• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2. Dezavantajlı Olarak Kabul Edilen Çocuklar

2.2.4. Çalışan Çocuklar

Çocuklar, bir toplumun geleceğidir, bu nedenle sağlıklı, eğitimli, sosyal yapıyı benimsemiş çocuklar yetiştirmek bütün devletlerin temel hedefidir. Devletler politikalarını, bu hedef doğrultusunda şekillendirir. Çocukların temel hak ve hürriyetleri, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin çalışma konusunu oluşturur. Başta UNICEF, çocukların sağlıklı beslenmesinden iyi eğitim almasına kadar temel haklarını ve bu hakların ihlali hususlarını araştırarak dünyaya duyurmaktadır. Bu araştırmalar alan yazına yeni kavram ve tanımlamalar katmaktadır. Bu tanımlamaların başında “çalışan çocuklar” gelmektedir. Bir hanenin gelirine katkıda bulunmak veya tek

başına hanenin geçimini sağlamak için geçici (okul dışı, yaz tatilleri) veya sürekli olarak çeşitli işlerde çalışan 15 yaş altı bireyler “çalışan çocuklar” olarak tanımlanabilir. Çalışan çocukların sınıflandırılması da tespiti de oldukça zordur. Hangi sektörde veya koşullarda çalışırsa çalışsın bu çocukların, genelde kayıt dışı istihdam olması çalışan çocukların tespitini zorlaştırmaktadır.

Çocukların, fiziksel, ruhsal ve duygusal gelişimlerini zedeleyen elverişsiz koşullarda çalışması sorunu, tüm dünya toplumlarını yakından ilgilendirmektedir. Çocuklar, çok farklı nedenlerle erken yaşta çalışma yaşamına atılmaktadır. Her ne kadar çalışan çocuk sayısı dünya ölçeğinde azalma emaresi gösteriyorsa da oranlar hala azımsanmayacak boyuttadır. Ekonomik ve toplumsal gelişmişlik düzeyinde geri olan ülkelerde sorun hâlâ ciddiyetini korumaktadır. Latin Amerika başta olmak üzere, Afrika ve Asya’nın fakir ülkeleri sorunu çok yoğun bir biçimde yaşamaktadır.

Çalışan çocuklar, çalışma alanına, yerine, zamanlamasına göre farklı farklı başlıklar altında toplanabilir. Eğer çocuk şehir merkezlerinde çalışıyor ya da çalıştırılıyorsa (su, mendil, sakız, boncuk, çiçek vb. satma; trafikte duran araçların camını silme; baskülle ağırlık ölçme…) “sokak çocuğu”, “sokakta yaşayan çocuklar”, “sokaktaki çocuklar” şeklinde adlandırılır. Bu tanımlamalardan çocukların kimsesiz olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Sokak çocuklarının çoğunun ebeveyni vardır, ancak ya aile içinde çocuğa gerekli huzur ortamı sağlanmadığı için çocuk evden kaçıp sokaklara sığınmıştır ya da çocuk aile ekonomisine katkı sağlamak için sokaklardadır. Burada önemli olan bu çocukların eğitim ortamında uzak; suç, madde bağımlılığı, taciz ve istismara yakın olmalarıdır. Çocukların bu durumu, kanunlarda ve Türkiye’nin de taraf olduğu sözleşmelerde, özel koruma önlemlerine muhtaç çocuklar kategorisinde değerlendirilmektedir. UNICEF, sokak çocuklarının tespitine ve onları korumak ve sokaklardan kurtarmak adına dünya çapında ve Türkiye’de araştırmalar yapmakta ve bu araştırma raporlarını kamuoyuna sunmaktadır.

Sokaktaki çocuklar veya UNICEF’in deyişiyle ‘sokakta bulunan çocuklar’; aile bağları süren, gündüzleri sokakta çalışıp geceleri evlerine dönen çocuklardır. Sokak çocukları’ ise, sorumlu yetişkinlerin korumasından ve yol göstericiliğinden yoksun olan, yaşamları ve yaşam kaynakları açısından sokağı kendilerine mesken edinen çocukları tanımlamaktadır. Kuşkusuz bu iki çocuk grubunun dışında sokakta dilenen, suça karışan ve başıboş dolaşan çocuklar da bulunmaktadır. Sokakta bulunan çocukların sayısı bilinmemekle beraber, Birleşmiş Milletler,

dünyada sayıları 70 ile 170 milyon arasında değişen çocuğun sokakta bulunduğunu tahmin etmektedir. Oysa çocuk işçiler ya da çalışan çocukların sayısına ilişkin bir oran verilmektedir.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) (2006), dünya genelinde, 2000 yılında 246 milyon olan çalışan çocuk ya da çocuk işçi sayısının 2006 yılında 216 milyona düştüğünü belirtmektedir

(Yıldız, 2007: 135).

UNICEF, önümüzdeki on yıl içerisinde dünyada çocuk nüfusunun artacağını ve Türkiye’de 1.5 milyon çocuğun doğacağını ön görmektedir. Mevcut durumu değerlendiren UNICEF, doğacak çocukların bir bölümünün; yoksulluk, aşırı kalabalık, fiziksel, ekonomik, cinsel ya da duygusal istismar gibi etkenler nedeniyle aileleri ile sorun yaşayacağını; önemli bir bölümünün ise Türkiye’deki kentlerin sokaklarında yaşayan ve çalışan çocukların saflarına katılacağını iddia etmektedir. UNICEF, bu iddialarını Türkiye’de sokak çocuklarının mevcut durumu ile ilgili tespitlerine dayandırmaktadır. Bu tespitler:

1. Türkiye’de kentlerin sokaklarında yaşayan ve/veya çalışan çocuk sayısı son dönemde gözle görülür biçimde artmıştır.

2. Pek çok çocuk anne-babaları tarafından sokakta çalışıp aile geçimine destek vermeye zorlanmaktadır.

3. İstismar eden ailelerden gelen çocukların bazıları kurtuluşu sokaklarda aramaktadırlar.

4. Birçok zaman okula gidemeyen, gitse bile ev ödevlerini yapacak zamanı bulamayan bu çocukların birçoğu eğitim sisteminin dışında kalmakta, bu da vasıflı işler için gerekli olan ilköğretim diplomalarını alma şanslarını sınırlamaktadır.

5. Çocukların çoğu sokaktayken kötü muameleye, fiziksel ve/veya cinsel istismara, hastalıklara

ve yetersiz beslenmeye maruz kalmakta, madde bağımlısı haline gelmektedir. (UNICEF,

2013)

Türkiye’de çalışan çocuklarla ilgili yapıları çalışmaların çoğunlukla belirli bir sektöre bağlı olarak çalışan çocuklara yönelik yapıldığı, sokakla çalışan çocuklarla ilgili çalışmaların ise sınırlı okluğu görülmektedir. Ankara Büyükşehir Eğilim ve Kültür Daire Başkanlığına bağlı Ankara Sokaklarında Çalışan Çocuklar Merkezine Kayıtlı Çocuklar Arasından rastgele seçilen yaşlan 6-18 arasında değişen, 159’i erkek, 1 'i kız toplam 169 çocuk katılmıştır. Bulgulara göre sokakla çalışan çocukların büyük bir kısmının, düşük sosyoekonomik düzeydeki ailelerden geldiği, gıda/gıda dışı mallar saltığı, yılın

tamamında ve okuldan arta kalan tüm zamanlarda çalıştığı, günlük gıda ihtiyaçlarını sokakta karşıladığı, aileleriyle birlikte yaşadığı tespit edilmiştir.

Bu çocuklar sokaklarda; trafik kazası geçirmekten, paralarını çaldırmaktan, dayak yemekten, azarlanmaktan, kaçırılmaktan, cinsel tacize uğramaktan, sokak hayvanlarının saldırısına uğramaktan, sokakta yaşayan madde bağımlısı çocuklarla karşılaşmaktan korktukları belirlenmiştir (Tor, 2011: 145).

Sokakta çalışan çocukların ebeveynlerinin % 88,1’i çocuklarının okumalarını istemektedir. Çocuklar okula devam etmeme nedenlerini sırasıyla; kendi istekleri, okuldaki başarısızlıkları, ekonomik nedenler, ailelerinin okula göndermemesi olarak belirtmişlerdir. Bu çocukların; % 85,6’sı okula düzenli olarak gittiklerini, % 1,9’u okula ara sıra gittiklerini, % 12,5’i okula hiç gitmediklerini belirtmişlerdir; % 87,5’i de ilköğretime devam etmektedir (Tor, 2011: 150).

Çocukların sokakla çalışmalarının okul başarısı üzerinde olumsuz, etkisinin olup olmadığı incelendiğinde; % 36.9’u okul başarıları üzerinde olumsuz etkisi olduğunu, % 63,1’ise okul başarıları üzerinde olumsuz, etkisinin olmadığını belirtmişlerdir (Tor, 2011: 151). Sokakta çalışan çocukların gerek ekonomik nedenlerden dolayı gerekse ailesinin isteği ile okulu bırakmış ya da gidememiş olmasının temelinde yatan neden bu çocukların ve ailelerinin paraya duydukları ihtiyaçtır. Kendi isteği ile okulu bıraktığını söyleyen çocukların da söyleyemeseler de yine para kazanma zorunluluğundan ya da başarısızlık nedeni ile okulu bıraktığı düşünülebilir.

Eğitimin parasız olduğu Türkiye’de ilköğretimde çocukların eğitim giderleri için paraya ihtiyaç duyulmaktadır. Gerekli paranın kazanılması ya da aileye katkısı nedeniyle başlangıçta okula devam eden ve bir yandan da sokakta çalışmaya başlayan çocuk, çalıştığı için bazı günler okula devam edememekte ya da çalışma saatlerinin okul çıkışlarında olması nedeniyle eve çok yorgun dönmektedir. Buna bağlı olarak da derslerinden geri kalmakta, zamansızlık nedeniyle ödevlerini yapamamakta, sonuçta da başarısız olduğu için okulunu bırakıp tam zamanlı olarak sokaklarda çalışmaya başlamakta oldukları düşünülebilir. (Tor, 2011: 150-151)

Sokaklarda çalışan çocukların yanı sıra kırsal kesimlerde tarım ve hayvancılıkta çalışan çocuklar için bir tanımlama yapılamazken mevsimlik tarım göçünden etkilenen çocuklar için “mevsimlik tarım işçisi çocuklar” tanımlaması alan yazına girmiştir.

Kalkınma Atölyesi tarafından hazırlanan Mevsimlik Tarım Göçünden Etkilenen 6- 14 Yaş Grubu Çocuklar İçin Temel Araştırma kapsamında Ordu’da fındık; Yozgat’ta şeker pancarı; Şanlıurfa ve Adana’da pamuk hasadı ve Adana-Mersin’de örtü altı alçak tünel sebze yetiştiriciliği olmak üzere dört üründe mevsimlik tarım göçünden etkilenen 6-14 yaş grubundaki çocukların eğitim, sağlık ve gelişme hakları kapsamında durumlarını ortaya koymak amacıyla, anket çalışması için örneklem ilgili illere giden mevsimlik ve gezici tarım işçilerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, valilik ve jandarma tarafından derlenen 2010 yılı verilerinden hareketle belirlenmiştir.

İlgili çalışmada; mevsimlik tarım işçiliği, farklı boyutlarıyla tartışılmakta ve çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması için alınabilecek önlemler, yapılabilecek müdahalelere ilişkin öneriler sunulmuştur. Mevsimlik Tarım İşçiliğinin Eğitim Süreçleri Üzerindeki Etkileri Bölümünde:

1. Mevsimlik tarım işçiliği özellikle gezici işçi olarak çalışan aile üyelerinin yanında göç eden çocuğun okula düzenli devamına engel olmakta ve uzun süreli devamsızlık sebebiyle eğitim sürecinden kopuşa neden olabilmektedir.

2. Mevsimlik tarım göçü ve işçiliği sırasında çocuğun içinde bulunduğu koşullar, fiziksel sağlığını göç sonrası dönemde de olumsuz olarak etkilemeye devam edebilmekte, bu sağlık sorunları da çocuğun eğitim sürecine etkin katılımını engelleyerek eğitimden kopma riskini artırabilmektedir.

3. Mevsimlik tarım göçü ve işçiliği sırasında maruz kalınan koşullar çocuğun sadece fiziksel değil, bilişsel gelişimini de olumsuz şekillerde etkilemektedir. Çocuğun bilişsel gelişimi de doğrudan eğitim süreçlerine etkin katılımını etkileyebilmektedir.

4. Çocuklar ve özellikle küçük çocuklar duygusal veya bilişsel gelişimleri için önem taşıyan yetişkin ilgisi ve desteğinden yoksun kalabilmektedirler.

5. Akran etkisi ve rol modellerin eğitim çıktıları açısından önemi düşünüldüğünde mevsimlik tarım göçü deneyimi çocuğun gelecekle ilgili umutlarını kaybetmelerine yol açarak eğitim sürecinden beklentilerini düşürebilmekte ve bu duruma bağlı olarak eğitim sürecinden kopma

riskini artırabilmektedir (Kalkınma Atölyesi, 2013: 23-24).

Mevsimlik tarım göçü ve işçiliğinin çocukların eğitimleri üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik mevcut düzenlemelere bakıldığında 20 Nisan 2011’de Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan Mevsimlik Gezici Tarım İşçisi Çocuklarının Eğitimi konulu genelge önemlidir. Genelgeye

dayanarak yapılan çalışmalarla ilgili taşra teşkilatı MEB merkez teşkilatını bilgilendirmektedir ancak genelgenin uygulama etkililiği ve eğitim çıktıları üzerindeki etkisiyle ilgili değerlendirmelere ulaşılamamıştır. Yapılan araştırmalarda, çocukların eğitime erişim ve devam sorunlarıyla ilgili müdahale ihtiyacının devam ettiğini göstermektedir.

Çocukların ister sokakta ister tarımda çalışması hem Türkiye’nin hem de gelişmekte olan tüm ülkelerin başlıca sorunlarındandır. Okulda olması gereken çocuğun çalışmak zorunda bırakılması, bu çocukların eğitim hayatından uzak kalmasına ve bu halleriyle dezavantajlı konuma düşmelerine neden olmaktadır. Burada belirtmek gerekir ki sorunla etkili mücadelede, çok acil olarak yapılması şart olan, kamunun sosyal devlet sorumluluğuyla hareket etmesi ve önceliklerini buna göre belirlemesidir. Sosyal devlet ilkesine göre hareket eden ilgili bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar, sivil toplum örgütlerinin yanı sıra bu çocukların eğitimi sorununa Milli Eğitim Bakanlığı hassasiyetle göstererek, acil çözümler üretmelidir. Okul idaresi ve öğretmenlerin ise geçici zamanlı okula gelmeyen çalışan çocukları tespit etmesi ve eğitim-öğretim hayatına katmak için çaba sarf etmesi gerekir.

Dezavantajlılık bütün yönleriyle ele alındıktan sonra çalışmanın bundan sonraki kısımlarında temel dil becerilerinden okuma, okuma anlama ilişkisi, Türkçe öğretiminde okumanın yeri ve önemi, okuma-anlamanın geliştirilmesi, okuma-anlamanın geliştirilmesinde ailenin, öğretmenin ve ders materyallerinin rolü, okuma-anlamanın geliştirilmesinde okul-aile iş birliğinin rolü ve önemi ele alınmıştır.