• Sonuç bulunamadı

III. İşyeri Devrinin Unsurları

3. Sorumluluğun Kapsamı

İş Kanunu’nun 6. maddesinin III. fıkrasında öngörülen düzenleme, devreden işvereni de devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devralan işverenle birlikte sorumlu tutması açısından önem taşımaktadır. Bu hükmün tek etkisi, devralan işverene geçen bir iş sözleşmesi sebebiyle doğan ve devir anında muaccel olan borçlardan devreden işverenin de devralan işverenle müteselsilen sorumlu tutulmasıdır. Gerçekten, Kanun’da devreden işverenin sorumluluğuna ilişkin özel bir hükme yer verilmemiş olsaydı, devreden işveren, sadece iş sözleşmeleri devirden önce sona ermiş olan – veya işyerinin bir bölümünün devri durumunda devredilen işyeri bölümünde çalışmadıkları için iş sözleşmeleri devralan işverene geçmeyen – işçilere karşı sorumlu tutulabilecek; buna karşılık, iş sözleşmeleri devralan işverene geçen işçiler açısından bir sorumluluğu söz konusu olmayacaktı61.

Mevcut düzenlemede ise, devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan, devralan işverenin yanında devreden işveren de iki yıl süre ile birlikte sorumlu tutulmuştur (İş K. 6/III). Bu durumda, iş sözleşmesi devralan işverene geçen bir işçi, işyerinin devrinden önce devreden işveren yanındaki çalışması sebebiyle doğan ve

59 Özkaraca, 328. 60 Özkaraca, 330. 61 Özkaraca, 386.

muaccel olan; örnek olarak ücret, fazla çalışma ücreti gibi işçilik alacakları için devralan işverene başvurabileceği gibi, devir tarihinden itibaren iki yıllık sürenin geçmesiyle birlikte, devreden işverenin bu alacaklar sebebiyle sorumluluğu ortadan kalkacak ve işçi sadece devralan işverene başvurabilecektir62.

a. Ücret ve Ücret Ekleri

İşyerinin devri halinde devralan işveren, kanun gereği tüm hak ve borçları ile birlikte iş sözleşmelerinin tarafı olurken; devreden işveren, devir ile birlikte iş sözleşmelerinin tarafı olmaktan çıkar ve gerçekleşen borçlu değişikliği sebebiyle kural olarak işçilere karşı her türlü yükümlülüklerinden de kurtulur. Ancak birçok yabancı hukuk sisteminde olduğu gibi, hukukumuzda da devreden işverenin devir ile birlikte işçilere karşı her türlü borcundan da kurtulması uygun görülmemiş ve kendi döneminde gerçekleşen işçilik alacaklarından sorumluluğunun belirli bir süre devam etmesi kabul edilmiştir63.

İş Kanunu’nun 6. maddesinin I, II ve III. fıkraları uyarınca “İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür. Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.”. Türk Borçlar Kanunu’nda da işyerinin devri konusunda bu hükümlere paralel bir düzenleme mevcuttur. Gerçekten TBK. 428’e göre, “İşyerinin tamamı veya bir bölümü hukukî bir işlemle başkasına devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde

62 Özkaraca, 386 vd. ; Eyrenci, Öner/Taşkent, Savaş/Ulucan, Devrim, Bireysel İş Hukuku, 3. Baskı, İstanbul 2006, 112 – 113.

63 “Adalet Divanı’na göre de, işyerinin devri durumunda, devreden işveren, iş sözleşmeleri devralan işverene geçen işçilere karşı, kural olarak her türlü sorumluluktan kurtulur. Bunun istisnası, üye devletlerin Yönerge 3 / I, II hükmünde öngörülen imkânı kullanarak, devreden işverenin, işyerinin devrinden önce doğan yükümlülüklerden dolayı devralan işverenle müteselsil sorumlu olacağını öngörmeleridir. Dolayısıyla, işyerinin devrinden sonra, devreden işverenin, devirden önce doğan borçlardan dolayı sorumlu olmayacağını öngören bir iç hukuk düzenlemesi, Avrupa Birliği normlarına aykırılık teşkil etmeyecektir” (Özkaraca, Ercüment, “İşyeri Devri Devirden Önce Doğan Borçlardan Sorumluluk”, (Karar İncelemesi), Çalışma ve Toplum, Ekonomi ve Hukuk Dergisi, 2009/1, (131 – 161), 148).

mevcut olan hizmet sözleşmeleri, bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. İşçinin hizmet süresine bağlı hakları bakımından, onun devreden işveren yanında işe başladığı tarih esas alınır. Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan, devreden ve devralan işveren müteselsilen sorumludurlar. Ancak, devreden işverenin bu yükümlülüklerden doğan sorumluluğu, devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.”.

“Ferdî iş ilişkileri 4857 sayılı İş Kanunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu ve 5953 sayılı Basın İş Kanunu ile düzenlenmektedir. İş Kanunu’nun dışında kalan işlere (İş K. 4), niteliği itibariyle 30 iş gününden az süren süreksiz işlere (İş K. 10), Deniz İş Kanunu ve Basın İş Kanunu’nun kapsamına girmeyen işler ile bu kanunlarda hüküm bulunmayan hallerde ise Borçlar Kanunu’nun iş sözleşmelerine ilişkin hükümleri ve genel hükümleri uygulanmaktadır. Başka bir ifadeyle, Borçlar Kanunu’nun iş sözleşmesine ilişkin hükümleri, sadece 4857, 854 ve 5953 sayılı Kanunların kapsamında olmayıp Borçlar Kanunu’na tabi olan işçiler bakımından değil, ferdî iş kanunlarında düzenlenmeyen konularda da uygulanması sebebiyle tüm işçiler bakımından önem arz etmektedir”64.

“İşyerinin devri ile birlikte, devralan işveren önceki işverenin işçilere karşı olan genel hak ve borç statüsünü üstlenmekte, iş ilişkisinden kaynaklanan tüm yükümlülüklerin borçlusu ve aynı zamanda hakların da alacaklısı durumuna gelmektedir. Bu durumda, iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralan işverene geçtiğine ve devreden işverenin hukukî konumunu üstlendiğine göre, işyerini devralan işveren, sadece kendi döneminde gerçekleşen haklardan değil, aynı zamanda işçinin, devreden işveren yanındaki çalışması sebebiyle kazandığı haklardan da sorumlu olacaktır65. Buna göre, devirden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken millî bayram ve genel tatil ücretleri, hafta tatili ücretleri, fazla çalışma ücretleri ve diğer işçilik alacaklarından da devreden işveren

64 Güneş, Başak/Mutlay, Faruk Barış, “Yeni Borçlar Kanununun Genel Hizmet Sözleşmesine İlişkin Hükümlerinin İş Kanunu ve 818 Sayılı Kanunla Karşılaştırılarak Değerlendirilmesi”, Çalışma ve Toplum, Ekonomi ve Hukuk Dergisi, 2011/3, 233.

65 Güzel, Ali, Bireysel İş İlişkisinin Kurulması ve İşin Düzenlenmesi Açısından Yargıtay’ın 2005 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi, Ankara 2007, (9 – 71), 42; Eyrenci/Taşkent/Ulucan, 112 – 113;

Çil, Şahin, “4857 Sayılı İş Kanununa Göre Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalışma”, Çalışma

sorumludur. Devralan işverenin bu alacaklarının kendi döneminde doğmadığı gerekçesiyle ödemekten imtina etmesi mümkün değildir”66.

“Bilindiği üzere, bildirim süreleri içinde iş sözleşmesi hüküm ve sonuçlarını doğurmaya devam eder; bildirim süresinin dolmasıyla iş sözleşmesi sona erer. Bu kabule göre, bildirim süresi içerisinde işyerinin devri söz konusu olursa, bu iş sözleşmesi bakımından da devralan işveren taraf olacak, İş K. 6/I uyarınca, devirden önce doğmuş veya devirden sonra doğacak tüm işçilik alacaklarından sorumlu olacaktır. Buna göre fesih, hükmünü, bildirim süresinin bitimiyle doğuracağından ve devir bu tarihten önce yapıldığından, devreden işverenin iş sözleşmesinin sona ermesine bağlanan alacaklardan, kıdem tazminatı hariç sorumlu olması söz konusu olmayacaktır”67.

Ancak Yargıtay’ın uzun zamandan beridir sürdürdüğü görüşüne göre, bildirim süresine ait ücretin peşin olarak işçiye ödenmesi halinde68 iş sözleşmesi derhal sona erer; iş sözleşmesinin sona ermiş sayılması için Kanun’da belirtilen bildirim sürelerinin geçmesi gerekmez. Bu halde bildirim süreleri işçinin kıdemine eklenmez ve bildirim süresi içinde gerçekleşecek olan, örnek olarak toplu iş sözleşmesi zammı gibi haklardan işçi yararlanamaz69. “Bu yorum tarzı ile İş Kanunu bakımından yeni bir süreli fesih kategorisi ihdas edilmiş olmaktadır; süreli fesih yoluyla derhal fesih”70. Gerçekten Yüksek Mahkeme’ye göre, “Hizmet sözleşmesinin bozulması

66 Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, 279. 67 Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, 278.

68 “Bildirim süreleri esas alınarak ve peşin ödenen bu ücretin hesabında temel ücret değil geniş anlamda ücret esas alınır. Çünkü İş Kanunu’nun 17. maddesinin son fıkrasında uyarınca “bildirim sürelerine ait peşin ödenecek ücretin hesabında 32 nci maddenin birinci fıkrasında yazılı ücrete ek olarak işçiye sağlanmış para veya para ile ölçülmesi mümkün sözleşme ve Kanundan doğan menfaatler de göz önünde tutulur”. Söz konusu ödeme bir tazminat niteliğinde olmayıp bir ücrettir ve ücretler hakkındaki hukukî rejime tabidir” (Süzek, 532).

69 Süzek, 532; Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, 929, 930; Narmanlıoğlu, 370 – 371.

70 Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, 929. Kanaatini paylaştığımız Süzek, düşüncesini “Kanımıza göre, Yargıtay’ın bu içtihadı her şeyden önce peşin ödemeye ilişkin İş K. 17/V hükmünün amacına aykırıdır. İşverene peşin ödeme yoluyla iş akdine son verebilme yetkisi, yukarıda da açıklandığı gibi işçinin bu dönem içinde moral bozukluğu sonucunda işe bağlılığının ve veriminin azalabileceği düşüncesiyle getirilmiştir. Süreli feshin hukukî sonucu iş akdinin bildirim süresinin bitiminde sona ermesidir. Bu hukukî durum, Yargıtay’ın görüşünün aksine, bildirim süresine ilişkin ücretin peşin ödenmesi halinde de değişmez. Bunun gibi işverene tanınan peşin ödeme suretiyle fesih yetkisi, iş akdinin süreli feshine ve bildirim süresine ilişkin hükümleri ortadan kaldıracak, işçiyi bu süre içinde gerçekleşecek haklarından yoksun bırakacak bir biçimde yorumlanamaz. Aksi takdirde, işverene, işçiye haklar sağlayan bildirim sürelerinin hükümlerinden götürü bir para ödeyerek kurtulmak bir seçimlik yetki tanınmış olur ki, böyle bir sonuç hükmün amacı ve emredici

yolundaki irade açıklaması bozucu yenilik doğuran bir hakkın kullanılması niteliğinde olup kullanılmakla derhal hukuksal sonuçlarını doğurur. Olayda davalı hizmet sözleşmesini ihbar öneli vermeksizin derhal bozmuştur. Bu durum karşısında artık ihbar önellerinin hizmet süresine eklenmesi ve bu süre içinde gerçekleşecek hakların ihbar ve kıdem tazminatına yansımasından söz edilemez”71.

Ancak Yargıtay bazı kararlarında bu tutumunu yumuşatmış gözükmektedir. Yüksek Mahkemeye göre, işveren, peşin ödeme yolunu seçmede kötü niyetli davranmışsa, işçi, bildirim süresi içinde gerçekleşecek olan haklarını talep edebilir72. Aynı şekilde Yüksek Mahkeme’ye göre, bildirim süreleri ile ilgili olarak İş K. 17’deki düzenleme nispî emredici nitelik taşımaktadır, taraflar anlaşarak toplu iş sözleşmesi vasıtasıyla, bildirim süreleri içinde gerçekleşecek olan haklardan işçilerin yararlandırılmasını kararlaştırabilirler73.

Süzek isabetli olarak düşüncesini, “Kanımızca, yukarıda görüldüğü peşin ödeme ile yapılan fesihlerde bu hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığına veya toplu iş sözleşmesinde bu yönde bir hüküm bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, işçinin bildirim süresi içinde gerçekleşecek bütün haklardan yararlanacağını kabul etmek, yasa hükmünün amacına ve iş hukukunun temel ilkelerine daha uygun düşer”74 şeklinde ifade etmektedir.

niteliği ile bağdaşmaz”, şeklinde ifade etmiştir (Süzek, 532 vd.). Aynı kanaatte olmak üzere,

Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, 932; Narmanlıoğlu, 371 – 372.

71 Y9HD. , 24.12.1982, 1982/9330 E. , 1982/10107 K. , İşveren Dergisi, Şubat 1984, 18 – 19. Aynı yönde, Y9HD. , 01.04.2003, 2003/21541 E. , 2003/5474 K. , İşveren Dergisi, Haziran 2003, 20 – 21; Y9HD. , 20.04.2005, 2005/25001 E. , 2005/13861 K. , Çalışma ve Toplum, Ekonomi ve Hukuk Dergisi, 2005/3, 241 – 242.

72 Y9HD. , 08.04.1991, 1991/4473 E. , 1991/7311 K. , Yargıtay Kararları Dergisi, Temmuz 1991, 1028 – 1030. Aynı doğrultuda, Y9HD. , 24.12.1982, 1982/9330 E. , 1982/10107 K. , İşveren Dergisi, Kasım, 1995, 32 – 33.

73 Y9HD. , 24.02.1998, 1998/21690 E. , 1998/2377 K. , Yargıtay Kararları Dergisi, Mart 1999, 343 – 344. “Davacının hizmet akdi, İş Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca 15.8.1991 tarihinde feshedilmiş, ihbar ve kıdem tazminatları ödenmiştir. İşyerinde uygulanan ve 14.1.1991 tarihinde imzalanmış bulunan 1.9.1990 – 1.9.1992 yürürlük süreli TİS’nin bildirim önelleri başlıklı 28/b maddesinde, “ihbar tazminatının tamamen peşin ve nakten ödenmesi halinde, işçi mevcut çalışmalarına yasal bildirim süresinin de ilavesi ile ek bir hak kazanabiliyorsa, bu haktan faydalanacaktır” Y9HD. , 23.11.1993, 1993/5065 E. , 1993/16893 K. , Çimento Müstahsilleri İşverenleri Sendikası yayın Organı, C. 8, Ocak 1994, S. 1, 25.

74 Süzek, 533. “İş sözleşmesinin peşin ücret ödemek suretiyle feshedildiği bildirilmekle birlikte ödemenin, vaktinde yapılmaması, geciktirilmesi veya eksik ödeme halinde usulsüz fesih söz konusu olur. Bu durumda işveren, usulsüz fesih nedeniyle ihbar tazminatı ödeme yükümü yanında, bildirim süresinde gerçekleşecek işçilik haklarından işçiyi yararlandırmak zorundadır. Uygulanmayan bildirim süresi de işçinin kıdeminden sayılır” (Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, 934).

“Kanun’daki düzenleme dikkate alındığında, devreden işverenin işçilere karşı devralan işverenle birlikte sorumluluğunun, devir tarihinde muaccel olan alacaklar açısından söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Zira, Kanun’da borcun devirden önce doğmuş olması ve devir tarihinde ödenmesinin gerekmesi aranmıştır. Bu durumda devir tarihinde muaccel olan (ücret, fazla çalışma ücreti, ikramiye gibi) borçlardan dolayı devralan işveren sorumlu olduğu gibi, devreden işveren de devralan işverenle birlikte sorumlu olacaktır”75.

Devralan işverenin, devirden önce sona erdirilmiş iş sözleşmelerinden doğan haklardan İş K. 6 uyarınca sorumlu olması mümkün değildir. Her ne kadar İş K. 6/III, devir halinde, devirden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralanın birlikte sorumlu olduğunu düzenlese de, hükmün maddenin bütünlüğü içinde, birinci fıkra hükmü ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. İşte bu durumda söz konusu sorumluluğun “devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri” bakımından var olduğu görülecektir. Buna göre devir tarihinden önce sona erdirilmiş iş sözleşmelerinden doğan ücret alacaklarından veya sona ermeye ilişkin ihbar ve kıdem tazminatlarından İş K. 6 uyarınca devralan işverenin sorumluluğu söz konusu değildir76. Ancak Türk Borçlar Kanunu’nun 202. maddesi77, işyerinin devri konusunda İş Kanunu’nun 6. maddesi ile

75 Özkaraca, İşyeri Devri, 149 vd. . “İşyerinin devri halinde, iş sözleşmesi devralan işverene geçen işçinin bir alacağından işverenlerin birlikte sorumlu olup olmadıklarının tespitinde, bu alacağın işçinin hizmet süresinin esas alınarak hesaplanan bir alacak olup olmamasının önemi yoktur. Başka bir deyişle, devralan işveren, işçinin gerek devirden önce gerek devirden sonra muaccel olan tüm alacaklarından, bunların işçinin hizmet süresinin esas alındığı alacaklar olup olmadığından bağımsız olarak sorumludur. Devreden işveren de, yine hizmet süresinin esas alındığı bir alacak olup olmadığından bağımsız olarak, işçinin devir tarihinde muaccel olan alacaklarından, devir tarihinden itibaren iki yıl süre ile devralan işverenle birlikte sorumludur (İş K. 6/III). Bu sebeple, doktrinde, fazla çalışma ücretinin işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklardan olmamasına dayanılarak savunulan, fazla çalışma ücretlerinden işverenlerin müteselsilen sorumlu olmadıkları, her işveren kendi dönemiyle sınırlı olarak sorumlu olduğu yönündeki görüşe (Günay, Cevdet

İlhan, Türk İş Hukukunda Fazla Saatlerle Çalışma Ücreti, Ankara 2007, 144) katılamamaktayız.”

(Özkaraca, İşyeri Devri, 150).

76 Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, 279 vd. ; Alpagut, İşyerinin Devri, 118; Özkaraca, 340. 77 TBK. Madde - 202 “Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu

alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur. Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlar. Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlara özdeştir. Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü

genel anlamda benzerlik gösterse de, işverenlerin sorumluluğu bağlamında bir takım farklılıklar içermektedir. Dolayısıyla bu iki kanun hükmü arasındaki benzerlik ve farklılıkların irdelenmesi önem arz etmektedir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 202. maddesinin başlangıcındaki, “bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan…” ifadesini dikkate aldığımızda, bir işletmenin devrinin söz konusu olabilmesi için, o işletmenin aktif ve pasifleri ile birlikte bir bütün olarak devredilmesi gerektiği durumu ortaya çıkmaktadır. Ancak bu ifadeden, “işletmenin bütün malvarlığının devredilmesi gerektiği” gibi bir sonuç çıkartılmamalıdır. Eğer işletmenin aktif ve pasifi devredildikten sonra, devralan işletme ticarî faaliyetine aynı şekilde devam ediyorsa, Kanun hükmünün aradığı devir gerçekleşmiş olacaktır78. “İşletmenin devri, iş sözleşmelerinin devrini de kapsamına almaktadır”79. İş Kanunu’nun 6. maddesine göre yapılan işyeri devirlerinde de iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile devralan işverene geçmektedir.

Yine, Türk Borçlar Kanunu’nun 202. maddesine göre, ticarî işletmenin aktif ve pasifi ile birlikte devredilebilmesi için, alacaklının rızası aranmaz. O halde, borcun nakli için aranan alacaklının rızası, TBK. 202 kapsamında gerçekleştirilen işletmelerin devri için aranmayacak; başka bir deyişle, söz konusu madde kapsamında gerçekleştirilen devirler için genel kurala getirilen bir istisna hükmü uygulama alanı bulacaktır80.

Devreden ve devralan işverenlerin müteselsil sorumluluğu, hem işyeri devrinde (İş K. 6/III), hem de işletmenin devrinde (TBK. 202) söz konusudur. Ancak işyerinin devrinde devredenin sorumluluğu, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken, yani muaccel olan borçlarla sınırlı tutulmuşken, işletmenin

devralan tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz.”

78 Aydın, Sema/Kaplan, Hasan Ali/Şen Kalyon, Arzu, “Ticarî İşletme Devri ve Devrin Hukukî Sonuçları”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, S. 1 – 2, 2013, (229 – 260), 232;

Arkan, Sabih, Ticarî İşletme Hukuku, Ankara 2011, 42; Bahtiyar, Mehmet, Ticarî İşletme

Hukuku, 11. Baskı, İstanbul 2012, 35; Akçaal, Mehmet, İşletmenin Devri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2013, 69.

79 Akçaal, 69.

80 Aydın/Kaplan/Şen Kalyon, 233; Arıcı, Fatih, Ticarî İşletmenin aktif ve Pasifi ile Devri, 1. Baskı, İstanbul 2008, 138.

devrinde, devreden, sadece devirden önce doğmuş muaccel borçlardan değil, müeccel borçlardan da sorumludur81.

Devreden işverenin sorumluluğunun sınırının iki yıl olması bakımından da işyerinin devri ile işletmenin devri kurumları uyum içindedirler. Ancak, işletmenin devrinden farklı olarak, işyerinin devrinde devredenin sorumluluğunun başlangıcı, devir işleminin duyurulması veya muacceliyet tarihi değil, işyerinin devredildiği tarihtir82.

Yargıtay, küllî halefiyet veya TBK. 202 şartlarını değerlendirmeksizin, salt İş K. 6/III hükmünden hareketle, devralan işverenin devirden önce sona erdirilmiş iş sözleşmelerinden doğan alacaklardan da sorumlu olduğunu kabul etmektedir83.

Devreden işveren, devir tarihinde muaccel olan alacaklardan devralanla birlikte sorumlu iken, devirden sonra doğan veya muaccel olan – kıdem tazminatı dışındaki – alacaklardan dolayı herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu alacaklardan tek başına devralan işveren sorumludur. Devreden işverenin birlikte sorumluluğu, İş K. 6/III’te devir tarihinde muaccel olan alacaklara özgülenmiştir. Bu sonuç son derece tabii olup, devirden sonra doğmuş işçilik alacakları açısından, işyerinin devri ile iş sözleşmesinin tarafı olmaktan çıkan devreden işverenin, kendi döneminde gerçekleşmemiş işçilik alacaklarından sorumlu tutulması düşünülemeyecektir84. Nitekim Yargıtay da, işyerinin devrinden sonra doğan – kıdem tazminatı dışındaki –

81 Akçaal, 69; Aydın/Kaplan/Şen Kalyon, 244. “Ancak, ticarî işletmenin devrinden itibaren iki yıl süreyle devredenin devralanla birlikte işletmenin borçlarından sorumlu olacağı yönündeki Borçlar Kanunu’nun 179. maddesinin buyurucu hükmüne nazaran ticarî işletmeyi davalıya devreden davacının, kendi adına devam eden doğal gaz aboneliğinden doğan tüketim borcundan davalıyla birlikte müteselsilen sorumlu olduğunun gözden kaçırtılması doğru olmadığı gibi, dava dışı idare İGDAŞ tarafından tahakkuk ettirilerek bildirilen fatura bedelinden zamanında davalıyı ihbar etmemesi halinde borcun ferilerinin kendi kusurundan kaynaklandığı ve bunun sonucunda borcun ağırlaşmasından davalıyı sorumlu tutamayacağı düşünülmeden, bunun tamamının davalıdan rücuan tahsiline karar verilmesi de isabetsiz bulunmuştur.” (YHGK. 26.12.2001, 2001/11 – 1155 E. , 2001/1165 K., www.corpus.com.tr (ET.03.04.2019).,

82 Akçaal, 69 vd. ; Aydın/Kaplan/ Şen Kalyon, 245.

83 “Somut olayda, davacı, ücret alacakları için giriştiği icra takibi sırasında, adı geçen işveren adına çıkartılan tebligatların dava sırasındaki adrese tebliğ edildiğini ve bir itiraz ve iade olmadığını, ancak haciz aşamasında aynı adreste davalı şirketin karşılarına çıktığını ve istihkak iddiasında bulunduğunu, gerçekte davalının, önceki işverenin işyerini tüm işçilerle birlikte devralmış ve paravan olarak kurulmuş bir şirket olduğunu, bu nedenle söz konusu alacakların davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı husumet itirazında bulunmuştur. Davalının BK’nın 179. maddesi anlamında davalı işyerini devralmış olduğu anlaşıldığından, davacının alacaklarından devralan işveren olarak sorumludur.” (Y9HD. 05.10.2006, 2006/4720 E. , 2006/25950 K.) ; Aynı yönde, Y9HD. 03.04.2008, 2007/15619 E. , 2009/7304 K. ; Y9HD. 27.03.2001, 2000/19228 E. , 2001/4898 K. , www.corpus.com.tr (ET.26.03.2019).

işçilik alacaklarından, devreden işverenin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, bu alacaklardan tek başına devralan işverenin sorumlu olduğu görüşündedir85.

Doktrinde ifade edildiği gibi, “Devreden ve devralan arasında yapılacak bir anlaşmayla ücret vs. gibi konularda devredenin de işçiye karşı sorumluluk taşıması kararlaştırılabilir. Kanun hükmü buna engel değildir. Dikkat edilecek nokta; böyle özel bir anlaşma yoksa, işyerinin devrinden sonra doğacak işçilik haklarından (kıdem tazminatı dışında) yalnızca devralan yeni işverenin sorumluluk taşıdığıdır.”86.

b. Kıdem Tazminatı

İşyerinin devri halinde iş sözleşmesi, kıdem tazminatına hak kazandıracak biçimde olmak bir yana, hiçbir şekilde sona ermiş sayılmayacağından, devir işlemi