• Sonuç bulunamadı

Swyngedouw ve diğ., 2002; Fainstein, 2008; Andranovi-

Kentsel Alanlarda Sınıfsal Tahliye, Yoksullaşma ve Mülksüzleşme

9 Swyngedouw ve diğ., 2002; Fainstein, 2008; Andranovi-

kentlerin rant potansiyeline sahip parçaları üzerinde yatırımlar yoğunlaşırken, toplumsal refahı ve yaşam kalitesini arttıracak projelere ayrılacak kaynaklar kısa vadede yüksek getiri şansına sahip bu tür yatırımlara yönlendiril- mektedir.

Yeni kentsel politikaların etkisi sadece geliş- miş ülke kentleri ile sınırlı değildir; çok farklı dinamiklere sahip olmalarına rağmen geç sana- yileşmiş/kapitalistleşmiş ülkelerin önemli kent- lerinde de benzer eğilimlerin ortaya çıktığı ifade edilmişti. “Yüzyılın sonu neoliberalizmi”, “bi- rinci” ve “üçüncü” dünyanın büyük kentlerin- deki kentsel deneyimler arasında bir yakınlaş- mayı da beraberinde getirmiştir (Smith, 2002). Öte yandan geç sanayileşmiş ülke kentlerinde iki önemli sürecin paralel bir biçimde geliştiğini gözlemlemek mümkündür; bir yandan küresel üretimin odakları haline gelen bu kentler, diğer yandan da nitelikli hizmet sektörlerinin geliştiği ve küresel gayrimenkul piyasasında yer alan ak- törlerin yüksek rantlar elde ederek yatırım yap- tığı alanlara dönüşmektedir. 1970’ler sonrasın- da bu ülkelerin çoğunda dışa açık büyüme ve ihracata yönelik sanayileşme politikaları be- nimsenmiş ve büyük metropollerin çekim alanı olma özellikleri artmıştır. Bu kentler ucuz emek ve düşük üretim maliyetleri nedeniyle küresel ölçekte üretimin fason bağlantılar aracılığı ile yerleştiği alanlar haline gelmekte ve hızlı bir bü- yümeyle karşılaşmaktadırlar. Ulusal veya ulus- lararası üretim ağlarına dahil şirketler, kent içinde giderek çatallanan üretim zincirleri oluş- turmaktadır; kayıtlı/kayıtdışı küçük atölyeler ve ev-eksenli çalışma bu zincirlerin parçası hali- ne gelmektedir. Çalışanların büyük bir bölümü

ch ve diğ., 2001; Loftman ve Nevin, 1995; Öktem, 2005, 2006, 2011; Özdemir, 2003, 2010; ODTÜ, 2005.

ise bu üretim zincirlerine kötü çalışma koşulla- rı, düşük ücretler ve güvencesiz iş ağları ile ek- lemlenmektedirler (Türkün, 2007). Dolayısıyla, bu kentlerin küreselleşmenin yeni ekonomik ilişkilerine eşitsiz olarak katıldığı ve üretimin maliyetini düşürerek küresel aktörlerin güçleri- ni artırmada işlevsel olduğu söylenmelidir (Smith, 2002).

Dünya nüfusunun 2050’de 10 milyara çıka- cağı ve bu nüfus artışının % 95’inin azgelişmiş ülke kentlerinde gerçekleşeceği tahmin edil- mektedir. Bu kentlerde 1980’ler sonrasında or- taya çıkan en önemli gelişmelerden birisi, kent- leşmenin ekonomik büyüme sürecinden ayrıl- maya başlamasıdır; kamu sektörünün küçül- mesi, reel ücretlerdeki düşüş, fiyat artışları ve işsizliğe rağmen hızlı kentleşme süreci devam etmektedir (Davis, 2006). IMF ve Dünya Ban- kası’nın dayattığı tarımda deregülasyon politi- kaları sonucunda hükümetlerin tarımda uygu- lanan destekleri ve sübvansiyonları kaldırması, uluslar arası büyük tarım şirketlerinin bütün dünyada egemen hale gelmesi küçük üreticile- rin yaşam şansını ortadan kaldırmakta ve ta- rım sektöründe küresel çapta bir gerileme ve altüst oluşa neden olmaktadır. Bu politikalar gelişmekte olan ülkelerde özellikle büyük sana- yi kentlerine yönelen göçün yeniden artmasına yol açmıştır. Göçlerle büyüyen bu kentlerde büyük ölçekli sanayinin kentsel bölge içinde desantralize olmaya başladığı ve devasa kent ağları, koridorları yarattığı görülmektedir (Da- vis, 2006). Çalışan kesimlerin bu çalışma alan- ları etrafında barınma imkânları aradığı ve en- formel yerleşmeler yoluyla bu kent koridorları- nın parçası haline geldiği anlaşılmaktadır. Bu kentlerle ilgili bir başka bulgu da enformel yer- leşmelerin büyüme hızının kentleşme hızını aş-

masıdır. Çoğu gecekondu mahallesinin 1960’lardan sonra büyüdüğü görülmektedir; dünyanın en büyük gecekondu mahalleleri olan Iztapalapa’da (México D.F., Meksika) 4 milyon, Libertador’da (Caracas, Venezuela) 2,2 milyon, San Juan de Lurigancho’da (Lima, Peru) 1,5 milyon ve Ajegunle’de (Lagos, Nijer- ya) 1,5 milyon kişi barınmaktadır (UN-HABI- TAT, 2003). Büyüme hızının iki misline varan göç oranlarının görüldüğü bu kentlerde yok- sullaşmanın daha da atması ve mevcut kentsel sorunların derinleşmesi kaçınılmazdır.

Bu kentlerde sanayileşme ve hızlı nüfus ar- tışıyla birlikte ortaya çıkan ikinci eğilim ise da- ha önce de ifade edildiği gibi nitelikli hizmetler, gayrimenkul ve inşaat sektörlerinde yaşanan önemli gelişmelerdir. Merkezî ve yerel yöne- timler ile ulusal ve uluslararası sermaye grupla- rı arasında kurulan ittifaklar aracılığıyla kent- lerin sınırlı kaynakları yeni gelişen hizmet ve turizm sektörlerine uygun ve özellikle üst gelir gruplarını hedefleyen büyük kentsel projelere yönlendirilmektedir. Batı’daki kentsel deneyi- me benzer bir biçimde, kentsel mekânı en önemli birikim aracı olarak gören, sermayeyi kentlere çekerek ekonomik kalkınmayı sağla- mayı ve sosyal problemleri çözmeyi hedefleyen politikalar, emlak eksenli rekreasyon ve turizm yatırımlarının artmasına ve “kentsel dönü- şüm” uygulamalarının yeni kent politikasının en önemli aracı haline gelmesine yol açmakta- dır. Kentlerin merkezleri çoğu zaman alışveriş, ofis ve rezidans komplekslerinden oluşan gök- delenlerin inşa edildiği uluslararası iş merkezle- rine dönüşmekte, kentlerin havaalanları, ileti- şim ve ulaşım sistemleri yenilenmeye çalışıl- maktadır. Kapalı siteler biçiminde gelişen ko- nut alanları yaygınlaşırken bir yandan da ken-

tin tarihi bölgeleri hem konut hem de ticari iş- levleri bakımından bir soylulaşma yaşamakta- dır. Dünya markalarının hızla girdiği alışveriş merkezleri, ofis blokları ve turizm bölgeleri toplumun özellikle üst gelirli kesimlerine hiz- met eden özelleşmiş kamusal alanlara dönüş- mektedir.

Oldukça geniş bir coğrafyada etkili olan bu kentsel politikalar, hem gelişmiş hem de geliş- mekte olan ülkelerde özellikle büyük kentlerin konut stokunun önemli bir bölümünü oluştu- ran dar gelirlilerin konut alanlarını doğrudan etkilemektedir. İzleyen bölümde 1980’lerden itibaren hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde dar gelirli kesimlerin yaşam alanları- na ilişkin politikalar ve uygulamalar ele alına- caktır.

Dar Gelirli Kesimlerin

Yaşam Alanlarında Kentsel Dönüşüm: Politikalar ve Uygulamalar

Son otuz yıldır sadece gelişmiş Batı kentlerinde değil çok daha geniş bir coğrafyada etkili olan kentsel dönüşüm uygulamalarının birtakım or- tak özellikleri olduğu ve daha önceki dönem- lerde gerçekleştirilen müdahalelerden farklılaş- tığını ileri süren oldukça zengin bir literatür mevcuttur. Uygulanan kentsel dönüşüm proje- leri, ülkelerin sosyal devlet politikaları, politik güç dengeleri, aynı zamanda kentlerin sosyal, fiziksel ve ekonomik yapılarındaki farklılıkla- rından dolayı çeşitlilik göstermekle beraber bu uygulamaların büyük bir çoğunluğu dar gelirli kesimin yaşam alanlarını hedeflemektedir.10

1980’lerden itibaren özellikle neoliberal dok- trini hızla benimseyen Batılı ülkelerde büyük

10 Bkz. Smith, 2002; Kleinhans, 2004; Goetz, 2010, Lees, 2008.

ölçüde dar gelirlilerin yaşam alanı olan sosyal konutların satılması ya da özelleştirilmesine gi- dilmiş, yeni inşa edilen sosyal konut sayısı sı- nırlı kalırken ülkelerin sosyal konut rezervle- rinde hızlı bir erime ortaya çıkmıştır.11 Öte

yandan, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın birçok kentinde, özellikle eski sanayi alanları ve liman alanlarında gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projelerinin kentlerin fiziksel ve ekonomik ge- lişmesi için katalizör görevi üstlenmesi ve kent- lerin imajını iyileştirerek bütün toplumsal ke- simlere olumlu katkılar sağlaması beklenmiş- tir; ancak bu beklentinin gerçekleştiği örnek sayısı yok denecek kadar azdır.

1990’lara gelindiğinde emlak eksenli dönü- şüm projelerinin etkilerine yönelik eleştiriler artmaya başlamış, işsizlik, yoksulluk, sosyal dışlanma, suç, sosyo-mekânsal ayrışma ve ar- tan sınıflar arası eşitsizlikler başta İngiltere ve Amerika gibi ülkeler olmak üzere gelişmiş Batı ülkelerinin gündemine yerleşmiştir. Kentlerde- ki eski sanayi, liman ya da depo alanları gibi atıl kalmış bölgelerde (brownfield) uygulanan kentsel dönüşüm projeleri uluslararası sermaye açısından önemini korurken, diğer taraftan da merkezî ve yerel yönetimler kentlerdeki dar ge- lirli kesimlerin yaşam alanlarına ve kentlerde ortaya çıkan sosyal problemlere eğilmeye baş- lamışlardır. Artık konut politikaları sosyal

11 Avrupa’daki sosyal konutlar çeşitlilik göstermektedir. Ko-

Outline

Benzer Belgeler