• Sonuç bulunamadı

2.3 1919 1938 DÖNEMİ TÜRKİYE İRAN İLİŞKİLERİ

2.3.3 Kürt Aşiretleri Meseles

1555 Amasya AnlaĢması ile ana hatları belirlenen ve 1639 Kasr-ı ġirin

AnlaĢması‟yla belirlenmiĢ olan hattın büyük bölümü günümüze kadar korunmuĢ olup, Osmanlı Devleti ile Ġran arasındaki sınırla ilgili bu tarihten sonra da çok sayıda düzenleme yapılmıĢ ve son belge de 1913‟te Ġstanbul‟da imzalanmıĢtır. Ancak bu belgenin onaylama iĢlemi yerine getirilemediğinden geçerliliği tartıĢmalıdır. Buna karĢın küçük sorunlar da devam etmiĢtir. Bu küçük sorunlar Türkiye-Ġran iliĢkilerinin ilk on yılına damga vurmuĢtur. Sınır sorununun ortaya çıkmasının üç önemli nedeni296 vardır:

1. Milliyetçi ideolojinin bakıĢ açısı: Yeni devletlerin resmi ideolojileri milliyetçilik olduğu için ülkelerdeki etnik gruplarla ilgili ayrılıkçı kıĢkırtmalar konusunda birbirlerinden Ģüphe etmiĢlerdir. Ġran‟daki Türk kökenlilere ( Azeriler, Türkmenler ve KaĢgaylar ) ve Sünni Kürtlere yönelik Türkiye‟nin olası giriĢiminden Ġran, Türkiye‟deki Ġran kökenlilere ( Kürtler ) dönük Ġran‟ın desteğinden Türkiye endiĢe etmiĢtir. Bu konuda bulunan kanıtlara da gereğinden fazla önem verilmiĢtir.

294

William Cleveland; Modern Ortadoğu Tarihi, çev. Mehmet Harmancı, Agora Kitaplığı, Ġstanbul, 2008 Sayfa: 216

295

William Cleveland; a.g.e s. 216

296

2. Kürt aĢiretlerin özerkliklerini koruma isteği: Kürt aĢiretler sahip oldukları özerk konumların ulus devlet örgütü içinde sınırlandırılmasından memnun değildirler. Uluslararası sınırın ne olduğunu bilmeyen aĢiretler özerk konumlarının sınırlandırılmasına tepki göstermiĢ ve bu yüzden asayiĢ ve huzurun sağlanmasına yönelik kolluk güçlerinin eylemlerine gereksinim duyulmuĢtur. Bu çatıĢmalar sınırın diğer yanında da devam etmiĢ, bu yüzden iki ülke tehlikeli bir Ģekilde karĢı karĢıya gelmiĢ ve hatta çatıĢmalar yaĢanmıĢtır.

3. Sınırın arazi üzerinde belirlenmemiĢ olması: Türkiye ve Ġran arasındaki sınırı en son belirleyen anlaĢma 1913 Ġstanbul Protokolü‟dür. Ancak bu anlaĢmada kurulması öngörülen sınır tespit komisyonu hiçbir zaman çalıĢma olanağı bulamamıĢ ve bu yüzden sınır üzerinde bir belirleme iĢlemi yapılamamıĢtır. Bu nedenle sınır bölgesinde görev yapan kolluk güçleri görev alanlarının bittiği yeri de kesin olarak bilememiĢtir.

Bu üç nedenin dıĢında SSCB‟nin Kürt aĢiretleri kıĢkırttığı iddiası da vardır. Ġran‟ın kuzey bölgelerinin dıĢ ticareti geleneksel olarak iki ana yoldan ( Türkiye ve SSCB ) sağlanmaktadır. Tebriz-Erzurum-Trabzon hattının güvenlik nedeniyle kullanılamaz hale gelmesi297

ile tüm ticaret Enzeli-Bakü-Batum hattına yöneltecektir. Bu durumun ekonomik yararının yanında Ġran üzerindeki etki kurmak açısından da önemlidir. Bu yüzden SSCB‟nin Türkiye hattındaki ticaret kervanlarının yağmalanması298

için Kürt aĢiretlerini kıĢkırttığı iddia edilmiĢtir.

Ġranlılar Musul meselesi ( yani Türk-Irak-Ġran sınırı ) ile yakından ilgilenmiĢlerdir. Musul‟un Türkiye‟ye geçmesinden hoĢlanmayacakları299

belli olmuĢtur. Türkiye‟nin kaderinin görüĢüldüğü toplantılara katılma isteklerinden de vazgeçmemiĢlerdir. Aralık 1922‟de Ġran hükümeti hem Tahran‟daki Ġngiliz, Fransız ve Ġtalyan temsilcilerine, hem de kendi elçileri aracılığıyla bu ülkelerin dıĢiĢleri bakanlıklarına gönderdiği notalarla Ġran temsilcisinin Ġran‟ın batı sınırı ve özellikle

297

Baskın Oran; Türk Dış Politikası, Cilt: 1, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2004 Sayfa: 360

298

Baskın Oran; a.g.e s. 360

299

Gökhan Çetinsaya; “Milli Mücadele‟den Cumhuriyet‟e Türk-Ġran ĠliĢkileri 1919-1925” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 48, Cilt: XVI, Kasım 2000

Kürt bölgeleri ile ilgili meseleler300

için Lozan Konferansı‟na kabul edilmesini istemiĢtir.

Ġran hükümeti konferansa katılma iddialarını, Ağustos 1919‟deki Ġran-Ġngiliz anlaĢması çerçevesinde, Ġngilizlerin 1920‟de verdiği sözlere dayandırmıĢtır. Ancak Curzon‟a göre, bu sözler “tamamen farklı Ģartlarda” verilmiĢtir ve o tarihten sonra Ġran‟ın anlaĢmayı yırtıp atması301

Ġngiltere açısından verilen sözü geçersiz hale getirmiĢtir. Ayrıca o sırada Sevr anlaĢmasında öngörüldüğü gibi bir Kürt devleti ya da Türkiye sınırlarında bir Kürt otonom eyaleti kurma meselesi302

de Lozan Konferansı‟nın gündeminde değildir. Ġran hükümetine resmi olarak ise Ġran‟ın savaĢan taraflardan biri ya da Karadeniz‟e kıyısı olan devletlerden olmadığı için Lozan‟a bir temsilci göndermesi için herhangi bir sebep olmadığı söylenmiĢtir. Bunun yanında, Irak ve Ġran arasındaki mevcut sınırın değiĢtirilmesi konusu da konferansta gündeme gelmemiĢtir.

Ocak 1923‟te Ġngiliz elçisi Loraine, Ġran baĢbakanı ile görüĢmesinde Ġranlıların en çok endiĢe duydukları Kürt meselesini gündeme getirmiĢtir. Ġran bu sırada Ġngiltere‟nin Süleymaniye bölgesindeki politikalarından ( ġeyh Mahmut‟a desteklerinden303 ) rahatsızdır. Ayrıca, Simko ve ġeyh Taha‟yı kıĢkırttıkları gerekçesiyle Londra‟ya devamlı Ģikayet ve protestolarda bulunmuĢtur.

Lozan‟a katılma talebi geri çevrilen Ġran hükümeti geliĢmeleri yakından izlemiĢtir. Musul meselesinin her aĢamasıyla ilgilenmiĢtir. Sorun Milletler Cemiyeti gündemine geldiğinde hem Türkiye hem de Ġngiltere Ġran‟ı kendi yanlarına çekmek istemiĢlerdir. Eylül 1925‟te DıĢiĢleri Bakanı Tevfik RüĢtü Aras Türkiye, Irak ve Ġran

300

Gökhan Çetinsaya; “Milli Mücadele‟den Cumhuriyet‟e Türk-Ġran ĠliĢkileri 1919-1925” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 48, Cilt: XVI, Kasım 2000

http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=287 ( 2.02.2009 )

301

Gökhan Çetinsaya; “Milli Mücadele‟den Cumhuriyet‟e Türk-Ġran ĠliĢkileri 1919-1925” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 48, Cilt: XVI, Kasım 2000

http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=287 ( 2.02.2009 )

302 Gökhan Çetinsaya; “Milli Mücadele‟den Cumhuriyet‟e Türk-Ġran ĠliĢkileri 1919-1925” Atatürk

Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 48, Cilt: XVI, Kasım 2000

http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=287 ( 2.02.2009 )

303

Gökhan Çetinsaya; “Milli Mücadele‟den Cumhuriyet‟e Türk-Ġran ĠliĢkileri 1919-1925” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 48, Cilt: XVI, Kasım 2000

( ve isterse Ġngiltere ) arasında bir pakt önerisinde bulunduğu zaman bu giriĢim Ġngilizlerce tamamen propaganda olarak304

görülmüĢtür. 20 Eylül 1925‟teki Türk gazeteleri haberi önemle duyurmuĢlar ve Türkiye‟nin barıĢ arzusuna ve Ġran‟a karĢı olan dostça duygularına bir kanıt olarak305

göstermiĢlerdir. Basındaki yazılarda Ġngilizlerin Kürt milli duygularını istismar etme giriĢimleri sonucu Ġran‟ın maruz kalacağı tehlikeye dikkat çekimleĢtir. Ġran daima Ģunu hatırlamalıdır ki, ikisi de Kürt nüfusa sahip olan Ġran ve Türkiye‟nin bu konudaki çıkarları306

ortaktır. Bu yazılara göre, Türkiye, Ġran ve Irak‟ın tam bir uyum içinde yaĢaması için her türlü neden vardır. Türkiye‟nin Rusya, Kafkasya ve Ġran‟da yaĢayan Türklere olan doğru yaklaĢımı hiç bir emperyalist amacı olmadığının307

kanıtıdır.

Sınır sorunlarını çözmek için Lozan Konferansı‟na katılmak isteyen Ġran‟ın isteği Ġngiltere tarafından reddedilmiĢtir. Bu yüzden ikili görüĢmeler ile sorunu çözme giriĢimleri baĢlamıĢtır. Simko ve ġeyh Sait isyanları bu giriĢimlerin hızlanmasını sağlamıĢtır. Güvensizlik ortamının ortadan kaldırılması için liderlerin iradesiyle sınır sorunun çözülmesi için ilk somut adım 1926‟da Türkiye-SSCB anlaĢmasından dört ay sonra308

atılmıĢtır.

22 Nisan 1926‟da Tahran‟da bir dostluk ve güvenlik anlaĢması imzalanmıĢtır. AnlaĢmanın 2. maddesine göre “Bağıtlı taraflardan birine karĢı bir askersel eyleme giriĢilirse, diğer bağıtlı taraf tarafsız kalmayı yükümlenir.309”, 3. maddesine göre ise

“ Bağıtlı taraflardan her biri diğerine karĢı hiçbir saldırıda bulunmamayı, diğer bağıtlı tarafa yöneltilen siyasal, ekonomik veya parasal hiçbir ittifak ve anlaĢmaya

304

Gökhan Çetinsaya; “Milli Mücadele‟den Cumhuriyet‟e Türk-Ġran ĠliĢkileri 1919-1925” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 48, Cilt: XVI, Kasım 2000

http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=287 ( 2.02.2009 )

305 Gökhan Çetinsaya; “Milli Mücadele‟den Cumhuriyet‟e Türk-Ġran ĠliĢkileri 1919-1925” Atatürk

Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 48, Cilt: XVI, Kasım 2000

http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=287 ( 2.02.2009 )

306

Gökhan Çetinsaya; “Milli Mücadele‟den Cumhuriyet‟e Türk-Ġran ĠliĢkileri 1919-1925” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 48, Cilt: XVI, Kasım 2000

http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=287 ( 2.02.2009 )

307

Gökhan Çetinsaya; “Milli Mücadele‟den Cumhuriyet‟e Türk-Ġran ĠliĢkileri 1919-1925” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 48, Cilt: XVI, Kasım 2000

http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=287 ( 2.02.2009 )

308

Baskın Oran; Türk Dış Politikası, Cilt: 1, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2004 Sayfa: 360

katılmamayı yükümlenir.310” Böylece dile getirilen tarafsızlığı sağlamaktan daha

çok sorun yaratan aĢiretlere karĢı ortak politika izlemek amaçlanmıĢtır. Bu istek 6. maddede açıkça Ģöyle dile getirilmiĢtir: “ Bağıtlı taraflar sınıra yakın kesimlerde bulunan aĢiretlerin iki ülkenin güvenliğini bozucu biçimde yaratageldikleri suç niteliğindeki eylem ve hazırlıklara son vermek için gerekli tüm önlemleri alacaklardır.311”5. madde de 6.maddeyi destekler nitelik taĢımıĢtır: “ Bağıtlı taraflar,

kendi ülkeleri içinde diğer bağıtlı tarafın kamu güvenliğini ve düzenini bozmak veya hükümetini devirmek amacını güden kuruluĢ ve örgütlerin oluĢturulmasını veya yerleĢmesini kabul etmemeyi yükümlenir.312” 6. maddenin açıkça aĢiretleri hedef

göstermesi bu anlaĢmanın ayırıcı bir özelliğidir. Bu tarihten sonra aynı amaç için yapılan Sadabat Paktı da dahil çok sayıda anlaĢmada 5. maddedeki üstü örtülü ifade yer alsa da 6. maddenin netliğinde bir anlatım yer almamıĢtır.

Temel amaç aĢiretlerin yarattığı sınır sorununu çözmek olsa da313

bu anlaĢma Türkiye ile Ġran arasında imzalanan ilk belge niteliği taĢıdığından da önemlidir. Bundan sonra imzalanan diğer belgeler de bu anlaĢma temel314 alınmıĢtır.

Türkiye‟nin talebi benzer bir anlaĢmanın Ġran ve SSCB arasında da imzalanmasıdır. Ancak bu dönemde Ġran ile SSCB arasında dikkate değer bir güvensizlik vardır. Ġran 1921 anlaĢmasıyla SSCB‟ye verdiği müdahale hakkından rahatsızdır. Dört ay arayla benzer anlaĢmalar imzalanan iki ülke arasındaki güvensizliği aĢmak için Memduh ġevket Esendal bizzat Moskova‟ya gitmiĢ315

ancak bir sonuç alamamıĢtır.

1926 anlaĢmasına karĢın sınırdaki Kürt aĢiretlerinin neden olduğu sorunlar çözülememiĢtir. Bunun temel nedeni Ġran‟ın sınır aĢiretlerine karĢı ılımlı bir tavır içinde olmasıdır. Buna karĢın iki tarafın çözüm arayıĢları da devam etmiĢtir. 15 Haziran 1928‟de Tahran‟da imzalanan 1926 anlaĢmasının ek protokolünün 1.

310Baskın Oran; Türk Dış Politikası, Cilt: 1, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2004 Sayfa: 361 311Baskın Oran; a.g.e s. 361

312

Baskın Oran; a.g.e s. 361

313Baskın Oran; a.g.e s. 361 314Baskın Oran; a.g.e s. 361 315

maddesine göre : “ Bağıtlı taraflardan biri, bir veya daha çok devletin düĢmanca bir eylemiyle karĢılaĢırsa, öteki taraf duruma çare bulmak için elinden gelen çabayı gösterecektir. Eğer bu çabaya karĢın savaĢ bir oldubitti olursa, bağıtlı taraflar durumu aralarında yeniden incelemeyi yükümlenirler.316” Bu ifade ile olası bir SSCB veya

Ġngiltere müdahalesine karĢı dayanıĢma sağlanmıĢ olmaktadır. Bu olasılık çok küçük olduğundan ve asıl acil sorunu aĢiretler oluĢturduğundan, 1926‟dan sonra iki yıl süren görüĢmelerde bir uzlaĢmanın ortaya çıkmadığı görülmüĢtür. Buna karĢın 1926 anlaĢmasının 2. ve 3. maddelerinde belirtilen pasif tarafsızlığın 1928‟de aktif tarafsızlığa dönüĢtürülmesi, iki ülke arasındaki sorunların çözümünde iyi niyetin devam ettiğinin iĢaretidir.

1923‟te sınır çatıĢmalarıyla görülen batı Ġran‟daki Simko Ağa ve Güneydoğu Anadolu‟daki ġeyh Sait isyanları nedeniyle önemi artan sınır güvenliği sorunu Ağrı Ġsyanları ile krize dönüĢmüĢtür. ġeyh Sait isyanına katılanların bir bölümü kolluk güçlerinden kaçarak Ağrı Dağı‟na sığınmıĢlar ve burada yeniden örgütlenmiĢlerdir. Mayıs 1926‟da baĢlayan çatıĢmalar Haziran sonuna kadar aralıklarla sürmüĢtür. Ancak isyancıların sıkıĢtıklarında Ağrı Dağı‟ndan Ġran topraklarındaki Küçük Ağrı‟ya geçmeleri317

ve bu yüzden kurtulmaları ile kesin sonuç alınamamıĢtır. Bir yıl sonra kolluk güçleri Eylül 1927‟de Ağrı Dağı bölgesinde yeni bir harekat düzenlemiĢtir. Ġkinci Ağrı isyanı denen bu çatıĢmalar da aynı nedenle kesin sonuç alınamadan318

sona ermiĢtir.

ġeyh Sait isyanından kaçan Kürt seçkinlerin 1927‟de Lübnan‟da kurdukları Hoybun Cemiyeti üyesi YüzbaĢı Ġhsan Nuri liderliğindeki bir grubun da Ağrı Dağı‟ndaki kamplara katılmasıyla319

hareketin milliyetçi niteliği ve isyanın ciddiliği artmıĢtır. Bir süre devam eden hazırlıkların ardından üçüncü Ağrı isyanı baĢlamıĢtır. Bu durum üzerine Eylül 1930‟da baĢlayan harekat Ġran içine de kaydırılmıĢ ve

316

Baskın Oran; Türk Dış Politikası, Cilt: 1, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2004 Sayfa: 362

317

Baskın Oran; a.g.e s. 362

318Baskın Oran; a.g.e s. 362 319

Küçük Ağrı Dağı tümüyle320

çevrilmiĢtir. Bu sayede Ġran‟a kaçamayan isyancılar kısa sürede yenilmiĢlerdir.

Haziran 1930‟daki son ( üçüncü ) Ağrı isyanında kriz çok ciddi bir duruma neden olmuĢtur. Çünkü isyancılar sıkıĢtıklarında Ġran topraklarına kaçmıĢ ve yakalanmaktan kurtulmuĢlardır. 1930‟daki Ağrı isyanı iliĢkileri kopma noktasına getirmiĢtir. Türk basınında da Ġran aleyhine yazılar yayınlanmıĢtır. Sınırdaki olaylardan Ġran hükümeti sorumlu tutulmuĢ, asilerin sınırı kullandıkları ve Ġran tarafından her türlü yardım, silah ve mühimmat aldıkları belirtilmiĢtir. Büyükelçi değiĢimi ve sert protestolarla Ġran‟ın asilere karĢı iĢbirliği yapması sağlanmıĢtır. Sonuçta Türkiye, Ağrı Dağı‟nın tümü kendi egemenliğinde olmadıkça bu sorunun çözülemeyeceğini düĢündüğünden bölgeyi ( Küçük Ağrı‟yı ) fiilen iĢgal etmiĢ321

ve isyanı bastırmıĢtır. Ġran ise bu duruma müdahale edememiĢtir.

Türkiye iĢgal ettiği dağlık arazinin karĢılığında stratejik önemi olmayan tarımsal bir araziyi322

Ġran‟a vermeyi önermiĢtir. Bunu reddeden Ġran, 1913 Ġstanbul Protokolü‟nün geçerli olduğunu ve bu belgede belirlenen sınırların değiĢtirilmesine kesinlikle karĢı olduğunu belirtirken, Türkiye imzalanan protokolün Türk tarafınca gerek saray gerek TBMM tarafından onaylanmadığı için geçersiz olduğunu323

ve bu taslak metindeki sınırlara sadık kalmak zorunluluğunun olmadığını iddia etmiĢtir. Ġran‟ın Türkiye‟nin aynı miktarda ve üstelik Ġran lehine farklı nitelikte324

toprak değiĢ tokuĢunu reddetmesinin nedeni ġatt-ül Arab üzerindeki sınır konusunda 1913 protokolünde Ġran lehine hükümler yer almasıdır. Ġran, Türkiye‟nin 1913 protokolünün tanınmaması tezini kabul ederse bu belgenin geçerliliği konusunda Irak‟a karĢı ileri sürdüğü tezin dayanağı325

ortadan kalkacaktır. Bu yüzden diplomatik olarak sonuca ulaĢılamamıĢ ama Türkiye iĢgal ettiği arazi üzerindeki fiili durumunu326 sürdürmüĢtür. Ġki yıllık yoğun diplomasi sonucu Ġran, Türkiye‟nin

320

Baskın Oran; Türk Dış Politikası, Cilt: 1, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2004 Sayfa: 362

321Baskın Oran; a.g.e s. 362 322Baskın Oran; a.g.e s. 362 323

Baskın Oran; a.g.e s. 362

324Baskın Oran; a.g.e s. 362 325

Baskın Oran; a.g.e s. 362

326

isyanları kolaylıkla bastırmak için istediği sınır değiĢikliklerini kabul etmiĢtir. 23 Ocak 1932‟de imzalanan sınır anlaĢmasıyla Ağrı Dağı‟nın tamamının Türkiye topraklarına katılmasının karĢılığında Ġran‟a Van sınırında küçük bir toprak parçası ( Kotur ) verilmiĢtir.

2.3.4 Sınır Sorunlarının Çözülmesi

Türkiye‟de Cumhuriyet‟in kurulmasından sonra Türkiye ile Ġran arasındaki iliĢkilerde bir geliĢme olmamıĢtır. Bunun nedeni siyasal değil iki ülke arasındaki sınırda yaĢanan anlaĢmazlıklar ve olaylardır. Bu olaylar gerçekte iki tarafın da sınır yakınlarında yaĢayan aĢiretler üzerinde sıkı ve yeterli327

bir denetim sağlayamamasından kaynaklanmıĢtır. Türkiye Musul sorununu çözerek Türkiye-Ġran sınırını kesin Ģekle ulaĢtırmıĢtır. Türkiye ile Ġran arasında sınır sorunları ile ilgili olarak 22 Nisan 1926‟ da Güvenlik ve Dostluk AnlaĢması imzalanmıĢtır328

. Ancak anlaĢma sınır sorunlarını çözememiĢtir. Sınır bölgesindeki aĢiretlerle ilgili olarak iki devletin de diğer devletin güvenliğine zarar veren aĢiretlere karĢı gerek tek baĢına gerekse ortaklaĢa mücadele edeceği düzenlenmiĢtir. AnlaĢmanın birinci maddesine göre iki devlet arasında ebedi dostluk329

kurulacaktır. Diğer maddelerde iki devletin birbirine karĢı düĢmanca harekette bulunmayacağı ve taraflardan biri tecavüze uğrarsa diğerinin tarafsızlığını koruyacağı belirtilmiĢtir. Sınır bölgesindeki aĢiretlerin baskınları Türkiye-Ġran iliĢkilerini bozmaya devam etmiĢ hatta diplomatik iliĢkilerin kesilmesi tehlikesi bile söz konusu olmuĢtur. Sınır sorunları huzursuzluk yaratmıĢ ve iki ülke iliĢkileri dikkate değer bir Ģekilde gerginleĢmiĢtir. Ancak iki ülke de iyi niyetli davranarak Haziran 1928‟te protokol imzalamıĢ ve 1926 anlaĢması etkin bir hale330 getirilmiĢtir.

1930‟da güvercin kabul edilen331

Tahran Büyükelçisi Memduh ġevket Esendal geri çağrılmıĢ ve yerine Ģahin332

olarak görülen Hüsrev Gerede yeni Tahran

327

Fahir Armaoğlu; 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Yayınevi, Ġstanbul, 1984 Sayfa: 332

328Fahir Armaoğlu; a.g.e s. 332 329

Mehmet Gönlübol ve diğerleri, Olaylarla Türk Dış Politikası ( 1919-1965 ), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Sevinç Matbaası, Ankara, 1969 Sayfa: 97

330Fahir Armaoğlu; a.g.e s. 332 331

Büyükelçisi olarak atanmıĢtır. Hüsrev Gerede‟ye talimat veren BaĢbakan Ġsmet Ġnönü kendisinin Tahran‟da üstlendiği sorumluluğu Ģöyle anlatmıĢtır: “Senin durumun tıpkı, filolarını Çanakkale‟ye dayayarak sefaret tercümanlarını Babıali‟ye gönderen ve sadrazama arzularını dikte ettiren batılı devletlerin sefirlerine benzemektedir. Arkanda seferber olmuĢ bir ordu bulunmaktadır.333

Hüsrev Gerede Tahran‟da bu kararlı ve sert tutumu gösterdikten sonra uzun süren görüĢmeler DıĢiĢleri Bakanı Tevfik RüĢtü Aras‟ın Tahran‟a gelmesiyle sonuca ulaĢmıĢtır. Ġran, Türkiye‟nin yarattığı fiili durumu ve toprak değiĢimini334

kabul etmiĢtir. Sonuçta 23 Ocak 1932‟de Tahran‟da biri sınır sorununun çözümünü diğeri de hukuksal alanda iĢbirliğini düzenleyen iki anlaĢma imzalanmıĢtır. Bu anlaĢmaların birincisinde sınır bölgesindeki eĢkıyalığı önlemek ve emniyet tedbirlerinin alınmasını kolaylaĢtırmak için Ağrı bölgesindeki Türkiye-Ġran sınırında bazı değiĢiklikler yapılmıĢtır. Sınırla ilgili anlaĢmada Osmanlı Devleti ve Ġran arasındaki sınırın son durumu belirlenmiĢtir. Sınır böylece kesin olarak belirlenmiĢtir. Aslında bu sonuca varılmasında Türkiye‟nin bir dayatması olsa da Ģah yeni Junkers uçaklarından birini Milletler Cemiyeti toplantısı için derhal Cenevre‟ye gitmesi gereken Tevfik RüĢtü Aras‟a tahsis ederek sonuçtan memnun olduğunu335

göstermiĢtir. Ayrıca ikinci anlaĢma olarak 23 Ocak 1932‟de UzlaĢma, Adli Tesviye ve Hakem AnlaĢması336

imzalanmıĢtır. Bu anlaĢmaların her ikisi de meclis tarafından 18 Haziran 1932‟de onaylanmıĢtır.

Bu anlaĢmalardan sonra Türkiye-Ġran iliĢkileri geliĢmiĢtir. ĠliĢkilerde yakınlık, dostluk ve samimiyet dikkat çekmiĢtir. Ayrıca Tahran‟daki görüĢmeler sırasında bir dostluk anlaĢmasının imzalanması konusunda mutabık kalınmıĢtır. Bu nedenle Ankara‟da yapılan görüĢmeler sonunda 5 Kasım 1932‟de 22 Nisan 1926‟daki güvenlik ve dostluk anlaĢmasını yenileyen bir anlaĢma337

imzalanmıĢtır.

332Baskın Oran; Türk Dış Politikası, Cilt: 1, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 2004 Sayfa: 363 333

Baskın Oran; a.g.e s. 363

334Baskın Oran; a.g.e s. 363 335

Baskın Oran; a.g.e s. 363

336

Fahir Armaoğlu; 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Yayınevi, Ġstanbul, 1984 Sayfa: 332

337

Mehmet Gönlübol ve diğerleri, Olaylarla Türk Dış Politikası ( 1919-1965 ), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Sevinç Matbaası, Ankara, 1969 Sayfa: 97

Bu anlaĢma meclis tarafından 28 Aralık 1933‟te onaylanmıĢtır. Bu sayede bu dönemde Türkiye-Ġran iliĢkileri dostane bir biçim almıĢtır.

1934‟te arazi üzerinde sınır tespiti yapılmıĢtır. GörüĢmeler sırasında küçük bir arazi konusunda uzlaĢma sağlanamamıĢ ve bu bölümle ilgili sorunun hakeme götürülmesine338

karar verilmiĢtir. Türkiye-Ġran sınır anlaĢmazlığında seçilen hakem ilginç bir Ģekilde ġah Rıza Pehlevi olmuĢtur. ġah Rıza Pehlevi ise Türkiye lehine karar vermiĢtir. Pehlevi‟nin bu sırada söylediği; “ Beni anlamıyorsunuz. Önemli olan Ģu ya da bu tepe değil; Türkiye ile olan sınır problemlerimizin bir an önce ve ilelebet çözümlenmesidir. Ġki ülke arasında geçmiĢten gelen ve daima düĢmanlarımızın iĢine yarayan uyuĢmazlıklar son bulmalı ve Türkiye ve Ġran arasındaki karĢılıklı çıkarlarımıza dayalı samimi bir dostluk kurulmalı. Eğer biz birleĢir ve ittifak edersek kimseden korkmam.339” sözleri oldukça dikkat çekicidir.

23 Ocak 1932 anlaĢmalarından sonra 27 Mayıs 1937‟de imzalanan bir anlaĢmayla sınıra günümüzdeki Ģekli verilmiĢtir. Bu anlaĢmayla Ağrı Dağı tümüyle ( Küçük Ağrı dahil ) Türk tarafında kalacak karĢılığında Van‟ın Kotur bölgesinden verimli arazi340 verilecektir. Bu tarih sonrasında sınır üzerinde yeni yöntemlerle iĢaretleme yapılsa da konu tümüyle gündemden düĢmüĢtür. Bu sayede 10 yıldan fazla süren Kürt aĢiretlerinin neden olduğu sorun da çözülmüĢtür.

ĠliĢkilerdeki temel sorunun ortadan kalkmasının ardından Ankara‟da 5 Kasım 1932‟de 1926 anlaĢmasını ve 1928 ek protokolünün maddelerini yineleyen iki anlaĢma ( dostluk anlaĢması ve güvenlik, tarafsızlık ve ekonomik iĢbirliği anlaĢması341

) imzalanmıĢtır. Yeni anlaĢmaların eskilerinden en önemli farkı dostluk