• Sonuç bulunamadı

2 BÖLÜM . NÜFUS POLİTİKALARI

2.1 Nüfus Politikaları

2.1.1 Nüfus Artış Hızını Hızlandırıcı Politikalar

Özellikle eski çağlarda nüfusun miktarı devletler için birçok açıdan önem arz etmektedir. Bu zamanlardaki topluluklar, devletler, öneminden dolayı nüfusun artırılması için değişik tedbirlere/yöntemlere başvurmuşlardır. Belli bir yaşa gelenlerin evlenme zorunluluğu olması, bu yaşın üstündeki bekârların vergiye tabi tutulması, bazı haklarının kısıtlanması, bekâr olanların bazı görevlere atanmaması, çocuk sayısına göre insanların vergiden muaf tutulması eski zamanların nüfusu artırma yönelik çalışmaları arasında sıralanabilir.

Platon ve Aristo, dengeli ve istikrarlı nüfus ilkesini savunmalarıyla birlikte devletin askeri bakımdan güçlü olabilmesi için nüfus fazlalığının gerekli olduğunu ileri sürmüşlerdir. Eski çağlarda, Roma’da nüfusu artırmak amacıyla; çocukların yetiştirilmesinin bir kamu hizmeti sayılmasının yanında, Sezar ve August tarafından kısırlar ve bekarlar aleyhine kanun çıkarılması ve veraset düzeninin evli olan aile fertlerini koruyacak biçimde oluşturulması gibi yöntemler denenmiştir (Oktay, 2013: 33).

Hem tarım toplumlarında hem de sanayi toplumlarında askeri gücü muhafaza etmek veya artırabilmek, gerekli üretimi gerçekleştirebilmek, ücret düzeylerinin düzenlenebilmesi ve doğal kaynakların kullanılabilmesi gibi sebeplerle nüfustan istifade edilmek istenmiştir. Bunun yanında bazı düşünürlerde fazla ve artan bir nüfusu: Atıl kalan doğal kaynakların kullanılması, girişimcilik ruhunun gelişmesi, daha ileri ve modern tekniklerin uygulanması, iş bölümü ve uzmanlaşmanın gelişmesi gibi nedenlerle savunmuşlardır (Murat, 2006: 41).

Nüfus hızını artırıcı politikaların amacını nüfusu artırmak ve bu sayede devleti nicelik olarak büyütme şeklinde ifade edebiliriz. Bu politikaların uygulanma sebepleri olarak; askeri ve siyasi gücü artırmak, üretimi artırmak, belli bölgelerde siyasi hâkimiyet sağlamak, dini inançlar, toplumsal değerler ve gelenekler sıralanabilir.

94

Nüfus politikalarına farklı zamanlarda, farklı açılardan, farklı yaklaşımlar olmuştur. Ancak hem antinatalist hem de pronatalist politikalarda ekonomik yaklaşımların ağırlığı daha fazladır. Bunun ekonomi ile nüfus arasındaki yoğun etkileşimden kaynaklandığı söylenebilir.

Ekonomik bir yaklaşım ile nüfusu değerlendiren Merkantilistler; fazla nüfusun emek arzında meydana getireceği etkiden dolayı ücretlerin düşeceğini ve gelir seviyesini muhafaza etmek isteyecek işçilerin daha fazla çalışacağından üretimin artacağını düşünerek kalabalık bir nüfusun gerekliliğini savunmuşlardır.

Marx, nüfusun fazla olmasının nedenlerini kapitalist üretim sistemine bağlamaktadır. Doğum oranları ile ücret seviyesinin ters orantılı olduğunu bu nedenle işçinin hak ettiğinden daha az bir ücretle çalışmasının nüfus fazlalığının nedeni olduğunu savunmaktadır. Marksist düşünürler; Lenin ve Stalin’de pronatalist politika taraftarıdırlar. Lenin, Pronatalist politikaları savunan Malthus ve Yeni Maltusçu düşünürleri, işçileri istismara karşı sınıf mücadelesinden alıkoymak ve proletaryayı şartlarını geliştirmek için sınıf mücadelesini terk ederek çözüm tarzı bulmaya yöneltme gayreti içinde olmakla itham etmektedir (Zaim, 1973: 26).

Nüfusu ekonomik açıdan değerlendiren bazı yazarlara göre; hızlı nüfus artışıyla ekonomik büyüme gerçekleşmektedir. Bu görüşe göre, hızlı nüfus artışı ihtiyaçları artıracak ve doğal olarak tüketim artacaktır. Artan tüketim sayesinde yatırımın karlılığı artacak ve buna bağlı olarak üretim ve istihdamda artış görülecektir.

Nüfus artışına sosyal açıdan ele alacak olursak; Nüfus artışının yavaşlaması nüfusun yaşlanmasına neden olacaktır. Nüfusun yaşlanması üretimin azalmasına, bağımlılık oranının artmasına ve sosyal güvenlik harcamalarının artmasına, işgücü oranının azalmasına ve son olarak nüfusun dinamik özelliğini kaybetmesine neden olacaktır. Ayrıca bu harcamalar genç nüfusa yönelik harcamaların kısılmasına neden olacaktır. Zaim’e göre konuyu fert ve gruplar açısından değil makro açıdan millet seviyesinde düşünmek gerekir. Yazara göre konu bir zaman tercihi meselesidir. Nüfusu hızla artan genç nüfusunun fazla olduğu ülkelerdeki fazla tüketiciler (genç nüfus) yarının üreticileridir. Bugünkü üreticilerin fedakarlığı olmadan kalkınmayı hızlandıracak yarının üreticilerinin artması mümkün değildir (Zaim, 1973: 47).

95

Pronatalist nüfus politikaları konusuna çocuklar açısından yaklaşacak olursak. Murat, çok çocuklu ailelerde, çocukların varlığının aile içindeki ebeveynlerin çalışma azmini ve üretim gücünü artırdığını belirtmektedir. Başka bir deyişle, çocukların varlığı, anne ve babayı çalışmaya motive eder. Aynı zamanda çocuk, tasarruf eğiliminin artmasını sağlar (Murat, 2006: 42-43).

Nüfus politikaları konusuna dinlerin yaklaşımı genellikle pronatalist politikaların lehine olmuştur. İslam, Hristiyan ve Musevi dinlerinin kutsal metinlerinde nüfusu artırmaya yönelik teşvik edici metinler bulunmaktadır. İncil’deki, “velud (doğurgan, çok doğuran) ol, çoğal, arzı doldur” cümlesi Hristiyanlığın, nüfusun çokluğunu teşvik eden bir din olduğunu göstermektedir. Katolik mezhebinin de kürtaja ve gebeliğin önlenmesine karşı olduğu bilinmektedir. Aynı şekilde Musevilerde de kısırlık için, “talihin kadınlara musallat edebileceği bir zillet” olarak tanımlanması Musevilerin bu yöndeki inanışlarının bir göstergesidir. İslam dininde ise; hem Kuran-ı Kerim’de hem de Hz. Muhammed’in hadislerinde nüfusun artırılmasına yönelik teşvik edici metinler vardır. Nüfusu artırmanın 3 temel yolu vardır. Bu yollar; ölümlerin azaltılması, doğumların artırılması ve göç artışını sağlamaktır. Ölüm oranlarının azaltılması, sağlık alanındaki gelişmişlik ve yaşam standardı ile ilgilidir. Şunu da belirtmek gerekir ki; yalnızca nüfusu artırıcı bir politika olarak ölüm oranlarını azaltmayı hedeflemek insani açıdan doğru kabul edilemez. Gerekli sağlık ve gıda ihtiyaçlarının karşılanarak ölüm oranlarının en aza indirilmesi temel insani hedefler arasındadır. Türkiye’de nüfusu artırıcı politikaların izlendiği dönem içerisinde ölüm oranlarının azaldığı görülmektedir. Bu durum politikaların etkilerinden ziyade bu yıllara denk gelen savaşların bitmesi ve sağlık alanındaki gelişmeler ile ilgilidir.

Ölüm oranlarının azaltılmasının insani bir hedef olduğunu göz önünde tuttuğumuzda nüfus artırıcı politikalarda üzerine eğilmesi gereken 2 temel husus geriye kalmaktadır. Yukarıda da bahsedildiği üzere bunlardan ilki; doğum hızını artırmak, ikincisi ise; ülkeye göç çekebilmektir.

Devletin doğurganlığı artırıcı/özendirici argümanları kullandığı, geçmiş yıllarda birçok ülkede görülmüştür. Bunların en başında vergi muafiyeti ve çocuk yardımları gelmektedir. Özellikle kadının daha çok çocuk doğurmasını sağlayacak yöntemler üzerinde çalışılmaktadır. Bunun yanında kariyer kesilmesi, doğum izinleri, bakıcı

96

ücretleri ve ücret kesintisi gibi problemlere de çözüm bulunması gerekmektedir. Bu sayılanlar ile ilgili olarak Türkiye dâhil birçok ülke yasal ve uygulamaya yönelik çalışmalar yapmaktadırlar. Ancak gelinen sosyal ve ekonomik gelişim seviyesi ile ilgili olarak bu çalışmalardan beklenen sonuçların alınmadığı da ortadadır.

Nüfusun artırılması ile ilgili olarak uygulanan bir diğer faktör ise göçlerdir. Göç çekme konusuna her ülke veya her vatandaş çok sıcak bakmamaktadır. Bazı çekincelerin olduğu görülmektedir. Toplumsal düzenin bozulacağı, kargaşa çıkacağı veya ileride kendileri için özel haklar talep edecekleri kaygısı bu çekincelere neden olmaktadır. Ancak Almanya ve Fransa ve ABD gibi ülkelerin bu yöntemi yıllardır uyguladığı bilinmektedir.

Pronatalist politika uygulayan çoğu Avrupa ülkesindeki duruma göz atacak olursak; XVI. ve XVII. yüzyıllarda Avrupa’ya hakim olan Merkantilizm, nüfus artışını gerekliliğini savunmuştur. XIX. yüzyıl ve XX. yüzyılın ilk yarısında gelişmiş Batı ülkelerinde hızlı bir nüfus artışı yaşanmıştır. Ancak II. Dünya Savaşı sonrası sağlanan iktisadi ve teknolojik gelişmeler ile refah düzeyinin artması sonucunda nüfus artış hızı azalmış ve bundan dolayı Avrupa ülkeleri nüfus artışını amaçlayan politikaları hayata geçirmeye başlamışlardır. XX. yüzyılda, özellikle Almanya, İtalya ve Japonya’da nüfus artışına yönelik politikalar hayata geçmiştir (Tandoğan, 1998: 28). Daha sonraları ise Fransa, ABD ve Rusya’nın da bu anlamda belirgin girişimlerde bulunulduğu görülmüştür.

AB ülkelerinde uygulanmakta olan pronatalist politika sebeplerini veriler ışığında inceleyecek olursak; tablo 2.1‘de ve şekil 2.1’ de AB ülkelerindeki yıllar içerisinde meydana gelen 0-14 yaş arasındaki nüfusun azalışı ile 15-64 yaş arasındaki nüfusun azalışını göstermekle birlikte hızla artan yaşlı nüfusu da göstermektedir. Bu durum AB ülkelerini, doğum yanlısı teşvik programları uygulayan pronatalist politikaları hayata geçirmeyi zorunlu hale getirmektedir.

97

Tablo 2.1

2004 ve 2014 yıllarında Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

0-14 yaş aralığı 15-64 yaş aralığı 65 yaş ve üstü 2004 2014 2004 2014 2004 2014 EU-28 16,4 15,6 67,2 65,8 16,4 18,5 Belçika 17,3 17 65,6 65,2 17,1 17,8 Bulgaristan 14,1 13,7 68,6 66,7 17,3 19,6 Çek Cumh. 15,2 15 70,9 67,6 14 17,4 Danimarka 18,9 17,2 66,2 64,5 14,9 18,2 Almanya 14,7 13,1 67,3 66,1 18 20,8 Estonya 15,8 15,8 67,9 65,8 15,2 18,4 İrlanda 20,9 22 68 65,4 11,1 12,6 Yunanistan 14,9 14,7 67,1 64,9 18 20,5 İspanya 14,5 15,2 68,6 66,6 16,8 18,1 Fransa 18,8 16,6 65 63,5 16,2 18 Hırvatistan 16,1 14,8 66,7 66,8 17,1 18,4 İtalya 14,2 13,9 66,6 64,7 19,2 21,4 Letonya 17,6 14,5 67 67 15,4 18,4 Lüksemburg 18,7 16,8 67,3 69,1 14 14,1 Macaristan 15,9 14,4 68,6 68 15,5 17,5 Malta 18,2 14,4 68,6 67,7 13 17,9 Hollanda 18,5 16,9 67,6 65,7 13,8 17,3 Avusturya 16,3 14,3 68,1 67,4 15,5 18,3 Polonya 17,2 15 69,8 70,1 13 14,9 Portekiz 16 15,6 67,1 65,6 16,9 19,9 Romanya 17,5 15,5 68,3 67,9 14,1 16,5 Slovenya 14,6 14,6 70,4 67,4 11,6 13,5 Slovakya 17,6 15,3 70,8 71,2 11,6 13,5 Finlandiya 17,6 16,4 66,8 64,2 15,6 19,4 İsviçre 17,8 17,1 65 63,5 17,2 19,4 İngiltere 18,3 17,6 65,8 64,8 15,9 17,5 İzlanda 22,6 20,5 65,6 66,3 11,8 13,2 Lihtenştayn 18 15,2 71,3 69,3 10,8 15,5 Norveç 19,9 18,2 65,4 65,9 14,7 15,9 İsveç 16,5 14,9 67,7 67,6 15,7 17,6 Montenegro 21 18,6 66,7 68,1 12,2 13,3 Makedonya 20,5 16,9 68,8 70,7 10,7 12,4 Arnavutluk 27,3 19,2 64,5 68,8 8,1 12 Sırbistan 15,9 14,3 67,1 67,7 17 18 Türkiye 29 24,6 65,3 67,8 5,7 7,7 Kaynak: www.ec.europa.eu, 2015.

98

Şekil 2.1, AB ülkelerinde nüfusun giderek yaşlanacağını ve 0-14 yaş grubundaki nüfusta ise azalışın devam edeceğini göstermektedir. Özellikle 80 üzeri yaş grubundakilerin nüfus genelindeki oranının artma ihtimali bağımlı nüfustaki büyük artış potansiyelini gözler önüne sermektedir. Yapılan nüfus projeksiyonlarına göre bu durumun artarak devam edeceği görülmektedir. AB ülkelerinin bu durum karşısında nüfusun artışını sağlayacak politikalar oluşturma çabaları görülmektedir.

Şekil 2.1 AB Ülkelerinin Yaş Gruplarına Yönelik Nüfus Projeksiyonları Kaynak: www.ec.europa.eu, 05.05.2015.

Avrupa ülkelerinin, nüfusu artırmak ya da başka bir deyişle; sosyal ve ekonomik gelişimin bir sonucu olarak doğum oranındaki azalmanın ve buna bağlı olarak nüfusun yaşlanmasına karşı mücadele etmek üzere alınan önlemleri 3 temel başlık altında toplayabiliriz.

1. Çocukların doğum, sağlık ve eğitim ile ilgili yüklerinin karşılanması.

2. Özellikle anne başta olmak üzere ebeveynlerin çalışma şartları/olanakları ile çocukların bakım ve eğitim zamanlarındaki uyumun sağlanabilmesi.

3. Halkın, nüfusun önemi konusunda bilinçlendirilmesi, başka bir ifade ile halkın millete karşı sorumlulukların hatırlatılması.