• Sonuç bulunamadı

Avrupa’daki sosyal konutlar çeşitlilik göstermektedir Ko operatifler, yerel yönetimlerin ürettiği konutlar, hayırsever

Kentsel Alanlarda Sınıfsal Tahliye, Yoksullaşma ve Mülksüzleşme

11 Avrupa’daki sosyal konutlar çeşitlilik göstermektedir Ko operatifler, yerel yönetimlerin ürettiği konutlar, hayırsever

kurumların yaptığı konutlar, zaman sınırı olan destekler, özel yükleniciler, özel sektörde üretilen fakat kira kontrol- lerinin uygulandığı konutlar gibi farklılaşmaları sıralamak mümkündür. Dolayısıyla sosyal konutları, gerek üreten kurumun ve yönetimin yapısı, gerekse “sosyal” niteliğini sağlamak üzere gerçekleştirilen müdahalelerin devlet-piya- sa ikiliğinde oluşan mülkiyet ayrımı üzerinden değerlen- dirmek gerekir. “Mülk sahipliği” ve “kiralık konut” ayrı- mı önemli bir politika tercihi olarak öne çıkmaktadır.

problemlerin çözümü ve kentlerin ekonomik ve sosyal olarak yeniden canlandırılması hedef- leri ile birlikte ele alınır olmuştur.

Gelişmiş ülkelerdeki sosyal konut stoku, ko- nut tipi, konut yaşı gibi veriler ülkelere göre farklılık göstermektedir. Farklı ülkelerde farklı kullanıcı veya müşteriler vardır ve pek çok ülke- de sosyal konutlarda yaşayanların profili za- man içinde değişmiştir. Bazı sosyal konut alan- larında yaşayanlar çok yoksul iken, diğerlerinde düşük ücretle çalışan aileler, hatta orta sınıflar yaşamaktadır; bazı yerlerde etnik azınlıklar ba- zı yerlerde ise ırk temelli ayrım söz konusu ola- bilmektedir. Bu konut alanlarına ilişkin genel kabul çoğu ülkede savaş sonrası yapılan sosyal konut bloklarının önemli sorun alanları haline gelmeleridir. Dar gelirli kesimlerin yaşam alan- larını iyileştirmeye yönelik yeterli yatırım yapıl- maması (disinvestment), özellikle ırk ve etnik temelli ayrımcılık (discrimination), artan yok- sulluk, işsizlik gibi gelişmeler bu alanlarda sos- yal problemlerin artmasına, fiziksel yıpranma- nın hızlanmasına neden olmuştur. Sosyal dış- lanma, ayrışma, yoksulluk, suç gibi kavramlar- la anılmaya başlayan bu alanlara yönelik yafta- layıcı yakıştırmalar hem medyada hem de poli- tik söylemde yaygınlık kazanmıştır (Wassen- berg, 2004). Birçok sosyal konut alanının aslın- da hâlâ iyi durumda olduğu ve yaşayanların memnuniyetlerinin yüksek olduğu çeşitli araş- tırmalar tarafından ortaya konulmakla birlikte, fiziksel yıpranma, kamusal alanlarda bakımsız- lıktan kaynaklanan kirlilik, düşük gelirli ailele- rin yoğunlaşması, işsizlik, vandalizm, alkolizm, gençlerde suça eğilim, yaşayanlar arasında ırk ya da etnik temelli çatışmalar gibi problemlerin birçok sosyal konut alanında arttığı da gözlem- lenmiştir (Van Kepmen ve diğ., 2005).

Bu bağlamda, gelişmiş Batı ülkelerinde dar gelirli kesimlerin yaşam alanlarına ilişkin geliş- tirilen politikalardaki hâkim söylemin kentsel yoksulluğun mekânsal yoğunlaşması ve bu yo- ğunlaşmanın yarattığı olumsuz etkilerin gide- rilmesi gerekliliği üzerine yoğunlaştığı görülür (negative spillover effects). Politik alanda bir mekânsal metafor haline gelen “yoksulluğun yoğunlaşması” tezinin (Crump, 2002) akade- mik olarak kökeni Wilson (1987) ve Jar- gowsky’nin (1996) Amerikan kentlerindeki ça- lışmalarına dayanmaktadır (Lupton ve Fuller, 2009). Bu temel teze göre, sosyal ve ekonomik yoksulluğun ve yoksunluğun yoğunlaştığı bu mahalleler bireysel ve topluluk ölçeğinde prob- lemlere yol açmaktadır. Bu mahalleler ekono- mik ve sosyal fırsatlardan mahrumdur ve mar- jinalleşmiş nüfus açısından sıkışıp kaldıkları bir kapandır. İşsizlerin mekânsal olarak yo- ğunlaşmasının gençler üzerinde negatif rol mo- del oluşturabileceği, onların becerilerini iyileş- tirmeye yönelik çabalarını azaltabileceği, dola- yısıyla iş bulma şanslarını azaltabileceği ileri sürülmektedir. Bu mahalleler ayrıca yerel yö- netimler için sorun alanlarıdır ve hizmet talep- leri gün geçtikçe artmaktadır (Goetz ve Chap- pel, 2010).

Bu sorunun çözümüne ilişkin geliştirilen politikalar ise, bu mahallelerin iyileştirilmesine değil, genellikle fiziksel yeniden yapılanma ve mahallelerin kent içindeki konumunu değişti- rerek piyasanın fonksiyonelliğinin iyileştirilme- sine yönelmektedir (Goetz, 2010). Dolayısıyla gelişmiş Batı ülkelerinin birçoğunda yoksullu- ğun yoğunlaştığı sosyal konut alanlarına mü- dahale ederek yoksullukla mücadele etmek ve ekonomik kaynak yaratmak bu alanlara yöne- lik kentsel dönüşüm politikalarında hâkim

söylem haline gelmiştir. Girişimci bir yerel ya da merkezî yönetimin öncülüğünde özel sektö- rün katılımını sağlayarak dar gelirli kesimlerin yaşam alanlarını yeniden yapılaşmaya açmak, yapılaşma sonrasında farklı sınıfları ve farklı tipte konutları bir araya getirerek orta sınıfları kent merkezine yeniden çekmek, böylece de kentleri canlandırmak bu politikanın en önem- li hedeflerini oluşturmaktadır. Yükselen emlak değerlerinin fiziksel yapı stokunun kalitesini arttıracağı, farklı sınıfları bir araya getirerek yoksulluğu desantralize etmenin hem sosyal hem de ekonomik problemleri çözeceği beklen- mektedir.12 Dar gelirli kesimin konut alanla-

rında kentsel dönüşüm projeleri ile yürürlüğe konulan bu yeni konut politikalarının neolibe- ral politika rejiminin bir parçası olduğu işaret edilmektedir (Newman ve Ashton, 2004; Lup- ton ve Fuller, 2009).

Başta ABD olmak üzere İngiltere, Hollan- da, Almanya, İsveç, Avustralya ve Belçika gibi birçok ülkede, dar gelirli kesimlerin yaşam alanlarında gerçekleştirilen kentsel dönüşüm uygulamalarında sosyal konutları ya da mahal- leleri bütünüyle yıkarak hem fiziksel hem de sı- nıfsal çeşitliliği içeren yeni mahalleler yaratma politikası, “sosyal karma politikası” (social

mix policy) olarak literatürde yer almaktadır.

Bu politikaya ilişkin literatürün büyük bir bö- lümü ABD, İngiltere ve Hollanda deneyimi üzerinedir; bu üç ülkenin “Kentsel Rönesans” ajandalarının bir parçası olarak “sosyal kar- ma” politikalarında benzer davrandıkları fakat farklı yollar izledikleri ileri sürülmektedir (Le- es, 2008). ABD’de bu politika yoksulluğu

12 Bkz. Kleinhans, 2004; Van Gent, 2010; Goetz, 2010; Newman, 2004; Buron, Popkin, Levy, Haris ve Khaddu- ri, 2002; Clampet-Lundquist, 2004.

mekânsal olarak dağıtmayı öngören bir yakla- şımla uygulamaya konmuştur. Bu bağlamda Amerika Birleşik Devletleri’nde son otuz yıldır hem merkezî yönetim hem de yerel yönetimler ülkenin sosyal konut rezervine yönelik yıkma, yeniden geliştirme ve sosyal konutların satıl- ması stratejilerini geliştirmiştir.13 Amerika’nın

bu alandaki temel programı, “Herkes İçin Her Yerde Konut Fırsatı” (Housing Opportunities

for People Everywhere [HOPE VI]), sosyal ko-

nut projelerinin büyük ölçekli yıkımını, daha küçük ölçekte yeni yapılaşma ve farklı gelir grubundan insanların bir arada yaşamasını ön- görmektedir (Goetz, 2010). Bu program ile en düşük gelir grubuna ait ailelerin mekândaki yoğunlaşmasının azaltılacağı, farklı gelir grup- larını içeren yeni mahallelerin oluşturulacağı, kötü durumdaki sosyal konutların yenilenece- ği, bunun sonucunda çevresindeki mahalleler- de iyileşmeler olacağı, yaşayanların yaşam ka- litelerinin artırılacağı ve sosyal ayrışmanın ön- leneceği ileri sürülmüştür (Marquish ve Ghosh, 2008).

İngiltere’de İşçi Partisi 1997’de göreve gel- diğinde sosyal içerme, mahalle yenileme ve topluluk katılımı ile İngiltere kentlerini yenile- me kararı almıştır.14 Lord Richard Rogers ta-

13 Yoksulluğun mekânsal olarak dağıtılması ABD’de üç bü-

Outline

Benzer Belgeler