• Sonuç bulunamadı

11.Hafta e-Ders Kitap Bölümü

A) TÜRK TARİHİNİN KAYNAKLARINDAN ARKEOLOJİK BULUNTULAR

1- Altın Elbiseli Adam

1969 yılında, Kazakistan’da Alma-Ata’nın 50 km. kuzeyinde bulunan Esik kasabasında, garaj yapmak ve yol açmak için kazılar yapılır. Bu esnada kepçe büyük bir kayaya çarpar, işçiler üzerini örten toprakları temizledikten sonra işlenmiş bir kaya ile karşılaşırlar. Durum, resmî makamlara iletilince derhal bir ekip oluşturulur. Bu komisyon bu tepenin bir höyük olduğunu bildirerek çalışmalara başlar. Höyüğün açılması ile muhteşem bir mezar ortaya çıkmıştır. Kapalı olan ve süslü kayalarla yapılmış olan bu odanın açılması ile içinin altınlarla dolu olduğu görülür.

Bu eşyalar arasında en dikkat çeken Altından yapılmış elbise olmuştur. Çizmesinden başlığına, keme-rinden kılıçlarına kadar her şey saf altından yapılmıştır.

Altın elbisenin başlığı ok ve tuğlarla süslüdür. Alın hizasında koç, geyik ve at kabartmaları var. Be-lindeki kemerin solunda bir kılıç, sağında ise bir kama asılıdır. Ceketin altındaki düz pantolonun paçaları çizmenin içine girmiş vaziyettedir. Ceket, yüzlerce üçgen altının birleştirilmesinden meydana gelmiştir. Bu elbisenin bir Tigin’e (prens) ait olduğu fakat bu şahsın kimliğinin henüz bilinemediği ifade edilmektedir. Bun-dan dolayı bütün metinlerde “Altın Elbiseli Adam” olarak adlandırılmıştır.

Mezarda, 4.800 parça altından başka, tabakları, vazoları, kepçeleri, ayna ve tarak kılıflarını, gümüş kaşık-ları inceleyen tarihçiler ve arkeologlar, bunkaşık-ların, M.Ö. V. yüzyıla ait yüksek bir medeniyetin ürünleri veya bel-geleri olduğunu düşünmektedirler. Yine araştırmacıların kanaatlerine göre, bu yüksek medeniyetin kurucuları, Çin baskısı ile Altaylardan kalkıp bugünkü Kazakistan bölgesine gelerek yerleşen ve ‘Sakalar’ olarak anılan bir Türk kavmi olmalıdır. Sakalar, M.Ö. VIII. ve IV. yüzyıllar arasında, önce Tiyanşan’da, sonra da güneybatı Asya’da yaşayan Turanî kavimler topluluğuna verilen bir addır. Daha sonra bunlara İran kökenli Soğdlar da karışmıştır.

Bir yandan İranlıların, öte yandan Çinlilerin sürekli baskılarına uğrayan Sakalar, M.Ö. IV. yüzyılda devlet olarak ortadan kaldırıldılar. Bugün Yakut Türkleri kendilerine ‘Saka’ demektedirler.

Bize göre Altın Elbiseli Adam’ın mezarında bulunan en değerli malzeme ne bu altınlar, ne de diğer buluntulardır. Türk tarih ve medeniyeti açısından en değerli tarihi belge, yarısı kırılmış bir kabın üzerindeki 26 harflik iki satır yazıdır. Bu yazı, tarih ilmîne, diline, kültürüne ışık tutan, yön veren ve mazimizin yazılı tarihini 25 asır öncesine taşıyan bir hazine hükmündedir. Bugüne kadar bilinen en eski Türk yazısı, Yenisey ve Orhun anıtlarındaki yazılardı ve bunlar zamanımızdan ancak on dört asır geriye uzanıyordu.

Türkler’den Irım Kenenbayoğlu’nun bir gazetede “25 Gasır Burin Cazılgan Hat” (=25 Asır Önce Yazıl-mış Mektup) başlıklı bir makalesi yayınlanYazıl-mıştır. Makalede “Altın Elbiseli Adam” hakkında bilgi vermekte, 400’den fazla altın eşya bulunduğu anlatılmakta, bunun nerede ve ne zaman bulunduğu hakkında bilgiler sunulmaktadır.

Kazak İlim Akademisinden Prof. Gayneddin Alioğlu Musabay bu konu ile ilgilenmiştir. Musabay yalnız Kazakistan çapında değil, bütün Sovyetler Birliği çapında eski Türk yazıtları bilgini olarak bu yazıyı okumayı başarmış. Musabay, Yenisey-Orkun Yazıtları ile Esik yazıtı arasında 1.000 yıldan fazla zaman farkı olduğunu bildirmiştir.

2- Sekel Türk Eserleri

Osmanlı döneminde Erdel adı ile anılan günümüzde Transilvanya olarak bilinen bölgede Sekel adın-da bir kavmin yaşadığı bilinmektedir. XIII. yüzyıladın-dan itibaren Macar tarihlerinde anılmaya başlanmışlardır.

Macarlara bağlı bir kavim olarak olarak yaşayan Sekellerin Attila Hunlarının ve Avarların bakiyesi olarak gösterilmektedirler. Sekel kelimesinin Çağatayca Sigil kelimesinden geldiği ve necip, soyu pak olan manasına geldiği bilinmektedir. Sekellerin kendilerine has yazılarının olduğu tespit edilmiştir. Fakat Macaristan’da ya-şamalarından dolayı alfabesi Macar alfabesidir. Bıraktıkları başlıca eserler şunlardır:

a- Szekelyderzs yazıtı: Bir tuğla üzerindeki yazılardan oluşmaktadır. XV. yüzyıla ait olduğu düşünül-mektedir.

b- Marsigli’nin kaydı: Aslen İtalyan bir kont olan Marsigli, hatıratında “Eskiden Sekel ülkesinde otu-ran İskitler tarafından kullanılan dil numunesini tahtaya çentmişlerdir ki bayramların takvimi olup bunları Katolik dinine girdikleri vakit kullanmışlardır ve ben Erdel vadisinde dolaştığım vakit bu tahtadan kendim kaydederek İtalya’daki koleksiyonuma gönderdim” şeklinde geçen ifadesinden sonra yazıtı eserinde vermiştir. Bu takvim XV. yüzyılın ikinci yarısına aittir.

c- Csikszent-Mihaly yazıtı: XVI yüzyılın ilk senelerine aittir.

d- İstanbul yazıtı: Bu yazıtın kopyası 1553-55’de İstanbul seyahat eden Dernschwam’ın eserinde bu-lunmuştur.

e- Bögöz yazıtı

f- Enlaka yazıtı

3- Eski Türk Sikkeleri

XX. yüzüyılın ikinci yarısından itibaren yapılan araştırmalarda Türkler’e ait sikkeler bulunmuştur. İlk bulunan sikkeler Türgeşler’e aittir. VIII. yüzyılın ilk yarısında darp olunan sikkelerin üzerinde “İlahi Türgeş Kağanı sikkesi” ibaresi dikkat çekmektedir.

Fakat O. İ. Smirnova yaptığı araştırmalar neticesinde en eski Türk paralarının daha erken dönemlere ait olduğunu vurgulayan çalışmalar ortaya koymuştur. Smirnova, arkeolojik kazılarda elde edilen VI-VIII.

yüzyıllara ait Orta Asya sikkelerinin büyük bir kısmını Eski Türk sikkelerinin teşkil ettiğini ve üzerlerinde

“Kağan, Hatun, Tudun, Tutuk” gibi Türkçe unvanlar yer aldığını tespit etmiştir.

Bir diğer çalışma ise Özbek tarihçi E.V. Rtveladze tarafından yapılmıştır. Rtveladze Çaç (Taşkent) böl-gesi sikkelerinin çoğunun Türk asıllı sülalelere ait olduğun belirterek, paraların VII. yüzyılın başlarında darp olunmaya başladığını belirtmektedir.

Yine Özbekistanlı bir başka tarihçi olan L. Baratova, ilk Türk sikkelerinin VI. ve VII. yüzyıllarda darp olunduğunu ifade etmektedir.

Eski Türk sikkeleri uzmanlarından Fransız F. Thierry daha çok Türgiş ve Uygur kağanlıkları sikkeleri-ni inceleyerek, Gök-Türkler döneminde küçük devletciklerin dahi para bastırdığını ortaya koymuştur.

Türk sikkeleri üzerine yapılan son çalışma G.Babaya’a aittir. Yayımladığı “Köktürk Kağanlığı Sikkeleri Kataloğu” adlı eserinde Gök-Türk dönemi sikkelerini inceleyerek aydınlığa kavuşturmuştur.

Şimdiye kadar bulunan Eski Türk sikkelerini inceleyerek Batı Gök-Türk Kağanlığına ait ilk sikkenin kağanlığın kurucusu Tardu Kağan’a (576-603) ait olduğu belirtilmektedir.

Tardu Kağan Sikkeleri (576-603): Ön yüzünde ortada çapa şeklinde damga ve onun üzerinde Sogd yazısıyla “Tardu” kelimesi bulunmaktadır. Arka yüzünün orta kısmında ise yine Sogd yazısıyla “Qaghan”

kelimesi yer almaktadır.

Tun Yabgu Kağan Sikkeleri: Ön yüzünün sol tarafında uzun saçlı, açık alınlı, geniş yuvarlak yüzlü erkek (kağan), sağ tarafta üçgen şeklinde şapka taşıyan kadın tasvirleri görülmektedir. Arka yüzünde orta kı-sımda farklı bir damga ve onun etrafında Sogdça şu yazı yer almaktadır: “Tun Yabgu Kağan Parası” Sikkenin ön yüzünde atlı binici tasviri görülmektedir. At oldukça uzun boylu tasvir edilmiştir. Bu sikkenin üzerinde karşıya bakan, geniş, yuvarlak yüzlü, uzun saçları omuzlarına kadar dökülen erkek (Kağan) ve yanında yüzü biraz küçük kadın (Hatun) tasviri görülmektedir. Burada erkeğin başı üzerindeki hilal ve yıldız tasviri dikkat çekmektedir. Ön yüzünde, sağ taraf yönelen iki hörgüçlü deve tasviri vardır. Arka yüzünün orta kısmında damga ve etrafında Soğdça “İlahi Kut (sahibi) Kağan” cümleleri yer almaktadır.

Sikkenin ön yüzünde prens başı tasviri vardır. Arka yüzünde damga ve etrafında Soğdça “Çaç hükümdarı t/ynka? İlteberin parası” cümlesi yer almaktadır. Bu sikkenin ön yüzünde sağ tarafa bakan prens tasviri görül-mektedir. Baş kısmın çevresinde ise Baktri yazısında “Büyük Hükümdar Tegin” ibareleri yer almaktadır.

Arka kısmında ise; ortada ateş mihrabı ve onun sağ ve sol taraflarında kâhinler yer almaktadır.

SONUÇ

Bu hafta Türk tarihinin kaynaklarından arkeolojik buluntular ile ilgili bilgiler verilmiştir. Türk tarihi için son derece önemli olan sikkelerden bahsedilmiştir.

KONUYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ

1) Altın Elbiseli Adam mezarında bulunan yazı Türklerin yazılı tarihini kaç asır geriye götürmüştür?

a- 24

b- 12

c- 14

d- 16

e- 25

2) Hangisi Türk sikkelerinin üzerinde bulunan unvanlardan biri değildir?

a- Kagan

b- Hatun

c- Tudun

d- Tutuk

e- İmparator

YANITLAR: 1-e, 2-e

BİBLİYOGRAFYA

Baykara, Tuncer, Türk Kültür Tarihine Bakışlar, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, An-kara 2001.

Koca, Salim, Türk Kültürünün Temelleri- 1, Damla Neşriyat, İstanbul 1990.

Togan, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, Enderun Kitabevi, İstanbul 1981.

Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milli Kültürü, Ötüken, İstanbul 2007.

Çandarlıoğlu, Gülçin, İslam Öncesi Türk Tarihi ve Kültürü, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul

2003.

Kafesoğlu, İbrahim, “Tarihte Türk Adı”, Türkler Ansiklopedisi, s. 308-315.

Kafesoğlu, İbrahim, Eski Türk Dini, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1980.

Tanyu, Hikmet, İslamlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı İnancı, A.Ü.İ.F. yayınları, Ankara 1980.

M. Emin Yolalıcı, Türk Tarihinin Kaynakları, Samsun 2006.

Varis Çakan, Orta Asya Türk Tarihinin Kaynakları, Binyıl Yayınevi, Ankara 2009.

Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2008.

Mualla Uydu Yücel, İlk Rus Yıllıklarına Göre Türkler, TTK, Ankara 2007.

Abdulkadir İnan, Makaleler ve İncelemeler I-II, TTK, Ankara 1998.

Mualla Uydu Yücel, “ Kuman- Kıpçaklar’ın Tarihinde İgor Destanı’nın Yeri ve Önemi”, Belleten, LXX, 258, Ağustos 2006.

Saadettin Gömeç, “ İslam Öncesi Türk Tarihinin Kaynakları Üzerine”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 20/31, 1999-2000, Ankara 2000.

İsmail Mangaltepe, Bizans Kaynaklarında Türkler, Doğu Kütüphanesi Yayınları, İstanbul 2009.

Saim Sakaoğlu- Ali Duymaz, İslamiyet Öncesi Türk Destanları, Ötüken, İstanbul 2003.

Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, çev. Reşit Rahmeti Arat, TTK, Ankara 2003.

Kaşgarlı Mahmud, “Divan-ı Lügat-it Türk Tercümesi”, çev. Besim Atalay, TDK, 1986.

Abdülkadir Donuk, Eski Türklerde Askerî İdarî Unvan ve Terimler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1989.

12. Hafta e-Ders Kitap Bölümü

ÖZET

On ikinci haftada Türk tarihinin en büyük eserleri olan Orhun Kitabeleri hakkında bilgiler verilecektir.

A) ORHUN KİTABELERİ, YENİSEY YAZITLARI VE DİĞER YAZITLAR