• Sonuç bulunamadı

İslamiyet öncesi dönemin çalışma süreleri hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, göçebe ve tarım toplumu yapısının bulunduğu bu dönemde çalışma sürelerinin gün süresi ile sınırlı olabileceği ifade edilmektedir. Tanzimat’a kadarki dönemde İş Hukukunda ve dolayısıyla çalışma sürelerinin belirlenmesinde loncaların, İslam dini ve kültürünün ve sanayi öncesi toplumunun etkileri görülür. Bağımlı çalışanların korunmasında İslam dininin getirdiği kişilerin haklarına saygılı olma ilkesi bulunur.

Tanzimata kadar geçen dönemde çalışma süreleri hakkında açık bir düzenleme yapılmamıştır, çalışma süreleri akdi ilişki çerçevesinde taraflarca düzenlenmektedir.

bununla birlikte çalışma sürelerinin geleneksel sürelere bağlı olduğu, genel olarak gün süresinin esas alındığı, ayrıca kişinin gücüne, fizyolojik ve sağlık durumuna, hava ve tabiat şartlarının da çalışma süresinin belirlenmesinde etkili olduğu söylenebilir. Bu dönemde loncaların da getirdiği ortak hükümler ve ustaların işveren sıfatıyla işin düzenlenmesinde yetkileri bulunmaktadır74.

2.Tanzimattan Cumhuriyetin İlanına Kadar

Avrupa sanayinin rekabetine dayanamayarak milli sanayinin çöktüğü bu dönemde, loncaların da çözülmesiyle öteden beri uygulanan işçi- işveren teşkilatlanmasında boşluk ortaya çıkmıştır. Yine aynı dönemde sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan fabrika tipi üretim ile çalışma hayatında yeni bir dönem başlamış, modern anlamda işçi- işveren ilişkisi doğmuştur. Türk İş Hukuku mevzuatında çalışma süreleri ile ilgili ilk düzenlemelere de bu dönemde rastlanır. 1869 tarihli, Dilaver Paşa Nizamnamesi olarak bilinen “Ereğli Maadin- i Humayun Teamülnamesi” ile sadece maden işkolunda ve sınırlı bir alanda da geçerli olsa çalışma süresi günlük 10 saat ile sınırlandırılmıştır ( m.

29 ). Nizamnamede dinlenme sürelerinin çalışma sürelerinin kapsamı dışında olduğu ve işçinin dinlenme süresinde rahatsız edilmeyeceği öngörülmüştür. Fakat dönemin sanayi

74 Arıcı, s. 24- 26.

yapısında küçük işletmeler ağırlıkta olduğundan, sadece maden işçilerini kapsayan düzenlemenin iş hukuku açısından fazla bir etkiye sahip olmadığı ortadadır75.

Mecelle olarak bilinen “Mecelle-i Ahkam-ı Adliye” kanununda “İcare-i Ademi” adı altında iş hukukuna ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Kanunda günümüzdeki işçi kavramına yakın olan, sadece kendisini kiralayana hizmet görmek için kiralanan kişi

“ecir-i has” olarak nitelendirilmiş ve çalışma süresi kavramı günümüz mevzuatında olduğu gibi, fiili çalışma yanında farazi çalışma sürelerini de kapsar şekilde düzenlenmiştir ( Mecelle m. 425 ) . Çalışma süresinin uzunluğu sanayi öncesi dönemdeki gibi gün süresi ile tespit edilmekte, tespitte bulunulurken mahalli örf de dikkate alınmaktadır ( Mecelle m. 495 ) Görüldüğü gibi bu dönemde ülkenin sanayileşmeden kültürel yönden dahi fazla etkilenmemiştir76.

3.Cumhuriyet Dönemi

23 Nisan 1920 ile başlayan cumhuriyet dönemi çalışma süreleri yönünden belli başlı gelişmelerin ortaya çıktığı dönem olmuştur. Çalışma süreleri ile ilgili dönemin ilk düzenlemesi 151 sayılı ve 23 Eylül 1923 tarihli Ereğli Havza-i Fahmiye Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun’dur. 8. maddesinde çalışma sürelerinin 8 saatle sınırlandırıldığı bu kanun, yalnızca Zonguldak havzasındaki madenlere yönelik de olsa ilk olması bakımından önemlidir. Aynı maddeye göre çalışma saati dışında ancak tarafların istek ve onayıyla yapılabilecek fazla çalışmaların karşılığında iki kat ücret ödenecektir. Kanunda ayrıca fazla çalışmaya işçinin mecbur edilemeyeceği, işçinin onayının alınması gerektiği düzenleyen işçiyi koruyucu hükümlere yer verilmiştir. Yer altına iniş ve çıkışlar da çalışma süresi sayıldığından, bu kanun Cumhuriyet döneminin, farazi çalışma sürelerini de çalışma süresinden kabul eden ilk kanundur77.

Bu dönemin önemli gelişmelerinden biri 1923 yılında İzmir’de düzenlenen Birinci Türkiye İktisat Kongresi’dir. Kongrede işçiler de bir heyet halinde temsil edilen kongrede çalışma sürelerine ilişkin bir takım ana ilkeler tespit edilmiştir. Tarım işçileri dışındaki işçiler için 1 saatlik günlük dinlenme süresi haricinde günlük çalışma süresi 8

75 Arıcı, s. 26- 28.

76 Arıcı s. 27- 28.; Songu, s. 39.

77 Arıcı s. 29.; Songu, s. 41.

saat olacaktır ( Ana ilkeler m.5 ). Günde 8 saat çalışan işçinin gece de çalışması zorunluluğu doğarsa, işçi sadece 4 saat çalıştırılabilecek ve bu süre için tam gündeliğe hak kazanacaktır ( Ana ilkeler m. 6/1 ). Maden ocaklarında ise günlük iş süresi 6 saat olacak ve 18 yaşından küçük çocuklar ve kadınlar ocaklarda çalıştırılamayacaktır78. Bu ilkeler zamanına göre barındırdıkları olumlu ve ilerici nitelikleriyle 3008 sayılı İş Kanunu ve onun öncesince verilen iş kanunu teklifler için temel bir fikir oluşturmuştur79.

Çalışma sürelerini düzenleyen hükümlere İş Kanunu dışında 394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanun80, 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu81 ve 5953 sayılı Basın- İş Kanununda82 da yer verilmiştir. 3008 sayılı İş Kanununun yürürlüğe girmeden önce iş kanununa ve çalışma sürelerine ilişkin çeşitli taslak ve tasarılar hazırlanmıştır. Bunların en önemlileri 1924 tarihli Mesai Kanunu Lahiyası ve 1932 tarihli İş Kanunu Tasarısıdır83.

15.06.1937 tarihinde yürürlüğe giren 3008 sayılı ilk İş Kanunu, aynı zamanda çalışma sürelerinin ilk defa ve kapsamlı şekilde düzenlendiği, günlük ve haftalık çalışma sürelerinin sınırlandırıldığı kanun olma özelliğini taşır. Çalışma sürelerine ilişkin düzenlemeler kanunun ikinci faslında “ işin tanzimi” başlığı altında, 35. madde ve devamında düzenlenmiştir. Kanunun 35/A maddesine göre genel bakımdan haftalık çalışma süresi 48 saattir ve cumartesi günleri saat 13’ten sonra işyerinin kapanıp kapanmamasına göre günlük en çok çalışma süresi 8-9 saat arasında değişir. 37 maddede fazla çalışma düzenlenmiş, fazla çalışma için işçinin rızasının alınması gerektiği, fazla çalışmanın günlük üç saatle ve yıllık 90 işgünü ile sınırlı olduğu öngörülmüştür. Sağlık sebepleri yönünden 8 saatten kısa çalışılması gereken işlerde fazla çalışma yasaklanmış ( m. 37/5 ), kanunda zorunlu ve olağanüstü nedenlerle yapılan fazla çalışmalara, ara dinlenmelerine, gece çalışmalarına, hazırlama, tamamlama

78 Arıcı s. 29.; Songu, s. 42.

79 Arıcı s. 30.

80 R.G. 21.01.1924- 54

81 R.G. 06.05.1930- 1489

82 R.G. 20.06.1952- 8140

83 Üçışık, Fehim; “ İş Kanununun Değiştirilmesi Gereği”, Prof. Dr. Nuri Çelik’e Armağan, C. 2, İstanbul, 2001, ss.1474- 1490., s. 1475.

ve temizleme işlerine çalışılmış gibi dikkate alınması gereken sürelere yönelik düzenlemelere de yer verilmiştir.

931 sayılı İş Kanunu84 çalışma süreleri açısından 3008 sayılı İş Kanunu ile aynı sistematiği takip etmekle birlikte bazı yenilikler de getirmiştir. Örneğin cumartesi gününün bütünüyle tatil olması ve haftalık çalışma süresinin haftanın kalan günlerine eşit olarak bölünmesi imkanı öngörülmüş, bu bağlamda maddeye bir seyyaliyet getirmiştir. Kanunda ayrıca 48 saatin üzerinde normal haftalık çalışma süresine imkan tanınmıştır. 62. maddenin b fıkrası ile de işçilerin işveren tarafından işyerinden başka bir yere çalıştırılmak üzere gönderilmesi halinde yolda geçen süre çalışma sürelerinden sayılmıştır85.

1967 tarihli ve 931 sayılı İş Kanununun şekil yönünden iptal edilmesi86 üzerine 1971 yılında, 931 sayılı kanununun birkaç maddesinin değiştirilmesi yoluyla hazırlanan 1475 sayılı İş Kanunu87 çıkarılmıştır88. Çalışma süreleri 1475 sayılı kanununun 4. bölümünde işin düzenlenmesi başlığı altında, 61. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 61.

maddede 48 saat olarak düzenlenen haftalık azami çalışma süresi, 29 Temmuz 1983 tarihli ve 2869 sayılı kanunla değiştirilmiş ve 45 saate düşürülmüştür.

Türk İş Hukukunda kolektif ve bireysel özerkliğin işçinin korunmasına yetmeyeceği kaygısı ve işçinin korunması ilkesi 3008 sayılı İş Kanunundan itibaren, 1475 sayılı İş Kanununun düzenlenmesinde dahil etkisini göstermiş ve çalışma koşulları geniş ve ayrıntılı biçimde yasal düzenlemelere bağlanmıştır89. Öğretide 1475 sayılı İş Kanunu esnekliğe olanak vermemesi nedeniyle eleştirilmiştir90.