• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.1. Dezavantajlılık Kavramı

2.1.2. Sosyal Dışlanma Türleri

Sosyal dışlanmanın, yoksulluk hallerini de içeren ama onun tek boyutluluğunu ve anlık niteliğini aşan bir kavram olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu noktadan sosyal dışlanmanın ekonomik, mekânsal, kültürel, politik ve diğer dışlanma olmak üzere çeşitli türleri bulunmaktadır.

Ekonomik Dışlanma: Emek piyasasının dışına düşmekten ötürü kısa ya da uzun

dönemli işsizliklerin yaşanması ve/veya kredi olanaklarına ulaşamama durumudur. Sosyal politikanın iyi işlediği ortamlarda emek gelirinden yoksun kalma karşısında emeklilik, işsizlik sigortası veya sosyal yardım mekanizmalarının devreye girmesi ile ekonomik dışlanmanın önlenmesi mümkün olabilir. Ekonomik dışlanmanın uç noktasında kişisel gelirler ve devlet transferleri en temel ihtiyaçlara dahi cevap verecek düzeye erişemeyebilir. Ayrıca, toplumsal ve ailevi mekanizmalar vasıtasıyla yapılan yardım ve aktarımlar hem süreklilik kazanmayacak hem de miktar olarak yeterli olmayacaksa, dışlanma akut bir düzeyde yaşanacaktır. Bu da, beraberinde iyi

beslenememe, kötü sağlık koşulları, kötü yaşam koşulları (uç durum evsizlik), eğitim olanaklarına ulaşmada yaşanan zorluklar, ileri yaşta bakımsız ve ilgisiz kalınması gibi durumları getirecektir. Ekonomik dışlanmanın belki de en uç noktası hayattan dışlanmadır; zira inilebilecek son nokta açlıktır ve belirtmeye gerek yok ki açlık en hafif haliyle kişilerin bedensel ve zihinsel kapasitelerine zarar vererek yoksulluğun kalıcılaşmasına yol açmaktadır (Dufy, 1995).

Mekânsal Dışlanma: Bir dizi nedenden dolayı belli mekânlara ulaşmada ve

mekânlardan yararlanmada sorunların bulunması, engellerle karşılaşılması durumudur. Mekânsal dışlanmanın büyük ölçüde iç-içe geçmiş iki bileşkesi vardır. İlki toplum genelinin kişiyi yaşadığı mekânı/coğrafyası nedeniyle dışlaması, hakir görmesi, ayrımcılığa tabi tutmasıdır. Bu perspektif, belli mekânlarda yaşayan insanların tamamen "unutulması" olgusunu yaratabilir. İkincisi kişinin, bireysel/hanesel maddi kaynaklara ulaşım imkânlarından bağımsız olarak, yaşadığı coğrafyadaki kamusal hizmetlerin nitelik ve niceliksel seviyeleri nedeniyle toplumsal hayatın içine tam anlamıyla, layıkıyla girememesi halidir (SEU, 1997).

Kültürel Dışlanma: Ekonomik nedenlerden bağımsız olarak, toplumsal ve

kültürel hayata dilediğince katılamama durumudur. Örneğin, bulunulan coğrafyadaki çoğunluk referans alındığında, farklı bir etnik kökenden/ırktan gelmek ya da farklı bir din/mezhep üyesi olmak, çoğunluk dilini rahat konuşamamak ya da aksanlı konuşmak, farklı giyim kuşam ya da cinsel tercihler gibi nedenlerden ötürü toplumsal yaşamın genelinde süregitmekte olan etkinliklere alınmama, soğuk davranılma, engellerin çıkartılması şeklinde tezahür etmektedir. Bu boyutun izdüşümleri toplumsal statü ve kimlik farklarının ne denli dışlamalar getirmekte olduğunda cisimleşir. Ayrıca kadın olmanın bir ayrımcılığa maruz kalma anlamına gelmesi de bu bapta incelenmesi gereken bir husustur (Sapancalı, 2003).

Politik Dışlanma: Çeşitli nedenlerden dolayı vatandaşlık haklarını, özellikle de

hukuki ve siyasi hakları tam olarak kullanamama ve/veya siyasal yaşama katılmanın doğrudan ya da dolaylı olarak engellenmesi durumudur. Bu durum belli kesimlerin kamusal anlamda güvencelerini kaybetmesi, politikadan uzaklaşması hatta uç noktalarda politika dışına düşmeleri anlamına gelebilir (Walker ve Walker, 1997). Bu da doğal olarak vatandaşın tartışmalara ve kararlara katılımının mevcudiyetinin sorgulanması demek olacaktır.

Dışlanma türleri çoğu zaman iç-içe geçer ve birbirinin etkisini artırır. Politik dışlanmanın, seçme ve seçilme boyutuyla siyasi kararların dışına düşmeyi beraberinde getirmesinden dolayı, ekonomik dışlanmayla sonuçlanacağı öngörülebilir. Diğer taraftan, ekonomik dışlanma, toplum hayatına ekonomik imkânsızlıklardan dolayı dâhil olmakta engeller oluşturacağından, kültürel ve politik dışlanmaya sebep olabilir. Dolayısıyla, farklı dışlanma türlerinin karşılıklı etkileşimi nedeniyle, dışlanma süreçlerinde kendi kendini besleyen bir döngüden bahsetmek de mümkündür. Bu durumun başka bir sonucu da sosyal dışlanmanın kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Dışlanmış bir ailenin çocuklarının dışlanma sebeplerinden sıyrılma olasılığı düşük olduğundan bu bağlamda kuşaklar arası süre gelen bu kısır döngüden yani dışlanmışlıktan kurtulmak oldukça güçtür.

Diğer Dışlanma Türleri: Dışlanma yoksulluk gibi bazen de ayrımcılık ya da

ötekileştirme süreçlerinin (ırkçılık vb) etkisi ile oluşmaktadır. Bu boyutu ise gelirden daha çok sosyal ilişkilerin dışlanmayı ürettiğine işaret etmektedir ki, bu durum etnik ayrımcılığa kapı aralamaktadır. Esasen etnik ayrımcılık için iki genel tanım yapılabilmektedir. Birincisi, egemen grup ve azınlık grubu arasındaki asimetrik ilişkiye dikkat çekmekte ve etnik ayrımcılığa egemen grubun azınlık grubuna zarar verici eylemleri olarak yaklaşmaktadır. Diğeri ise daha geniş olup, grup mensubiyetleri dolayısıyla bireylerin farklı ve adil olmayan muameleye tabi tutulması olarak tanımlanmaktadır. Bu geniş tanım çoğunluk grubun azınlık, azınlık grubun çoğunluk ve azınlık grubun başka azınlık grup üzerinde ayrımcı eylem ve davranışlarını da kapsadığından daha işlevsel bulunmaktadır (Alacahan ve Duman, 2011).

Dışlanma kavramının karmaşık doğasını yansıtan bir diğer husus, dışlanmışlığın tek parça, katışıksız bir toplumsal katman yaratmadığı hususudur. Bireyler çok faklı nedenlerle dışlanmalar yaşanmakta olduğu için, kendileri dışlananların kendi dışlanmalarından farklı nedenlerle başkalarının dışlanmasına iştirak etme ihtimali bulunmaktadır. Örneğin bir özelliğinden (etnik köken) dolayı çoğunluk tarafından dışlanan birinin başka bir boyutta (cinsel tercih) toplum tarafından dışlanan birine yönelik pozisyonu önceden bilinememektedir, zira bu durumdakilerin bazıları (başka bir dizi neden ve süreçten dolayı) "dışlanmışlık dayanışması" gösterirken kimileri ise bu kişilere karşı dışlayıcı bir tavır alabilmektedir. Dolayısıyla, bireylerin birden fazla toplumsal kimlik taşıdığı gerçeği ve bu kimlikler arasındaki ilişkilerin dışlanmanın açıklanmasında önemli bir nokta olduğu dikkate alınmalıdır (Bryne, 1999).

Sosyal dışlanmanın tespiti yapılırken dışlanmanın bireysel mi yoksa grupsal mı olduğudur. Tespitin doğru yapılması devletin uygulayacağı politikaları, harcayacağı kaynağı doğru kullanmasını sağlar. Bir bölgedeki dışlanma, sadece yoksulluğa dayanıyorsa çözüm bu noktada değerlendirilmelidir. Dışlanmayı önlemek adına uydurma dini bilgilerle çocuğunu okula göndermeyen bir aile için çözüm elbette farklı geliştirilmelidir. Sosyal dışlanma hususunda en çok dikkat edilmesi gereken husus şudur ki, dışlanma önlenemezse bireyin dışlanmışlığı bir sonraki kuşağa artarak devam eder. Toplumda huzur, refah, güven ortamı oluşması, toplumsal değerlere ve bağlara inanç ancak eğitimle mümkündür.