• Sonuç bulunamadı

İKİ KUTUPLU SİSTEM ÖNCESİ ULUSLARARASI SİYASAL SİSTEM VE TÜRKİYE İRAN İLİŞKİLERİ

2.2 OSMANLI DEVLETİ DÖNEMİ TÜRKİYE İRAN İLİŞKİLERİ

2.2.4 Türkiye ve İran Arasındaki Rekabetin Neden

Ortadoğu yönetimlerini ve bu bölgedeki yöneten-yönetilen iliĢkisini anlatabilmek için genelde konu vesayetçi ya da Asya tipi despotik devlet baĢlığı174

altında değerlendirilse de onlara yakından bakıldığında aralarında çok önemli farklar olduğu görülecektir. Türk ve Ġran yakın tarihlerinin kısa süre içinde karĢılaĢtırılması halinde bile bu farklar ortaya çıkacaktır. Örneğin Ġran‟da Kaçar hanedanlığı döneminde devletin devamlı bir ordusu bile yoktur ve yenilgiyle sonuçlanan Rus savaĢını aĢiret askerleriyle yapmak175

zorunda kalmıĢlardır. Aynı biçimde devletin aristokratik saray görevlileri ve köleleri dıĢında düzenli bir bürokrasisi de yoktur. Oysa aynı süreçte Osmanlı Devleti‟nin gerileme döneminde yaĢadığı tüm sorunlara karĢın geliĢmiĢ bir devlet ve ordu örgütlenmesi vardır.

Her iki yönetim devlet ve dinsel kurumlar arasındaki iliĢkiler açısından da çok farklıdır. Osmanlı Devleti‟nde dinsel kurumlar Bizans ( Ortodoks ) geleneğinin bir sonucu olarak devlete bağlı ve onun bir parçasıyken Ġran‟da din batı Roma‟daki ( Katolik ) yapıya benzer Ģekilde kurumsal, toplumsal ve mali olarak devletten tamamen bağımsız biçimde örgütlenmiĢtir. Ġlk defa Safeviler döneminde Sünni Osmanlı Devleti‟ne karĢı konjonktürel bir tercih olarak devlet dini olarak kabul edilen ve ġiiliğin kalesi Cebel Amin‟den ( Lübnan )176

ġii ulema getirilerek gerçekleĢtirilen 12 Ġmam ġiiliği‟nin Ġran‟a özgü bu ulemanın devletten özerk yapısı, Kaçarların yerel ve bölgesel güçleri hiçbir zaman denetim altına alamayan güçsüz yönetimi sırasında iyice artmıĢtır.

Bu türden yapısal ve tarihsel farklar zaman içinde her iki yönetim üstündeki Avrupa etkisinin artmasıyla daha da belirgin hale gelmiĢtir. Bu farklar Türk ve Ġran modernleĢmesinin çok değiĢik kanalları kullanmasına neden olmuĢ ve halen de olmaktadır. Türkiye modernleĢme ve ulusal kültürü için temel yol olarak ulusal arınmaya ve demokrasiye, Ġran ise bir baĢka modernleĢme yolu olan dinsel arınmaya

174

Erol Göka; “ Velayet-i Fakih Ġnancının ( Ardındaki ve Yol Açtığı ) Toplumsal Psikolojisi ” Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ġran Özel Sayısı Cilt: 5 Sayı: 3, 1 Eylül 1999 Sayfa: 1 http://asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=3016&kat1=31&kat2= ( 18.12.2008 )

175

Erol Göka; a.g.m s. 1

176

yönelmiĢtir177. Bu nedenle iki çok değiĢik ulus devlet, ulusal ve popüler kültür,

devlet-sivil toplum iliĢkisi ortaya çıkmıĢtır.

Türk-Ġran iliĢkilerindeki en önemli dönüm noktası bir Türk hanedanı olan Safevilerin iĢbaĢına geçmesiyle olmuĢtur. Safeviler 16. yüzyılda Ġran‟da iĢbaĢına geçmiĢler ve ġiiliği kabul ederek Ġran‟ı dünya ġiiliğinin merkezi haline getirmiĢlerdir. Osmanlılar ise halifeliği ele geçirerek Sünniliğin önderleri olmuĢlardır. Bu tarihten sonra Osmanlı-Ġran çekiĢmesi aynı zamanda Sünni-ġii çekiĢmesinin178

de bir parçası haline gelmiĢti.

Safevilerle Osmanlılar 16. ve 17. yüzyıllarda birçok kez savaĢmıĢlardır. Bağdat, Tebriz, Karabağ, Gürcistan gibi bölgeler birçok kez el değiĢtirmiĢtir. Ġki taraf da kesin bir üstünlük sağlayamamıĢtır. Ġki ülkenin de büyümekte olan Avrupa tehdidine karĢı birbirlerini zayıflattıkları179 düĢüncesine varılabilir. Sonuçta 1639‟da imzalanan Kasr-ı ġirin AntlaĢması‟yla Türk-Ġran sınırı belirlenmiĢtir. Bu sınır günümüzde bile geçerliliğini korumaktadır.

Türkiye ve Ġran coğrafi konum, tarih, jeopolitik, nüfus ve kültürel kimlik unsurları nedeniyle bölgenin en önemli devletleridirler. Bu durum her iki devlete bölgesel olaylarda kendine özgü etkinlik olanağı vermektedir. Bölgelerinde etkin olan bu iki devlet devamlı bölgesel egemenlik mücadelesi ve rekabeti içinde olmuĢlardır. Bu mücadelenin Osmanlı devleti Safeviler çatıĢmasından baĢlayan çok derin tarihi kökenleri180

vardır.

177

Erol Göka; “ Velayet-i Fakih Ġnancının ( Ardındaki ve Yol Açtığı ) Toplumsal Psikolojisi ” Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ġran Özel Sayısı Cilt: 5 Sayı: 3, 1 Eylül 1999 Sayfa: 2 http://asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=3016&kat1=31&kat2= (18.12.2008 ) 178 http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye-%C4%B0ran_ili%C5%9Fkileri “Türkiye-Ġran ĠliĢkileri ” ( 11.04.2008 ) 179 http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye-%C4%B0ran_ili%C5%9Fkileri “Türkiye-Ġran ĠliĢkileri ” ( 11.04.2008 ) 180

Arif Keskin; “Türkiye-Ġran ĠliĢkilerini Belirleyen Yapısal ve Dönemsel Faktörler ” Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Avrasya Dosyası, 11 Eylül Sonrası Türk DıĢ Politikası, Ġlkbahar 2004, Cilt: 10 Sayı: 1 Sayfa: 4

Türkiye-Ġran iliĢkilerinin Ģekillenmesinde çeĢitli unsurlar etkili olmuĢtur. Bu iki bölge devletinin iliĢkilerinin seyrini anlamak için tüm bu unsurları bir bütünlük içinde değerlendirmek gerekmektedir. Türkiye-Ġran iliĢkilerinin belirlenmesinde kimlik tanımlaması181

önemli role sahiptir. Tarih boyunca her iki devletin kimliklerinin ve rejimlerinin farklı olması onların küresel sistemdeki konumlarını, bölgesel vizyon arayıĢlarını ve ikili iliĢkilerini ciddi oranda etkilemiĢtir.

Osmanlı ve Safevi hanedanları Türk olmalarına karĢın Sünni ve ġii olarak farklı kimlik tanımlamaları ile birbirlerine düĢman ve rakip182

olmuĢlardır. 20. yüzyılın baĢlarında Sünni-ġii ayrımı iki devlet iliĢkilerinde belirleyiciliğini kaybetse de günümüze kadar her iki devletin bilinçaltında yer almaktadır.

1919-1923 döneminde Türkiye ile Ġran arasında oldukça mesafeli iliĢkiler vardır. Türkiye‟nin diğer doğulu ülkelerle iliĢkileriyle karĢılaĢtırıldığında durum daha iyi anlaĢılmaktadır. Ayrıca SSCB-Türkiye-Afganistan ve Ġran arasında ikili anlaĢmalar yapılması ve Ġngiliz emperyalizmine karĢı mücadele edilmesi için Sovyetler Birliği‟nin yoğun bir çabası bulunmuĢtur. Bu çabaya karĢın sadece Türkiye ile Ġran arasında bir anlaĢma imzalanamamıĢtır. ĠliĢkilerin geliĢtirilmesi için Türkiye daha isteklidir. DıĢiĢleri Bakanı Yusuf Kemal TengirĢenk 21 Haziran 1921‟de TBMM‟de yaptığı konuĢmada “ Ġran‟la iliĢkilerde somut bir adım atmak üzere olduklarını183” belirtmiĢtir. Çünkü bu süreçte Rıza Han‟ın gayri resmi bir elçisi

Türkiye‟ye gelmiĢtir. Ancak Ġran ile ilk resmi iliĢki Haziran 1922‟de Ġran Eğitim Bakanı Mümtaz-üd Devlet‟in baĢkanlığındaki bir heyetin Türkiye‟ye gelmesiyle sağlanmıĢtır. Bu ziyarete karĢı Muhittin Akyüz PaĢa liderliğindeki bir heyet Ġran‟a gitmiĢtir. Ġran, 22 Haziran 1922‟de Ankara hükümetini tanıdığını ve Mofakhan Eshag‟ı Ġran‟ın Ankara büyükelçisi olarak atadığını belirtmiĢtir. Ankara hükümetinin ilk Tahran büyükelçisi ise Muhittin Akyüz PaĢa olmuĢ ve 7 ġubat 1923‟te güven mektubunu sunmuĢtur.

181

Arif Keskin; “Türkiye-Ġran ĠliĢkilerini Belirleyen Yapısal ve Dönemsel Faktörler ” Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Avrasya Dosyası, 11 Eylül Sonrası Türk DıĢ Politikası, Ġlkbahar 2004, Cilt: 10 Sayı: 1Sayfa: 4

http://asam.org.tr/tr/yazilar.asp?pkat1=31&pkat2=&pyil=2008&start=11 ( 23.09.2008 )

182

Arif Keskin; a.g.m s. 4

183

KarĢılıklı ziyaretler ve elçi atamalarına rağmen Ġran ile Türkiye arasında bir dostluk anlaĢması imzalanması söz konusu olmamıĢtır. Aradaki mesafenin kapanması da söz konusu olmamıĢtır. Bu durumun beĢ önemli nedeni184

vardır:

1. Yüzyılların Birikimi: Osmanlılar ile Safeviler ve Kaçarlar arasındaki iliĢkilerde güvensizlik vardır. Sünni-ġii çatıĢmasının yaratığı bu durum iliĢkilerde çatıĢma olmadığı dönemlerde bile soğukluğa neden olmuĢtur.

2. Pan-Turancı Politikalar: Ġttihat ve Terakki Partisi‟nin son döneminde takip ettiği bu siyaset Birinci Dünya SavaĢı sırasında tarafsızlığını ilan eden Ġran‟ı tedirgin etmiĢtir. Ayrıca tarafsızlığa rağmen Osmanlılar Ġran Azerbaycanı‟nı iĢgal etmiĢ ve bu bölgede milliyetçi propaganda yapmıĢlardır. Osmanlılar çekilince ġeyh Muhammed Hıyabani liderliğindeki Azeriler sosyalist eğilimli Azadistan Cumhuriyeti‟ni ilan etmiĢlerdir. Bu milliyetçi politikaların mimarı Enver PaĢa‟nın hala Anadolu‟daki hareketin baĢına geçme olasılığı vardır. Kemalizmin ideologu kabul edilen Ziya Gökalp‟in Oğuzistan adıyla Anadolu, Ġran, Azerbaycan ve Türkmenistan Türklerini birleĢtirme projesi göz önüne alındığında Kemalist milliyetçiliğin Turancılığa dönüĢme ihtimali de vardır. Bu nedenle Ġran etnik bir parçalanmadan ve buna neden olabilecek bir Ankara hükümetinden tedirgindir.

3. Ġngiltere Faktörü: Ġran, Ankara hükümetiyle erken bir iliĢki kurarak Ġngiltere‟nin tepkisini çekmek istememiĢtir. Bu süreçte Ġran‟da siyasi durum istikrarsızdır. Ġngilizlerin ve BolĢeviklerin Ġran‟daki hükümetler üzerinde büyük etkisi vardır. Gerçekte Ġran‟ın SSCB‟ye yakınlaĢmasındaki amaç da yalnızca Ġngiltere‟ye karĢı bir denge kurabilmek ve ülke içi istikrarı güçlendirerek 1919‟da Ġngiltere‟nin imzalattığı anlaĢmayı yürürlüğe koymamıĢtır. Ġran‟ın Ġngiltere‟yi doğrudan karĢısına almak gibi bir niyeti bulunmamıĢtır.

4. Kürt AĢiretleri Sorunu: Birinci Dünya SavaĢı sonrası dönemde Ġran ile Türkiye arasında önemli bir sorunu Kürt aĢiretleridir. Gerçekte iki ülkenin de sınırın olduğu Ģekilde kalmasıyla ilgili bir sorunu yoktur. Sorun toprak paylaĢımını içeren

bir egemenlik sorunu değildir. Ġki ülke arasında bulunan sınırdaki Kürt aĢiretleri kendilerini bağımsız olarak görmüĢ ve sınırın her iki yanında da güvenliği ve huzuru tehdit eden davranıĢlarda bulunmuĢlardır. Sınırın bir yanında bu türden hareketlerde bulunup diğer tarafa geçerek güvenlik güçlerinin takibinden kurtulmuĢlardır. Bu durum Türkiye ile Ġran arasında gerginliğe neden olmuĢ hatta sınırda çatıĢmalar meydana gelmiĢtir. Kürt aĢiretleri sorunu Simko Ağa isyanıyla en üst noktaya ulaĢmıĢtır. Ġran‟ın Türkiye sınırındaki bölgede ayaklanan Simko Ağa Ermenilere karĢı da savaĢtığından Kazım Karabekir PaĢa tarafından da desteklenmiĢtir. Bu destek ile 1919-1922 döneminde bölgenin denetimi Simko Ağa‟nın elindedir. Ġran Türkiye‟nin desteğini çektiği Ağustos 1922‟de isyanı bastırmayı baĢarmıĢtır.

5. Toprak Talebi: Paris BarıĢ Konferansı‟nda Türkiye‟nin doğusundaki bir bölgeyi Ġran talep etmiĢtir. Ġngiltere aracılığıyla iletilen bu talep konferans gündemine alınmasa da Türkiye‟de Ġran‟a karĢı olumsuz bir havaya neden olmuĢtur. Rıza Han iktidarı ele geçirince toprak talebi konusu ortadan kalkmıĢtır.

Gerçekte Ġran ile Türkiye arasında bir egemenlik sorunu bulunmamıĢtır. Dönemin Ġran hükümeti 1919 anlaĢmasını onaylatmak isteyen Ġngiltere‟den taviz koparmak için bu talebi ortaya atmıĢtır. Ġran belirtilen ilk dört nedenden dolayı Ankara hükümetiyle iliĢki kurma gereksinimi duymamıĢtır. 1922‟de iliĢkinin kurulmasından sonra ise yakınlaĢma sağlanamamıĢtır. Hatta bu süreçte krizlerde yaĢanmıĢtır. Ġran ile Türkiye arasındaki iliĢkilerde 1926‟ya kadar dikkate değer bir iyileĢme olmamıĢtır.

Türkiye-Ġran iliĢkilerinin son iki yüzyıllık tarihine bakıldığında Türkiye açısından dört temel tehdit algılaması olduğu görülmektedir:

1. Ġki ülke arasındaki sınırın Türkiye aleyhine kullanılması, 2. Ġran‟ın Kürtlere yönelik politikası,

3. Ġran‟ın büyük devletlerle ( Rusya/SSCB ve Ġngiltere/ABD) ile iliĢkileri; bağımsızlığını yitirip bu güçlerin yörüngesine girmesi, iĢgal ve/veya destabilize edilmesi sonucu Ġran‟da merkezi otoritenin çökmesi ya da Ġran‟ın parçalanması

halinde Kürt milliyetçiliğinin güçlenmesi ya da bağımsız bir Kürt devleti kurulması olasılığı,

4. Ġran‟ın ( 1960‟ların ikinci yarısından itibaren baĢlayan ) bölgesel hegemonya arayıĢı.185