• Sonuç bulunamadı

IRAK TÜRKMEN CEPHESİ ERBİL MİLLETVEKİLİ ADAYI VE SuRİYE TEMSİLCİ YARDIMCISI AYDIN MARuf

22 TEMMuz 2010

kabul ettiler. “Bizim oylarımızda çalındı; ama gün gelecek Erbil’de Türkmenlerin varlığı kabul edilecek. Siz savaşmaktan vazgeçmeyi” dediler.

 Buradan hareketle Goran’ın Türkmenlere bi-raz daha yakın olduğunu söyleyebilir miyiz?

 Evet. Türkmenlere daha yakınlar. Seçim zama-nında konuşmalarımda da söylüyordum. Go-rancılar KDP’den, KYB’den daha gerçekçiler.

Politikaları bize daha yakındır. Aslında bundan Talabani rahatsız oluyordu. Hatta son zaman-larda bazı gazeteciler “Goran’la ITC’nin arasın-da gizli anlaşmalar var” diye yazdılar. Bir ITC Kerkük Sorumlusu Erşad (Salihi) Bey’in bir de benim konuşmamı almışlar. Talabani’ye yakın 15 Kürt gazetesi bunu manşet olarak verdi. Bir seçim propagandası haline getirdiler. Konuşma-larımızın altına “ITC Kürdistan’a karşıdır. Bıra-kın Kerkük’ü, Erbil’i bile Türkmen şehri olarak görüyorlar” diye not düşüyorlar.

 Hiç Goran’la işbirliği yapmak gibi bir şey dü-şündünüz mü?

 Hiç düşünülmedi. Ama onlarla ilişki kurmak hiç olmazsa Kürtler ve Türkmenler arasında-ki ilişarasında-kiyi güçlendirirdi. Bizim açımızdan özel-likle Erbil bölgesinde olumlu olabilirdi. Goran diğerlerinden daha ılımlı. Demokrasi için çalı-şıyorlar. Irak demokratikleşirse Barzani’nin ve Talabani’nin biteceğini biliyorlar. 

 Bundan sonra bölgede neler yapmayı planlı-yorsunuz?

 En başta Kuzey Irak’ta muhalefet olan partilerle işbirliği kurmamız lazım. Kürt gruplar bir top-lantı yapmışlar. “Barzani ve Talabani’nin kurdu-ğu ittifak parlamentoda bağımsız davranacak”

denmiş. Yani bu toplantıya katılan Goran Hare-keti, İslami Birlik ve İslami Cemaat parlamento-da bağımsız hareket etmek istiyor. Bu parlamento-da demek oluyor ki Kürt gruplar eskisi gibi birlik içerisin-de hareket eiçerisin-demiyor.

 Kürt İslamcıların samimiyetine inanıyor musunuz?

Hayır. Ama şöyle bir şey var, özellikle tartışmalı bölgeleri bu gruplara karşı çok kullandılar. Ka-bul görmüyorlar. Hakim Kürt gruplar burada ne yapmak istiyorlar? Bir, iç politikalarında Kerkük meselesini tüm gruplarda dile getiriyorlar. Eğer kimse buna destek vermezse hain ilan ediyorlar.

Ama bu, bu dönem için geçerli. Irak’ın kuzeyin-de kuzeyin-demokrasi gelişirse, Talabani ve Barzani si-lahlı gücüyle baskı yapamazsa, bunların görüşü Kerkük konusunda değişir.

 Peki, Kerkük konusunda ne düşünüyorlar sizce?

 Talabani’nin bundan sonra Kerkük konusunda tutumu değişebilir. KYB’nin içerisinden çıkan Goran Hareketi’nin lideri Neçirvan Mustafa’nın da etkisi var burada. Goran’ın Kerkük’ten aldı-ğı 37 bin oy önemli bir rakamdır. Ancak şimdi Kürt gruplar arasında yeni denge ortaya çıktı.

Erbil’de KDP, Kerkük’te KYB ve Süleymaniye’de Goran. Bunlar bir gerçek. Şimdi baktığımız za-man Barzani’nin 29, Talabani’nin 13 sandalyesi var. Aradaki fark oldukça büyük. Bu Talabani’ye yakışmayan bir rakamdır. Kurulduklarından beri birbirlerine karşı mücadele veriyorlar. Bu duruma gelmelerine Goran sebep değil. Goran’ı da KYB ile birlikte hesap etseniz bile o rakama ulaşmıyor. Yine KDP önde geliyor. Goran bura-da bir avantaj kazandı. KYB-KDP itilafı şuana kadar Goran’ı kabul etmiyordu; ama artık etti-ler. Özellikle Talabani Goran’ı bir rakip olarak hiç görmedi. Ama Goran şimdi rakip olduğunu kanıtlanmış oldu. Bunu da Barzani yaptı. KDP-KYB arasında önceden stratejik bir anlaşma vardı. KYB için çok önemli iken KDP için hiçbir değeri yoktur.

 Bu 2004’te ki stratejik anlaşma mı?

 Evet. Bu anlaşmadan KYB büyük bir darbe gör-dü. Bu anlaşma Talabani ve Barzani arasında yapılmıştır. Alt kadronun haberi yoktur. Barzani için bunu bir önemi yoktur. Ama Talabani için bu önemlidir. Çünkü alt kadrosunda demokrasi daha ileridedir. KDP ile KYB arasındaki bu an-laşma ayrılmalara neden oldu. Mesela KYB’den bazı kişiler anlaşmayla ilgili tepkili. KYB

için-deki muhalefetin bu anlaşmanın yüzünden ol-duğunu söylüyorlar. Bu anlaşmadan KDP fayda gördü. Hiç olmazsa KYB’yi böldü. 7 Mart’ta ya-pılan seçimlerde, KDP siyasi partiler içinde çok güçlü çıktı. Bu anlaşmayı olumsuz etkileyebilir.

 Peki, bu Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yöneti-me nasıl yansır?

 Dr. Berham Salih, KYB’nin başbakan adayıydı.

Bu döneme kadar siyasi, sosyal, ekonomik bir faaliyette bulunmadı, sadece idari, mali durum-larla uğraştı. Berham Salih, başbakan olmasına rağmen Irak’ın kuzeyindeki etkisi de oldukça sınırlı. Erbil ve Duhok da zaten Barzani’nin et-kisinde olduğundan bir varlık gösteremiyor. Bu-radaki atamaları bile KDP yapıyor. Bu durum-dan Berham da çok rahatsız. Özellikle Neçirvan Barzani’nin Berham Salih’in haberi olmadan Türkiye’yi ziyaret etmesi onu çok rahatsız etmiş.

 Erbil’e gittiğimizde tam olarak hükümet ku-rulma süreciydi. Bazı siyasetçiler ve halkla konuştuğumuzda, Neçirvan Barzani, “Ber-ham Salih’in başarısız olması için elinden gelen her şeyi yapar” yorumunda bulunanlar oldu. Niye başarısız olmasını istesin?

 Berham Salihi akıllı bir kişi ve iyi bir diplomat.

Ilımlı bir politika izliyor.   Ancak Irak’ın kuze-yinde başbakanlık seviyesine yükselmiş birinin mutlaka maddi ve askeri desteği olması gere-kir. Ancak Salih’e bakıldığında korumaları bile KDP’li. Bu nedenle çok sorun yaşandı. Barzani,

“Berham Salihi için hükümet işleriyle uğraşmı-yor. KYB’ye hizmet veriyor” diye eleştiride bulu-nuyor. Neçirvan Barzani döneminde günde 20-22 saat elektrik vardır. Ama Berham başbakan olur olmaz 10 saate indi. Barzani bunu da seçim için kullandı. Diğer taraftan Irak’ın kuzeyinde son dönemde politikacı, askeri yetkililer ve ga-zetecilere yönelik saldırılar arttı. KDP’liler bu durumu da seçim için kullandılar. Burada “biz Irak’ın kuzeyinde yönetimde olmazsak, bunlar bir şey yapamaz” mesajı verilmek isteniyor. Ber-ham Salih başbakan olduktan sonra Celal Tala-bani, eşini, yani Hero Talabani’yi Süleymaniye KYB sorumlusu olarak atadı. Hero Talabani,

Süleymaniye’de Celal Talabani’nin talimatıyla iş yapıyor. Erbil ve Duhok’ta da Barzani’nin ta-limatıyla iş yapılıyor. Bu nedenle Berham Salih siyasi bir çalışma yapamıyor. Sadece açılış yapı-yor. Atamalar bile parti başkanlarının talimatıy-la yapılıyor. Neçirvan Barzani ayrı bir konudur.

KDP ayrı bir konudur. Neçirvan Barzani’nin ilerisi için atılımları var. Seçimden sonra başarı-sızlıktan dolayı Kusret Resul suçlandı ve Erbil’i terk etti. Hastalık bahanesiyle Fransa’ya gitti, ardından da KYB Erbil Bölge Sorumlusu Ad-nan Müftü oldu. Yani KYB içerisinde dağınıklık başladı.

 Yani KYB dağılır mı?

 KYB, Goran, İslami Birliği, İslami Cemaat Ker-kük konusunda 140. maddede KDP’yi dışlayabi-lirler. 140. madde konusunda politikaları deği-şebilir. Bundan sonra özellikle Talabani intikam peşindedir. Çünkü Barzani ona büyük bir darbe vurdu. Geçen seçim Süleymaniye’de vuruldu.

Goran’dan bu zaten beklenirdi, bu defa Erbil’de KDP’liler onları vurdu. Hatta KYB tarafından yapılan bir açıklamada “biz Erbil’de ki seçimi ta-nımıyoruz, hata yapıldı” denildi. Kuzey Irak’ta-ki Kürt politikasındaIrak’ta-ki bu ihtilaf ve tartışmalar Bağdat politikasını da etkiler. Kürtler kendileri-ni ne kadar birleşik gösterseler de, yavaş yavaş ayrışmalar kendini gösteriyor. Artık KDP’ye ne Talabani ne Gorancılar ne de İslami Birliği güvenmiyor. Tarihlerine baktığınız zaman hep-si KDP’den darbe yemiş. Diğer partilerin de KDP’ye de güveni yoktur.

 Peki, Türkmenler bunun neresinde olur?

 Türkmenleri ikiye ayırıp konuşmamız daha fay-dalı olur. Irak Türkmen Cephesi şu an Erbil’de kabul görmüyor. Hem Kürtler tarafından ka-bul olmuyor hem de diğer gruplar tarafından.

KDP’nin de Irak Türkmen Cephesinin de yanlış politikaları olmuştur. 2003’ten sonra ITC’nin merkezinin Erbil’den Kerkük’e taşınması, Er-bil’deki Türkmenlerde olumsuz etkiler bıraktı.

Sonra ITC’ye 2005’te Erbil’de KDP ve KYB’nin desteği ile bazı gruplar tarafından İhtilal yapıldı.

2005’ten 2010’a kadar Erbil Türkmenleri, Kuzey

Irak Yönetimi tarafından da Irak Türkmen Cep-hesi tarafından da kabul edilmediklerini, önem verilmediklerini ve ortada kaldıklarını düşünü-yorlar. ITC’nin 17 bürosu kapandı. Erbil’i güç-lendirmek istiyorsak, Türkmenler’i ayakta tut-mak istiyorsak, gelecekte sandalye kazantut-mak istiyorsak Erbil için başka alternatif bir politi-ka geliştirmek uygun olur. Ben ITC’liyim ama Erbil’de yeni bir oluşuma ihtiyaç var. Bu oluşum ne ITC gibi radikal ne de kukla partiler gibi ol-malı. Tam tarafsız, bağımsız bir Türkmen olu-şumu gerçekleştirmeli. Bu oluşumda Türkmen-lerle iyi bağ kurmak, oradaki halklarla, KürtTürkmen-lerle iyi ilişkiler kurmak kısaca o bölgeyi kabullen-mek önemlidir. O bölgenin şu anki durumda kalmasının Talabani’ye çok faydası var ve bunu değiştirmek istemiyorlar. O bölgede Amerikalı-lar, FransızAmerikalı-lar, Türkler ve dünya ülkelerinin kon-soloslukları vardır. Etkili bir Türkmen hareketi gördükleri anda orada siyaset değişir. Bu yeni oluşumla insanları güçlendirip, cesur insanları başa getirerek yapılabilir. Geçmiş politikalardan ders alarak yapılabilir.

 Yani Erbil, Duhok, Süleymaniye‘de Türkmen-lere ait yeni bir yapılanma lazım diyorsunuz.

 Özellikle Erbil merkezli ılımlı bir politika be-nimseyen, Türkmenleri tanıyan, faaliyette bu-lunmalarına imkan veren, Kürtlerle iyi ilişkiler içerisinde olan, ama gerekirse Talabani’ye gere-kirse Barzani’ye karşı çıkan, geregere-kirse Türkmen davası için işbirliği yapan, Türkiye ve Kerkük’le iyi ilişkileri olan Erbil’de iyi bir siyaset yapan bir oluşum bu günden elli yıl sonrasına kadar ge-çerlidir. Bu bölgedeki Türkmen çoğunluğunun istediği oluşum böyle bir yapılanmadır. Artık Türkmenler yeni siyasetçiler istiyor. Geçmişten bu yana Türkmen siyasetçilerin Türkmenler a-dına çok bir şey yaptıklarını söylemek mümkün değil. Görüyorsunuz Çelebiler, Sanan Ahmet Ağa gibi isimler artık Türkmen siyasetine çok fazla bir şey katamıyor.

 Siz çelebiler, Sanan Ahmet Ağa gibi bazı isimlerden bahsettiniz; Erbil’in önemli men aileleri bunlar. Ancak Erbil’de Türk-men siyasetinde rastlaığımız durum biraz

farklı. Yani her ailenin etrafında bir grup Türkmen’in toplandığı görülüyor. Hepsi bir-biriyle görüşmesine rağmen ortak bir politi-ka izleyemiyor.

 Bahsettiğiniz isimler çok değerli insanlardır.

Türkmen Kardeşlik Ocağı, diğer kukla partiler, ITC bunların hepsi, 1995’ten 2010’a kadar hiç-bir değişim getirmedi. Bir insan daha fazlalaş-madı, bir insan daha aydınlatılfazlalaş-madı, yeni biri siyasete girmedi. Bu yanlış.

 Peki, bunları dışlayarak bir siyaset yürütüle-bilir mi?

 Ben etkisiz kaldılar demiyorum, ama etkili de olamadılar, rolleri bitti. Bizim orada araştırma yapmamız, yeni oluşumda aktif politika izleye-cek etkili insanlar bulmamız lazım. 15 yıldır hep aynı insanlar, aynı gruplar. Bu diğer Türkmen bölgelerinde de geçerlidir. Ortaya çıkmış yeni Türkmen siması yoktur.

 Ancak Erbil’deki Türkmen siyaseti göz önüne alındığında hemen hemen bütün Türkmen partilerinin ITC’de görev yapmış kişiler ta-rafında kurulduğu görülüyor. Buna rağmen ITC Erbil’de faaliyet gösteremiyor. Buna ge-rekçe olarak ITC’nin Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimi tanımaması gerekçe gös-teriliyor.

 Burada önemli olan bölge yönetimini tanıyıp tanımamak değil. Önemli olan bölgesel yöne-timden izin alabilmek. İzin almak ve bölgede siyaset yapmak için bölgesel makamlarla ilişki kurmanız gerekiyor. İzinsiz bir yapılanma kur-manız mümkün değil. İzin almadan kurulacak bir yapı emniyet tarafından kapanır. Sonra da partiyi koruyamayan insanlarını nasıl korurlar diye düşünülür. İzin alındığı zaman Erbil’de bir teşkilatlanma kurabilirsiniz. İnsanları Türkmen davası noktasında aydınlatabilir, bu arada da Kerkük, Musul Türkmenleriyle iyi ilişkiler kur-mayı gerçekleştirebilirsiniz.

 Kürtlerle iyi ilişkiler içinde olup, Türkmen-ler için çalışan bir siyasi hareket düşünülü-yor. Bu çelebilerin veya İhsan Doğramacı Er-bil Vakfının yürüttüğü siyaset tarzına uyuyor mu?

Onlar sosyal konulara ve ticarete önem verdi-ler, eski grupla devam ettiler yani değişik bir şey olmadı. Bizim hedefimiz yeni insanları cepheye katmak, parlamentoya dahil etmek ve dünyaya tanıtmak. Bu insanlar var, ama bazı nedenlerden dolayı siyasete girmemişler. Çözüm için bu uy-gun olabilir. Şu ana kadar Türkmenler iki siyaset üzerine çalıştılar. ITC, bürosu ve izni olmadan çalışıp etkili olmadı, diğer kukla partiler de ma-aşını aldılar bir şey yapmadı. Ya ITC’nin siyase-tini değiştirip, Kürtlerle iyi ilişkiler kurmalı ki, bu zordur. ITC yönetimi Erbil için kendini riske atmaz. Gerçi yeni oluşum için de kolay olma-yacaktır. Ama Erbil’i böyle bırakmak yazık olur, düşünmek zorundayız.

 Ancak diğer taraftan bakıldığında oturmuş bir Türkmen siyasi kitlesi görülüyor.

 

Bunları tanıyor olabilirler. Ama ne kadar sa-yar severler mühim olan budur. Bu seçimlerde niye ITC bayrakları astılar? ITC az da oy alsa seçtiler. Türkmen halkı “hiçbir Kürt grubunda olan Türkmen’e oy vermeyeceğiz”, dedi. Bunlar önemlidir. Klasik görüşlerle bir şey yapamıyo-ruz. Erbil’de 60 mahalle, 200 sokak var. Ama hiç Türkmen ismi yok. Eğer 4-5 mahallenin ismini Türkmence yaptığınız zaman diğer Türkmen bölgelerinden de size destek gelir.

 Yönetimden izin almadan bunu nasıl yapa-caksınız?

 

Ben yönetime diyorum, özellikle KDP bölgede Türkmenleri ihmal ediyor. ITC’ye önem vermi-yor. 1997’den bu yana ihmal politikası izliyor, Türkmenleri parçalamaya çalışıyor. Kendilerine ait 5-6 siyasi parti kurmuş. Türkiye ve Avrupa’ya

“ben demokrasi taraftarıyım” diyor. Ama Türk-menlere kota olarak 5 parlamento üyesi ve 1 de bakan bırakılmış. Bunların önemi yoktur.

 Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimde bakan olan ve ITC’nin eski Başkanı Sinan çelebi’nin hiç etkisi olmadı mı bölgede ki Türkmenlere?

Olmadı. Hatta tepki çekti. Aslında kendisin-den çok şey bekleniyordu ama yapamadı. Belki de izin verilmedi. Bölgede siyaset yapamadılar.

1997’den 2010’a kadar Kuzey Irak’ta yönetimin-de hiçbir Türkmen siyasi parti başkanı, Bakan olarak görev almamıştır.

 Ancak eski ITC başkanlarının hep bakan ol-duğunu gördük.

 Bu konuda farklı bir şey söylemek istiyor. Benim söylediğim aktif siyasetçilerdir. Mesela Cevdet Naccar, Türkmen Kültür Merkezi Başkanıydı.

Bakan oldu. Vedat Arslan, Türkmen Kardeşlik Ocağı Başkanıyken, bakan oldu. Sinan Çelebi de dışarıdan bakan oldu. Yani görevleri siyasi değil, kültürel ve sosyal bunu söylemeye çalışıyorum.

Burada hala KDP’nin siyasal olarak bizi kabul etmediği ortaya çıkıyor. Böyle bir tesadüf ola-maz. Türkmenlere bir hak tanıyorsunuz, ama siyasetçine bakanlık görevi vermiyorsunuz ya da kültürel alanda bakanlık veriyorsun. Mesela tarafsız birine bakanlık verilebilir, ama istemi-yorlar. Bunu sadece KDP yapıyor, diğer grup-lar yapmıyor. Erbil’de biz ne kadar güçlenirsek, Kerkük için de o kadar iyi olur. Hiç olmazsa Ku-zey Irak’ta Kürtleri rahatsız edersin.

 Bu rahatsızlık Türkmenleri hedef haline ge-tirmez mi?

 Bakın Türkçe’de çok güzel bir söz vardır; “hama-ma giren terler”, diye. İşte siyaset yapan da riske de girer, hedef haline de gelir. Sadece ben değil, başkası da olabilir. Yani cesaretli o bölgeyi bilen, Kürtlerle, Türkmenlerle iyi ilişki kuran, kimseye tabi olmadan bu siyaseti orada yürütmeli.

 Siz bundan sonra ne yapmayı planlıyorsu-nuz? 

Ben bundan sonra Suriye’ye gideceğim. Suriye temsilciliği yardımcılığına bir süre davam ede-ceğim. 6 ay sonra Erbil’e döneede-ceğim.

 Erbil de siyaset mi yapacaksınız?

 O duruma bağlı belki avukatlık yaparım.

çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

ORSAM: Öncelikle kendinizi bi-ze tanıtır mısınız?

Abdullah Bayraktar: 1983 yılında Ankara’ya yerleştim. Türk vatan-daşıyım. Dört çocuğum var. Tica-retle uğraşıyorum. Gümüş ve yarı değerli taşlar üzerinde çalışmak-tayım. Konu itibariyle de Adalet

Partisi Ankara Temsilciliği’ni yapıyorum. Par-timizin kuruluş yılı olan 2004’ten beri Ankara Temsilciliği görevini ben yerine getiriyorum.

Ben Kerkük’te doğdum. Ortaokul mezunuyum.

Birkaç yıl medreselerde sorumlu olarak çalış-tım.

Adalet Partisi hakkında bize biraz bilgi vere-bilir misiniz?

Irak’ta Şii var, Sünni var, Kürt var, Türkmen var.

Muhafazakâr insanlarımız çatısı altında topla-nabilecekleri bir parti istiyorlardı. Biz 2004 yı-lında Adalet Partisi’ni kurarak bu açığı kapat-maya çalıştık. Davamızı bu parti çatısının altın-da sürdürüyoruz.

Parti yönetimi kimlerden oluşuyor?

Bizim genel merkezimiz Kerkük’tedir. Diyala’da, Musul’da, Tuzhurmatu’da şubemiz var. Ben par-ti şurasındayım. 35-40 kişilik bir şuramız var.

Yönetim kurulunda, Enver Bayraktar başkan-lık yapıyor. Hasan Turan, Cevdet Zulal, Kemal Beyatlı ve İsmail Ahmet yönetim kurulumuzu oluşturuyor.

Ankara’daki temsilciliğin yönetiminde kim-ler var?

Oğuz Türkmen, Fuat Terzi, İmat Nurettin var.

Bir de merkezi İstanbul’da olan bir derneği-miz var. Adı Türkmen Adalet Derneği.

Derne-ğin Başkanı Mithat İbrahim. Baş-kan Yardımcılığını da ben yapıyo-rum. Yönetimdeki kişilerin hemen hemen birçoğu vatandaşlık almış.

Genelde Kerküklüler var. Saygın Bey Altunköprülü. Cengiz Türk-men Altunköprülü. Türkiye’de yaklaşık olarak 200 civarında bir üyemiz var. Bağdatlılar, Erbilliler, Kerküklüler var. Ama ağırlık olarak, %80 ora-nında, Kerküklü üyelerimiz var.

Peki, faaliyetleriniz hakkında biraz bilgi ve-rebilir misiniz?

Kerkük’te birkaç tane kuruluşumuz var. Birisi Irak Türkleri Hayır Cemiyeti. Bu cemiyet gıda maddesi başta olmak üzere, elbise, ayakkabı, okul eşyaları dağıtıyor. Yaklaşık olarak 1000 ci-varında yetime yardımcı olmak isteyenlerden aylık 40-60 $ arası maaş alıp dağıtıyoruz. Ara-daki irtibatı biz sağlıyoruz. O maaş direk yetime aktarılıyor. Ayrıca yetimlerimizin tüm ihtiyaçla-rına cevap vermeye çalışıyoruz.

Peki, Türkiye’de ne gibi faaliyetler yaptınız?

Buradan Kerkük’e erzak ve giysi gönderdik. Ay-rıca kendi aramızda toplantılar düzenliyoruz.

Bazı belediyelerden yardım alıp ihtiyacı olan Türkmen ailelere dağıtıyoruz. Bayramlarda, ra-mazan ayında yardımlar yapılıyor. Bazı hasta-larımızı kendi imkanlarımız dahilinde Irak’tan getirip Türkiye’de tedavisini sağlıyoruz.

Peki, bu faaliyetleri yapmak için desteği ne-reden alıyorsunuz?

En büyük desteği Deniz Feneri sağlıyor. Can Su-yu Derneği’nden de yardım alıyoruz.

8. IRAK TÜRKMEN ADALET PARTİSİ ANKARA