• Sonuç bulunamadı

Çağdaş İş Hukuku, belirli sınırlar çerçevesinde alt işveren uygulamasına kapılarını açar; işverenleri bu imkâna kavuştururken, alt işverenin işçilerinin

96 Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, 222. 97 Narmanlıoğlu, 128.

98 “… Davacının çalıştığı işyerinde patlayıcı, yani tehlikeli maddeler üretildiği için, davalı işverenin bu yönleri dikkate alarak, işyeri disiplinini sağlamak amacıyla çok sıkı kayıtlar koyması ve emniyet tedbirleri ile ilgili olarak hassas davranıp işyerinin tehlikeden uzak bir şekilde ve ortamda bulunması için kimi yetkileri elinde bulundurması tabii karşılanabilir.” (Y9HD. , 08.11.1997, 1997/16673 E. , 1997/19164 K. , www.corpus.com.tr (ET.19.03.2019) ).

haklarını da güvence altına almayı hedefler. Bunun başlıca sebebi, aynı işyerinde iş yapan ve İş Hukuku kapsamında bulunan iki işçi grubu (asıl işverenin işçileri ile alt işverenin işçileri) arasında, statü farklılığının ortaya çıkmış olmasıdır. “Statü” ifadesini, ferdî ve toplu iş hukuku kurallarıyla işçilere tanınmış olan haklar katalogu biçiminde düşünmek gerekir. En kapsamlı ve anlamlı güvence, hiç kuşkusuz, bu statü farklılığını ortadan kaldıran, dolayısıyla her iki işçi grubu arasında, belirtilen tüm haklar açısından eşitlik ve hakkaniyeti sağlamaya yönelik güvencedir. Bu alanda ikinci güvence, alt işverenin işçilerinin işçilik haklarını güvenceye kavuşturulmasıdır. Bunun hukukî yöntemi ise, işçilerin emeği sayesinde artı değer elde eden işverenlerin müteselsil sorumluluğudur. İşte, ancak bu iki yönlü güvenceyi sağlayan bir İş Hukuku, çağdaş uygarlığın kaçınılmaz değerleriyle kucaklaşmış ve toplumu da çağdaş uygarlıkla bütünleşmiş bir İş Hukuku olarak nitelendirilecektir99.

“Asıl işveren – alt işveren ilişkilerinde kanun koyucu, konuyu işçi yararı yönünden ele almış ve özellikle az sermayeli alt işverenlerin (müteahhitlerin) ücret ödemeyecek duruma düşmelerinde, bunların yanında çalışan işçilerin ücret ve diğer haklarını alamamaları tehlikesini önlemek için, bu işin yapılmasında yararı bulunan asıl işvereni de sorumlu tutarak işçileri korumayı amaçlamıştır. Böylece, kanun koyucu, kendi işyerinde ve kendi işçileri ile birlikte çalışan işçinin, işverenine sunduğu hizmetten nihaî olarak kendisi yararlanan asıl işvereni de alt işverenle birlikte sorumlu tutarak işçinin haklarına kavuşmasını sağlamak istemiştir. Kuşkusuz asıl işverenin müteselsil sorumluluğunun doğması için, somut olayda İş K. 2/VI anlamında bir asıl işveren – alt işveren ilişkisinin bulunması şarttır”100.

Gerçekten, İş K. 2/VI’ya göre, asıl işveren – alt işveren ilişkisinde asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan, iş sözleşmesinden ve alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. Madde gerekçesi şöyledir: “Asıl işveren – alt işveren ilişkisinin madde şartlarına göre doğmuş olmasının en önemli sonucu, her iki işverenin, alt işverenin işçilerine karşı birlikte sorumlu olmalarıdır. Bu sorumluluk, alt işverenin işçisinin o işyeriyle ve orada çalıştığı süreyle sınırlı olup, alt işverenin işçilerinin İş Kanunu’ndan, iş sözleşmesinden ve alt

99 Güzel, Alt İşveren, 51 vd. ; Subaşı, 163. 100 Çelik/Caniklioğlu/Canbolat, 115 - 116.

işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini kapsamaktadır. Mevcut düzenlemede toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden söz edilmemekle beraber, yargı kararlarında ve doktrinde benimsenmiş bu yükümlülük, maddede açıkça düzenlenmiştir.” Dikkat edilirse Yeni İş Kanunu’nun anılan hükmü, 1475 Sayılı İş K. 1/son hükmünü aynen yinelemekte, ancak buna ilave olarak, alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan haklar açısından da asıl işvereni sorumlu tutmaktadır. Maddede düzenlenen birlikte sorumluluğun TBK. 61, 62 anlamında “müteselsil sorumluluk” olduğu hususunda, doktrin ve uygulamada görüş birliği sağlanmış bulunmaktadır101.

“4857 Sayılı Kanun ile asıl işverenin, bu Kanun’dan, iş sözleşmesinden ve alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden sorumlu tutulması şeklindeki düzenleme, asıl işverenin sorumluluğunun genişletilmesi olarak değerlendirilmelidir. Bu durumda; ihbar, kıdem, kötü niyet ve işe iade sonucu işe başlatmama tazminatları ile ücret, fazla çalışma, hafta tatili, bayram tatili ve genel tatil, yıllık izin, ikramiye, prim, yemek yardımı, yol yardımı gibi tüm işçilik haklarında müteselsil sorumluluk esastır”102.

“Asıl işveren – alt işveren arasındaki sözleşmenin hukukî niteliğinin neye dayanması gerektiği hususu doktrinde tartışmalıdır”103. İlk görüş sahipleri, asıl işveren ile alt işveren arasındaki ilişkinin istisna sözleşmesine dayandığını ileri

101 Güzel, Alt işveren, 54 vd. ; Çenberci, 120 – 121; Demir, Başlıca Yenilikler, 28; Çankaya/Çil, 51;

Canbolat, 70 vd. ; Demir, E. , 829. “Somut uyuşmazlıkta, davalılar arasında destek hizmet alım

işinin yapılması için sözleşme yapıldığı, davacı işçinin işvereni olan şirketinin bu işi üstlendiği, davalılar arasında asıl – alt işveren ilişkisi olduğu, davacının iş sözleşmesinin davalı alt işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedildiği de dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesi yerindedir. Ancak asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanun’dan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işverenle birlikte sorumlu olacağı kuralı dikkate alınmadan ve işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücretinden birlikte sorumlu olduğu gözden kaçırılarak, davalıların müteselsil sorumluluğuna hükmedilmemesi ve davacının alt işverende işe iadesinin gerektiğinin belirtilmemesi hatalı bulunmuştur.” (Y9HD. , 11.11.2014, 2014/17306 E. , 2014/33551 K.); “Asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı, iş veya toplu iş sözleşmesi hükümleri uyarınca alt işverenle birlikte sorumludur. Birlikte sorumluluğu, müteselsil sorumluluk olarak anlamak gerekir.” (Y9HD. , 05.10.2009, 2008/43245 E. , 2009/25694 K.); Aynı yönde, Y7HD. , 17.02.2016, 2015/37827 E. , 2016/3443 K ; Y9HD. , 18.02.2008, 2007/24560 E. , 2008/186 K. , www.corpus.com.tr (ET.21.03.2019). 102 Çankaya/Çil, 50 vd. .

sürmektedirler104. “Bu görüş taraftarlarına göre, bir işverenin istisna sözleşmesine dayanarak, asıl işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş almış olduğu durumlarda, asıl işveren – alt işveren ilişkisinden söz edilebilecektir.”105. Diğer görüş sahipleri ise, asıl işveren ile alt işveren arasındaki ilişkinin istisna sözleşmesine dayanmasının şart olmadığı kanaatindedirler. Bu görüş taraftarlarına göre, söz konusu ilişki, istisna sözleşmesine dayanabileceği gibi, kira yahut taşıma sözleşmelerine de dayanıyor olabilir106. Ancak İş K. 2/VI’da, asıl işveren – alt işveren ilişkisinin öngörüldüğü maddede, taraflar arasında herhangi bir sözleşme tipine dayanılması veya dayanılmaması hususunda bir hüküm bulunmamaktadır. Bundan dolayı, asıl işveren ile alt işverenin müteselsil sorumluluklarının doğması açısından, bunların arasındaki sözleşmenin hukukî niteliği önem arz etmemektedir107. Müteselsil sorumluluğun doğması açısından önemli olan, asıl işverene ait olan bir işin, alt işveren tarafından yapılmasının sağlanmasıdır. Zira asıl işveren ile alt işveren arasındaki hukukî ilişkinin dayanağı, TBK. 471’de düzenlenmiş olan eser sözleşmesi olabileceği gibi, bu ilişkinin kira ya da taşıma sözleşmelerine dayanması da söz konusu olabilir. Taraflar arasında yapılan bu sözleşmenin önemi, asıl işveren ile alt işverenin birbirlerine karşı hak ve borçlarının belirlenmesinde kendisini hissettirecektir. Zira tarafların birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri taleplerinin konusu, aralarındaki sözleşme hükümlerine göre belirlenecektir108.

Asıl işveren ve alt işverenin aralarında yapacakları sözleşmeyle, Kanun’da öngörülmüş olan müteselsil sorumluluk kuralını kaldırmaları, diğer bir ifadeyle asıl işverenin, alt işveren işçilerinin doğacak haklarından sorumlu olmayacağını kararlaştırmaları mümkün değildir; bu yöndeki bir kararlaştırma işçi bakımından değil, olsa olsa işverenler arasındaki iç ilişki bakımından hüküm ifade eder109.

104 Çenberci, Mustafa, İş Kanunu Şerhi, 6. Baskı, Ankara 1986, 148; Günay, Cevdet İlhan, Açıklamalı – İçtihatlı İş Kanunları ve İlgili Mevzuat, Ankara 1984, 35.

105 Canbolat, 39.

106 Ekonomi, 53; Uygur, 267; Çelik/Caniklioğlu/Canbolat, 99.

107Korkusuz, Mustafa Halit, “Asıl İşveren İle Alt İşverenin Müteselsil Sorumluluğu”, İÜHFM, C. : LXXII, S. : 2, (209 – 232), 217 vd. ; Ekonomi, 58; Çelik/Caniklioğlu/Canbolat, 99.

108Korkusuz, 218; Narmanlıoğlu, Ünal, “Asıl İşveren – Alt İşveren İlişkisinden Doğan Sorumluluklar”, Legal Vefa Toplantıları (II), Prof. Nuri Çelik’e Saygı, Türk İş Hukukunda Üçlü İlişkiler, Mart 2008, (53 – 72), 57.

2. Uluslararası Belgelerde ve Avrupa Hukukunda Asıl işveren - Alt İşveren İlişkisinde “Müteselsil Sorumluluk”

Bazı Avrupa ülkelerinin hukuk sistemleri incelendiğinde, her iki yöndeki güvencenin alt işverenin işçilerine sağlanmaya çalışıldığı görülür. Örnek olarak, İtalyan Hukukunda, asıl işverenin işçileri ile alt işverenin işçileri arasında ferdî ve toplu iş hukuku hakları açısından eşitlik ilkesinin gözetilmesi asıldır. Bu kuralın temel gerekçesi ise, alt işverenin işçilerinin asıl işverenin işletmesinde üretim sürecine dâhil olması (l’insertion dans le cyle de production) ile açıklanmaktadır. Belirtilen kuralın sonucu olarak, alt işverenin işçisi, eşitlik ilkesinin gözetilmesini talep edebilecek ve dolayısıyla asıl işverenin işçisinin sahip olduğu tüm haklara sahip olabilecektir. Örnek olarak, asıl işverenin işçilerine tanınmış toplu hizmetlerden (ulaşım, yemek … vb.) yararlanabilecektir. Asıl işveren işçilerinin sahip oldukları sendikal haklara da sahip olması söz konusudur. Aynı kolektif statüden, özellikle asıl işverenin bağlı olduğu işkolu toplu iş sözleşmesinden yararlanabilecektir. Belirtilen çerçevede, alt işverenin işçisinin asıl işverenin işçisi gibi varsayılması söz konusudur. Ancak teknik hukuk açısından alt işveren işçileri, asıl işverenin işçileri değillerdir. Asıl işveren ile bu işçiler arasında hiçbir bağımlılık ilişkisi söz konusu değildir. Gerçek anlamdaki işverenleri alt işverendir. Bunlar hakkında disiplin yaptırımı uygulama veya işten çıkarma yetkisi alt işverene aittir. Bununla birlikte, asıl işverenin işletmesindeki üretim sürecine dâhil olma, az önce belirtilen haklar açısından eşitlik ilkesinin uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Böylece, aynı üretim sürecine dâhil tüm işçilere (asıl işveren veya alt işveren işçileri ayırımı yapılmaksızın) eşit hakların tanınması söz konusu olmaktadır. Ballestrero’a göre, “… aynı şartlarda çalışanlar aynı haklara sahip olmalıdır. Asıl işverenin işçileri ile alt işverenin işçileri aynı üretim sürecine dâhil olduklarında aynı işletmede çalışmaktadırlar. Önemle belirtelim ki eşitlik ilkesi, alt işveren işçilerinin sadece asıl işverene ait işletmede çalışması halinde geçerli olacaktır. Başka işverenlere ait işyerlerinde çalışma halinde bu kural uygulanmamaktadır”110.

110 Güzel, Alt İşveren, 52; Olivier, Arnaud, “Quelle réactions du droit du travail face a la sous – traitance?”, les enseignements de l’exemple italien, Mémoire, Üniversité Paris X – Nanterre, Anné universitaire 2001 – 2002, 4 vd. .

Fransız Hukukunda, eşitlik ilkesi konusunda İtalyan Hukukundakine benzer bir düzenleme yer almamaktadır. Ancak, iş sağlığı ve güvenliği konularında, iki işveren arasında danışma ve bilgilendirme prosedürü öngörülmüş; işçilerin işyerinde yönetime katılma çerçevesinde, alt işveren işçilerinin asıl işverenin işçisi gibi dikkate alınması, alt işveren işçilerinin şikâyetlerinin, asıl işletmenin yönetime katılma organları (işletme komitesi, personel delegeleri, sendika temsilcileri) tarafından da dikkate alınması veya iki işletme için ortak yönetime katılma organlarının oluşturulması esaslarına yer verilmiştir111. Fransız Hukukunda da işçilik hakları açısından asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı sorumluluğu kabul edilmiş bulunmaktadır. Ancak bu, “müteselsil sorumluluk” biçiminde düzenlenmemiştir. Alt işverenin işçileri, işverenlerinin taleplerini karşılayamaması, ödeme aczine düşmesi halinde ancak asıl işverene başvurabilmektedir (art. L.125 – 2 C. Trav.). Ayrıca, söz konusu sorumluluk, sadece alt işverenden olan işçilik alacakları ile sınırlandırılmıştır. Alt işverenin ticarî işletme sahibi olması (ticaret siciline kayıtlı olması) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olması halinde, asıl işverenin belirtilen yönde bir sorumluluğu da söz konusu olmamaktadır112.

İsviçre Hukukunda alt işveren kavramı 8 Ekim 1999 tarihli asgarî çalışma ve ücret şartlarını öngören özel bir Kanun (LTD) ile düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu Kanun’un 5. maddesine göre, genel merkezleri veya ikametgâhları İsviçre dışında olan alt işverenlere iş yaptırılması halinde, asıl işveren, alt işveren ile yaptığı sözleşmede, anılan Kanun hükümlerine uymayı zorunlu kılmalıdır. Aksi halde, Kanun’un 2. maddesinde öngörülen asgarî şartlardan sorumlu olacaktır. Burada “müteselsil sorumluluk” söz konusudur. Bunun sonucu olarak, alt işverenin işçileri, bu işverenleri tarafından verilmemiş, ancak Kanun’un 2. maddesinde öngörülmüş hakları, asıl işverenden de talep edebilecektir. Aynı kural ve sorumluluk, alt işverenin başka bir işverene iş yaptırması halinde de söz konusu olacaktır. Başlangıçtaki asıl işveren, bu yöndeki bir kuralı ilk alt işverenle yaptığı sözleşmeye koymak zorundadır. Böylece, İsviçre Hukukunda, asıl işverenle, alt işverenler arasında zincirleme müteselsil sorumluluk esası benimsenmiş bulunmaktadır. Söz

111 Güzel, Alt İşveren, 53; Ray, Jean – Emmanuel, Droit du Travail, Paris, Edit. Liaisons, 1995, 69. 112 Güzel, Alt İşveren, 53 vd. ; Rivero, Jean/Savatier, Jean, Droit du Travail, Paris PUF, 1993, 102 vd.

konusu Kanun, açıklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyen asıl işverenler için ayrıca bir milyon İsviçre Frangı tutarında para cezası da öngörmektedir113.

3. Sorumluluğun Doğması İçin Gereken Şartlar

a. İş Kanunu Anlamında Geçerli Bir Asıl İşveren Alt İşveren İlişkisinin

Kurulmuş ve Sürdürülmüş Olması

İş Kanunu’nun 2. maddesinin VI. fıkrasındaki sorumluluğun gündeme gelebilmesi, alt işveren işçilerinin işçilik haklarından asıl işverenin sorumlu tutulabilmesi, her şeyden önce asıl işverenle alt işveren arasında geçerli olarak kurulmuş ve sürdürülmüş bir asıl işveren – alt işveren ilişkisinin varlığına bağlı bulunmaktadır114.

Alt işveren işçisinin sadece asıl işverenden alınan işte çalışıyor olması gerekmektedir. Bunun yanında alt işverenin, asıl işverenden aldığı iş için çalıştırdığı işçilerinin tamamının, sadece bu iş için çalışıyor olması gerekmemektedir115.

b. Alt İşverenden Kaynaklanan ve Onun Yükümlü Olduğu İşçilik

Haklarının Doğmuş Fakat Ödenmemiş Olması

Alt işveren işçilerinin haklarının normal olarak muhatabı (borçlusu) kendi işverenleri olup, sorumluluk da, tabiatıyla alt işverene düşmektedir. Normal olan da budur. Burada asıl önemli olan, alt işverenin işçileri ile asıl işveren arasında bir iş sözleşmesi bulunmadığı halde, onun da kanun gereği alt işverenle birlikte sorumlu tutulmuş olmasıdır116.

Alt işveren işçileri, kendi işverenlerinden Kanun’un belirlediği çerçevede ortaya çıkan haklarını alamadıkları takdirde, asıl işverene başvurmak imkânına kavuşurlar. Asıl işverenin ortaya çıkan bu olguya herhangi bir katkısı bulunmadığı gibi, alt işverenle birlikte hareket ettiği de söylenemeyecektir. Sonuçta işçi bakımından ödenmeyen işçilik hakları, hem alt işveren hem de asıl işveren için ortak sorumluluk sebebi olarak kanunen kabul edilmiştir117. “Alt işverenin işçisi, alacağın ifası için, müteselsil sorumlu olan asıl işveren veya alt işverene başvurabilir. Örnek

113 Güzel, Alt İşveren, 54; Wyler, Rémy, Droit du Travail, Berne, 2002, 583 vd. . 114 Narmanlıoğlu, Alt İşveren, 64; Korkusuz, 223.

115 Canbolat, 69 – 70; Soyer, 23; Mollamahmutoğlu/Astarlı/Baysal, 224; Korkusuz, 223. 116 Narmanlıoğlu, Alt İşveren, 65; Korkusuz, 224; Narmanlıoğlu, 132.

olarak, 5 bin liralık alacağı ödenmeyen alt işverenin işçisi, herhangi bir sıra gözetmeksizin asıl işveren veya alt işverene veya her iki işverene aynı anda başvurabilir”118

Alt işveren işçisinin, alacağını işverenlerden yalnızca birinden talep etmesi yahut yalnızca ona karşı dava açması, diğer işvereni sorumluluktan kurtarmaz119.

c. Sorumluluğun Kapsamı

İş Kanunu’nun 2. maddesinin VI. fıkrasında asıl işveren – alt işveren ilişkisinin sınırları gösterilmiştir. Böyle bir ilişkinin kurulup kurulmaması, tabiatıyla asıl işverenin sorumluluğunun belirlenmesinde önem taşıyacaktır. Kanun hükmüne genel olarak bakıldığında, asıl işverenin sorumluluğunun sınırlandığı görülmektedir. Zira bu ilişkinin varlığı için, asıl işin bir bölümünde iş alınması veya mal ya da hizmet üretimine ilişkin yardımcı bir işin ifa edilmesi üzerine tarafların anlaşmaları gerekmektedir. Bundan dolayı, asıl işin bir bölümünü değil de tamamen kendisini oluşturan işlerin ifa edilmesi sonucunda asıl işveren – alt işveren ilişkisi oluşmamakta, bunlardan bağımsız bir asıl işveren ortaya çıkmaktadır. Örnek olarak, fabrika binasının onarımını üstlenen kişi alt işveren olarak kabul edilemez120.

“Asıl işverenin sorumluluğu, alt işverenin ortaya çıkmış yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde gündeme gelecektir ve bu sorumluluk bağımsız değil, aksine alt işverenin davranışına bağlı bir sonuç sorumluluğudur. Doğumu gibi sorumluluğun kapsamı da alt işverenin sorumluluğu ve davranışıyla şekillenmektedir. Asıl işverenin sorumluluğunun sınırı, alt işverenin sorumluluk sınırının ötesine geçemez. Başka bir deyişle işçiler, kendi işverenlerinden talep edebileceklerinden fazlasını asıl işverenden talep edemezler; kendi işverenlerinden talep edebileceklerinin tümünü asıl işverenden de talep edebileceklerdir”121.

118 Demir, E. , 832.

119 Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 286; Demir, E. , 832. 120 Korkusuz, 224; Çelik/Caniklioğlu/Canbolat, 127.

121 Güzel, Taşeron, 8. “Tali borçtan farklı olarak borçlular arasındaki öncelik sonralık ilişkisinin bulunmaması, bu ilişkinin karakteristiğidir. Asıl işveren – alt işveren ilişkisindeki birlikte sorumluluk hükmü ile işçinin korunması amaçlandığından, asıl işverenin öncelikle alt işverene başvurulması gerektiği yönünde bir def’i hakkı düşünülemez. Yine uygulamada sıklıkla rastlanılan asıl işverenin, hak edişleri alt işverene eksiksiz ödediğinden bahisle, işçilere karşı herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı savunmasının hukuken bir değeri bulunmamaktadır. İşçi açısından böyle nitelikli bir korumayı sağlayacak birlikte borçluluk türü, müteselsil borçluluktur” (Kabakcı/Hacıoğlu, 94).

“Alt işveren işçisine karşı, iş sözleşmesiyle, örnek olarak yemek ve yol yardımı ya da ikramiye veya prim gibi bazı haklar sağlanmışsa, asıl işveren bunlardan da sorumlu olacaktır. İş sözleşmesinden doğan haklar kavramına, sadece iş sözleşmesinde açıkça kararlaştırılmış haklar değil, çalışma şartı (işyeri uygulaması) haline gelen hakların da dâhil olduğundan kuşku duyulmamalıdır. Nihayet uygulamada çok sık karşılaşılacak bir durum olmamakla birlikte, eğer alt işverenin işyerinde uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesi varsa, asıl işveren bu toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan haklardan da sorumlu olacaktır”122.

Asıl işveren – alt işveren ilişkisinin devamı süresince ve bu süre ile sınırlı olarak ilişki çerçevesinde ortaya çıkan ve alt işverence karşılanmamış işçilik hakları, Kanun’da sayılanlardan kaynaklanmalıdır. Asıl işverenin sorumluluğu, yükümlülüklerin kaynağı bakımından da sınırlıdır. İş Kanunu, iş sözleşmesi ve alt işverenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesi hükümlerinden kaynaklanan işçilik hakları birlikte sorumluluğa yol açabilecektir. Bu belirtilenler dışında başka kanunlardan ya da sözleşmelerden alt işvereni sorumlu kılan durumlar, hükmün dışında kalmaktadır. Gerçekten de İş Kanunu dışında başka kanunlardan kaynaklanan işçi alacaklarından, asıl işverenin sorumlu tutulması mümkün değildir. Çünkü bu konudaki kanunî buyruk sınırlı ve mutlak olup, hüküm, istisnaî bir sorumluluğu düzenlemektedir. Bu özelliği dolayısıyla hükmü, İş Kanunu dışındaki kanunlardan doğan işçilik haklarına da yayarak, asıl işverenin sorumluluğunu genişletmek uygun değildir123.

Bu çerçevede, asıl işverenin sorumluluğuna yol açabilecek yükümlülükler “tüm işçilik hakları” dır. Bu cümleden olarak asıl işveren, alt işveren işçisinin iş kazasına uğramasından doğan tazminattan, alt işveren ile birlikte sorumlu tutulabilecektir124.

122 Çelik/Caniklioğlu/Canbolat, 118.

123 Narmanlıoğlu, Alt İşveren, 66; Korkusuz, 224; Demir, E. , 843.

124 Nitekim Yargıtay’a göre, “İş kazasının meydana geldiği fabrika binası inşaatı işini, davalılardan (A) A.Ş. üstlenmiş ve binanın çatı inşaatını diğer davalı (B) Kolektif Şirketi’ne vermiştir. Kazalı işçi, taşeron firma (B) Kolektif Şirketi’nin taşeronu A.Ş.’nin işçisidir. Şu duruma göre, (A) A.Ş. asıl işveren olup, olayda herhangi bir kusuru bulunmasa dahi İş Kanununun 1/son (şimdi 2/VI) uyarınca, alt işverenle birlikte müteselsil olarak sorumludur.” (Y9HD. , 04.11.1993, 1993/5757 E. , 1993/15708 K. , www.hukuki.net (E.T.05.07.2015) ). Aynı yönde olmak üzere, yeni tarihli bir karara göre de, “Dosya kapsamındaki belgelerden, davacının 14.11.2010 tarihinde bina inşaatında balkon korkuluk demirlerinin montajı işinde çalışırken, oda içerisinden balkona doğru yaklaşık 6 metre uzunluğundaki çelik profili uzatması neticesinde, inşaatın yakınından geçmekte olan elektrik hattının çelik profil ile ark yapması neticesinde, davacının % 18 oranında iş gücü kaybına uğrayacak şekilde malul kaldığı, olayın SGK tarafından iş kazası kabul edildiği, mahkemece hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda davalının % 30 müterafik kusuru ile dava harici alt

Asıl işveren, alt işveren işçilerinin kendi işyerinde çalıştıkları süre içinde doğan ve gerçekleşen işçilik haklarına bu oranda muhatap olacaktır. Asıl işverenin sorumluluğunun kapsamına, kurulan asıl işveren – alt işveren ilişkisinin sürdürüldüğü işyerinde, işçinin çalıştığı sürede gerçekleşen işçilik hakları girer. Daha önce alt işveren buyruğunda geçirilmiş çalışma süreleri içinde gerçekleşmiş veya gerçekleşecek işçilik haklarından, asıl işverenin sorumlu tutulması mümkün değildir125.

işveren … Şirketinin % 40, davacının ise % 30 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır. Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu “müteselsil sorumluluktur”. Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu’nun 2. maddesinin 6. fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddî ve manevî zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek