• Sonuç bulunamadı

2.11 Risk Yönetimi

2.11.6 Riskin Finansmanı

Dünya genelinde doğal afetlerin sayı ve ölçeğinde meydana gelen artış doğal afetlerin ekonomik etkilerini de gözle görülür oranda arttırmıştır. Doğal afetlerin sebep olduğu ekonomik kayıpların önemli bir bölümünü karşılamak için sigortacılık sektörü devreye girmiştir. Doğal afetlerin sigortalanabilmesi için bazı koşulların yerine getirilebiliyor olması gerekmektedir (Anonim, 2005a). Bunlar;

1. Risklerin ölçülebilir olması: Doğal afetlerin meydana gelme sıklığı, diğer standart sigorta risklerine (yangın ve motorlu taşıt sigortası gibi) göre daha düşük olduğundan sigortacılar risk ölçümlerinin yapılması ve sigorta fiyatlarının belirlenmesi için genellikle geçmişe dönük olarak coğrafi bilgilendirme sistemleri, risk haritaları ve olay senaryoları gibi farklı teknikleri kullanmaya başlamışlardır.

Etkin risk değerlendirmeleri ve ölçümleri yalnızca sigorta sektörü için değil toplumun geneli ve politika belirleyiciler için de son derece önemlidir. Gelecekte ortaya çıkabilecek doğal olayların sayısal olarak prim hesaplamalarına yansıtılmasıyla, sigorta ücretleri doğal riskler hakkında daha net işaretler verir hale gelmiştir. Bu sayısal yaklaşımlar, politika belirleyicilerin arazi kullanım planları hakkında karar verirken söz konusu bölgenin doğal afet senaryolarının sosyal, ekonomik ve finansal sonuçlarını da göz önünde bulundurmalarını zorunlu kılmaktadır.

2. Azami hasarın karşılanabilecek ölçüde olması: Doğal afet sigortaları, afetin büyüklüğüne ve dolayısıyla ekonomik ve sigortalanmış hasara göre tanımlanmaktadır. Bu nedenle büyük ölçekli afetlerin, ortalama hasarlar ile sigorta poliçesinin fiyatı ve karşılanabilirliği üzerinde büyük etkisi vardır. Tek bir doğal afetin, bir sigortacının finansal istikrarını sarsacak kayıplar meydana getirmesi ihtimali söz konusuysa bu durumda ya sigorta kullanılamayacak ya da müşteri için sigorta işlemi karşılanamayacak kadar ağır bir yük oluşturacaktır. Azami hasarın karşılanabilmesi için risk transferi büyük önem taşımaktadır. Bu sayede sigortacının azami hasarlar karşısında bile ayakta kalabilmesi mümkün olmaktadır.

3. Sigortacı aleyhine seçim ve moral tehlike: Sigortacı aleyhine seçim, daha büyük hasar kaybı ihtimali olan müşterilerin diğerlerinden daha çok sigorta ürünü satın alma eğilimidir. Primlerin daha düşük düzeyde olması bu problemi azaltmaktadır. Moral tehlike ise sigorta yaptırmış kişilerin yaptırmamış olanlardan daha riskli şekilde davranmaları anlamına gelmektedir; çünkü sigortalı kişiler sigorta teminatı altında olduklarından davranışlarının sonuçlarından tam olarak etkilenmemektedir.

4. Yaygın ve büyük havuzlar: Yaygın ve büyük havuzlar oluşturulması sigortanın etkin biçimde işleyebilmesi için büyük önem taşımaktadır. Ne kadar fazla poliçe sahibi olursa büyük sayılar kanunu da o kadar iyi işleyecektir. Bu nedenle sigortacıların sigortalılardan oluşan büyük havuzlarının olması gerekmektedir. Yeterli havuzların oluşturulamadığı durumlarda zorunlu sigorta uygulamaları da çözüm olarak kullanılmaktadır.

Doğal afetler sonucunda sigorta teminatı kapsamındaki kayıpların artması kaçınılmazdır. Bu nedenle, sabit bir sigorta teminatı, sigorta şirketlerini azami kayıp yükü ve artan ortalamalarla karşı karşıya getirecek; beklenen kayıplarla doğal afetlerin getireceği büyük kayıplar arasındaki açığı kapatmak için belli bir sermaye gerekecektir. Bazı piyasalarda, piyasanın finansal kapasitesini arttırabilme amacıyla yeni risk transfer yöntemleri geliştirilmiştir. Riskin reasüröre veya kamuya devrine getirilen alternatif, catbondlar (catastrophe bonds) olmuştur. Catbondlar, “sigorta ve/veya reasürans şirketlerinin doğal afet sigortası riskini kurumsal yatırımcılara bono olarak transfer ettikleri menkul kıymetler” olarak tanımlanmaktadır. Böylelikle sigortacı ve/veya reasürörün çok büyük doğal afet risklerini sermaye piyasasına transfer etmesi mümkün hale gelmektedir (Anonim, 2005a).

Doğal afet hasarlarının tazmininde Avrupa Birliği’nin finansal araçları ve politik çözüm önerileri de kullanılmaktadır. Büyük doğal afetlere hızlı, etkin ve esnek finansal yardım sağlanabilmesi amacıyla 2002 yılında Orta Avrupa’da yaşanan sel felaketlerinin ardından Avrupa Birliği Dayanışma Fonu (European Union Solidarity Fund) kurulmuştur. Fon, doğal afetle ilişkili tüm zararları karşılamamakta, söz gelimi

önleyici tedbirleri ve özel kayıpları finanse etmemektedir. Bu fonun yeniden yapılandırılması halen Avrupa Birliği gündeminde yer almaktadır. Ayrıca Avrupa sigorta sektörü, özellikle risk değerlendirmeleri, risk transferi, fonlama, gerekli uyumlaştırma, hafifletme ve önleme tedbirlerinin alınması gibi konularda özel sektör- kamu işbirliğini desteklemektedir. Bu konuda öncelikli alanlar şunlardır: (Anonim, 2005a).

Risk bilincinin arttırılması: Risk bilincinin arttırılması, risk azaltıcı davranış biçimlerini teşvik ederken sigorta yaptırma talebini de arttırmaktadır. Sigortacılar ve kamu yetkilileri doğal afet riskleri konusunda bilgi toplama, bu bilgiyi toplumla paylaşma ve kazanılan bilinci gerçek hayatta uygulamaya geçirebilme konularında işbirliği olanaklarını genişletmelidir.

Mekan ve arazi kullanım planlamaları, risklerin haritalandırılması ve bölgelendirilmesi ve risklerin fiyatlandırılması: Hükümetlerin arazi kullanımını belli bir plan çerçevesinde gerçekleştirmeleri toplumun doğal afet riskine daha az maruz kalmasını sağlayacaktır. Hastane, okul, kilit ulaşım yolları gibi kritik altyapı projelerinin yüksek risk bölgelerinde gerçekleştirilmemesi gerekmektedir.

Afet riskini hafifletici tedbirler: Đnşaatlar ve teknik standartlar: Pek çok AB üyesi ülkede riskli bölgelerde inşaat standartları oluşturulması amacıyla zorunlu düzenlemelere gidilmiştir. Bu düzenlemeler kişilere ve mallara gelebilecek hasarı azaltmaya yönelik olup Avrupa sigorta sektörü de görüş ve önerileriyle sürece katkıda bulunmuştur.

Etkin risk önlemleri, kayıp azaltıcı önlemler ve kamu desteği: Avrupa sigorta sektörü, haritalandırma/bölgelendirme, araştırmaların fonlanması, kolektif veri paylaşımı, etkin risk önlemleriyle afetlerin olumsuz etkilerini hafifletmeye yönelik girişimlerde bulunmaktadır. Kamu kurumlarının da bu sürece destek vermesi, özel sektör girişimleri için uygun yasal, mali ve düzenleyici çerçeveyi oluşturması ve doğal afetlerde sigortanın önemi konusunda bilgilendirici faaliyetlerde bulunması önem taşımaktadır.

Finansal yükün kamu-özel sektör işbirliğiyle paylaşılması: Sigorta koşullarının tam anlamıyla oluşturulamaması, riskin beklenenden büyük gerçekleşmesi ve poliçe sahipleri havuzunun yeterince büyük olmaması, doğal afetlerde sigorta teminatının uygun fiyatlarda sağlanmasının önünde engel teşkil etmektedir. Bu tip durumlarda reasüröre veya sermaye piyasasına risk transferi mümkün olmamışsa, doğal afet teminatı içeren sigorta poliçelerinin kesilebilmesi için sigortacıların risklerinin bir bölümünü devlete transfer etmeleri gerekecektir. En son çare olarak düşünülecek bu tip durumlarda devlet desteği kuşkusuz büyük önem taşıyacaktır.