• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1 KAVRAMSAL OLARAK NÜFUS

1.4 Nüfusun Yapısal Özellikleri

1.4.1 Nüfusun Gelişimi, Miktarı ve Artış Hızı

1.4.1.1 Türkiye’de Nüfusun Gelişimi ve Artış Hızı

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun akabinde, 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında, güvenilir olmamakla birlikte (yaklaşık 300-400 bin kişinin sayılmadığı tahmin edilmektedir) nüfusun 13.648 bin olduğu belirlenmiştir. Kuruluş sonrasında, savaşın etkilerinin azalmasından dolayı doğurganlıktaki artış oranı yüksektir. Toplam doğurganlık oranı8

1927’de 6,6’dır. Ancak 1950-1955 yılları arasında bu oran 7 olmuş ve ilerleyen yıllarda düşmeye başlamıştır. 1978’de yaklaşık 4, 1988’de toplam doğurganlık hızı 3’e kadar inmiştir. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre (Tablo 1,5) 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı, 2010 yılında 2,08, 2014 yılında ise 2,17 seviyelerindedir.

8 Toplam Doğurganlık Oranı: Doğurgan çağdaki (15-49) bir veya bin kadının ortalama doğuracağı çocuk sayısıdır.

50

Tablo 1.5

Toplam Doğurganlık Hızı, 2001-2014 (Çocuk sayısı)

Yıllar Doğum sayısı

Toplam Doğurganlık Hızı (Çocuk sayısı) 2001 1.323.341 2,38 2002 1.229.555 2,17 2003 1.198.927 2,09 2004 1.222.484 2,11 2005 1.244.041 2,12 2006 1.255.432 2,12 2007 1.289.992 2,16 2008 1.295.511 2,15 2009(1) 1.266.751 2,10 2010(1) 1.259.877 2,08 2011(1) 1.247.081 2,04 2012(1) 1.290.387 2,11 2013(1) 1.291.217 2,10 2014 1.337.504 2,17

(1) Doğum verileri güncel idari kayıtlarla revize edilmiştir.

Kaynak: Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü

Nüfusun artış oranlarına bakacak olursak, (Tablo 1.6’da) 1960 yılı Türkiye’de nüfus artışının ( ‰ 28.5) dorukta olduğu yıllardır. 1970’li yıllarda köyden kente göçlerle birlikte Batı Avrupa’ya işgücü göçü de başlamıştır. Türkiye’deki nüfus artış hızının yükselişinin sebebi doğum oranlarındaki yükseklik ve ölümlere nazaran doğum sayısının fazlalığı ile ilgilidir. Göçler, belli dönemler haricinde nüfus artış hızının yüksek olmasında pek etkili olmamıştır (HÜNEE, 1975: 4). Nüfus artış hızı 1990’larda ‰20’nin altına düşmüştür. Nüfustaki bu düşüşün başlıca nedenleri arasında eğitim seviyesinin yükselmesi, kadınların işgücüne katılması, kırdan kente göçün doğurduğu zor yaşam koşulları, bunlardan da etkilenerek doğum hızındaki düşme gösterilebilir. 2000 yılında ‰18,3 olan nüfus artış hızı 2010 yılında ‰15,9, 2014 yılında ise ‰10,9 olmuştur. 1927’de yaklaşık 13 milyon olan Türkiye nüfusu 2014 yılında 77.324 bin kişi

51

olmuş, 2023 yılında 84 milyona çıkacağı ve ilerleyen yıllarda aynı seviyede kalacağı tahmin edilmektedir. Bugünkü tahminlere göre Türkiye’nin nüfusunun 100 milyonu aşmayacağı öngörülmektedir (Murat, 2006: 90, TÜİK; 2015).

Tablo 1.6

Yıllık Nüfus Artış Hızı, 2008-2023

Yıllar Nüfus (bin) Nüfus Artış Hızı (binde)

1927 13.648 - 1935 16.158 21,1 1940 17.821 19,6 1945 18.790 10,6 1950 20.947 21,7 1955 24.065 27,8 1960 27.755 28,5 1965 31.391 24,6 1970 35.605 25,2 1975 40.348 25,1 1980 44.737 20,6 1985 50.664 24,9 1990 56.473 27,7 2000 67.804 14,2 2010 73.723 15,2 2014 77.324 11,1 2015 78.152 10,8 2020 82.077 9,4 2023 84.248 8,6

Kaynak: TÜİK ADNKS, 2008-2013; TÜİK ADNKS, 2014-2075

Nüfus ile ilgili yapılan araştırmalara göre ailelerin ortalama çocuk sayıları kentten köye, eğitim düzeyi yüksek olandan az olana, geliri yüksek olandan düşük olana doğru gittikçe artmaktadır. Yine bu araştırmalar neticesinde gelir düzeyi düşük gruplarda doğurganlığın yüksek olduğu görülmektedir (HÜNEE, 1975: 27-56). Türkiye’de nüfusun artış hızındaki değişim, Cumhuriyet döneminde uygulanan politikalardan kaynaklanmamaktadır. 1923-1965 yılları arasında uygulanan nüfus politikası ülke nüfusunun daha hızlı artmasını sağlayamamıştır. 1965 sonrasında uygulanan ikinci nüfus politikasında ise artış hızındaki azalmanın sebebi bu politikalar değildir.

52

Doğurganlık hızlarındaki azalmanın nedeni, sosyal ve ekonomik koşulların aileleri çocuk sayısını azaltmaya itmiş olmasında aramak gerekmektedir (TÜSİAD, 1999: 21). Nüfus konusu bağlamında bazı dönemler ülkeler açısından çok daha önemlidir. Nüfus artışının yavaşladığı dönemlerde, üretken olan nüfusun (15-64 yaş), toplam nüfus içindeki oranının artması “demografik fırsat penceresi” olarak isimlendirilmektedir. Türkiye için bu dönem 2010’da başlamış olup, yapılan hesaplara göre 2040 yılında çalışma çağındaki nüfusun toplam nüfus içindeki payının azalmaya başlamasıyla birlikte kapanacağı tahmin edilmektedir (Başar, 2013: 76).

Konunun başında da değinildiği gibi nüfus artış hızı temelde 3 faktörün etkisi altındadır. Bunlar doğum, ölüm ve göçlerdir. Kısaca bu faktörlerin nüfus artış hızına olan etkilerine değinmek gerekmektedir.

1.4.1.2 Doğum Oranları

Doğurganlık ile ilgili ilk söylenmesi gereken, karı ve kocanın karar verdiği bir tercih olması ve bir insan hakkı olduğu gerçeğidir.

Nüfus kitlelerinin en temel değişkenlerinden biri doğum olaylarıdır. Doğurganlık eğilimini göstermek amacıyla kaba doğum hızı, toplam doğurganlık hızı ve yaşa özel doğurganlık hızı9

gibi farklı göstergeler kullanılmaktadır. Bu kavramlar arasında araştırmalarda daha çok toplam doğurganlık oranı kullanılmaktadır. Toplam doğurganlık oranı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan İkinci Dünya Savaşına kadar genel olarak yükselme eğiliminde olmuştur. Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında düzenli bir azalış yaşanmıştır (Yüksel, 2007: 27-28). Doğum oranlarındaki bu düşüşte şehirleşme ve sanayileşmenin etkisi büyüktür. Sanayileşme sürecinde ailelerin yaptığı çocuk sayısı düşmekte ve şehir yaşam şartlarında fazla çocuk sahibi olmak, beraberinde çok büyük yük getirmektedir.

Türkiye’de doğurganlık tercihlerinin son dönemde daha fazla çocuk istemeye yönelik değiştiği ve ideal çocuk sayısının geçmişe göre arttığı 2013 yılında yapılan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA 2013) verilerinde görülmektedir. Ayrıca başka çocuk doğurmayı düşünmeyen kadınların önemli bir oranının düşüncelerini değiştirebilecekleri görülmüştür. TNSA 2013’e göre düşünceleri değiştirecek en önemli

9 Yaşa özel doğurganlık hızı: Belli bir yaş grubunda 1000 kadın başına düşen ortalama canlı doğan çocuk sayısıdır.

53

sebepler arasında, sosyal ve ekonomik düzeyin iyileşmesi, çocuk yardımı, çocuk bakımı için malzeme ve kreş yardımı, ücretli annelik izni, çalışma sürelerinin kısaltılması ve erken emeklilik hakkına ilişkin düzenlemeler görülmektedir (Çağatay vd., 2015: 212). 2012 yılı TÜİK verilerine göre dünya genelinde toplam doğurganlık hızı 2,5’tir. Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu ülke Nijer 6,9 çocuk ile ilk sıradadır. Toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu ülke ise, Bosna-Hersek (1,1 çocuk)’tir.

Nüfus Etütleri Enstitüsünün yaptığı TNSA 2013 sonuçlarına göre Şekil 1.2’de toplam doğurganlık hızının 2,26 olduğu tespit edilmiştir. Türkiye’de toplam doğurganlık oranlarında bölgesel olarak önemli farklılıklar görülmektedir. 2013 TNSA sonuçlarına göre toplam doğurganlık oranı; Batı’da; 1,93, Orta Anadolu’da; 1,89, Kuzey’de; 2,08, Güney’de; 2,48 ve Doğu’da; 3,41 olduğu belirtilmektedir. Görüldüğü üzere Doğudaki toplam doğurganlık oranı ile Batı arasında çok büyük fark vardır. Bu durumun asıl nedenleri olarak, eğitim seviyesi, ekonomik düzey, kentte yaşayanların oranı ve kadınların çalışma oranları sıralanabilir. Kır kent doğurganlık hızlarına bakıldığında ise 2,73 oranla kırdaki doğurganlık hızının kent doğurganlık hızından (2,16) ciddi oranda yüksek olduğu görülmektedir.

Şekil 1.2 Türkiye, Kır-Kent ve Bölgesel Doğurganlık Hızları (2013) Kaynak: TNSA, 2013

54

TÜİK 2014 verilerine göre tablo 1.7’ de 2012 yılından bu yana Kaba Doğum Hızında düzenli bir artış görülmektedir. 2023 yılında Kaba Doğum Hızının 14,01 seviyelerinde olacağı bunun yanında Toplam Doğurganlık Hızının 1,85 seviyelerine düşeceği öngörülmektedir.

Tablo 1.7

Türkiye’de Doğum Oranları, 2000-2023

2000 2005 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2023 Toplam doğurganlık hızı (Kadın başına) 2,53 2,12 2,06 2,02 2,08 1,99 1,97 1,96 1,85 Kaba doğum hızı (‰) 21,62 18,18 17,20 16,80 17,00 16,05 15,82 15,60 14,01 Doğumlar (bin) 1.389 1.244 1.256 1.241 1.280 1.227 1.224 1.219 1.180 Kaynak: TÜİK, 2015

Yaşam süreci içinde doğurganlık kararını, doğurganlığı artıracak veya azaltacak şekilde etkileyen birçok unsur söz konusudur. Başka bir deyişle, doğurganlık tercihlerinde meydana gelen değişimler bireyin yaşam koşullarındaki değişikliklerden etkilenmekte, doğrudan veya dolaylı olarak yaş, eğitim, evlilik durumu ve kişinin sosyo-ekonomik durumu gibi birçok etken ile ilişkilendirilmektedir (Çağatay vd., 2015: 212).