• Sonuç bulunamadı

İKİ KUTUPLU SİSTEM ÖNCESİ ULUSLARARASI SİYASAL SİSTEM VE TÜRKİYE İRAN İLİŞKİLERİ

2.2 OSMANLI DEVLETİ DÖNEMİ TÜRKİYE İRAN İLİŞKİLERİ

2.2.3 Kaçarlar Dönemi Türk İran İlişkiler

Ali ġah‟ın 1794‟te Ġran‟da denetimi ele geçirmesiyle baĢlayan Kaçar hanedanlığı döneminde önceki dönemlere göre Ġran‟ın hem askeri hem de idari bürokrasi açısından merkezi bir görünüm152

taĢımadığı görülmüĢtür. 1797‟de kurulan Kaçar Hanedanlığı ise Osmanlı Devleti‟ne karĢı olumlu bir yaklaĢım içinde olmuĢtur. Bu dönemde Türk-Ġran iliĢkileri her iki devletin de kendisini Rusya ve Avrupalı devletlerin baskısı altında görmesiyle 1850‟lere kadar geliĢme kaydetmiĢtir.

Türkmen Kaçarlar kendilerini ne Safeviler gibi dini otorite olarak görmüĢler ne de Nadir ġah gibi Sünni-ġii birliğini savunmuĢlardır. Daha çok kendi ġii kimliklerine vurgu yapmıĢlar ve Ġran‟ı evrenin merkezi olarak görmüĢlerdir. ġiiliğin etkin olduğu bu toplumda meĢruiyet kazanmak için ulemaya önem vermiĢlerdir. Kaçarlar ile tüm din adamları özellikle de Ayetullahlar büyük saygınlık ve toplumsal güç kazanmıĢlardır. Mahkemeler, okullar ve noterlikler din adamları tarafından yönetilmeye baĢlanmıĢ, bu grup devletin iç ve dıĢ politikasını etkileme gücü kazanmıĢtır. Kaçarların dine bakıĢı Safevilerden farklıdır. Safevi hükümdarları kendilerinin dini bir misyonu olduğunu153

ve dini bir kimlik taĢıdıklarını ileri sürerken Kaçar hanedanları din iĢlerini tamamen ulemaya bırakmıĢtır. Kaçar hanedanlarının Safevi hanedanları gibi kendilerini kayıp imamın temsilcisi olarak göstermemeleri ve dini devletin denetimi dıĢında tutmaları ġiiliğin daha da geliĢmesini sağlamıĢtır. Bunların döneminde ġii ulema özellikle eğitim ve hukuk sisteminde önemli bir rol oynamıĢtır. Bu yüzden daha önce Safevi hükümdarları dini konularda son sözü söyleyen ve dini yorumlama yetkisine sahip kiĢilerken Kaçarlar zamanında bu görevlerin ulemaya bırakılması ve onların bu görevi kayıp imam adına yerine getirdiğine inanılması bu kesimin toplum ve devlet içinde prestijini de

152

Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Ortadoğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa Yayınları, Ġstanbul, 2005 Sayfa: 83

arttırmıĢtır. Bunlara içtihat yaptıklarından “ müçtehidler154” denilmektedir. Ġlk

baĢlarda bunların sayısı iki üç iken özellikle 19. yüzyıla doğru sayılarının artması nedeniyle bunlar arasında bir hiyerarĢi doğmuĢ ve daha yetkili olanlara Ayetullah155

denilmeye baĢlanmıĢtır. Dinin devletten bağımsız bir konuma sahip olması ve toplum içindeki prestijlerinin artmasıyla bunların herhangi bir konudaki kararları özellikle Kaçarlar döneminde halk tarafından Ģahın kararlarına tercih edilmiĢtir. Bu durum giderek mollaların Ġran‟ın politik yaĢamında belirleyici bir role sahip olmalarına neden olmuĢtur. Ulemanın etkisi sadece hukuk ve eğitim alanıyla sınırlı kalmamıĢ özellikle zekat gibi bazı vergilerin de devlet yerine bunlarca toplanması bunların ekonomik gücünün artmasına neden olmuĢtur.

Din gibi bir meĢruiyet aracına sahip olmayan Kaçarların aynı zamanda merkezi bir ordusu ve bürokrasisi de yoktur. YaklaĢık 3000 civarındaki sembolik bir nitelik156 taĢıyan, bir ordudan çok yerel kabile Ģeflerinin güçlerine dayanıldığından, zamanla bunlara ödenmesi gereken bedellerin ödenemez olması bunların merkezden bağımsızlaĢmasına, merkezin ise bunların otoritesini ortadan kaldıracak gücü olmaması yüzünden bunların gücünü tanımasına neden olmuĢtur. Yani Osmanlı Devleti‟nde 2. Mahmut döneminde yeniçerilere ve derebeylerine karĢı yapılan operasyonların Ġran‟da gerçekleĢmemesi nedeniyle siyasi ve toplumsal yapıda kabile önderlerinin merkezi yönetiminden daha güçlü olduklarından feodal bir yapı ortaya çıkmıĢtır. Bu konuda Nasır ed-Din ġah ( 1848-1896 ) tarafından bazı reformlar yapılmaya çalıĢıldıysa da pek etkili olamamıĢtır. Bu kapsamda 1879‟da Rus subaylar tarafından eğitilen ve Rus silahları kullanan ve sayıları 2000-3000 civarında olan bir Kozak ( KoĢak ) Tugayı157 oluĢturulmuĢtur. Ancak bu durum Rusların Ġran üstündeki etkisinin artmasından baĢka bir iĢe yaramamıĢtır.

Kaçarlar döneminde Ġran, özellikle Rusya ve Ġngiltere‟nin rekabet alanı olmuĢtur. 19. yüzyılın ilk yarısında Türkistan ve Hazar Denizi‟nin Kafkasya bölgesi Ruslarca iĢgal edilmiĢtir. 19. yüzyıl boyunca Rusların doğuya ve güneye geniĢleme

154

Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Ortadoğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa Yayınları, Ġstanbul, 2005 Sayfa: 84

155

Tayyar Arı; a.g.e s. 84

156Tayyar Arı; a.g.e s. 84 157

politikası sonucu Azerbaycan, Türkistan, Tacikistan ve Kafkasya Rus hakimiyetine girmiĢtir. Bu ilerleyiĢi durdurmaya dönük Ġran‟ın yürüttüğü mücadele ise Ģahın ilk olarak 1804-1813, ikincisi 1826-1828‟de Rusya‟ya yenilmesiyle 1828‟de imzalanan Türkmençay anlaĢmasıyla bir yandan günümüzde de geçerliliğini koruyan Rus-Ġran sınırı çizilirken bir yandan da Ruslara Osmanlı Devleti‟nin ilk kez 1535‟te Fransa‟ya verdiği ve daha sonra tüm Avrupa devletlerinin faydalandığı kapitülasyonlara benzeyen olağanüstü ticari imtiyazlar158

verilmiĢtir. Rusların bu ayrıcalıklı konumunu çıkarları için tehlikeli bulan Ġngilizlerin Kaçarlar üstündeki baskısı sonuç vermiĢ ve 1857‟de benzer imtiyazların Ġngilizlere de verilmesi söz konusu olmuĢtur. Ġngilizlere ve Ruslara verilen bu kapitülasyonlar Ġran‟ın bir süre Avrupa merkezli küresel ekonomiye dahil olmasına neden olmuĢtur. Her ne kadar ekonomik yapısı Osmanlı ve Mısır kadar büyük olmasa da Ġran ekonomisi bu durumdan olumsuz etkilenmiĢ ve ülke özellikle Ġngiltere ve Rusya‟ya hammadde ( pamuk, ipek, buğday ) satan ve baĢta tekstil ürünü olmak üzere mamul madde alan bir ülke159

olmuĢtur. Bu durum haliyle rekabete dayanamayan Ġran‟ın geleneksel tekstil üretiminin düĢmesine zamanla yok olmasına neden olmuĢtur.

Ayrıca Ġran hem Rusya hem de Ġngiltere tarafından bir stratejik tampon devlet olarak görülmüĢtür. Bu iki devlet arasında sanki Osmanlılara iliĢkin politikaya benzer biçimde Ġran‟ı iĢgal etmeme konusunda zımni bir anlaĢma olduğu halde aralarındaki rekabet de sürmüĢtür. Ġran, 1863‟te bir Ġngiliz Ģirketine telgraf Ģebekesi döĢeme imtiyazı verirken benzer bir imtiyazı Ruslara da vererek bu iki devlet arasındaki dengeyi korumuĢtur. Aslında Ģah da bu iki devlet arasındaki rekabetten yararlanarak sağladığı ekonomik kazançla devletin dıĢ alımlarını gerçekleĢtirmeye ve Rusya ve Avrupa‟ya yaptığı gezileri finanse etmeye çalıĢmıĢtır. Ġran daha sonra bu imtiyazlardan en geniĢini bir Ġngiliz vatandaĢı olan Baron Julies de Reuter‟a vermiĢtir. Reuter‟a 1872‟de verilen bu imtiyazlar Ġran‟ın tüm alt ( demiryolları, kanallar ve barajlar ) yapısının yapımını160 kapsamıĢtır. Fakat hem içerden gelen tepkiler hem de Rusya‟nın baskısı nedeniyle verilen bu imtiyazlar 1873‟te iptal

158

Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Ortadoğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa Yayınları, Ġstanbul, 2005 Sayfa: 85

159

Tayyar Arı; a.g.e s. 86

edilmiĢtir. Ġngiltere ve Rusya‟nın Ġran üzerindeki mücadelesi bundan sonra da sürmüĢtür. Ġki devlet arasındaki mücadeleye konu alanlardan biri de demiryolu inĢaatı olmakla birlikte hiçbirinin bu konuda ilerleme sağlayamaması Ġran‟ın 1900‟lü yılların baĢına gelindiğinde toplam demiryolunun yaklaĢık 20 km‟de kalmasına neden olmuĢtur. Nasır ed-Din ġah‟ın 1890‟da ülkedeki tüm tütün üretim, satım ve ihracatıyla ilgili hakları bir Ġngiliz firmasına vermesi geniĢ bir muhalefetin tepkisine sebep olmuĢtur. Tütünün Ġran halkınca çok tüketilmesi tepkinin büyüklüğünde ve muhalefetin etkin olmasında rol oynamakla birlikte, bunda ulemanın da devreye girerek boykota dini bir görüm vermesiyle halkı tütün kullanmama konusunda örgütlemesi ve imtiyazın kaldırılmasına kadar tütün kullanımının on ikinci imama karĢı bir itaatsizlik161

olarak yorumlanması da etkili olmuĢtur. Sonunda Ģah 1892‟de verilen bu imtiyazı iptal etmek mecburiyetinde kalmıĢtır.

Ġran tarihinde 1905-1911 dönemi yeni bir siyasi hareketin baĢlamasına neden olduğu ve yeni bir dönemi ifade ettiğinden “ Anayasal Devrim Yılları162” olarak

bilinmektedir. Bu belli oranda 1908‟deki Jön Türk hareketi gibi geleneksel aristokrasiye karĢı bir anayasal hükümetin kabul ettirilmesiyle sonuçlandığı için ikisi arasında kısmen de olsa benzerlik vardır. Bununla birlikte Osmanlı anayasal hareketinde bürokratik elitin dönüĢümüyle sonuçlanan hareket özellikle askeri kesimin öncülüğünde gerçekleĢirken Ġran‟daki muhalefet geleneksel pazar esnafından, ulema ve küçük radikal reformculara kadar oldukça değiĢik yapıdaki grupları temsil etmiĢtir. Ġran‟da 20. yüzyılın ilk on yılında gerçekleĢtirilen anayasa ve meclis hareketi Ġran ve Irak‟ta bulunan ġii ulemanın yani müçtehitlerin büyük çoğunluğunun ciddi oranda desteğini almıĢtır. Ancak ulemadan ġeyh Fazlullah Nuri anayasacıların savunduğu reformların Ģeriatı zayıflatabileceği ve batılıların Ġran üstündeki etkisini arttırabileceği gerekçesiyle bu harekete karĢı çıkarak milletin kanunların meclis tarafından değil Ģeriat tarafından konulmasını istemiĢtir. Bu kapsamda ilk tepki Nasır ed-Din ġah‟ın ölümünden sonra iĢbaĢına gelen Muzaffer ed-Din ġah‟a ( 1896-1906 ) dönük 1906‟da Ģahın uygulamalarına karĢı olmuĢ ve bir anayasanın ilan edilmesiyle sonuçlanmıĢtır. ġah aĢırı lükse kaçan harcamalarını

161

Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Ortadoğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa Yayınları, Ġstanbul, 2005 Sayfa: 86 - 87

162

yabancılara verdiği imtiyazlarla karĢılama yoluna gitmiĢ ve bu kapsamda 1901‟de beĢ kuzey ili hariç Ġran‟daki tüm petrol imtiyazlarını toplam karın % 16‟sı karĢılığında bir Ġngiliz vatandaĢı olan William Knox D‟Arcy‟e163

verilmiĢtir. Ġran‟daki petrolün varlığı 1908‟de kesinlik kazanmıĢ ve 1909‟da kurulan Anglo Iranian Oil Company ( AIOC ) hisselerinin % 51‟ini 1914‟te alan Ġngiliz hükümeti164

Ģirket üzerinde ve dolayısıyla Ġran petrolleri üstünde denetime sahip olmuĢtur. Bu kapsamda ilk petrol ihracatı da Abadan‟dan 1912‟de baĢlamıĢtı. Bundan sonra Ġran petrolleri üstündeki denetimin sürmesi Ġngiltere‟nin Ortadoğu politikasının temel bir unsuru olmuĢtur. Ayrıca Muzaffer ed-Din ġah Ġngiliz, Fransız ve Rus finansal kurumlarından aldığı borçla devleti ciddi bir borca sokmuĢtur. DıĢarıdan alınan borçlar ekonomik geliĢmeyi sağlamaktan çok daha önce alınan borçların geri ödenmesini sağlamak ve Ģahın pahalı dıĢ gezilerini finanse etmek için kullanılmıĢtır.

Anayasal devrimin ilk aĢaması Aralık 1905‟deki protesto gösterileri ile baĢlamıĢ ve Ağustos 1906‟da Ģah karĢısındaki kitlenin talepleri doğrultusunda bir kurucu meclis oluĢturulmasına dair kanunu onaylanmıĢtır. Ġlk meclis Ekim 1906‟da toplanmıĢ ve Ġran‟daki siyasi otoriteyi yeni baĢtan dağıtan iki anayasa taslağı hazırlanmıĢtır. Meclis liberal görüĢlü bir anayasa hazırlamıĢtır. Kredi alınması, imtiyaz verilmesi, anlaĢma imzalama ve bütçe gibi konularda yasama organını yetkili kılarak Ģahın otoritesini sınırlayan Temel Yasa165

adı verilen birinci anayasa taslağı Ģah Muzaffer ed-Din‟ce ölmeden birkaç gün önce imzalanmıĢtır. Ek Temel Yasa166

adındaki ikinci metinde ise Ġran vatandaĢlarının hakları tanımlanmıĢ ve yasama organına bakanların atanması ve görevden alınması gibi ek yetkiler verilmiĢtir. Ancak hazırlanan bu anayasa devleti laikleĢtirmeyi amaçlayan bir metin değildir. Çünkü anayasada devletin resmi dininin on iki imam ġiiliği olduğu belirtilmiĢtir. Müçtehitlerden oluĢacak olan bir Yüksek Komite‟nin yasaların Ģeriata uygunluğunu denetlemesi söz konusudur. Yeni Ģah Muhammed Ali bir anlamda uzun bir geçmiĢe sahip olan otoriter Ġran monarĢisini bitiren Ek Temel Yasa‟yı 1907‟de istemeyerek de olsa onaylamıĢtır.

163

Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Ortadoğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa Yayınları, Ġstanbul, 2005 Sayfa: 87

164

Tayyar Arı; a.g.e s. 87

165

Tayyar Arı; a.g.e s. 88

Ancak meclis hükümetinin bazı uygulamaları ile özellikle ekonomi daha da kötüye gitmiĢ, enflasyon artmıĢ ve Ağustos 1907‟de Rusya ve Ġngiltere arasında yapılan bir anlaĢma ile Ġran nüfuz alanlarına bölünmüĢ ve bu bağlamda kuzey Rus, güney Ġngiliz etki alanı olup geri kalan bölge tarafsız bölge ilan edilmiĢtir. Yeni yönetimin Ģaha göre daha beceriksiz bir politika izlediği ve Ġran‟ın egemenliğini koruyamadığı konusunda halkta yaygın bir kanının hakim olmasına neden olunmuĢtur. Bu yüzden bu memnuniyetsizlikler saraya bağlılıkları olan grupların artmasına neden olurken bundan güç alan Ģah Muhammed Ali Haziran 1908‟de Kozak ( KoĢak ) Tugayı‟na meclisi kapattırmıĢ ve anayasacıların liderlerini tutuklatmıĢtır. Muhammed Ali ġah ( 1907 - 1909 ) tahta geçince anayasayı iptal etmenin yollarını aramıĢ ve Haziran 1908‟de gerçekleĢtirdiği bir ihtilalle anayasayı yürürlükten kaldırmıĢtır. Ancak anayasacılar 1909 yılının ilkbahar ve yaz aylarında Tahran‟a yürüyerek Muhammed Ali ġah‟ın 16 Temmuz 1909‟da tahttan indirilmesini ve yerine küçük yaĢtaki oğlu Ahmed Mirza ġah‟ın ( 1909 - 1925 ) oturmasını sağlamayı baĢarmıĢlardır. Bu durum ikinci meclisin Ağustos 1909‟da açılması ve anayasanın yeniden yürürlüğe konulmasına neden olmuĢtur. Buna karĢın Ġran‟da istikrarın sağlanması söz konusu olmamıĢtır. Bu dönemde birçok muhalifi de idam etmiĢlerdir. Bunlardan biri de ġeyh Fazlullah Nuri167‟dir. Ġlginçtir ki 1979‟daki

Ġran devrimine kadar nefretle anılan bu kiĢi o tarihten sonra “Ģeriatın en büyük koruyucusu ve kahramanı” olarak anılmaya baĢlanmıĢtır.

Bu sayede anayasa yeniden yürürlüğe konmuĢ ve içerdiği hükümler Ġmamiyye ġiiliği için resmi bir din olarak görülmüĢtür. Anayasaya uygun bir biçimde beĢ kiĢiden oluĢan bir müçtehitler kurulu oluĢturulmuĢtur. Bu kurul meclis tarafından kabul edilen kanunları inceleme ve Ģeriata uymayan her Ģeyi reddetme hakkına sahiptir. Ancak bu hakkın kurulun kuruluĢundan sonra kullanıldığına iliĢkin herhangi bir bilgi yoktur. ġii siyasi fıkhının geliĢmesinde 20. yüzyılın baĢında geliĢen MeĢrutiyet hareketi ( 1905-1906 ) de etkili olmuĢtur. Ulema burada bir ikilemle karĢılaĢmıĢtır. Bu imamın gaybetinde halkın iradesine ve meclise dayalı bir egemenlik anlayıĢının mı yoksa sürmekte olan krallığın bir tercih edilebilir olduğu

167

Ethem Ruhi Fığlalı; “ ġiiliğin Ortaya ÇıkıĢı ve Ġran‟da Din Siyaset ĠliĢkisi ” Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Avrasya Dosyası 2007 Cilt: 13 Sayı: 3 Sayfa: 13 - 14

sorusundan kaynaklanmıĢtır. Çünkü bilindiği gibi onlara göre mutlak siyasi otorite peygamberin ve imamların hakkıdır. Bu nedenle onlar bir yandan halk iradesine dayanan bir egemenlik anlayıĢına oldukça soğuk yaklaĢırken diğer yandan Ģahın keyfi ve zorlamaya dayanan uygulamalarının ancak halkın iradesine dayanan bir anayasa ile denetim altına alınabileceğini düĢünmüĢlerdir. Bu yüzden bir bölüm ulema Ģahın idaresinde imamın hakkının daha az gasp edileceğini düĢünüp Ģahı desteklerken, bir bölümü ise Ģahın keyfi uygulamalarını denetleyecek bir anayasanın imamın iradesine daha uygun olacağını düĢünmüĢlerdir. Sonuçta anayasanın yanında ya da karĢısında olan her iki grubun da en önemli hedefi Ġslam‟a en az zararlı olanı tercih etmektir. ĠĢte bu tür bir hükümet imamın mutlak ve adil iradesine en yakın olan yönetim olacaktır. Burada önemli olan 20. yüzyılın baĢında bile hala açık bir biçimde ulemanın siyasi otoritesinden bahsedilmemesidir. Tek siyasi otoritenin imamın hakkı olduğunu düĢünen bu dönemin uleması bunun yerine Ġslam‟a ve imamın yönetim hakkına en az zarar verebilecek yönetim biçimini aramaya devam etmiĢlerdir.

1909 devriminden sonra kurulan ilk demokratik, laik parlamenter yönetim özel mülkiyet ve kapitalist geliĢmeyi amaçlamaktadır ancak yönetim kısa dönemde Ġngiltere ve Rusya‟nın entrikalarına muhatap olmuĢtur. Ġngiliz petrol çıkar grupları168

ülke içinde yönetimde etkilidirler. Bu süreçte Ġngiliz petrol çıkar grupları egemenliklerini kısa süre içinde kurmuĢlardır. Ġngiltere özel mülkiyet, kapitalist sistem ve parlamenter sistemin geliĢmesini istemezken tutucu güçleri desteklemiĢtir. Ġngiltere kısa dönemde Ġranlı milliyetçiler ve demokratlar için sömürgeci baĢ düĢman olmuĢtur. Rusya ve Ġngiltere arasındaki çıkar dengesine dayanan kral Ahmet uzun dönem krallığına devam etmiĢ ancak onun döneminde Ġngiltere ve Rusya Ġran‟da sömürge yönetimini geliĢtirmiĢlerdir. Ġran‟da etkili olan yabancı güçler çoğu durumda ülkenin kendi çıkarlarını korumasını ve geliĢme çabasını önlemiĢtir. Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında Nazi Almanya‟sına duyulan sempatinin nedenlerinden biri de bu olmuĢtur.

168

Mehmet Atay; “ Ġran Ġslam Devrimi‟nde: Tarihsel Süreç, Özgün ġartlar, Ġç ve DıĢ Dinamikler ” Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ġran Özel Sayısı Cilt: 5 Sayı: 3, Sayfa: 2 1

Bu kez de iktidarı paylaĢanlar arasındaki mücadele sokağa taĢmıĢ ve ülkeye tam bir kaos169 egemen olmuĢtur. Bu geliĢmeler üzerine Ekim 1911‟de Ġngiltere Ġran‟daki çıkarlarını korumak için Ġran‟ın güneyini iĢgal ederken kasımda Rusya da Ġran‟ın kuzey bölgelerini iĢgal etmiĢlerdir. Amerikalı mali danıĢmanı ülkeden çıkarmamaları halinde Tahran‟ı iĢgal edeceği yolunda Ġran hükümetine ültimatom veren Rusların teklifini reddeden meclisi fesheden hükümet ise Rusya‟nın isteğini yerine getirirken Ġran 1. Dünya SavaĢı‟na bir meclisten mahrum olarak girmekte ve iki iĢgal bölgesine bölünmüĢ ülkede hükümet sınırlı bir yetkiye sahip durumdadır. Sonuçta Kaçar hanedanlığının otoritesi sona erdirilmiĢtir. Ancak buna karĢın bir yandan ülkede Ġngiltere ve Rusya‟nın fiili iĢgali varken diğer yandan da ülkedeki iç karıĢıklık ve anayasacı koalisyondaki bölünme nedeniyle yeni hükümetin otoritesi tartıĢılır haldedir.

Ġran‟da Birinci Dünya SavaĢı sırasındaki geliĢmeler nedeniyle merkezi otorite daha da zayıflamıĢ, bir yandan ekonomideki bozulmalar bir yandan da ülkenin fiili denetiminin yabancı iĢgal güçlerine geçmesi Kaçar hanedanının son üyesi Ahmet ġah‟ın otoritesini hemen hemen ortadan kaldırmıĢtır. Çünkü halen yönetimde Kaçar hanedanı var gözükse de ülkeyi aslında Ġngiltere ve Rusya yönetmektedir. 1917‟deki BolĢevik Devrimi‟yle birlikte kuzeydeki Rus tehlikesi ortadan kalksa da bu kez Ġran Ġngiltere‟nin kendi çıkarlarını koruma adına tam denetim sağlama talebiyle karĢılaĢmıĢtır. 1918‟den 1921‟e kadar Ġran‟daki petrolle ilgili çıkarlarını korumak ve Rusya‟daki BolĢevik Devrimi‟ni bastırmak için Ġran topraklarını üs olarak kullanan Ġngiltere‟nin170

Ġran‟ın iç politikasında belirleyiciliği daha da artmıĢtır.

Rusya‟da çarlık rejiminin sona ermesi nedeniyle Ġngiltere tek baĢına nüfuz bölgesi kurmak için Ġran ile 9 Ağustos 1919 tarihinde bir anlaĢma imzalamıĢtır. Ġngiltere‟nin vereceği kredi karĢılığında Ġran‟da yeni danıĢmanlık imtiyazları kazanmaya çalıĢması ise bu ülkede yoğun bir tepkiye neden olmuĢ, Ġngiliz yanlısı olarak görülen hükümete171

dönük protesto gösterileri bir anda tüm ülkede

169

Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Ortadoğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa Yayınları, Ġstanbul, 2005 Sayfa: 89

170

Tayyar Arı; a.g.e s. 192

171

görülmeye baĢlamıĢtır. Söz konusu anlaĢmaya göre Ġngiltere, Ġran‟ın idari ve askeri teĢkilatını düzenleyecek ve Ġran‟a teknik ve mali alanda yardım yapacaktır. Ancak anlaĢma Ġran milliyetçilerini kızdırmıĢ ve Ġran Meclisi anlaĢmayı onaylamamıĢtır. Ġngiltere, Ġran üzerine baskı yapamamıĢ çünkü Ġngiliz kamuoyu savaĢtan bıkmıĢtır ve yeni bir gerginlik istememiĢtir. Bu durum nedeniyle 3000 civarındaki Kozak Tugayı ile Tahran‟a gelerek ġubat 1921‟de olayları kontrol altına alan Albay Rıza Han bazı politikacıları tutuklatmıĢ ayrıca Ģahtan Seyyid Ziya ed- Din Tabatabai‟yi baĢbakan yapmasını istemiĢ, Tabatabai‟nin baĢbakan olmasından sonra Rıza Han da Genelkurmay BaĢkanı olmuĢtur.

Ancak üç ay sonra mayıs ayında Ziya‟yı istifaya zorlayarak denetimi eline alan Rıza Han üç yıl baĢbakanlık yaptıktan sonra Ahmet ġah‟ın Ġran‟ı terk etmesinden sonra ülkeyi tek baĢına yönetmeye baĢlamıĢtır. Kaçar hanedanlığına son verilmesi ve bir anayasa hazırlanması için Rıza Han‟ca baĢlatılan giriĢimlerden sonra toplanan kurucu meclisçe yapılan anayasa ile Aralık 1925‟te Rıza Han‟ın da Ģah unvanını almasıyla Kaçar hanedanlığının yerine Pehlevi hanedanlığı172

almıĢ ve monarĢinin devamına karar verilmiĢtir.

Sovyetlerin ilk yıllardan beri uyguladığı kendi çevresindeki devletlerle saldırmazlık ve tarafsızlık anlaĢmaları imzalatma politikası Ġran‟ı da kapsam içine almıĢtır. 26 ġubat 1921‟de Ġran ile Sovyetler Birliği arasında bir dostluk anlaĢması imzalanmıĢtır. Söz konusu anlaĢmaya göre Sovyetler Birliği Ġran‟ın bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı gösterecektir. Ġngiltere‟nin yukarda belirtilen tutumuna karĢılık Ġran, Sovyetler Birliği ile yakınlaĢmaya ve iliĢkilerini geliĢtirmeye çalıĢmıĢtır. Belirtilen anlaĢmanın 6. maddesine göre üçüncü bir devletin ya da onun müttefikinin Sovyetler Birliği‟ne karĢı Ġran‟ı tehdit eder ya da onun topraklarını hareket üssü173

olarak kullanırsa ve Ġran bu duruma engel olamazsa Sovyetler Birliği Ġran topraklarına girebilecektir. Bu anlaĢmanın Ġngiltere‟ye karĢı yapıldığı açıkça