• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI POLİTİKADA SİSTEM, GÜÇ VE AKTÖR ANALİZİ

B) Bir Politika Olarak Güç Dengesi: Önceki sınıflandırmada güç denges

1.1.1.5 Sistem Analizi 1 Sistem Kuramı

1.1.1.5.2 Sistem Analiz

Sistem analizi kavramını geliĢtiren ve bunu siyasi analizlerinde kullanan ilk kiĢi David Easton olmuĢtur. David Easton kuramsal çalıĢmalarında sistem kavramını siyasal hayatı belirlemek ve sosyal yaĢamın diğer yanlarından soyutlayabilmek için kullanmıĢtır. Siyaset sistem kavramına dayanılarak tanımlanmamıĢtır. Siyaset tanımının esası değer, otorite, dağıtım gibi baĢka kavramlara dayanmaktadır. Sistem ise baĢka kavramlar yardımıyla belirlenen siyasi olayın değerlendirilmesinde karĢılaĢılan bir düzey sorunuyla iliĢkili olarak Easton‟un faydalandığı bir kavramdır.

107

Hasan Köni; Genel Sistem Kuramı ve Uluslararası Siyasetteki Yeri, Avrasya Stratejik AraĢtırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 2001, Sayfa: 17

108

Easton‟ın amacı siyaset biliminde evrensel genellemelere varabilmektir. Siyasal araĢtırmaların eksikliklerini giderebilecek bir kaynak olarak sistem kuramının gösterilmesi siyasal sistem denilen bir yapıdan bahsedilmesine neden olmuĢtur.

Easton sistem kuramını sosyal sistemlerden ayrı olarak incelenebilecek bir siyasi sistem için geçerli olduğunu iddia etmektedir. Easton bir toplum içindeki siyasal etkileĢimlerin bir davranıĢ sistemi oluĢturduğunu iddia etmektedir. Easton‟a göre siyasi sistem sınırlarını korumak için istikrarlı duruma dayanan açık bir sistem türüdür. Siyasi sistem sürekli olarak çevresiyle alıĢveriĢ halindedir. Kendisine gelen girdileri bir süreçten geçirerek çevreye çıktı vermektedir. Girdiler Easton‟ın siyasi sisteminde sistemin yanıt verici gücünü destekleyen istek ve destekleri oluĢturur. Çıktılar ise sistemin gücünü göstermektedir.

1.1.1.6 Aktör Analizi

1.1.1.6.1 Türkiye’nin Bir Aktör Olarak Analizi

Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı Devleti‟nin yıkılmasından sonra kurulan bir devlet olarak Osmanlı Devleti‟yle siyasi, sosyal ve kültürel açılardan benzerlikler göstermiĢtir. Öncelikle her iki devlet de aynı coğrafyada aynı toplum tarafından kurulmuĢtur. Ancak Türkiye Cumhuriyeti‟nin Osmanlı Devleti‟nden en önemli farkı ulusçuluk kavramı üzerine kurulmuĢ olmasıdır. Osmanlı Devleti çok uluslu, birden çok dine, mezhebe ve etnisiteye sahip topraklarında birden çok dil konuĢulabilen bir imparatorluk yapısı göstermiĢtir. Türkiye Cumhuriyeti ise Osmanlı Devleti‟nin son döneminde yaĢadığı savaĢlardan ve ayrılıklardan ders alarak homojen bir yapı üzerine kurulmak istenmiĢtir. Bu nedenle yeni devlet ulus devlet modeline göre hazırlanmıĢ üniter bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti akılcı bir anlayıĢla küçük ama güçlü bir devlet olmak istemiĢtir.

Türkiye Cumhuriyeti ile Osmanlı Devleti arasındaki bu farklılıklara rağmen benzer özellikleri de vardır. Öncelikle her iki devlet de batılılaĢma amacı taĢımıĢtır. Özellikle Avrupa ile iliĢkilerine büyük önem vermiĢlerdir. Her iki devlet de

uluslararası sistemdeki güç iliĢkilerinden faydalanmıĢlardır. Ayrıca iki devlet de iĢgal edilme tehlikesi yoksa savaĢa girmekten kaçınmıĢlardır.

Her devletin dıĢ politikasını etkileyen çeĢitli unsurlar vardır. Bunlardan önde gelenleri sosyo-kültürel yapı, bulunulan coğrafya ve tarihsel süreçtir. Türkiye‟nin kültürel yapısı Asya, Ortadoğu-Ġslam ve Batı kültürünün özelliklerini göstermektedir. Bu durum da ülkeyi karıĢıklık merkezi haline getirmiĢtir. Ġnsanlarda her an her Ģey olabileceği düĢüncesi hakimdir. Uzun dönemli politikalar yerine günübirlik politikalar uygulanır. Türk halkının büyük çoğunluğunun Müslüman olması nedeniyle Müslüman devletlere ve halklara karĢı sempati beslemektedirler. Ġslami öğelerin toplumsal yaĢamda etkileri vardır. Dinsel simgeler, ayinler ve ritüeller toplum için önem taĢımaktadır.

GeçmiĢten gelen sorunlar ve Ġslami öğelerin etkisiyle komünizme karĢı düĢmanlık vardır. Batı kültürünün de Türkiye de önemli etkileri vardır. Yönetimde batı etkisi vardır. Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olmasına karĢın tek laik Müslüman devlettir. BatılılaĢma ve modernleĢmeye büyük önem verilir. Laik bir devlet sistemi bulunmaktadır. UzlaĢma yanlısı bir eğilim taĢımaktadır. Özellikle ülkenin zengin ve iyi eğitimli kesimleri batılılaĢmayı, modernleĢmeyi isteyen ve destekleyen bir tutum içinde olmasına karĢın geniĢ halk kesimleri bu konuda Ģüpheci bir tutum içindedirler.

DıĢ politikayı belirleyen tarihsel boyutta ise iki devletin de batılılaĢmayı hedeflemesi etkilidir. Ġki devletin de ticareti büyük oranda batılı devletlerledir. Doğulu devletlerle iliĢkileri ise oldukça sınırlıdır. Ġki devletin de yetiĢmiĢ kadroları batı tarzı bir eğitimden geçmiĢlerdir. Türkiye‟nin coğrafi konumu oldukça önemlidir. Türkiye üç kıtanın kesiĢtiği bir yerde olup oldukça jeostratejik bir konuma sahiptir. Ancak bu konumunu bugüne kadar yeterince kullanamamıĢtır. Türkiye geliĢmiĢ batı ( Avrupa ) ile enerji kaynaklarının bulunduğu Ortadoğu ve Hazar arasında bir köprü görevi görmektedir.

Bu bölgenin tarihsel ve ekonomik açıdan önemli olması bölgede güvenlik kaygılarının üst düzeyde olmasına neden olmuĢtur. Türkiye, Ġstanbul ve Çanakkale boğazlarıyla ekonomik açıdan önemli bir konuma sahiptir. Türkiye‟nin karadan ve denizden ondan fazla komĢusu vardır. Türkiye hemen hemen tüm komĢularıyla geçmiĢten gelen iliĢkilere sahiptir ve birçoğu ile tarihsel süreç içinde mücadele etmiĢtir. Türkiye‟nin etrafındaki güvenlik çemberleri Kafkasya, Ortadoğu ve Balkanlardır. Türkiye, Kafkasya‟da etkin olmak ve enerji hatlarından yararlanmak isterken bölgedeki çatıĢmalardan uzak durmaya çalıĢmaktadır. Aynı durum Ortadoğu ve Balkanlar için de geçerlidir. Türkiye, Ortadoğu‟da ve Balkanlar‟da etkin olmaya çalıĢırken çatıĢmalarda taraf olmamaya çalıĢmaktadır. Ancak Balkanlar Türkiye‟nin Avrupa‟ya açılan kapısı olduğundan, Türkiye özellikle buradaki iki sınır komĢusu olan Yunanistan ve Bulgaristan ile aynı anda çatıĢma halinde olmak istememektedir. Ayrıca Türkiye tarihsel olarak sürekli göç alan bir bölge olduğundan Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya‟dan gelen göçler nedeniyle bu bölgelerle aralarında akrabalık bağları bulunan kiĢileri topraklarında barındırmaktadır. Bu kesimlerin büyük oranda Müslüman olması ve Anadolu topraklarında yaĢayan halkla kaynaĢması onların da toplum içinde kaynaĢmasını ve kabullenilmesini sağlamıĢtır. Ancak bu toplumların varlığı Türkiye‟nin söz konusu bölgelerle olan iliĢkilerinde sorunlar yaĢamasına da sebep olmuĢtur. Bu kesimler soydaĢlarının durumlarına önem vermekte ve onlar aleyhine bir durum olduğunda Türkiye‟nin bu bölgelere müdahalede bulunmasını istemektedirler.

Türkiye, Rusya ve Ġran gibi devletlerle geçmiĢte sorunlar yaĢamasına karĢın bunlarla iyi iliĢkiler kurma çabası içindedir. Türkiye‟nin Arap devletleriyle iliĢkilerini geliĢtirmek istemesine karĢın Ġsrail ile müttefik olması sıkıntı yaratmaktadır. Türkiye, Yunanistan ile tarihten gelen çeĢitli sorunlarına karĢı batı ile iliĢkileri ve aynı ittifak sistemi içinde yer alması nedeniyle çatıĢma ortamına girmekten kaçınmaktadır.

Ermenistan ile olan tarihsel sorunlar ABD ve Avrupa devletleri ile bu ülkelerdeki Ermeni diasporaları tarafından Türkiye aleyhine bir koz olarak

kullanılmaktadır. Avrupa devletlerine iĢçi olarak çalıĢmak üzere giden Türk vatandaĢları bu devletlerle iliĢkilerimizde önemli bir rol oynamaktadırlar. Bu soydaĢlarımızın önemli bir bölümü yaĢadıkları devletlerde zaman içinde sosyal ve ekonomik durumlarını düzeltmiĢlerdir. Bu devletlerin siyasi yaĢamında da yer almaya baĢlamıĢlardır. Türkiye ise tüm bu özellikleriyle birlikte Avrupa devletleriyle iliĢkilerini geliĢtirmek ve tarihsel bir hedefi olan Avrupa Birliği‟ne üyeliği gerçekleĢtirmek istemektedir.

Türkiye cumhuriyetin kuruluĢundan itibaren batılılaĢma hedefi doğrultusunda hareket etmiĢtir. Ayrıca mevcut dengeleri sürdürmeye ve statükoyu korumaya özel önem vermiĢtir. Türkiye uluslararası siyasal sisteme uyum için öncelikle BM‟ye üye olmuĢtur. Türkiye bu süreçte Dünya Ticaret Örgütü‟ne (WTO), Uluslararası Para Fonu‟na ( IMF ) ve Dünya Bankası‟na ( WB ) üye olmuĢtur. Türkiye batılılaĢma hedefi doğrultusunda Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında NATO‟ya ve Avrupa Konseyi‟ne üye olmuĢ, AET‟ye de üyelik için baĢvurmuĢtur. Türkiye, Ekonomik Kalkınma ve ĠĢbirliği Örgütü‟nün ( OECD ) de üyesidir. Bölgesel örgütler olarak da Ġslam Konferansı Örgütü‟ne ( ĠKÖ ), Karadeniz Ekonomik ĠĢbirliği Örgütü ( KEĠÖ ) ve Ekonomik ĠĢbirliği Örgütü‟ne ( ECO ) üyeliği bulunmaktadır.109

1.1.1.6.2 İran’ın Bir Aktör Olarak Analizi

Ġran, nüfusu ve yüzölçümü büyüklüğüyle bölgede Türkiye‟den büyük tek devlettir. Ġran‟ın yüzölçümü Türkiye‟nin iki katıdır. Ġran, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıĢtır. Ġran, birçok imparatorluğun ve devletin hüküm sürdüğü bir coğrafyada bulunmakta olup jeo stratejik önemi oldukça fazla olan bir devlettir. Ġran, tarih boyunca da bölgesel bir güç olmuĢtur. Tarih boyunca coğrafyasında birçok devlet barındırdığından önemli bir devlet geleneğine sahiptir. Bu yüzden bölgedeki çoğu devlet sömürgeleĢtirilmesine karĢın Ġran sömürgeleĢtirilememiĢtir. Ġran, 1935 yılına kadar da Persiya110

olarak

109

http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27nin_%C3%BCye_oldu%C4%9Fu_uluslararas%C 4%B1_kurulu%C5%9Flar “Türkiye‟nin üye olduğu uluslararası kuruluĢlar” ( 10.12.2008 )

110

adlandırılmıĢtır. Bugün halen varlığını sürdüren Ġran Ġslam Cumhuriyeti 1979‟da kurulmuĢtur. Bu devletin resmi dini ġiilik resmi dili ise Farsça‟dır111

.

Ġran, dünyadaki en dağlık ülkelerden biri112

olup, sıradağlarla çevrili bir yapıya sahiptir. Yükseltisi fazla olan platolara da sahiptir. Bu coğrafi Ģartları ülkede çok sert bir karasal iklimin113

hakim olmasına neden olmaktadır. Denize kıyısı olan bölgelerinde ise daha ılıman bir iklim vardır. Çok az sayıda ovası vardır ve büyük ovaları oldukça sınırlıdır.

Ġran, idari olarak 30 bölgeye ayrılmıĢ114

olup bu bölgelerde kendi içinde Ģehirlere ve daha alt birimlere ayrılmıĢtır. ġehirleĢme oranı oldukça yüksektir115

. BaĢkent Tahran 11 milyonluk nüfusuyla116

en büyük kentidir. Tahran ülkenin iletiĢim ve ulaĢım ağının da merkezidir.

Ġran nüfusunun % 90‟ını ġiiler, % 8‟ini Sünniler oluĢturmaktadır. Kalan % 2 si ise diğer dinlere mensup117

kiĢilerdendir. Diğer dinlere mensup insanlar içinde Bahailer, Sabiiler, Hindular, Yezidiler, Ahli-Hak, ZerdüĢtçüler, Yahudiler ve Hıristiyanlar118

yer almaktadır. Ġran‟da diğer önemli dini azınlıklar arasında özellikle Ortodoks Ermeniler, ZerdüĢtler ve Bahailer öne çıkmaktadır119. Ülkede az miktarda

Hindu, Keldani ve Sabiilik inancına bağlı topluluklar vardır. Ġran‟da dini azınlıkların inanç özgürlüğü güvence altına alınmıĢ olup, azınlık temsilcileri (Ortodoks Hıristiyanlık, Musevilik ve ZerdüĢtlük) Meclis‟te yer almaktadır. Ġran hükümeti tarafından “sapkın bir inanç120” olarak görülen Bahailik ise yasak olup, Bahailer kimi

zaman sert kovuĢturmalara uğramaktadır121

. 111 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran”( 10.12.2008 ) 112 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 113 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 114 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 115 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 116 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 117 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 118 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 119 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 120 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 121

1908‟de Ġran‟da petrolün bulunması bir dönüm noktası olmuĢtur. Bu yüzden hem emperyalist güçlerin Ġran üzerindeki hesapları gündeme gelmiĢ hem de Ġran‟ın 20. yy.‟ına damgasını vuracak olan karmaĢık sosyo-ekonomik yapı ortaya çıkmıĢtır.

Ġran‟ın kırsal kesiminde feodalizm hakimdir ve büyük toprak sahipleriyle topraksız köylüler arasındaki uçurum oldukça derindir. ġehirlerde ise Bazargan ya da ÇarĢı denilen geleneksel küçük burjuvazi, esnaf tarihsel olarak etkin bir sınıf olarak görünmektedir. Bu sınıf aynı zamanda toplumun en çabuk örgütlenebilen kesimidir. Özgün bir hiyerarĢiye sahip olan Ġran uleması, mollalar hem toprak sahipleri hem de ÇarĢı esnafı arasında nüfuza sahiptir. Pek çok açıdan bu sınıfların çıkarlarının temsilciliğini üstlendiği gibi vakıf mülklerine sahip olması açısından kendisi de ekonomik olarak toprak sahibidir. Petrolün ekonomik bir ürün olarak devreye girmesiyle birlikte kapitalist iliĢkilerin ülkede yayılmaya baĢlaması sonucunda bir ticaret burjuvazisi ve iĢçi sınıfı da ortaya çıkmıĢ olup, 1940‟lardan itibaren etkinliğini artıracak olan sanayi burjuvazisi oluĢmaya baĢlamıĢtır. Ülke, emperyalist ülkeler açısından ise artık, en güçlünün en büyük dilimi alacağı bir pasta olarak görülmektedir122

.

Ġran‟daki ekonomik yapı büyük oranda merkezi bir görünümdedir. Ancak ülkede liberalleĢme yönünde önemli adımlar atılmakta ve özelleĢtirmeye de önem verilmektedir. Ġran ekonomisi planlı ekonomi, petrol ve diğer büyük sektörlerde devlet iĢletmeciliği, köy tarımı ve küçük ölçekli özel iĢletme ve hizmet yatırımlardan oluĢmaktadır. Ekonomik altyapısı son yirmi yıl içinde düzenli bir oranda geliĢmiĢtir. Ancak enflasyon ve iĢsizlik hala önemli bir sorundur. 21. yüzyılın baĢında hizmet sektörü GSMH‟da en büyük yüzdeye sahipken hizmet sektörünü madencilik ve imalat ve tarım izlemiĢtir. Devlet yatırımlarını otomotiv, imalat, uzay sanayileri, tüketici elektroniği, petrokimya ve nükleer teknoloji gibi alanlara yaparak gerçekleĢtirmeye çalıĢmaktadır. Ġran ayrıca biyoteknoloji, nanoteknoloji ve ilaç sanayilerinde de açılımlar123 yapmaktadır. 122 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 123 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 )

Ġran, doğalgaz ve petrol kaynaklarıyla dünyada önemli bir konuma sahiptir. Dünya petrol rezervlerinin % 10‟unun, doğalgaz rezervlerinin ise % 20‟sinin Ġran‟da olduğu tahmin edilmektedir124

. Petrol ise Ġran‟ın ihraç gelirlerinin yüzde 80‟ini oluĢturmaktadır. Bu enerji kaynakları onun dünya ekonomisindeki gücünü sağlamaktadır. Ġran-Irak SavaĢı‟nda önce yıllık 300 milyon tona kadar çıkan savaĢ döneminde 50-60 milyon tona düĢen petrol üretimi bugün hala 200 milyon tonun altındadır125. Ülkenin en önemli sanayi iĢkolu petrole bağlı olarak geliĢen petro-

kimya sektörü olmuĢtur. Rafineriler dıĢında petrol ve doğalgaz boru hatları da petrolün iĢlenmesi ve iletilmesi açısından önem taĢımaktadır. Ayrıca baĢta demiryolu ve karayolu olmak üzere pek çok altyapı yatırımının ve diğer sanayi alanlarının geliĢtirilmesi de özellikle 1970‟li yıllarda elde edilen petrol gelirleri sayesinde gerçekleĢtirilmiĢtir. 2005‟te petrol endüstrisi günde ortalama 4 milyon varildir126

. 1974‟te ise günde ortalama 6 milyon varil127

üretim yapılmıĢtır. 2000‟li yıllarda endüstri altyapısı teknolojik yetersizlikten dolayı çok zayıflamıĢtır.

Ġran, kültür ve edebiyat alanlarında da geliĢmiĢtir. Ġran‟ın bu alanlardaki etkisi Ġslam dünyasına da taĢınmıĢtır. Daha sonraları Ġslami öğrenimin filolojisi, edebiyatı, hukuku, felsefesi, tıbbı, mimarisi ve bilimi Ġslam dünyasından dünyaya yayılmıĢtır. Dünyadaki kültür ve uygarlığını geliĢmesinde Pers kültürünün etkisi oldukça fazladır. Ġran‟ın ĠslamlaĢmasından sonra Ġslami töreler Ġran kültürüne girmiĢtir. Bunlardan en önemlisi Muharrem ayında yapılanlardır. Her yıl AĢure Günü Ġran‟da, Ermeniler ve ZerdüĢtçüler dahil Ġranlıların büyük bir çoğunluğu Kerbela SavaĢı‟nda Ģehit olanları anma törenlerine katılmaktadırlar128. Modern Ġran‟da günlük yaĢam

ġiilik anlayıĢına göre düzenlenmiĢtir ve ülkenin sanat, edebiyat ve mimarisi Ġran‟ın derin ulusal geleneğinin ve edebi kültürünün daimi bir hatırlatıcısıdır. Ġran sineması geliĢmiĢ olup filmleri birçok ödül almıĢtır. Ancak kitapların ve filmlerin yayınlanmadan önce devletçe onaylanması gerekmektedir. Onay alamayan filmler

124 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 125 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 126 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 127 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 ) 128

genellikle devlet sansürüne uğramıĢtır129. Ġnternet de Ġran gençliği arasında inanılmaz oranda yayılmıĢ durumdadır130

.

Ġran, Soğuk SavaĢ döneminde Türkiye gibi tercihini batıdan yana kullanmıĢ ve batı bloğu içinde yer almıĢtır. Türkiye ile birlikte Bağdat Paktı ve daha sonra da CENTO‟ da yer almıĢtır. Ayrıca Ġran, Türkiye ile birlikte Kalkınma Ġçin Bölgesel ĠĢbirliği Örgütü‟nün ( RCD ) üyesidir. Sovyetler Birliği‟nin dağılması sonucunda Orta Asya ve Kafkaslarda ortaya çıkan yeni devletlerin kimin nüfuz alanına gireceği sorunu iki devleti kısa süreli de olsa bir rekabet içine sokmuĢtur. Ancak iki devlet Ekonomik ĠĢbirliği Örgütü‟nü kurarak Orta Asya‟daki Türk devletleriyle ortak bir iĢbirliğine girmiĢlerdir.

Ġran, Pehlevi hanedanı döneminde batı ile yakın iliĢki içinde olup modernleĢme ve batılılaĢma yönünde adımlar atmıĢtır. Bu süreçte geliĢmeye açık bir politika izlemiĢ tüm devletlerle iliĢkilerini az ya da çok sürdürmüĢtür. 2. Dünya SavaĢı‟ndan sonra Ġran, ABD ile iliĢkilerini sürekli geliĢtirmiĢ ve ABD‟nin en sağlam müttefiklerinden biri olmuĢtur. ġah Ġran‟ı dünyanın beĢinci büyük konvansiyonel gücü yapmak isterken ABD, Ġran‟ı bölgenin güvenliği için iyi bir jandarma olarak görmüĢtür. ABD bölgede Türkiye, Ġran ve Suudi Arabistan‟ı ana müttefikleri olarak belirlemiĢtir. ABD bölge politikalarını bu devletler aracılığıyla uygulamaya koymaktadır.

1979‟da Ġslam Devrimi‟nin yaĢanmasıyla birlikte yeni devlet kendine Ġslami değerleri referans almıĢtır. Ġran, ABD ile olan müttefiklik iliĢkisine son vermiĢtir. Yeni devlet hem ABD‟yi hem SSCB‟yi hem de onların müttefiklerini kendisine düĢman olarak görmüĢtür. KomĢularının da kendisi için bir tehdit olduğunu düĢünmüĢ ve koruma refleksi geliĢtirmiĢtir. ġiilik inancı vasıtasıyla buralarda etkin olmaya çalıĢmıĢtır. Ġran, devletin resmi ideolojisi olarak devrim ihracını benimsemiĢ olup bölgede hakim olmayı hedeflemiĢtir. Ülkesinden kaçan rejim muhaliflerine yönelik yürüttüğü mücadele zaman zaman sorunlara neden olmuĢtur. Ġran‟ın irticai

129

http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 )

130

hareketlere ve aĢırı dinci terör örgütlerine destek olduğu yönündeki yaygın kanaat ülkenin imajına kötü yönde etki etmektedir. Özellikle Türkiye‟deki irticai hareketlerle ve bazı siyasi cinayetlerle Ġran‟ın iliĢkisi olduğu yönündeki iddialar zaman zaman sorunlara yol açmıĢtır. Ayrıca Ġran‟ın Irak‟taki Kürt gruplarla ve PKK‟yla ( Partiya Karkeren Kurdistan - Kürdistan ĠĢçi Partisi ) olan iliĢkileri de iki devlet arasında gerginliğe neden olmuĢtur.

Ġran‟daki bu yeni rejimin politikaları komĢuları tarafından da dikkatle izlenmiĢtir. Ġran yeni rejimin kurulmasından itibaren büyük bir silahlanma faaliyetine giriĢmiĢtir. Özellikle Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesinden sonra da bu silahlanmanın sürmesi komĢuları tarafından endiĢe ile izlenmiĢtir. Ġran‟ın özellikle Rusya ve Çin‟den yoğun miktarda silah aldığı görülmektedir. Bu devletlerin kitle imha silahları ve nükleer silahları yapımında kullanılacak malzemeleri satması bölgedeki dengelerin değiĢeceği korkusuna neden olmuĢtur. Her ne kadar Ġran bu yönde bir çalıĢma içinde olmadığını açıklasa da Ġran‟ın gerek BM‟nin gerekse UAEK‟nin denetimlerine çok sıcak yaklaĢmaması Ġran‟ın samimiyetine gölge düĢürmektedir.

Ġran, bugün birçok ülkeyle siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda iliĢkilere sahip olmasına rağmen kendi yapısını korumaya yönelik aĢırı oranda muhafazakar bir anlayıĢa sahip olduğundan dolayı dünyanın büyük bölümü tarafından yalıtılmıĢ ve dıĢlanmıĢ bir pozisyondadır. Devletin resmi ideolojisi ve geçmiĢte yaĢanan olumsuz tecrübeler dünyanın Ġran‟a karĢı bir güvensizlik duygusu içine girmesine neden olmuĢtur.

Ġran BM, Bağlantısızlar Hareketi, Ġslam Konferansı Örgütü üyesi131

olup OPEC‟in kurucularındandır. Ġran ayrıca IMF üyesi132dir.

131

http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ran “Ġran” ( 10.12.2008 )

İKİNCİ BÖLÜM

İKİ KUTUPLU SİSTEM ÖNCESİ ULUSLARARASI SİYASAL