• Sonuç bulunamadı

“İşçi – işveren ilişkisinin mümkün olduğu kadar korunması, geçerli veya haklı bir sebep olmaksızın sona erdirilememesi ve buna bağlı olarak işçinin gelirinde sürekliliğin sağlanması anlamına gelen iş güvencesi, modern iş hukukunun en temel amaçlarından birini oluşturur. Taraflar arasında iş sözleşmesi ile oluşan hukukî ilişki; oldukça dayanıksız, hassas bir nitelik taşır. İş sözleşmesinin dayanıksızlığı, sözleşme hürriyetine dayanan fesih serbestîsi ilkesinden veya işyerinin devrinde olduğu gibi bazı dış etkenlerden kaynaklanır”6.

“İşyeri devri, işyerinin tamamı veya bir bölümü üzerindeki hakların, herhangi bir sebeple iş sözleşmesinin tarafı olan işverenden başka bir işverene geçmesi ve işyerinin devralan yeni işverenin yönetiminde faaliyetlerini sürdürmesidir”7.

“İşyerinin devri, öncelikle, orada çalışan işçileri etkiler; bazı hallerde böyle bir işlem işçilerin tümünün ya da bir kısmının işlerini kaybetmesine yol açmaktadır. Bu durumu göz önüne alan kanun koyucu, İş Kanunu’nda, devir sonucundan işçilerin etkilenmemelerini sağlayacak koruyucu bir takım düzenlemeler yapmıştır. Bu cümleden olmak üzere, İş K. 6 hükmü; işyerinin hukukî bir işleme dayalı olarak

4 ““İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.” ifadesinin, işyerinin tanımıyla bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu ifadeyle, işyeri dışında faaliyet gösteren çalışanların, işverenin iş organizasyonu kapsamında yer almaları kaydıyla, tartışmalı olan konumlarının işçi olarak yorumlanmasına elverişli bir düzenleme getirilmek istenmiştir” (Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, 249).

5 Çelik/Caniklioğlu/Canbolat, 134; Doğan Yenisey, Kübra , İş Hukukunda İşyeri ve İşletme, İstanbul 2007, 387 vd. . “Gerçekten de, işyerini sadece işin yapıldığı yere hasretmek doğru olmayacaktır. Zira kanunda, işin yapıldığı yerle işçinin fiilen yaptığı iş kastediliyorsa, işçinin fiilen çalıştığı yer işyeri sayılabilecek, diğer kısımlar işyeri kavaramı dışında kalacaktır. Başka bir söyleyişle, “işin yapılmasından maksat, ancak işçiler tarafından fiilen yapılan iş ise, sadece makinelerin bulunduğu yeri bu nitelikte saymak ve belki de hiçbir işçinin girmediği mahalleri işyeri olarak telakki etmemek gerekecektir. Diğer taraftan, iş sözleşmesi gereği işçi tarafından yapılacak işin süresini, fiili çalışma süresiyle eşdeğerde göz önüne almak sonucuna ulaştıracak böyle bir anlayış, mevzuattaki diğer hükümlerle, özellikle iş süresine ilişkin kanunî esaslarla da çoğu kez bağdaşmayacaktır” (Narmanlıoğlu, 137).

6 Süzek, 201.

7 Manav, A. Eda , “İşyeri Devrinde İş Güvencesi”, Prof. Dr. Sarper Süzek’e Armağan, C. : 2, İstanbul 2011, (1343 - 1384), 1344.

devredilmesi halinde, “devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçları ile birlikte” devralan işverene geçeceğini; devralan işverenin “işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlü” olduğunu; tarafların “iş sözleşmesinin sırf işyerinin devrinden dolayı” feshedemeyeceklerini; devir işleminin işçi yönünden fesih için “haklı sebep” oluşturmayacağını düzenlemektedir”8.

4857 Sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesinde açıkça düzenlenen bu neticeye, 1475 Sayılı İş Kanunu döneminde ancak kıyas yoluyla varılabiliyordu. Söz konusu düzenleme, Avrupa Birliğinin işyeri devri ile ilgili olan 77/1879, 98/5010 ve 2001/2311 Sayılı Yönergeleri ile de uyum içindedir. Zaten Kanun’un gerekçesinde de bu duruma dikkat çekilmiştir12.

8 “2001 tarihli AB Yönergesinde (23 EG) göre, “bir işletmenin veya işyerinin veya bunların bir bölümünün devri, devreden ve devralan bakımından bir fesih sebebi oluşturmaz”. Aynı Yönergeye göre, devir işleminin çalışma şartlarında işçi aleyhine değişikliklere yol açması, iş sözleşmesinin veya iş ilişkisinin sona erdirilmesine sebep olmuşsa, sözleşmenin (iş ilişkisinin) işveren tarafından feshedildiği kabul edilecektir. Sözleşmenin işçi tarafından feshedilmiş olması da durumda bir değişikliğe yol açmayacaktır” (Narmanlıoğlu, 149). “Miras yoluyla intikalin, işyeri devri kapsamında olmadığı, madde (İş K. 6) gerekçesinde açıklanmıştır. Gerçekten, işverenin ölümü halinde işyerinin bir hukukî işleme dayalı olarak mirasçılara devri söz konusu olmaz. Kaldı ki, bu konuda 4721 Sayılı Türk Medenî Kanununun 599. maddesinde özel bir düzenleme bulunmaktadır. Anılan hükme göre, mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Yine aynı maddede, mirasbırakanın aynî haklarının, alacaklarının, diğer malvarlığı haklarının, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerinin doğrudan doğruya mirasçılar tarafından kazanılacağı ve mirasbırakanın borçlarından şahsî olarak sorumluluğun doğduğu açıklanmıştır. Bu itibarla miras yoluyla intikal, 4857 Sayılı İş Kanununun 6. maddesi anlamında teknik olarak bir işyeri devri değildir. İşverenin yerini kanun gereği mirasçılar almakta ve bunun sonucu olarak da yine iş sözleşmeleri mirasçılara geçmektedir. Ölen işverenin ödemekle yükümlü olduğu işçilik alacaklarının da mirasçılara geçeceği 4721 Sayılı Kanunun 599. maddesinde açıklanmıştır. O halde miras yoluyla intikal, hukukî işleme dayalı bir işyeri devri değilse de, bir kısım sonuçlar işyeri devri ile benzerlikler gösterir. Ancak ölen işverenin sorumluluğu düşünülemeyeceğinden, işçilik haklarından birlikte sorumluluk düşünülemeyecektir.” (Çankaya/Çil, 461).

9 14.02.1977 tarihli “İşletmenin, İşyerinin veya İşletme veya İşyerinin Bir Bölümünün Devrinde İşçilerin Haklarının Korunmasına İlişkin Olarak Üye Ülkelerin Hukukî Düzenlemelerinin Uyumu Hakkında Yönerge”

10 77/187 Sayılı Yönergede, daha sonra ortaya çıkan gelişmeler de dikkate alınarak yapılan değişikliklerle ilgili olarak çıkartılan Yönerge.

11 12.03.2001 tarihli “İşletmenin Devri Halinde İşçi Alacaklarının Korunması Hakkında Yönerge” 12 Süzek, 201; Doğan Yenisey, İşyeri ve İşletme, 174 vd. ; Alpagut, Gülsevil, İşyerinin Devri ve İş

Sözleşmesini Fesih Hakkı, İstanbul 2010, 5 vd. . “İşyerinin devri, iş sözleşmeleri üzerindeki etkisi itibariyle İş Hukukunda önem kazanan bir konudur; yalın olarak işyerinin devri, İş Hukukunun konusu değildir. Nitekim iş mevzuatı da, işyerinin devri halinde iş sözleşmelerinin akıbeti ve devreden işveren ile devralan işverenin sorumlulukları bakımından konuyu tanzim etmektedir. Bu itibarla İş Kanunun 6.maddesinin, “işyerinin veya bir bölümünün devri” şeklindeki başlığı,

Ancak, İş Kanunu’nun 6. maddesi ile 2001/23 Sayılı AB Yönergesinin 7. maddesi karşılaştırıldığında, İş K.6’da önemli bir eksiklik göze çarpmaktadır. Zira Yönerge’nin 7. maddesinde yer alan, işyerinin devri ile ilgili olarak işçi temsilcilerinin, onların olmaması durumunda işçilerin bilgilendirilmesi hususu İş K. 6’ya alınmamıştır. Bilim Kurulu Taslağı’nda yer alan “işçi temsilciliği” kurumu kanunî düzenlemeye kavuşturulursa, İş Kanunu’nun 6. maddesi 2001/23 Sayılı AB Yönergesi’nin 7. maddesi ile uyumlu hale gelecek; böylece işçiler, işyerinin devrinden, devirde etkili olan sebeplerden ve devrin ekonomik sonuçlarından haberdar olmuş olacaklardır 13.

Yargıtay’a göre, işyerinin önceleri gerçek kişi ya da kişilerce işletilmesinin ardından şirketleşmeye gidilmesi halinde, bu işlem de bir tür işyeri devridir. Önceki gerçek kişi olan işverenlerin devralan tüzel kişi ortakları olması bu devir ilişkisini ortadan kaldırmamaktadır14. “Aynı şekilde daha önce tüzel kişi şirket olan işverenin, işyerini bir gerçek şahsa devretmesi de mümkündür. Devralanın, şirketin hissedarlarından biri olması da imkân dâhilindedir”15.

Adi ortaklardan birinin hissesini devri de işyeri devri olarak işlem görmelidir. Zira adi ortaklardan birisi, adi ortaklıktaki hissesini devrederek ortaklıktan çıkmış durumdadır16.

“Banka veya borsa aracı kurumu işyerlerine, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konulması ise işyeri devri niteliğinde değildir. Gerçekten bu halde işyeri devredilmemekte sadece yönetime müdahale edilmektedir”17.

“işyerinin veya bir bölümünün devrinin iş sözleşmelerine etkisi” olarak anlaşılmalıdır” (Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, 269).

13 Süzek, 201; Alpagut, İşyerinin Devri, 184 vd.

14 Y9HD. , 22.07.2008, 200/20491 E. , 2008/21645 K. , Karar metni için bkz. Çankaya/Çil, 549 - 550.

15 Şakar, 158.

16 Şakar, 158; Çankaya/Çil, 462.

17 Şakar, 158. “Çeşitli kanunlardan doğan bu yetkiyi, kamu makamları kullanmaktadırlar. Ancak bu işlem sonunda – bankalara TMSF tarafından el konulması örneğinde olduğu gibi – çoğu kez işverenin hukukî kişiliği sona ermemektedir. Bu sebeple faaliyetleri durdurulan veya işyerine el konulan işverenin tüzel kişiliği devam etmekte olduğundan, işyeri devrinden söz edilemez. Kamu makamlarının kanunlara dayanarak gerçekleştirdiği el koyma işlemleri, işyeri devrinin hukukî sonuçlarını doğurmaz. Kamu makamları işyerleriyle ilgili kararlar alabilmekte ve yönetim hakkını kullanmakta ise de, bu yetki kanundan doğmaktadır. Düşüncemize göre, iş ilişkisinin tarafı tüzel kişiliği devam eden işverendir. Ancak kamu makamları, bu el koyma işlemi sonrasında, işyerinin kısmen veya tamamen başka işverenlere devrini gerçekleştirirse, bu işlemin ardından işyeri devrinden söz edilebilir.” (Y9HD. , 23.02.2005, 2004/16523 E. , 2005/6042 K. , www.corpus.com.tr (ET.26.03.2019) ).

Kamuya ait işyerlerinin özelleştirilmesi sonucu kısmen veya tamamen başka işverene devri de işyeri devri olarak değerlendirilmelidir18. “Özelleştirme sonrasında, işverenin önceki gibi tüzel kişiliği devam etmekle birlikte sadece şirketteki pay durumu değişmişse, bu durum, işyeri devri olarak değerlendirilemez”19. “Kamuya ait işyerlerinin özelleştirme kapsamına alınması ve bu aşamada 4046 Sayılı Kanun uyarınca Özelleştirme İdaresinin işyeriyle ilgili bazı tasarruflarda bulunabilmesi yetkisini elde etmesi, işyerinin anılan kuruma devri niteliğinde değildir. Bu sebeple, özelleştirme işlemlerine aracılık eden anılan kurumun devralan işveren gibi sorumluluğu düşünülemez. Kurumun sadece 4046 Sayılı Kanun’dan kaynaklanan ödeme yükümlülükleri mevcuttur”20.