• Sonuç bulunamadı

Türkiye ve Diğer Ülkelerdeki Afet Yönetim Yapısının Karşılaştırılması

merkezi ve yerel yönetimleri arasındaki ilişkiler ve güç-otorite ilişkileri farklılıklar gösterse de, pek çok ortak yanları da bulunmaktadır. Her şeyden önce, üçünün de son derece etkin afet yönetim sistemleri olduğu ve son on yıldır ulusal bir politika önceliği olarak “afet risklerini azalma”ya yönelik çalışmaları teşvik etmek için mücadele verdikleri gözlenmektedir. Ayrıca, hepsi afet ve risk yönetimi stratejilerini benimsemişler, yasa ve yönetmeliklerini gözden geçirmişler ve afet risklerini azaltmaya yönelik projeler uygulamışlardır. Bu üç ülkenin ulusal sistemleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’nin afet yönetim sisteminin oldukça merkezcil, hiyerarşik ve afet sonrasına yönelik olduğu görülür. (Anonim, 2004c). Türkiye’de afetler karşısında hâlâ temel olarak “yaraları sarma politikası” uygulanmaktadır. 1999 Depremi’nin ardından, bu alanda ileri adımlar atılmış olsa da, deneyimler açık olarak göstermektedir ki Türkiye’deki mevcut afet risk yönetim sistemi hâlâ yeterli düzeye erişememiştir.

Türkiye ile diğer ülke örneklerindeki kurumsal yapılanma ve uygulama sistemi karşılaştırmalı olarak Tablo 4.1’de verilmekte olup, buna yönelik olarak Türkiye’deki afet yönetim sistemine ilişkin tespit edilen sorunlar sıralanmıştır.

Afet Yönetim Sistemine yönelik yasal çerçeve: Đncelenen diğer ülke

örneklerinde görüldüğü gibi, gelişmiş ülkelerde afet öncesi ve sonrasına yönelik çalışmalar yasal düzenlemelerde çok kapsamlı olarak ele alınmıştır. Özellikle ABD’de afet öncesi gelişmelerin ve risk azaltmaya yönelik uygulamaların ve yasal düzenlemelerin önem taşıdığı gözlenmektedir. 2000 yılında Amerika Birleşik Devletleri, 1988 Robert T. Stafford Afet Yardım ve Acil Durum Destek Yasası

Tablo 4.1 Afet Yönetim Sistemlerinin Karşılaştırılması

JAPONYA AMERĐKA YENĐ ZELANDA TÜRKĐYE

Yetkili Birim Merkezi ve Yerel Yönetim, Kamu Kuruluşleı Federal Devlet, Eyalet ve Yerel Yönetim, FEMA Sorumlu Bağımsız Kurum Ulusal düzeyde sivil savunma ve acil durum yönetimi bakanlığı

Merkezi Hükümet sorumlu, Yerel Yönetim ve Kmau Kuruluşları sonradan dahil edilmiş

Đlgili Kurum Afet önleme ilgili kurumlar plana göre oluşturulmakta Eyalet ve yerel ölçekte afet önleme ile ilgili kurumlar FEMA ile ilişkili halinde Yerel orotiteler, acil servisler, ana arterler ve hükümetin ilgili birimleri

Merkezi düzeyde koordinasyondan sorumlu üç genel müdürlük mevcut. Yerel düzeyde merkezi hükümetin taşra teşkilatı sorumlu

Sistem

Birlikte Hareketi Sağlayan Kurumlar

Arası Đşbirliği FEMA Sistem Organize Eden Kurum

Bütünleşik (sektörler arası) afet yönetim sistemi

Kademeli bir sistem mevcut değil. Merkeziyetçi bir yapıya sahip Yetki ve

Sorumluluklar

Yasada sorumluluklar düşey ve yatay ilişkilerle tanımlanmış

Yasada sorumluluklar düşey ve yatay

ilişkilerle tanımlanmış Yetki ve sorumluluklar yasada belirlenmiştir

Sorumluluklar tanımlanmış ancak kurumsal yapılanmada boşluklar var Koordinasyon

Planlar arası koordinasyon görevlendirilmiş yönetim organı başkanı tarafından yapılmakta

Planlar arası koordinasyon FEMA tarafından

yapılmakta Ulusal seviyede koordinasyon söz konusu

Koordinasyon ve eşgüdüm sağlanmamaktadır Mali Düzenleme Afet planları için genel bütçeden gerekli kaynak ayrılmakta

Hedeflare ulaşmak için mali düzenlemeler mevcut Federal bütçeden afetler için kaynak ayrılmakta

Sigorta sistemi gelişmiş. Deprem komisyon

sigorta planı mevcut Genel bütçeden sınırlı kaynak ayrılmakta. Planlar Planlar uzun dönemli, kapsamlı, dinamik, esnek Planlar uzun dönemli, kapsamlı, dinamik, esnek

Risk bazlı planlara anlayışı, hazırlıklı olma, müdahale ve iyileştirme düzenlemelerinin temelini teşkil eder

Parçacıl çalışmalar şeklinde yürütülmekte

Katılımcılar Özel Sektör, Gönüllü Kuruluşlar, Bireyler

Eyaletler, Yerel Yönetim, Özel Sektör,

Gönüllü Kuruluşlar, Bireyler Özel sektör, bireyler

Özel sektör, gönüllü kuruluşlar ve yerel yönetim sisteme dahil edilmiş ancak düzenleme, org. Ve koord. gelişmemiş

Plan Hiyerarşisi

En üst düzeyde afet önleme sistemi çerçevesi tanımlanmakta, her düzey kendi altındaki planların çerçevesini sunmakta

Federal ölçekte afet önleme program ve politikaları oluşturulmakta eyalet ve yerel program ve politika üst ölçekli politikalardan bağımsız fakat çelişmemekte

Ulusal düzeyde sivil savunma acil durum yönetimim planı mevcut ve bölge bazlı sivil savunma ve acil durum yönetimi planlar ve düzenlemeleri

Plan hiyerarşisi mevcut değil

Şeffaflık Her plan özeti ve raporu kamuya duyurulmakta

Her plan özeti, raporu ve tehlikeli alanlar kamuya ve ilgili kurumlara duyurulmakta- şeffaflık ilkesi

Her plan özeti ve raporu kamuya duyurulmakta

Kamuoyu planlar ve olası tehlikelerden habersiz

Tatbikatlar Tüm sistemin aynı anda çalışmasını sağlayan tatbikatlar her yıl yapılmakta

Sistemin çalışmasını sağlayan tatbikatlar yapılmakta

Sistemin çalışmasını sağlayan tatbikatlar yapılmakta

Düzenli yapılmıyor ve her kurum ayrı ayrı tatbikatlar düzenliyor.

Eğitim Her düzeyde eğitim verilmekte Her düzeyde eğitim verilmekte Her düzeyde eğitim verilmekte Her düzeyde eğitim verilmemekte

yerine Afet Azaltma Yasası’nı kabul etmiştir, ayrıca Yeni Zelanda’ da 2002 yılında 1983 Sivil Savunma Yasası yerine Sivil Savunma Acil Durum Yönetimi (CDEM) Yasası’nı benimsemiştir. Đki ülke de, afet yönetimi konusunda uluslar arası süreçleri takiben tabii afet yasalarını yenilemişlerdir. Bu yasalar hem afet risk yönetimi hem de zarar azaltma konularına yöneliktir. Japonya doğal afet yasası olan Afetlere Karşı Önlemler Temel Yasası 1961 yılında kabul edilmiştir. Bu yasa erken bir tarihte kabul edilmiş olmasına rağmen, her bir büyük felâketi takiben yeniden düzenlenmiştir. En son düzenleme 2005 Fukuoka-ken Seiho-oki depreminin ardından yapılmıştır.

Türkiye'nin 7269 no.lu afet risk yönetimine ilişkin Afet Yasası 1959 yılında kabul edilmiştir. Türkiye'nin Afetler Kanunu bu üç ulusal afet kanunu ile kıyaslandığında çok yetersiz kalmaktadır. Daha çok acil durum yönetimine önem verilmiş ve oluşturulan afet yönetim sistemi de buna göre kurumsallaşmıştır. Diğer bir deyişle ülkemizde risk yönetimine ilişkin olarak olası bir afet öncesinde yapılması gereken hazırlık ve zararların azaltılması çalışmalarından hangi kurum ve kuruluşların sorumlu olduğu ve bu kurum ve kuruluşlar tarafından gerçekleştirilecek çalışmaların eşgüdümünün sağlanması konusunda yasada boşluklar bulunmaktadır. Afet öncesi zarar azaltma ve önleme çalışmalarının yürütülmesi görevi yasalarla yerel yönetimlere verilmiş olmakla birlikte afet zararlarının azaltılması için öngörülen şartların pratikte uygulanması hayli zordur.

Bayındırlık ve Đskân Bakanlığı tarafından Afetler Kanunu (7269) için değişiklik taslağı oluşturulmuş, ancak henüz meclise sunulmamıştır. Bu yasa tasarısı üçüncü bölümde ele alınmış olup dikkatle incelendiğinde görülmektedir ki; imar kanunu ile birlikte ele alınmamış ve birbiriyle örtüşmeyen, içeriğinde halen köklü bir değişiklik yapılmamış, risk yönetimini ve zarar azaltma konularını yeterince vurgulamayan ve risk yönetimi ile acil durum yönetimi konularını yönetimin farklı seviyelerinde farklı teknik ve idarî görevler olarak birbirinden ayırt etmeyen yetersiz bir düzenlemedir.

Afet Risk Yönetimi için Ulusal Koordinasyon Kurumu. Yurt dışı örnekleri incelendiğinde; afet yönetim organizasyonunun ülke düzeyinde başlayarak oluşturulduğu ve koordine edildiği görülmektedir. Japonya'da afetler için genel

politika ve koordinasyon geliştirme işleri Merkez Afet Önleme Konseyi tarafından yürütülmekte ve ABD’de merkezi koordinasyon kuruluşu olarak Federal Acil Durum Yönetim Ajansı (FEMA) bulunmaktadır. Yeni Zelanda’da tüm sektörlerin koordinasyonunu ve iş birliğini sağlayan Sivil Savunma ve Acil Durum Yönetimi Bakanlığı bulunmaktadır. Farklı yapılar aracılığıyla olsa da, üç ülkede de afet risklerinin azaltılması etkili bir şekilde gerçekleştirilmektedir.

Türkiye’de kademeli sistemde Başbakanlık düzeyinde, Afetler ve acil durumlar ortaya çıkmadan önce, zarar azaltmaya yönelik farklı yasalara göre, farklı kurum ve kuruluşlar tarafından gerçekleştirilecek çabaları koordine eden, temel afet önleme planının hazırlanma ve uygulanmasını sağlayan bir kurum veya konsey bunmamaktadır. 1999 Afeti sonrasında bunu sağlamak üzere “Acil Durum Yönetim Başkanlığı” kurulmuş, daha sonra bu kurum Genel Müdürlüğe dönüştürülmüştür. Ancak Başbakanlık bünyesinde kurulan Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü afet yönetiminin temel aktörleri arasında koordinasyonu sağlamakla görevlendirilmekle birlikte, farklı bakanlıklar bünyesinde görev yapan ve koordinasyon görevleri de bulunan Doğal Afetler Koordinasyon Kurulu, Afetler Merkez Koordinasyon Kurulu (daha sonra Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün bünyesine alınmıştır), Bayındırlık ve Đskan Bakanlığı Afet Đşleri Genel Müdürlüğü ile Đçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü gibi kurumlar bulunmaktadır. Ancak Türkiye’deki mevcut afet yönetim yapısındaki çok başlılık söz konusu afet yönetimi faaliyetlerini ve yatırımlarını koordine etme konusunda sıkıntılara neden olmaktadır.

Türkiye’deki afet yönetim sisteminde kurumlar farklı bakanlıklara bağlı olarak kendi aralarındaki düzey ilişkisi itibariyle de genel müdürlük düzeyinde örgütlendirildiklerinden, birbirleriyle ortak çalışma imkanı da sınırlı kalmaktadır. Bunun nedeni, tüm bakanlıkların afet yönetimine ilişkin görevlendirdiği kurumları bir araya getirecek ve afet yönetim sürecinin unsurlarına ( afet öncesi, afet anı ve afet sonrası çalışmalar) göre kurumlar arası ilişkiyi (yatay ve dikey) kuracak, tüm sistemi kontrol, koordine ve finanse edecek üst düzeyde bir yapılanmanın olmamasıdır.

Koordinasyon, yaptırım ve yetki çatışmasını önlemek açısından yurtdışı örneklerinde bunun doğrudan Başbakana bağlı bir kurum olduğu görülmektedir.

Yerel düzeydeki örgütlenmeye baktığımızda; Belediyeler ve valilikler de afet risklerini azaltma faaliyetlerinden sorumludur. Ancak birbirleriyle tutarlı ilişkiler içinde değillerdir. Đl yönetimleri bir afet sonrasındaki tüm faaliyetler ve kayıplardan tamamıyla sorumludur fakat normal dönemlerde afet zararlarını azaltma yönünde bir girişimleri yoktur. Ancak yerel yönetimlerin afetlere hazırlık ve afet zararlarının azaltılması konularındaki sorumlulukları Mahalli Đdareler Kanunu ile genişletilmiş ve netleştirilmiş olsa da, bu yükümlülükleri karşılamak için yeterli malî destek ve teknik becerilerden yoksundurlar (Anonim, 2004c).

Afet Risk Yönetimi Girişimleri Đçin Finansman Mekanizmaları. Japonya'da, afet risk yönetimi devlet bütçesi kapsamındadır. 2003 Bütçe döneminde, afet riskinin azaltılması için yaklaşık 2,7 trilyon yen ayrılmıştır ki bu miktar genel bütçenin % 5’idir. Yeni Zelanda'da, risk azaltma girişimleri yıllık yerel yönetim bütçeleme süreçleri dahilinde finanse edilmektedir. Ara sıra da, olası risk azaltma faaliyetlerinin maliyeti toplumun karşılama gücünü aştığı projelerde, finansman merkezi yönetim tarafından karşılanır. Afet sonrası dönemlerde de erişim olanağı bulunan, ortaklaşa kullanılmak üzere ayrılmış merkezi hükümet fonları vardır, ancak hükümet politikasına göre; bu fonlardan yararlanmak isteyen bölgesel ve yerel yetkililer merkezi hükümetin finansmanından yararlanmadan önce, risk azaltma çalışmalarında önemli bir çaba sarf etmiş ve yatırım yapmış olduklarını kanıtlamakla yükümlüdürler (Ulutürk, 2006).

“Risk Azaltma Plânlamaları”nın hazırlık ve uygulanma süreçlerinde yardım almak için, şehirlerin birbirleriyle rekabete girdikleri, ulusal bağlamda “Fonlar” bulunmaktadır. Bu yaklaşımın bir örneği ABD 2000 yılı Afet Azaltma Yasasıdır ve afet öncesi önlemlerin önemini vurgulamak ve güven ortamını güçlendirmek adına önemli bir hareket olmuştur. Bu kanun ile ; “Afet Öncesi Risk Azaltma Fonu”, “Çoklu Tehlike Öneri Haritaları”, “Afet Riski Azaltma Kamu Plânları”, “Özel ve Kamusal Tehlike Azaltma Ortaklıkları”, “Güvenli Arazi Kullanımı ve Đnşaat

Uygulamaları” gibi çok çeşitli 'kavram ve mekanizmalar öne sürülmüştür. Buna göre, yardıma muhtaç birey ve ailelere, kamusal veya özel kar amacı gütmeyen tesislere tamir, tadilât, yeniden inşa ve yer değiştirme konularında yardım yapılabilmektedir. Yerel makamların “etkin maliyetli afet risklerini azaltma plânları” hazırlayıp sunmaları ve bu plânlarına uyduklarını kanıtlamaları durumunda, kendilerine en az 500 000 $ tahsis etmek Başkan’ın yetkileri arasındadır (Ulutürk, 2006). Bu fonlar mülk edinimi de dahil olmak üzere her türlü risk azaltma önemi için kullanılabilir.

Türkiye'de afetlerin maliyeti geleneksel olarak, Afetler Kanununda açıklandığı üzere Afetler Fonun’dan karşılanmaktaydı. Bu Fon ulusal bütçeden yıllık ödenekler ayrılarak desteklenmekte ve önemli olaylar karşısında her zaman için, hükümetin karar üretme yetkisi bulunmaktaydı. Fon’dan bireylere ayrılan harcamalar 15–30 yıl içinde geri ödenmek üzere çok düşük faizli krediler şeklinde yapılıyordu. Fon afet zararlarının azaltılması faaliyetleri için değil, yalnızca afet sonrası zararları karşılama ve telefi etme amaçlı kullanılmaktaydı. Ancak yükselen enflasyon oranına ek olarak hak sahibi grupların çoğalması ve popülist politikalarının bir parçası olarak borçların sık sık silinmesi sonucu, Fon’un kanunda öngörülmüş olan potansiyel gücü hızla tükenmiştir (Ulutürk, 2006).

Bilimsel Çalışmaların Gerçekleştirilmesi. Gelişmiş ülkelerde sistemin teknik boyutunun dinamik ve gelişmeye açık olduğu kabul edilerek enstitülerle beslenen ve desteklenen bir sistem geliştirilmiştir. Bu bağlamda gelişmeyi sağlayacak enstitüler ve kurumlar oluşturulmuştur. Konu ile ilgili enstitülerde araştırma ve gelişmelerin sağlanması, standartların oluşturulması, gelişmelerin düzenli kongre ve sempozyumlarda tartışılması, yaygınlaştırılması sağlanmıştır. Bu gelişmelerin yasal düzenlemelere ve uygulamaya aktarılmasını sağlayıcı sistemler oluşturulmuş ve bu anlamda sürekli yenilenen tazelenen yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Kısacası bilgi üretimini sağlayacak ortamlar bulunmakta, üretilen bilginin veya toplanan bilginin akışı sağlanmakta, dağıtılmakta, tartışma ve değerlendirmeyi sağlayacak döngüler ve kurumlar bir alt sistem olarak sistemde yerini almaktadır.

Türkiye’de önemli sorunlardan biri de; bilginin üretimi konusunda yeterli destek ve kaynağın sağlanmaması, üretilen veya toplanan bilgilerin akışının sağlanamaması veya paylaşılamaması ve sonuca gidecek denetim aşamalarının oluşturulmamış olmasıdır. Oysa afet zararlarının azaltılması konusundaki araştırma-geliştirme çalışmalarına, araştırmacı kuruluşlar da dahil olmak üzere, gereken önem ve öncelik verilememiş, aralarında da koordinasyon sağlanamamıştır.

Afet Risk Yönetimini Kalkınma Planlarına Entegre Edilmesi. Kapsamlı Ulusal Kalkınma Yasası’na dayanan, Japonya’nın kalkınma politikasını düzenleyen kapsamlı bir plan var. 1998 yılında hazırlanan Ulusal Kalkınma Planı “Japonya’yı yaşamak için güvenli ve rahat bir yer yapmayı” ulusal kalkınmanın beş temel hedefinden biri olarak tanımlar ve büyük ölçekli depremler ve diğer afetler açısından hedefini ülkenin güvenliğini arttırmak olarak tanımlar. Afetlerin yol açtığı zararın en aza indirilmesi ilkesine dayanan "afet zararlarının azaltılmasına karşı risk azaltma tedbirleri" ne ana görev olarak öncelik verilmiştir. Afet risk yönetimi Yeni Zelanda’da bölgesel ve yerel kalkınma planlarının hazırlanmasında dikkate alınır. Ayrıca programın tamamlanması için temel bir faktördür. 2002 Yerel Yönetimler Yasası kapsamında risk yönetimi yapmak için bölgesel ve mahalli yetkililer gereklidir. Bölgesel Politika Açıklamaları gibi Gelişimsel Planlar, Bölge Planları, Mahalli Planlar, Kıyı Yönetimi Planları, Su Planları, vb. Toplum güvenliği hedefleri dahil kalkınma ve afet risk yönetimini birbirine bağlar.

Türkiye’de Kalkınma politikalarının temel araçları olan 5 yıllık planlar vardır. Ancak afet risklerini azaltacak politikalar bu kalkınma planlarında yeterince dikkate alınmadı. Birinci Kalkınma Planı’ndan Yedincisine, kalkınma planlarının doğal afetler, önlemler ve afet risklerini azaltmak için uygulamalar ile ilgili bölümleri ihmal edildi ve öncelikle uygulanmadı. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) 1999 depremlerinden sonra Sekizinci beş yıllık kalkınma planı için Doğal Afetler üzerine özel bir komisyon kurdu ve dört ana bakış açısını dikkate alarak bazı somut önerilerde bulundu: Yasama Konuları, Personel ve mali altyapı, Eğitim ve teknik altyapı, Uzun vadeli eylemler. Ancak, en son imar planında, Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı (2006–2010), afet risklerini azaltmak için önlemler ve uygulamalar

yine ihmal edilmişti. Kısaca afet risk yönetimi ve kalkınma arasındaki bağ Türkiye’de ulusal kalkınma çerçevesinde devamlı suretle kurulmuş değildir.

Yerel Yönetimlerin Afet Risklerini Azaltmada Rolü. Japonya, Yeni Zelanda ve ABD’de yerel yönetimlerin özel afet zararlarının azaltılması faaliyetleri dahil olmak üzere afet risk yönetimi yapma sorumlulukları vardır. Ayrıca, afet risklerini azaltmak amacıyla arazi kullanımını yönetebilirler. Birçok durumda ise, bunları oluşturmak ve sürdürmek için gerekli olan siyasi destek, finansal kaynaklar veya teknik uzman eksiklikleri bölge veya merkezi hükümet tarafından desteklenmektedir.

Türkiye’de ise yerel yönetim yasalarında yerel yönetim birimlerine ‘risk azaltma’ görevleri verilmekle birlikte bu sorumluluğun nasıl yerine getirileceği konusu belirsiz bırakılmıştır. Yerel yönetimler gerek kurumsal yapılanma, gerek deneyimli insan kaynağı ve gerekse parasal kaynak acısından risk azaltma stratejik planları ile eylem planlarını hazırlayacak ve uygulayabilecek düzeyde değildirler. Ayrıca il gelişme planlarının hazırlanması surecinde risk azaltma önlemlerini de dikkate alabilen bir planlama anlayışı deneyimi bulunmamaktadır. ‘Đl Özel Yönetimi’ (5302) ve ‘Belediyeler’ (5393) yasalarında (sırasıyla Md 53 ve Md 69) ve Büyükşehir Belediyeleri (5216) yasasında getirilen düzenlemelerle, bu yönetimlere afetlere ilişkin sorumluluklar verilmiştir. Ancak bunun afet öncesi risk azaltmaya yönelik vurgusu yetersiz kaldığı gibi, bu konularda yönetmelik düzenlenmesi gereği de göz ardı edilmiştir (Anonim 2009).

Afet ve Risk Yönetim Sisteminde Denetim Mekanizmasının Geliştirilmesi. Her yapılan işlemin veya eylemin, bir üst düzeye gönderilmesi, denetiminin ve koordinasyonun sağlanması, ilgili ve görevliler tarafından yapılan iş veya eylemin etkin, güvenilir ve verimli şekilde yapılıp yapılmadığının uzmanlar tarafından denetimi önem taşıyan diğer bir konudur. Bu tür denetim mekanizmaları da ülkemizdeki sistemde yer almamaktadır.

Yasalarda tanımlanan görev ve sorumlulukların yapılıp yapılmadığının denetimi, yapılan işin ve eylem raporunun bir üst kurula sunularak, en üst düzeye kadar ulaşması ile sağlanabilmektedir. Türkiye’de bu ilişkinin de kurulmamış olduğu görülmektedir. Yukarıdaki madde de belirtilen ilişki aynı zamanda koordinasyon ve eşgüdümü sağlamaktadır. Bu ilişki kurulmadığında, koordinasyon ve eşgüdüm hiçbir zaman kurulamamaktadır.

Afet ve Risk Yönetim Sisteminde Her düzeyde katılımın sağlanması. Đncelenen ülke örneklerinde, afet etkilerinden can ve malın korunmasının devletin, yerel yönetimlerin ve kamu kuruluşlarının sorumluluğunda olduğu görülmüştür. Bu ülkelerde, afet etkilerinin azaltılması konusunda kurumlar arası işbirliğine dayanan sistemler oluşturulmuş, özel sektör, gönüllü kuruluşlar ve bireylerin bu sisteme katılımı sağlanmıştır. Kamu, özel kurum, kuruluş, gönüllüler arasında koordinasyonun kurulması, çalışma alanlarının tanımlanması ve geliştirilmesi sağlanmıştır.

Türkiye’de, afetler konusundaki sorumluluk tamamen devlete yüklenerek, yerel yönetim, halk, gönüllüler, özel kuruluşlar afetten etkilenebilecek herkes sistemin dışında tutulmuştur. 1999 afetinden sonra, bunları sisteme entegre etmek üzere yeni yasal düzenlemeler oluşturulmuştur. Ancak, bütünde işleyen bir sistem oluşturulmadığı için bunların düzenlenmesi, organizasyonu ve koordinasyonunda halen yeterli bir gelişme sağlanamamıştır.

BÖLÜM BEŞ

TÜRKĐYE’DEKĐ AFET RĐSKLERĐNE YÖNELĐK ZARAR AZALTMA ÇALIŞMALARININ DÜNYADA GELĐŞEN RĐSK YÖNETĐMĐ

ANLAYIŞINA GÖRE DEĞERLENDĐRĐLMESĐ

Bu bölümde, afet zararlarının azaltılmasına yönelik olarak çalışmalarda izlenecek yöntemleri belirlemek ve atılacak adımlar hakkında bilgi sahibi olabilmek için uluslar arası düzlemde bilimsel çevrelerce geliştirilen afet zararlarını azaltma ve önlem almaya yönelik gelişmelerin Türkiye’deki yansımalarını ve uygulamaya aktarılması konusunda örnek çalışmalar incelenmiştir.