• Sonuç bulunamadı

ÇOCUK DEMEK, YARIN DEMEK

Cumhuriyet ilan edilmiş; yenilikler, inkılaplar yapılmıştır. Tüm ülkede medeniyet yolunda ilerlemeler, değişimler görülmektedir. Dur durak bilmeden çalışmalarını sürdüren Atatürk, bir az olsun dinlenmek amacıyla kasım ayının sonlarında Atatürk Orman Çiftçiliğine gitmek için yola çıkar. Atatürk'ün içinde bulunduğu araba tozlu topraklı yollarda ilerlerken bir dönemeçte aniden durur. Küçük bir çocuk yol ortasına oturmuş, oyun oynamaktadır.

Şoför, çocuğu uyarmak amacıyla korna çalar fakat çocuk hiç aldırış etmez. Bu sefer yoldan çekilmesi için çocuğa seslenir. Çocuk yine de yoldan ayrılmaz. Sonunda şoför dayanamaz ve arabadan inerek çocuğa doğru yürür. Çocuğun kolunu öfkeyle tutup onu yolun kenarına çekmeye çalışır. Bir yandan da çocuğu azarlar. Bunu gören Atatürk araçtan iner ve şoföre şöyle der:

- Ne yapıyorsun? Çocuğa hiç böyle davranılır mı? - Aman efendim.

- Bunun efendimi var mı? Bir çocuğa ancak ve yalnız sevgiyle yaklaşılır.

- Özür dilerim efendim. Ben bu çocuğun sizi bekletmesine sinirlendim. Bu sebeple onu yoldan kaldırmaya çalıştım.

- Sebep her ne olursa olsun bir çocuğa ancak sevgiyle yaklaşılır. Çünkü çocuk demek, yarın demektir. Biz ancak bugün için bir şeyler yapabiliriz. Yaptıklarımızın devamlı olmasını istiyorsak çocuklarımıza sahip çıkmalıyız. Onları çok iyi bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Çünkü yarınına sahip çıkmayan bugününü de koruyamaz. Unutma ki Türk Cumhuriyetini yaşatacak olan bugünün çocuğu yarının büyükleridir.

“Atatürk'ten Hatıralar” adlı kitaptan uyarlanmıştır.

METİN ALT SORULARI

1. Atatürk nereye gitmektedir?

2. Cumhuriyet ilan edildikten sonra ülkede ne gibi değişimler olmuştur? 3. Şoför çocuğa niçin sinirlenmiştir?

4. Atatürk, şoföre niçin kızmıştır?

DOSTLUK

Dostluk, insanların insanlara sevgi ve bağlılık duyguları ile bağlanmasından başka bir şey değildir.

Karşısında kendinle konuşuyormuş gibi her şeyi söylemeye cesaret edebileceğin birini bulmaktan daha tatlı ne var? İyi günlerinde seninle aynı derecede sevinecek biri olmasaydı, mutluluğun ne faydası olurdu? Kara günlerinde senden daha çok üzülen bir dostun olmasaydı, acılara katlanmak ne güç olurdu? Nihayet peşinde koştuğun başka menfaatler, genellikle bir tek işe yarar. Zenginlik, nüfuz, itibar, mevki, övülme, zevkler sadece neşe getirir. Sağlık, acıdan kurtarır ve organlarını istediğin gibi kullanmana yardım eder.

Dostlukta birçok nimet bir aradadır, gözlerini nereye çevirirsen, onu orada hazır bulursun, hiçbir zaman yersiz ve can sıkıcı değildir. Bunun için derler ki, “Birçok yerde sudan fazla dosta muhtacız”. Ama burada halk arasındaki üstünkörü dostluktan değil pek az kişi arasındaki o gerçek ve mükemmel dostluktan bahsediyorum. Dostluk iyi günleri daha çok aydınlatır, felaketleri paylaşarak dağıtır ve hafifletir.

Tabiattan sevgi bağları kaldırılırsa hiçbir ev hiçbir şehir ayakta duramaz. Hangi kuvvetli aile, hangi sağlam devlet vardır ki kin ve kötülükle sarsılmasın. Bundan dostluğun ne büyük nimet olduğunu anlayabilirsin.

ÇİÇERO

METİN ALT SORULARI

1. Dostluk nedir?

2. Okuduğunuz metne göre neler insana neşe verir? 3. Tabiattan sevgi kaldırılırsa tabiatta neler olur? 4. Gerçek ve mükemmel dostluk nasıl olmalıdır?

NASRETTİN HOCA

Türk halk mizahının en büyük ustası sayılan Nasrettin Hoca, Sivrihisar’ın Hortu Köyünde doğdu. Babası köyün imamı Abdullah'tır. İlköğrenimini köyünde yapan, Arapçayı, din bilgilerini önce babasından öğrenen Nasrettin, o dolaylarda ün kazanan Seyit Hacı İbrahim'le, Seyit Mehmet Hayranı Hocalardan ders aldı. Öğrenimini Konya Medresesinde tamamladı. Sivrihisar'la Akşehir'de imamlık, müderrislik yaptı.

Akşehir’i çok seven Hoca, burada evlendi, burada öldü. Meşhur kilitli duvarsız türbesi buradadır. “Mezarımı ziyaret edenler, bizi gönüllerinden geçirip gülsünler. Şu yalancı dünyada somurtanlara acırım.” diyen Nasrettin Hoca, fıkralarından birisinde şu vasiyette bulunur:

- Çocuklar... Söz ölüm getirmez. Fakat insan hali bu şayet bir emr-i Hak vaki olursa, beni baş aşağı gömünüz!...

- Aman hocam, o nasıl iş?

- Siz dediğimi yapın, nenize gerek. . . Dünya alt üst olunca dosdoğru kalkarım!.. . Nasrettin Hoca, yüzyıllar boyunca, Türk halkının zenginleştirdiği fıkraları ile ulusal Türk zekâsının, Türk esprisinin en kudretli üstadıdır. Şöhreti bütün dünyaya yayılmış, fıkraları bütün dünya dillerine çevrilmiştir. Kuvvetli hayat görüşü, insanlarla olayları yansıtırken güldürdüğü kadar düşündüren fıkraları, her sınıftan halkı etkileyici bir güçtedir. Yüzyıllar boyunca, halkımızın beğendiği her fıkra, her nükte onun gerçek fıkralarına eklenerek, Nasrettin Hoca, Türk halkının ortaklaşa varlığı, yani kendisi olmuştur.

Türk edebiyatının, XIII. yüzyıl Anadolu Türkçesinin oluşumuna en büyük katkıda bulunanlar, Yunus Emre ile Nasrettin Hocadır. O, halk mizahımızın, halkımızın ince mizah dehasının sembolüdür.

Seyit Kemal KARAALİOGLU

METİN ALT SORULARI

1. Nasrettin Hoca nerede doğmuştur? Babası Kimdir? 2. Nasrettin Hoca’nın öğretmenleri kimlerdir?

3. Okuduğunuz metne göre, Nasrettin Hoca’nın fıkralarını başka milletler de bilmekte midir?

4. Nasrettin Hoca cenazesi ile ilgili neyi vasiyet etmiştir? 5. Nasrettin Hoca fıkralarının özellikleri nelerdir?

ÜÇ İLKE TESTİ

Dünyaca ünlü bir filozof, bir gün evine giderken yol da uzun zamandır görmediği bir arkadaşıyla karşılaşır, Arkadaşı, filozofa her ikisinin de eskiden tanıdıkları bir arkadaşları hakkında şöyle söyler:

- Onun hakkında ne duydum, biliyor musun?

- Filozof, daha arkadaşının diğer sözlerini beklemeden,

- Bir dakika bekle. Bana onun hakkında bir şey söylemeden senin bir testten geçmeni istiyorum. Buna “Üç İlke Testi” deniyor. Benimle arkadaşımız hakkında konuşmaya başlamadan önce biraz durup ne söyleyeceğini ölçmek, iyi bir fikir olabilir. Bu sebeple ona “Üç İlke Testi” deniyor, birinci ilke, gerçeklik ilkesidir. Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?

Filozofun bu sorusuna şöyle cevap verir adam: -Hayır, bunu sadece duydum.

-Tamam, öyleyse sen bunun gerçek olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci ilkeyi deneyelim yani iyilik ilkesini. Arkadaşımız hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?

- Hayır, tam tersine... filozofozun sözünü keserek,

- Öyleyse onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğruluğundan emin değilsin, fakat yine de testi geçebilirsin çünkü geriye bir ilke kaldı: Yararlık ilkesi. Bana arkadaşımız hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı? Arkadaşı:

- Hayır, zannetmiyorum, diye cevap verir. Bunun üzerine filozof:

Bana insanlar hakkında birçok şey söyleyebilirsin. Ancak bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar yani faydalı değilse bana niye söyleyesin ki? Dolayısıyla ben de seni niye dinleyeyim ki?

Filozofun bu sözleri karşısında nasıl bir hata yapmak üzere olduğunu fark eden adam duyduğu utancı belli etmemeye çalışarak arkadaşının yanından ayrılır. Ayrılırken hayatı boyunca unutmayacağı bir dersi de yanında götürür.

Felsefe Anekdotları

METİN ALT SORULARI

1. Filozof evine giderken yolda kiminle karşılaşır? 2. Arkadaşı filozofa ne söylemek istemektedir? 3. Filozofun arkadaşından isteği nedir?

4. Filozofun üç filtre testindeki ikinci testi nedir?

VAT AN

Feda olsun sana canım, Uğrunda dökülsün kanım, Cennetten güzel vatanım, Sana bin canla kurbanım!

Baharın cana can katar, Yürekten kaygıyı atar, Ecdadım koynunda yatar, Sana bin canla kurbanım!...

Bu gök, bu toprak, bu deniz, Nerde var bu güneşli iz? Hiç bir şey yok senden aziz, Sana bin canla kurbanım!...

Halide Nusret ZORLUTUNA

METİN ALT SORULARI

1. “Ecdadım koynunda yatar” mısrasıyla şair neyi kastetmektedir? 2. Şair bu şiiri hangi duygularla yazmıştır?

3. Şair neden vatanı her şeyden aziz tutmuştur? 4. Siz şair olsaydınız, şiirin adını ne koyardınız? 5. Şiirin sizde uyandırdığı duygular nelerdir?

YURT TÜRKÜSÜ

Güzel yurdum, dağlarım Uzaktan göresim gelir Keskin esen yellerine Kendimi veresim gelir. Gözümde tüter damların, Sakız kokulu çamların, Türkü söyler akşamların; Bana kendi sesim gelir. Su içtim kaynaklarından, Gölgelerinde uyudum, Kuşlarının söylediği Şen türkülerle büyüdüm. Ninniyle salladın beni, Şefkatle kolladın beni, Sevginle bağladın beni; Güzel yurdum, güzel yurdum.

Vasfi Mahir KOCATÜRK

METİN ALT SORULARI

1. Şairin gözünde neler tütmektedir?

2. Şair son mısrada yurdu neye benzetmektedir? 3. Şairin çocukluğu nasıl bir yerde geçmiştir? 4. Siz şair olsaydınız, bu şiirin adını ne koyardınız? 5. Bu şiirin sizde uyandırdığı duyguları yazınız?