlar. İşte bunların bu sahadan inmesi gerekir, eğer kendileri inmiyorsa öyle bir sistem geliştireceksiniz ki, onlar hata yaptığı zaman o sahada kalmayacak şekilde. İşte bunu

geliştire-bilmemiz için bir yöntem aramamız lazım. Bu-nu millet kendi yapmazsa soBu-nu böyle olur. Bu hem orada hem de burada yaşayan insanlarımız için geçerli. Şimdi burada bir şey var, oradakiler ayrı buradakiler ayrı zannediliyor. Aslında öyle bir şey yok. Bir yer diğerinin tamamlayıcı olma-sı lazım. Olmadığı müddetçe burada bir eksiklik kalır, öyle dağınık bir şekilde devam eder. Hata yapanların mutlaka çekilmesi gerekir. Bizim iyi bir mekanizma oluşturmamız lazım ve bu da neyle oluşur? Buradaki Türkmenlerle oluşur.

Kim oluşturur? Güçlü bir sivil toplum örgütü, uluslararası alanda saygınlığı olan, komşu dev-letlerle iyi ilişkisi olan güçlü bir örgüt. Bunlara ihtiyacı var bizim Türkmenlerin. Herkesin bir arada olması, görüş birliği içinde olması lazım.

Zincirleme sistem içerisinde bir stratejileri ol-ması lazım. Bu da en iyi burada yapılır. Bunların planı, projesi yapılıp ona göre yapılır.

 Irak Türkmen Cephesi bu anlamda Türki-ye’deki Türkmenlerin kuruluşu gibi gözükü-yor. Türkmen sorunları ile ne kadar ilgilene-biliyor? Ne kadar kişiye ulaşabiliyorsunuz?

Bunları bir araya getirmek için neler yapı-yorsunuz? Siz dış ilişkiler sorumlusunuz ve dışarıda da çok fazla Türkmen kuruluşu var.

Bunları bir araya getirmek için çalışmaları-nız oldu mu? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?

 Tabi Türkiye’de bayağı Türkmen kuruluşlar var. Mesela derneğimiz, birçok ilde şubesi olan köklü bir kuruluşumuz. Güzel faaliyetleri olan, çeşitli faydalı dergiler çıkaran bir kuruluşumuz-dur. Onlar da sürekli bu işlerin içinde ve onlarla toplantılar düzenliyor, konuşuyoruz. Diğer ku-ruluşlarımızla da iletişim halindeyiz. Türkme-neli Vakfı, Kültür Merkezi ve diğerleri var. Öğ-rencilerimiz var ve bunları organize eden Kül-tür Merkezi’dir. Devamlı bunlarla görüşüyoruz.

Artık salt siyaset yapılmıyor. Siyasetin amacı da ekonomiyi düzelterek oradaki insanların refah seviyesini yükseltmektir. Ekonomi diyince eli-mizde şimdi büyük, ticari şeyler olmadığı için en azından insanların refah seviyesini düzelt-mek lazım. Adımlar atılıyor ama ne kadar başa-rılı, ne kadar başarısız bunu zaman gösterecek.

Türkiye’deki Türkmenlerin sıkıntıları neler?

Bu sıkıntıları gidermek için ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

 

Şimdi Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilci-liği olarak bizim işimiz siyasidir. Türkmenlerin sıkıntıları derneklerle alakalıdır. Biz de bu işte bir sıkıntı olduğu zaman kurallar çerçevesinde yaparız. Eskisine nazaran pek sıkıntı kalmadı.

Çünkü Türkiye’ye bakıldığı zaman buradaki iç politika oturmaya başladı. Her şey kural çerçe-vesinde çözülüyor. İçte demokrasi düzeldiği za-man dışa da yansır, itibarınız yükselir. Vatandaş-lık sıkıntısı, ikamet sıkıntısı vardı, şimdi hepsi düzeldi. Ama hepsinin bir kuralı var. Şimdi sen gelmişsin. “Sen Türkmensin, gel seni vatandaş yapıyım” diye bir şey olamaz. Belirli bir süre ka-lırsın, suç işlemezsen belli kurallar çerçevesinde Türk vatandaşı olursun. Bu sadece Türkmenler için değil, herkes için geçerli.

 Türkiye’de yaşayan Türkmenler için siz siyasi bir kuruluşsunuz, siyasi görevleriniz var. Bu kapsamda sizi ne kadar tanıyorlar? İlişkiniz ne düzeyde?

 

Bizim ilişkimiz sadece Ankara ve İstanbul’la sı-nırlı değil, her ilden herkesle bire bir görüşme imkânı sağladık. Ya o gelmiş ya da biz gitmişiz, ama herkesin sıkıntılarını dinlemişiz. Her za-man bunu periyodik olarak yapıyoruz.

 Her yere ulaşıyoruz diyorsunuz. Peki, Türk-menler nerede yoğunluktalar?

Başta İstanbul sonra Ankara, İzmir, Konya, Es-kişehir.

 Bunların hepsine ulaştınız mı?

Diyarbakır’dan tutun Mersin,  İstanbul çevresi-ne ulaştık.

 Sınır bölgesinde Türkmenler ne durumda?

 

Diyarbakır’da, Elazığ’da, Urfa’da eğitim görmüş doktor, hakim, avukat oralarda yerleşmiş insan-larımız da var.

Irak’la ilişkilerinizden biraz bahsedebilir misiniz? Bölge halkı buradakilerin sıkıntı-larını ve ne yaptıksıkıntı-larını biliyor mu? Bunları oraya yansıtabiliyor musunuz?

 Biraz önce söylediğim gibi sıkıntıların büyük kısmı giderildi. Türkiye’deki iç politikanın dü-zelmesi bölgeye de yansıdı. Türkiye’nin bölge ülkeleri ile çok iyi ilişkileri var. Bunları her-kes biliyor, Irak’ta da ağırlık kazandı. Türkiye Ortadoğu’da büyük bir ağırlık kazandı. Eski-den Avrupa’ya yönelik sanki Ortadoğu’ya sırtı-nı dönmüş gibi bir imajı vardı. Şimdi bu imajı ters yönde değiştirdi. İsrail’in Gazze’de yaptığı-na karşı çıkıyor, Irak’ta azınlık gruplara yapılan haksızlığa karşı çıkıyor, böyle bir konuma gel-di. Bu Türkiye’nin ağırlık kazanması olayı hem oradaki hem buradaki Türkmenleri garanti al-tına alır. İlişkisi ne kadar iyi olursa, Türkmenler o kadar rahat eder. Şimdi buradaki sıkıntıların çoğu giderildi. Oraya baktığımız zaman Irak’ın genel durumu iyiye gidiyor. Ben 2006 -2007’de oradaydım o dönemde çok kötü idi, mahalleler arasından geçemezdik, bölgeden bölgeye geçe-mezdik. Şimdi bunlar kalmadı, ama tamamen de bitmedi. Çünkü silahlı milisler var. Bura-da önemli olan Irak’ta şunu yapmaya çalışırız.

Irak’ın kaç ordusu var? Bir merkezi hükümetin Irak ordusu, bunun yanında kuzeyde peşmerge ordusu, öbür tarafta Baas partili silahlı milisler.

Şimdi siz düşünün Türkiye’de bir partinin silahlı ordusu var. Böyle bir şey olur mu? Amerika’da olur mu? İşte sıkıntılar buradan çıkıyor. Irak’ta bir merkezi hükümet ve Irak ordusu olması ve onun dışındakilerin lağvedilmesi lazım. Birde İçişleri Bakanlığına bağlı polis gücünün kalma-sı ve bunların dışında kalanların iptal edilmesi gerekiyor. Bütün sıkıntılar silahlı liderler oldu-ğu için çıkıyor. Şimdi merkezi hükümetin bile gücü yok, biliyorsunuz bunu zaten. Sıkıntıları çözecek kadar güçlü değil ki. Türkmenlerin sı-kıntısı bütün bölge insanlarının sısı-kıntısıdır. Fa-kat Kerkük’te sıkıntı biraz daha fazladır. Neden?

Çünkü 1991 sonrası 36. paralelin altında kaldı.

Hem eski rejim tarafından hem de Irak’ta uy-gulanan rejimin ortasında kaldı. Diğer bölgeler böyle olmadı. Bu sıkıntılar Kerkük’ün statüsün-den kaynaklandı. Diğer yerlerin sıkıntılarının

iki katı yaşandı. Çünkü orada gruplar arası bir egemenlik savaşı oluştu.

 Peki bu sıkıntılar nedeniyle bölgeden Türkiye’ye göç devam ediyor mu?

 Oranın ekonomik ve siyasi durumundan kay-naklanan ufak çapta göçler oluyor. Dolayısıyla oradaki siyasi durumdan sonra ekonomik du-rumu da düzeltmeye yönelik çalışmalarımız da var.

Neler yapıyorsunuz?

 

Mesela Kerkük’teki havaalanının açılması plan-lanıyor. Orası açıldığı zaman insanlar rahatlar.

İnsanlar farklı yollardan gidip gelmekten biraz korkuyor, çekiniyor. Bir de güvenlik sağlandı-ğı zaman oraya gitmek isteyen şirketleri yön-lendirebiliriz. Her şeyin başı güvenliktir. Sen Kerkük’te güveliği sağlayamazsan, ekonomiyi arttıramazsın. Güvenlik sağlanamazsa insanlar farklı yerlere daha güvenli yerlere yatırım ya-parlar. Bunda da çok haklılar. Güvenliği sağla-mak için Irak merkezi hükümetiyle görüşüyo-ruz, Irak’taki güç odakları ile görüşülüyor. Biz burada aynı şekilde yabancı misyonlarla görü-şüyoruz, BM ile diğer gruplarla da görüşüyoruz.

İşbirliği yapıldığı görülüyor zaten.

 Tabi yani Kerkük’teki, Irak’taki siyasi gruplarla görüşmezsen, anlaşmazsan sen bir şey yapa-mazsın. Ama şöyle bir algılama var. Sen siyasi partiyle görüştüğün zaman onların bir parçası olduğun anlamına gelmiyor. Düşmanlık ve tes-limiyetten uzak bir politika izlenmesinden ya-nayım.

 Genel olarak Türkmenlerin seçim stratejisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 Merkezi hükümette ağırlık kazanması için tek başına girmesi söz konusu olamazdı. Dolayısı ile senin stratejinle, ilkenle örtüşen gruplarla se-çime girmen en doğrudur. Zaten bunu 2005’ten önce de söyledik. 2005’te konjonktür farkı

oldu-ğu için tek başımıza girdik. Ama şimdi ne oldu

oldu-ğu için tek başımıza girdik. Ama şimdi ne oldu