• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1 KAVRAMSAL OLARAK NÜFUS

1.4 Nüfusun Yapısal Özellikleri

1.4.1 Nüfusun Gelişimi, Miktarı ve Artış Hızı

1.4.1.3 Ölüm Oranları

Nüfusun gelişimini etkileyen doğumlar, nüfus artırıcı bir etkiye sahipken ölümler nüfusu azaltıcı bir etkiye sahiptir. Ölüm oranları, bebek ölüm hızı10

ve kaba ölüm hızı11 olmak üzere iki temel gösterge ile incelenmektedir. Ölüm oranları ülkelerin ekonomik seviyesine, yaş ortalamasına, kır-kent oranına, sağlık koşullarına göre değişmektedir. Ölüm oranları içerisinde bebek ölümlerinin yüksek bir orana sahip olması bu durum üzerinde daha fazla durulmasını sağlamaktadır.

Bebek ve çocuk ölüm hızlarına ilişkin bilgiler ülkelerin sosyo-ekonomik durumunu daha iyi anlamaya katkı sağlamakta ve nüfusun yaşam kalitesini göz önüne sermektedir. Bebek ve çocukluk dönemine ilişkin ölümlülük düzeyleri sosyal kalkınmanın genel göstergeleri ve sağlık durumunun özel göstergeleri olarak kullanılmaktadır. Bundan

10 Bebek ölüm hızı: Belli bir yıl içindeki her 1000 canlı doğan bebek için bir yaşını doldurmadan ölen bebek sayısıdır. Bunun yanında bir de Çocuk Ölüm Hızı (Birinci ve beşinci doğum günleri arasında ölme olasılığı) verileri de kullanılmaktadır.

55

dolayı çocukluk dönemine ilişkin ölümlülük analizleri, geleceğe yönelik ümit verici sağlık programlarının belirlenmesi için yararlıdır (Koç vd. 2015: 129).

Son 5 yıl içindeki ölüm rakamlarına bakıldığında, tablo 1.8’de de görüldüğü gibi düzenli bir artış görülmektedir. Ancak bu rakamlardan anlamlı bilgiler elde edilmesi, yıllar içerisindeki nüfus artış hızının incelenmesi ile mümkündür. Anlamlı bulguların elde edilmesi için bunun yanında bu yıllardaki yaşlı nüfus oranın da incelenmesi gerekmektedir. 2013 ölüm oranında 75 yaş ve yukarı yaştakilerin oranı %47,1’dir. Yaş grubuna göre en düşük ölüm oranı %0,5 ile 10-14 yaş grubunda görülmüştür. 75 ve yukarı yaş grubu haricinde diğer yaş gruplarında erkek ölüm sayısı kadın ölüm sayısından daha fazladır (TÜİK, Ölüm İstatistikleri 2013, 2014). Yine Tablo 1.8’de görüldüğü üzere bebek ölüm oranlarında uzun yıllardan bu yana devam eden bir düşüş görülmektedir. Bu durumun temel sebebinin, sağlık koşullarındaki iyileşme olduğu genel kanaat niteliğindedir.

Tablo 1.8 Türkiye’de Ölüm Oranları (200-2023) 2000 2005 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2020 2023 Kaba ölüm hızı (‰) 7,25 5,89 5,38 5,34 5,36 5,40 5,45 5,52 5,86 6,09 Ölümler (bin) 466 403 393 396 403 413 422 432 481 513 Bebek ölüm hızı (‰) 31,6 18,4 12,0 11,7 11,6 11,4 11,3 11,2 10,5 10,1 Kaynak: TÜİK, 2015

2010-2015 dönemi tahminlerine göre dünya geneli kaba ölüm oranı ‰8,2’dir. 2045-2050 dönemi tahminlerine göre ise dünyanın kaba ölüm hızının ‰9,9 olması beklenmektedir. Aynı dönem için Türkiye’nin kaba ölüm hızının ‰9,7 olacağı tahmin edilmektedir (TÜİK, Türkiye’nin demografik yapısı ve geleceği, 2010-2050, 2012). Ölüm risklerini etkileyen sosyo-ekonomik seviye kadar, anne ve çocuğun demografik özellikleri de ölüm risklerini etkilemektedir. Çocuğun cinsiyeti, annenin doğum sırasındaki yaşı, doğum sırası, önceki doğum aralığı ve bebeğin doğumdaki ağırlığı da ölüm risklerine etki eden faktörler arasında sıralanabilir (Koç vd., 2015: 136).

56

Doğum oranlarında olduğu gibi ölüm oranlarında da bölgesel farklılıklar, etkin bir faktör olarak göze çarpmaktadır. Şekil 1.3’dede görüldüğü gibi 2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’na göre bebek ölüm hızları, Orta Anadolu’da ‰15, Batı’da ‰13, Güney’de ‰ 21, Kuzey’de ‰ 13, Doğu’da ise ‰ 24’dir.

Şekil 1.3 Bebek Ölüm Hızları 2015*

(‰)

*10 yıllık ortalama

Kaynak: TNSA, 2014

Kır (‰22) ve Kentteki (‰16) ölüm hızlarındaki farklar ile birlikte, sosyo-ekonomik gelişmişliğin ölüm oranlarındaki etkisinin Türkiye’deki resmi görülmektedir.

Ölüm oranlarındaki artış, doğuşta beklenen yaşam süresini12

(DBYS) de kısaltmaktadır. DBYS 1930’lu yıllarda 35 yıl iken 1940’ta 33 yıla düşmüştür. Tablo 1.9’da görüldüğü üzere, Türkiye’nin 2013-2023 yılları arasındaki DBYS değerlerinde, 2023 yılına kadar düzenli bir artış görülmektedir. Yine tablo 1.9’da görüldüğü üzere erkeklerin beklenen

12 Doğuşta Beklenen Yaşam Süresi: belli bir coğrafyada, belli bir sınıfa, yaş grubuna, cinsiyete dâhil olan ve/ya başka değişkenlere bağlı olarak, bir kişinin, kalan ömrüne ilişkin istatistiki bir göstergedir (Yalçın, 2013:1).

57

yaşam süresi kadınların beklenen yaşam süresinden daha kısadır. 2045-2050 yılları arası tahminlere göre dünyada beklenen yaşam süresi 76 yaş iken Türkiye için bu tahmini değer 78,5’dur. Yapılan tahminlere göre Türkiye’nin DBYS’sinin dünya ortalamasının üzerinde olmaya devam edeceği öngörülmektedir.

Tablo 1.9

Doğuşta Beklenen Yaşam Süresi, 2013-2023

Yıl Toplam Erkek Kadın

2013 76,3 73,7 79,4 2014 77,0 74,8 79,3 2015 77,1 74,9 79,4 2016 77,2 75 79,5 2017 77,3 75,1 79,6 2018 77,4 75,2 79,7 2019 77,5 75,3 79,8 2020 77,6 75,4 79,9 2021 77,7 75,5 80 2022 77,8 75,6 80,1 2023 77,9 75,8 80,2

Kaynak: TÜİK, 2013 Nüfus Projeksiyonları, 2014-2075; Onuncu 5 Yıllık Kalkınma

Planı Tahminleri.

Ölüm oranları ile ilgili detaylı veriler, ülkelerin nüfus yapısı, sağlık ve gelişmişlik seviyesi ile ilgili bilgiler verebilecektir. Başka bir deyişle, ölüm oranlarının yaş gruplarına ve cinsiyete göre analiz edilmesi, söz konusu bölgenin sağlık koşulları, nüfus yapısı ve gelişim seviyesi hakkında yorum yapabilme imkanı sağlayacaktır. Bilindiği üzere, medyan yaşı düşük olan, iktisadi refaha ulaşmış ve sağlık alanındaki personel sayısı, hastane, klinik sayısı ve diğer faktörlerin gelişimi ölümlerin düşük oranda olmasına yarayacaktır.

1.4.1.4 Göçler

Bu çalışmanın demografik bilgi kaynakları ile ilgili kısmında da bahsedildiği üzere göç; bir ülkeden veya bölgeden bir başka ülkeye veya bölgeye toplumsal, ekonomik veya siyasi amaçlar ile hareket edilmesidir. Göçü tanımlama için kullanılan kavramlar; alınan göç, verilen göç, iç göç ve dış göç kavramlarıdır. Alınan göçten verilen göçün çıkarılarak 1000 ile çarpılması göç ile ilgili bir ölçü/değerlendirme birimi olan “net göç hızı”nı bize verir.

58

Maalesef gerek iç göç gerek dış göç ile ilgili veri kaynaklarımız planlama yapabilecek, etkin politika oluşturabilecek ve veriler sayesinde analiz yaparak projeksiyonlar belirleyecek seviyede güvenilir değildir (Onuncu Kalkınma Planı, Göç Raporu, 2014: 1).

Göçler, ülkelerin nüfus gelişimlerinde ve özellikle belli alanlarda yoğunluğun oluşmasında etkili olan faktörlerdir. Sebepleri, oluşum süreçleri ve sonuçları ile göçler, kültürel, ekonomik ve siyasi açıdan bölgesel ve yerel seviyede önemli bir faktördür (Şahin, 2010: 112). İç göç olarak, ülkemizde sürekli göç veren bölgeler Tablo 1.10’da Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz bölgeleridir. Bunun yanında sürekli göç alan bölgeler ise, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleridir. Batı Anadolu, Doğu Marmara, Ege, Batı Marmara ve özellikle İstanbul en çok göç alan yerlerdir. Tablo 1.10’a göre 2013 yılında en çok göç veren ilk 3 bölge sırasıyla Güneydoğu Anadolu, Ortadoğu Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu bölgeleridir.

Tablo 1.10