• Sonuç bulunamadı

Bilindiği gibi insanlık tarihinin büyük bir bölümü kırsal alanlarda geçmiştir. Zamanla büyük kentlerin ortaya çıkması ile kentli nüfus meydana gelmiş ve sayısı hızla artmıştır. Geçen süre içerisinde sanayi devriminin gerçekleştiği dönem en önemli noktadır. Kentlerde sanayileşme ve tarımdaki makineleşme ile nüfusun kentlere doğru akışı hız kazanmıştır. Ekonomik ve sosyal imkanların gelişmişliğinden dolayı kentlerin çekiciliği, kent nüfusunu artırmaya devam ettirmiştir. Kır-kent nüfusu arasındaki oran bir ülkenin sosyal ve ekonomik durumu hakkında önemli bilgiler vermektedir. Gelişmiş ülkelerde sanayileşmeden kaynaklanan sebeplerle kent nüfusu fazladır. Az gelişmiş ülkelerde ise ekonomi genelde tarıma dayanmaktadır. Bu nedenle kırsal kesim nüfusu daha fazladır.

Kentler genel itibari ile; ekonomik ve sosyal yapının teşkilatlanmış olduğu, ihtisaslaşmanın gerçekleştirildiği, eğitim ve kültür hizmetlerinin hızla geliştiği, sanayi ve teknolojinin istihdam imkanlarını arttırdığı cazibe merkezleri durumundadır (Tandoğan, 1998: 122). TÜİK, yaptığı araştırmalarda, nüfusu 20.000’in üzerinde olan yerleşim yerlerini kentsel alanlar olarak kabul etmektedir.

Genellikle kırsal bölge ile köy kavramı birbiri yerine kullanılmakla birlikte, kırsal bölgeler; köyleri de kapsayan mahalle, oba, mezra, yayla gibi yerleri tanımlamaktadır. Kırsal bölgeler; ekonomik bakımdan tarımın ağır bastığı, ihtisaslaşmanın gelişmediği, alt yapı hizmetlerinin zayıf olduğu ve kentlere nazaran nüfusun daha az olduğu yerleşim yerleridir.

Kırsal kesimlerde yaşayan insanların gelenek, örf ve adetlerine daha bağlı olduğu bilinmektedir. Bunları muhafaza etmede katı bir yapı söz konusudur. Şehir halkı geleneksel kültüre ve toplum değerlerine karşı daha az duyarlıdır. Sosyo-kültürel yapıda bir erozyonun söz konusu olduğu söylenebilir.

Kırsal kesimden kentlere doğru sanayileşmeden sonraki yoğun göçler çeşitli sorunlara neden olmaktadır. Öncelikle belirtmeliyiz ki bu göçler, konut, okul, yol, hastane ve altyapı hizmetlerine olan talebi artırmaktadır. Ortaya çıkan sorunlar temel olarak; işsizlik, gecekondulaşma, kirlilik, kültürel uyumsuzluk ve yoğun trafiktir. Bu sorunlar

83

iktisadi kalkınmayı engellerken ve en önemlisi sosyal sorunları tetiklemektedir (Başar, 2013:73).

Köy nüfusu genellikle tarım ve hayvancılık ile meşgul olurken, şehir nüfusu ise sanayi ve hizmet sektörlerinde istihdam edilenlerden oluşmaktadır. Kırsal ve kentsel nüfusun oranı tespit edildiğinde ülke ekonomisinin tarıma mı yoksa sanayi ve hizmet sektörüne mi dayandığı da anlaşılacaktır (Gürtan, 1969: 306). Bunun yanında nüfusun kent ve kır nüfusu olarak incelenmesi yapılacak sosyal ve iktisadi planlamalar için yol gösterici bir nitelik taşımaktadır.

Kırsal kesim ile kent arasında ekonomik, sosyal, kültürel ve demografik birçok farklılık bulunmaktadır. Buna sebep olan birçok faktör vardır. Bu faktörler genel itibari ile kentlerdeki mevcut şartlar ve imkanların kırsal kesimdeki azlığından veya yokluğundan kaynaklanmaktadır.

Kentleşme genel olarak doğurganlığı düşürücü bir etkiye sahiptir. Kırsal alanlara nazaran kentlerde doğurganlık daha düşüktür (Şekil 1.9).

Şekil 1.9 Toplam Doğurganlık Hızı Kaynak: TNSA, 2013

Dünya geneline bakıldığında oransal farklılıklar olmakla birlikte kentsel nüfusun arttığı gözlenmektedir. Bunun temel nedeni doğal hareketler dediğimiz doğum ve ölümlerden

84

ziyade kırsal kesimden kentlere yönelik göçlerden kaynaklanmaktadır. Kentlerdeki nüfus artışını yalnızca kırsal kesimlerden gelen göçlere bağlamak yanlış olacaktır. Göçler kentlerdeki hızlı nüfus artışının en büyük sebebidir. Ancak kent nüfusunun doğal artışı ve kentlerin sayısının artması da kentli nüfusun artmasının diğer sebepleri arasında sıralanabilir.

Yukarıda da belirtildiği üzere kır ve kent nüfus oranları ekonomik ve sosyal durum ile ilgili bilgi vermektedir. Başka bir deyişle kır ve kent nüfus oranlarına göre ülkelerin gelişmişlik seviyesi ile ilgili kanaat geliştirilebilir. UNFPA’nın araştırmalarına göre (2012) Dünya genelinde nüfusun %52,1’i (2010 yılında) kentlerde yaşamaktadır. Aynı yılda bu oran gelişmiş bölgelerde %77,7 iken az gelişmiş bölgelerde ise %46,5’tir. Yine, UNFPA’nın yaptığı tahminlere göre 2025 yılında dünya genelinde kentli nüfus %58’lere yükselecektir. Aynı yılda gelişmiş bölgelerde bu oran % 81olarak tahmin edilirken az gelişmiş bölgelerde %53,5 olarak tahmin edilmektedir. Kentli nüfustaki bu artışın büyük oranda Çin ve Hindistan nüfusundaki kırdan kente doğru gerçekleşecek yoğun göçten kaynaklanacağı düşünülmektedir.

Tablo 1.17’de görüleceği üzere, 1927 yılında Türkiye’de kentlerde yaşayan nüfusun oranı % 24 seviyesindedir. Günümüze dek devam eden süreç içerisinde Türkiye’de kentli topluma doğru hızlı bir eğilim görülmektedir. Türkiye’de özellikle 1950’den sonra kent nüfusunda hızlı bir artış gözlenmektedir.1980’lere kadar kırsal kesimde yaşayanların oranı kentlerde yaşayanlardan daha fazladır. 1980-1985 arasında kentlerde yaşayanlar ile kırsal kesimde yaşayanlar arasındaki nüfus eşitlenmiştir. 1985 ve sonrası verilerde ise kentli nüfusun % 53’lük oranla kırsal alanlardaki nüfustan fazla olduğu görülmektedir. Bu arada belirtmek gerekir ki kent nüfusunun hızla artarak kırsal bölgelerdeki nüfusu geçtiği bu dönem içerisinde kırsal bölgelerinin nüfusunda da artış kaydedilmiştir. Yani Türkiye için hem kent nüfusunda hem de kırsal kesimlerde sürekli bir nüfus artışı mevcuttur. 1927 ile 2009 yılları arasındaki 82 yıllık dönemde kırsal ve kentsel bölgelerdeki nüfus oranları tam tersine dönmüştür. 1927 yılında kentli nüfus %24’lerde iken 2009 yılında kırsal alanlarda yaşayan nüfus oranının bu seviyelerde olduğu gözlenmektedir.

2012’de il ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfusun oranı %77,3’tür. 2013 yılında bu oran %91,3 çıkmıştır. Bir yıl içindeki bu yüksek artışın temel sebebi; 14 ilin büyükşehir

85

olması, büyükşehirlerdeki belde ve köylerin ilçe belediyelerine mahalle olarak dahil olmasıdır. Başka bir deyişle 1927’den bu yana Türkiye’de yalnızca kent nüfusunda artış yaşanmamış aynı zamanda kent sayısında da büyük artış meydana gelmiştir.

Tablo 1.17

Türkiye’de 1927-2013 yılları arası Kır / Kent nüfus oranı (%)

Sayım Yılı

Şehir (il/ilçe merkezleri) nüfus oranı

Kır (Belde/ Köy) nüfus oranı

Toplam Kadın Erkek Toplam Kadın Erkek 1927 24,2 22,5 26,1 75,8 77,5 73,9 1935 23,5 22,3 24,8 76,5 77,7 75,2 1940 24,4 22,6 26,2 75,6 77,4 73,8 1945 24,9 23,4 26,5 75,1 76,6 73,5 1950 25 23,4 26,6 75 76,6 73,4 1955 28,8 26,9 30,6 71,2 73,1 69,4 1960 31,9 30,1 33,7 68,1 69,9 66,3 1965 34,4 32,6 36,2 65,6 67,4 63,8 1970 38,5 36,2 40,6 61,5 63,8 59,4 1975 41,8 40,1 43,4 58,2 59,9 56,6 1980 43,9 42,5 45,3 56,1 57,5 54,7 1985 53 51,4 54,6 47 48,6 45,4 1990 59 57,7 60,3 41 42,3 39,7 2000 64,9 64,5 65,3 35,1 35,5 34,7 2007 70,5 70,5 70,5 29,5 29,5 29,5 2008 74,9 74,9 75,1 25 25,1 24,9 2009 75,5 75,5 75,4 24,5 24,3 24,6 2010 76,3 76,1 76,4 23,7 23,9 23,6 2011 76,8 76,9 76,7 23,2 23,1 23,2 2012 77,3 77,3 77,2 22,7 22,7 22,8 2013 91,3 91,3 91,4 8,7 8,7 8,6 Kaynak: TÜİK, 2013

UNFPA tarafından yapılan tahminlere göre Türkiye’de kentlerde yaşayan nüfus, 2025 yılında %81,2 2050 yılında ise %87,3’e çıkacaktır (UNFPA, 2014). 2012 yılı ADNKS verilerine bakıldığında Türkiye genelinde Kadın (% 49,8) ve Erkek (% 50,2) nüfus arasındaki fark kırsal ve kentsel kesimde de çok değişmemektedir (ADNKS, 2014).

Yukarıda bahsedildiği gibi sanayileşmenin başlaması ile birlikte kentli nüfusun hızlı bir şekilde arttığı görülmüştür. Bu nedenle kentli nüfusun çokluğu ile gelişmişlik ve endüstrileşme arasındaki ilişki yadsınamaz. Ancak Türkiye’deki kentleşmenin

86

gelişmişlik veya endüstrileşmeden kaynaklanmadığını, diğer ülkelerden farklı kendine has bir yapının mevcut olduğunu belirten görüşler de vardır. Başol, Türkiye’deki şehirleşmenin sanayi sonunda sağlanmış olmadığı, hatta şehrin ekonomik ve sosyal kapasitesinden daha fazla bir yığılmanın gerçekleştiğini belirtmektedir. Bu nedenle kentleşmenin kalkınma ve sanayileşme ile özdeş olamayacağını ve kentlerdeki gelir artışının ise sanayileşmeden ziyade hizmet kollarındaki emek yoğunlaşmasından kaynaklandığını ifade etmektedir (Başol, 1995: 106). Tuncer ise, kentlerdeki hızlı nüfus artışının yalnızca sanayinin gelişmesi ile açıklanamayacağını köyden kente hızlı göçün temel nedenlerinden birisinin de hızlı nüfus artışı olduğunu belirtmektedir. Yazara göre, kentlerdeki iş olanakları nedeniyle kentin çekiciliğinin yanında, hızlı nüfus artışı nedeniyle köyün itmesi de önemli bir faktördür (Tuncer, 1976: 70).

87