• Sonuç bulunamadı

Müteselsil Borç İlişkisinin Hukukî Niteliği ve Özellikleri

Müteselsil borç ilişkisi, birden fazla borçlunun bir veya birden fazla alacaklıya karşı edimin tümünden sorumlu olduğu ve bu borçlulardan birinin veya birkaçının ifası ile ifa edilen miktarda diğerlerinin de borçtan kurtulabildiği borç ilişkisidir72. Bu tanım karşısında, bir müteselsil borç ilişkisinin yakından incelenmesi, akla iki ihtimal getirir: Acaba burada tek bir borç ilişkisi mi yoksa borçlu sayısı kadar borç ilişkisi mi vardır?

Müteselsil borcun hukukî niteliğini açıklayan başlıca iki görüş vardır. “Borcun tekliği” görüşüne göre, müteselsil borç, birden çok borçlusu bulunan bir tek borçtan

borçlulukta bu sonuç doğrudan doğruya edimin mahiyetinden; bir zaruretten kaynaklanmaktadır (Kapancı, 78; Akıntürk, 72).

69 Serozan, İfa Engelleri, 115; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 324. 70 Kapancı, 80.

71 Kapancı, 80; Dağdelen, 196; Serozan, İfa Engelleri, 116.

ibarettir. Başka bir deyişle, müteselsil borçta bir tek edim, fakat birden çok borçlu vardır73.

“Bu görüşü savunanlar, Kanunda kabul edilen sistemin bu olduğuna gerekçe olarak, alacaklının, borcun tamamını tek bir borçludan isteyebilmesini, borçlulardan birinin ifasıyla borcun sona ermesini, bütün borçluların borcun sebebinden ve mahiyetinden kaynaklanan def’ileri ileri sürebilmesini gösterirler”74. “Bu görüşün kabul edilmesinin en önemli sonucu, borçluların tamamen aynı hükümlere tabi olmalarıdır. Dolayısıyla ifa zamanı, ifa yeri, zamanaşımı vb. bakımından farklı hükümlerin öngörülmesi mümkün bulunmamaktadır”75.

“Borcun çokluğu” görüşüne göre ise, müteselsil borç, ne kadar borçlu varsa o kadar borçtan oluşan bir hukukî ilişkidir. Doktrinde hâkim olan görüş, borcun çokluğu görüşüdür76. Borcun çokluğu görüşüne göre, müteselsil borçlulardan her birinin sorumluluğu farklı hükümlere tâbi olabilir. Borçlar Kanunu hükümleri de bu görüşü destekleyici niteliktedir. Borçlulardan sadece birini etkileyen savunma sebepleri ileri sürülebilir ya da zamanaşımı süresi farklı olabilir. Alacaklının sahip olduğu alacak hakları birbirinden bağımsızdır ve her biri üzerinde ayrı ayrı tasarruf edilebilir77. “Hatta bu görüş doğrultusunda, her bir borçlunun yüklendiği edimin

73 Akıntürk, 48; Eren, 1228. “Bu görüş, Friedrich Keller (Über Litis Contestatio und Urteil nach classischem Römischem Recht, Zürich: 1827, 443 vd. ) tarafından ortaya koyulmuş, sonrasında Bernhard Windscheid (Zur Lehre von der Correalobligation İn der Kritischen Überschau der deutschen Gezetzgebung und Rechtwissenschaft, Bd. 6, 206 – 237, 219) tarafından geliştirilmiştir. Görüşün temelinde sübjektif ve objektif açılardan borç ilişkileri farklılaştırılmış, bu şekilde, müteselsil borçlulukta “tek borç” önerisinin alt yapısı kurulmaya çalışılmıştır. Objektif olarak borç ilişkisinin tekliği mutlak anlamda da tekliğini gerektirmez; borçlu sayısı böyle bir faraziyede birden fazla olabilecektir. Daha sonra R. Schot’un (Über Cession von Correalobligationen, Breslau: Diss. , 1987, 46 – 47) ortaya attığı düşünceye göre, birden fazla kişi alacaklıya karşı aynı edimin taşıyıcısı konumundadır. Bu kişilerle alacaklı arasında birden çok bağ olmasına rağmen borcun konusu olan edim tektir” (Kapancı, 27).

Teklik görüşü şu şekilde formüle edilebilir: “Borçlanılan edim bakımından teklik, bu edimi taşıyan hukukî bağlarda çokluk” (Kapancı, 27; Akıntürk, 48 – 49).

74 Kapancı’ya göre, bu sonuçlar dar anlamda borç ilişkisinin tekliğine gerekçe olarak gösterilemez. Zira bunlar geniş anlamda tek hukukî sebebe dayalı geniş borç ilişkisi olmasının sonuçlarıdır (Kapancı, 28).

75 Ancak görüş taraftarları, yukarıda 42 numaralı dipnotta belirttiğimiz şekilde, “borcun konusunda teklik, hukukî bağlarda çokluk” olduğunu kabul ederek burada da söz konusu modalitelerde her bir borçlu bakımından değişiklik yapılabileceğini ileri sürmektedirler. Tabi hâl böyle olunca, aslında çokluk görüşü ile aynı kapıya çıkılmakta, ancak yine de tek bir yönde farklılık kalmaktadır: Bu da borçlanılan edimin tekliğidir. Borçlanılan edimin tekliği müteselsil borç ilişkisini bir arada tutan nüvedir. Çokluk görüşünde bunun yerini “ifa amacında birlik” almaktadır (Kapancı, 28).

76 Eren, 1229; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 289; Canyürek, 12; Kapancı, 31; Engel, 838;

Tercier/Pichonnaz, N. 1623; Tunçomağ, 1034.

diğerinden farklı olduğu müteselsil borçların varlığı bile kabul edilmektedir”78. Örnek olarak, borçlular (B1) ve (B2) ile alacaklı (A) arasında yapılan bir sözleşmede, (A)’nın (B1)’den bir otomobilin teslimini veya (B2)’den 50.000 TL. ödemesini seçimlik olarak isteyebileceği, (B1) ve (B2)’den birinin ifada bulunması üzerine de diğerinin borcundan kurtulacağı kararlaştırılmışsa, bu ilişkiye de müteselsil borçluluk hükümleri uygulanacaktır79.

Her bir borçlunun farklı hükümlere göre sorumlu olabilmesi, alacaklıya karşı bazı savunmaları sadece bazı borçluların yapabilmeleri, bazı borçluların diğerlerinden farklı imkânlara (itiraz, def’i, teminat gibi) sahip olabilmeleri (TBK.164, TBK.166) hususları dikkate alındığında, müteselsil borçlulukta birden fazla borç ilişkisinin mevcut olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu cümleden olarak, doktrinde borcun çokluğu görüşünü kabul etmekle birlikte, borçlar arasında belli ölçüde bir bağlılığın bulunduğunu ifade eden Akıntürk’ün80 kanaatine katıldığımızı belirtmek isteriz.

“Müteselsil borçta alacaklılar da birden fazla olabilir. Örnek olarak, (A1) ve (A2)’nin 100.000 TL.’nin ödenmesini (B1) ve (B2)’den müteselsil olarak isteyebileceği şeklinde bir ilişki böyledir. Bu hukuki ilişkide, hem müteselsil borçluluk hem de alacaklı teselsülü vardır. Alacaklı teselsülü kendi hükümlerine tâbi olur”81.

Borç ilişkisinin çokluğu görüşü, her bir borçlunun borcunun diğerlerinden bağımsız olduğu anlamına gelmez. Aksi takdirde ortada müteselsil borçluluk bulunmasının anlamı kalmazdı. Müteselsil borçlulukta, bir borçlunun borcu ifa veya takasla sona erince, buna bağlı olarak diğerlerinin borcu da alacaklıya karşı son bulacaktır (TBK.166/I). Kanun hükmüyle bu borçların kaderi birbirine bağlanmıştır82.

78 Oğuzman/Öz, 467; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 289; Akıntürk, 70. Fransız Hukukunda (Fr. MK. 1200 uyarınca) müteselsil borçluların aynı edimi (eadem res, eadem pecunia) borçlanmaları kabul edilmektedir; edimin konusu Türk – İsviçre Hukuklarında olduğu gibi farklılaştırılamaz (Kapancı, 30).

79 “Eski Borçlar Kanunu’nda borçlular arasında teselsül düzenlenirken genellikle bu ilişkinin para borçlarında söz konusu olacağı düşüncesiyle hareket edilmiş ve ifadan değil, tediyeden (paiement, zahlung) söz edilmiştir (Bak. Eski BK. 145 vd. , İsv. BK. 147 vd.). Oysa, para borcu dışındaki borçlarda da müteselsil borçluluğa bir engel yoktur” (Oğuzman/Öz, 467).

80 Akıntürk, 70. 81 Oğuzman/Öz, 467.

2. Müteselsil Borç İlişkisinin Özellikleri

a. Alacaklının Dilediği Borçluya Başvurabilmesi

Türk Borçlar Kanunu’nun 163. maddesinin metninden açıkça anlaşılacağı üzere, alacaklı, (alacağın muaccel olması, ifa zamanının gelmiş bulunması şartıyla) alacağının tamamını müteselsil borçluların herhangi birinden isteyebilir83. Alacaklı, dilerse birden fazla borçluyu, dilerse borçluların tümünü takip edebilir. Alacaklı, bu imkâna, borç ifayla veya başka bir yolla sona erinceye kadar sahiptir84. Borç tamamen ödeninceye kadar bütün borçluların sorumluluğu ödenecek borç oranında devam eder85.

Alacaklı, borçlulardan sadece birine başvurduğunda, mutlaka alacağının tamamını talep etmek mecburiyetinde değildir. Daha ziyade burada alacaklıya tanınmış bir yetki söz konusudur86. Ne var ki, alacaklı bu şekilde borçluların birinden sadece borcun belli bir kısmı için talepte bulunmuş olsa da, borçlunun borcun tamamını yerine getirme, borç yükünden mutlak surette kurtulma hakkı mevcut bulunmaktadır. Alacaklı da buna karşı çıkamaz87.

b. Borçluların Borcun Tamamından Sorumlu Olması

Müteselsil borçluluğun, paylı (müşterek) borçluluktan en önemli farkı, her bir borçlunun borcun tamamından sorumlu olmasıdır88. Borçlulardan hiçbiri, diğer borçluların varlığını ileri sürerek borcun ifasından kaçınamayacağı gibi, kendisinin borcun yalnız bir kısmını ödeyeceğini, kalan kısmının da diğer borçlular tarafından ödenmesi gerektiğini ileri süremez89. “Yani, “iç ilişki” denilen borçlular arasındaki borcu bölüşme tarzının, alacaklıya karşı olan duruma etkisi yoktur. Örnek olarak, (A)’ya karşı, 1.000 TL. borcu müteselsil olarak üstlenen (B1) ve (B2), kendi aralarında bu borcu 500’er TL. olarak paylaşacak olsalar da, (A)’nın (B1)’den borcun tümünü istemesi üzerine, (B1) iç ilişkide payına 500 TL. düştüğünü ileri

83 Kabakcı, Mahmut/Hacıoğlu, Arzu, “Asıl İşveren ile Alt İşverenler Arasındaki Rücu İlişkisi”, Sicil İş Hukuku Dergisi, Aralık 2016, (91 - 106), 94; Reisoğlu, 438; Oğuzman/Öz, 467; Demir, E. , 831.

84 Oğuzman/Öz, 468; Kapancı, 142; Engel, 839; Canyürek, 26; Demir, E. , 831. 85 Akdoğaner, 15; Gürkanlar, 3; Demir, E. , 831.

86 Kapancı, 143; Engel, 839.

87 Kapancı, 143; Engel, 839; Canyürek, 25.

88 Oğuzman/Öz, 468; Eren, 1229; Kapancı, 141; Dağdelen, 193.

89 Eren, 1230; Akıntürk, 36 vd. ; Hatemi/Gökyayla, 357; Akdoğaner, 21; Kapancı, 141; Engel, 836.

süremeyecek ve 1.000 TL.’yi (A)’ya ödemek zorunda kalacaktır. Ancak bu ödemeden sonra (B1) payından çok ödeme yaptığı gerekçesiyle (B2)’den 500 TL. isteyebilir”90.

Müteselsil borçlular alacaklıya karşı aynı edim için borçlanabilecekleri gibi farklı edimler için de borçlanmış olabilirler91. Örnek olarak, (A)’ya karşı (B1) bir spor arabayı teslim etme, (B2) de 200.000 TL. para ödeme borcu altına müteselsil olarak girmiş olabilirler. Bu durumda, her bir borçlu kendi borçlandığı edimin tamamını yerine getirmekle yükümlü olacaktır. Yoksa borçlular birbirlerinin edimlerinden dolayı sorumluluk altında değillerdir92.

Yine, müteselsil borçluların aynı edimden farklı tutarlarda borçlanmaları da ihtimal dâhilindedir93. Böyle bir ihtimalde borçlular arasında, sadece borcu en az olanın borç miktarı kadar müteselsil borçluluk vardır94. “Örnek olarak, sözleşme veya Kanundan doğan müteselsil bir borç ilişkisinde, (A)’ya (B), 2.000; (C) ise 1.000 TL. borçludur. Böyle bir durumda, alacaklı (A) ile borçlu (B) ve (C) arasındaki müteselsil borç miktarı, borcun sadece 1.000 TL.’lik kısmı içindir”95.

Alacaklının bütün borçlulara karşı yöneltebileceği ifa talebi, onun tamamıyla tatmin edilmesine kadar devam edecektir. Kısmî olarak alacaklıyı tatmin etmiş borçlulardan biri, borcun iç ilişkide üzerine düşen kısmından fazlasını ödediği iddiasıyla alacaklının kendisine tekrar başvurmasına engel olamaz96.

c. Her Türlü Borç İlişkisi İçin Mümkün Olması

“Müteselsil borçluluk, her tür borç ilişkisinde karşımıza çıkabilir. Sözleşmeden doğan borçlarda da, her tür sözleşmenin müteselsil borçluluk doğuracak şekilde yapılması mümkündür. Örnek olarak, alıcı veya satıcının birden çok olduğu satım sözleşmelerinden, müteahhit veya iş sahibinin birden çok olduğu eser (istisna) sözleşmesinden, kiracıların birden çok olduğu kira sözleşmesinden vb. müteselsil borçluluk doğabilir”97. 90 Oğuzman/Öz, 468. 91 Kapancı, 141; Sbai, 30. 92 Kapancı, 141; Sbai, 30. 93 Kapancı, 141; Sbai, 31.

94 Oğuzman/Öz, 468; Hatemi/Gökyayla, 357; Eren, 1226. 95 Eren, 1230.

96 Kapancı, 142; Engel, 839.