• Sonuç bulunamadı

Sohbet n° 013 - Tarih: 26 ekim 2001

<> ve [] ile baĢlayan satırlar Aiberg‟e ait değildir.

Slm&slm. Kehf suresi hangi ayette kalmıĢtık?

<> 65'de kalmıĢsınız.

Tamam 65‟i alalım, çünkü bu konuyu bugün bitirip, site sayfasına nihai olarak asmasını temin etmiĢ olacağız. Bu Hızır'ın öyküsü, önceki chat‟ler ile harmanlandığında, konunun bütünlüğü ortaya çıkacaktır.

Evet 65?

<> 18-Kehf/65: Bu arada ikisi, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz, kullarımızdan birini buldular.

Bunu anlatmıĢtık. ġimdi 66'yı yazalım? Ya da 65'e kadar olan bölüm ile ilgili özel Hızır soruları var mı?

<> 18-Kehf/66: Musa ona, “Sana öğretileni bana, hayra götüren bir bilgi olarak öğretmen için peĢinden gelebilir miyim?” dedi.

Musa, RAHMET ve BĠLĠM için, ikisi için öğrenci olmak istemektedir. Ayette “Sana öğretilen”

demiyor, “Allah'ın rahmetinden olarak öğrendiğin bilimden”... Musa bu arada, “Sadece ben senin peĢinden (zamanından, zaman yolundan) gelebilir miyim?” diyor. Yani YuĢa sanki ortada yok gibi...

67. ayet ?

<> 18-Kehf/67, 68: (Hızır) “Sen, doğrusu benim yaptıklarıma dayanamazsın, bilgice kavrayamadığın bir Ģeye nasıl dayanabilirsin?” dedi.

ġimdi burada önemli noktalar var: Hızır “Bir Ģeyler yapacağını” söylüyor. Ama “DĠ‟LĠ GEÇMĠġ ZAMANDA yaptıklarıma, yapmıĢ olduklarıma...” diyor. “Yapacağı” Ģeyler, “GeçmiĢte YAPMIġ oldukları” oluyor birden.

Bu paradoksu kastederek, “Senin kafanı karıĢtıracak Ģeylerin” diyor. “NEDENSEL”lik tersinecektir: çünkü “ĠÇYÜZÜNÜ, NEDENĠNĠ kavrayamayacağın Ģeylere dayanamazsın, sabredemezsin”

diyor.

Burada olay Ģu: “SONUÇ” önce gelecektir. Yani NEDEN olarak baktığında, Musa için her Ģey anlamsız olacaktır. Dolayısıyla bizler de “SONUÇSALLIK” ilkesiyle bu ayetleri anlamaya çalıĢacağız. Ve 69.

ayet?

<> 18-Kehf/69: Musa, “ĠnĢallah sabrettiğimi göreceksin, sana hiç bir iĢte baĢ kaldırmayacağım” dedi.

Musa boyun eğiyor. Çünkü peygamber olmak baĢka, ALĠM olmak baĢka baĢka Ģeyler... Musa

“Sabrettiğimi göreceksin” derken, SABIR iki yönlüdür:

a) Bildiğimiz sabır.

b) Tersinen sabır.

Bu mekanizmayı açıklamak için önce SBR (Sabr, sabır) üzerinde duralım: Allah'ın iki ismi vardır ki, birbirine karĢıt durur:

Birincisi “Seriul Hısab”, yani seri hesab görücü... Bunun MĠSALĠni, bilgisayarın saliseler içinde onbin rakamlı bir sayının küb kökünü alması gibi düĢünün. Bu çok hızlıdır. Elektrik akımı gibi ıĢık hızıyla geçer gider. Ama aynı elektrik akımına eğer “Rezistans = Direnç” korsanız, iĢ baĢkalaĢır.

Elektrik akımı bu kez (volt, amper, watt vb klasik formüllerinden biliyoruz ki) ıĢık hızıyla ve iĢlevsiz olarak geçmez. Örneğin “Rezistanslı elektrik sobalarında” direnci aĢarak öteki uca (kutba) ulaĢmaya çalıĢır.

Bu arada, bildiğiniz üzere elektrik sobası da bizi bir güzel ısıtır. Yani Seriul Hısab = IĢık fotonlarının (ıĢık ıĢınlarının) talimidir.

Allah'ın “Es-Sabur” ismi ise, “Isı ıĢınlarının” (Termik fotonların) talimi(göstergesi)dir. Allah'ın SABUR isminin iĢlevini Ģimdi daha iyi anlayabiliyor muyuz? Ve Ģunu anlayabiliyor muyuz? “Onlara az bir süre tanı...” “Sen onlara bir mühlet ver...” Bu ayetleri bilirsiniz...

ĠĢte bu yüzden “Sabır” demek, “Ġntikal süreci” demektir. Toprağı sularsınız ama, bir SÜRE tanıyacağız ki su, suladığımız bitkinin köklerine gidip oradan özümsensin.

Allah katında zaman, “OL = ÖL” yani doğum-ölüm aynı yerdedir. Ya da doğum = NEDEN ve ölüm = SONUÇ aynı yerdedir. Çünkü ıĢık hızına yaklaĢtıkça, DOĞUM ve ÖLÜM, ya da NEDEN ve SONUÇ arası kısalır. Bunun için ikizlerden ıĢık hızıyla giden, diğerine göre 14 kez daha GENÇ kalır.

Çünkü öyle hızlanmıĢtır ki, neden ile sonuç arasını iyice kısaltmıĢtır.

Tam ıĢık hızında ise ıĢık hızı yüzünden uzay-zaman bükülür ve komprime bir yay gibi, baĢı ve sonu (NEDENĠ ve SONUCU) birleĢir. AYNI Ģey olur. “NEDEN = SONUÇ” olur.

Dolayısıyla biz MADDE olarak ıĢıktan çok çok çok yavaĢ gittiğimizden, zamanımız, ya da NEDEN ile SONUÇ'un arası çok uzadığından, bize Allah SABIR tavsiye etmektedir. Eğer ıĢık hızıyla giden canlılar olsaydık, bize “SABIR” tavsiye edilmeyecekti.

Allah'ımızın dediği gibi: “O gün gelecektir ve iĢiniz bitmiĢtir bile, sizler artık mahĢerde hesap vermektesiniz”, ya da “Kıyamet kıskıvrak gelmiĢ sizi yakalamıĢtır, Cennet ve Cehennem'i paylaĢmıĢsınızdır bile...” Bu tür ayetlere bir örneği, Yecüc ve Mecüc ile ilgili ayetlerden verebilirsiniz.

(Bunlar iki ayettir ve biri Kehf suresindedir.)

<> 18-Kehf/84: Dediler ki: “Zülkarneyn! Doğrusu Yecüc ve Mecüc bu ülkede bozgunculuk yapıyorlar.

Bizimle onların arasına bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?”

ĠĢte bunun en sonu. Yani bu olayın bittiği ayet. 95'den sonra olabilir.

<> 18-Kehf/97: Artık Yecüc ve Mecüc onu ne aĢabildiler ve ne de delip geçebildiler.

<> 18-Kehf/98: Zülkarneyn, “ĠĢte bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin tayin ettiği zaman gelince onu yerle bir eder; Rabbimin verdiği söz gerçektir” dedi.

<> 18-Kehf/99: Biz o gün onları bırakırız, dalgalar halinde birbirlerine girerler. Sura üflenince hepsini bir araya toplarız.

Evet bu ayet, 99‟a bir bakınız: “Biz onları (osilasyonik dalga olarak), iç içe (iki ayrı fazı birlikte) bırakırız, dalgalar halinde birbirlerine girerler.” ġimdi dikkat ederseniz, gelecek zamanı uzun bir tehir ile anlatıyor ayet... Ama “O gün Sur'a üflenmiĢtir, hepsini bir araya toplaMIġızdır” diyor. Yani Allah katında Ġġ bitmiĢ ve de MĠġLĠ GEÇMĠġ ZAMAN ĠLE BĠTMĠġ.

Bu ifadeyi kasten seçtik ki, “SABIR” olayını anlatmak için. Sabrın arkasında birden her Ģey bitmiĢ oluyor. Halbuki sabır çok uzun ve zor geliyor bize... Bir gün = Bin yıl olan bir ilahi takvimde ise saliselerden ibaret... Ahırette bir gün kalan biri, dünya takvimiyle 1000 yıl (365. bin gün) kalmıĢ olacaktır.

Asıl sabrı orada öğreneceğiz. MahĢer meydanında tıkıĢ tıkıĢ, değil bir gün, belki orada on gün (onbin yıl), yüz gün (yüzbin yıl) kalacağız.

ALLAH'TAN SAKINILMASI GEREKTĠĞĠ GĠBĠ SAKININ! Mütteki olup korkun ey Hanifler...

Allah bize ASR gibi surelerde niçin SABRI tavsiye ediyor? Sabırsız olsak ne yazar. Yine eli mahkum sabretmek durumunda değil miyiz?

Örneğin yarın bir olay var. Ġki kiĢi bu olayı yaĢayacaklar. Ama yarın olmadı. Biri sabrediyor. Diğeri ise sabırsız ve cerbeze; “Öff ya?!” deyip hayatı hem kendine hem öteki insanlara zehrediyor. (Stres bulaĢıcıdır!)

Ertesi gün oluyor. Sabreden ile sabretmeyen aynı SÜRECĠ yaĢıyorlar. Sabırsızlık gösteren ise hayatını karartmıĢ, yarına perperiĢan çıkmıĢtır...

Ġkisi de aynı SÜREyi aĢıyorlar. Ama biri SABIR'lı, diğeri ise SABIRSIZ. Yani sabır olayında KĠġĠLER yargılanır. Olay bir tekdir ve herkese eĢit zamanlıdır. Burada sınanan bizleriz. Sabreden ya da sabırsız olan bizleriz. Sabırı, “Sabreden derviĢ muradına ermiĢ” gibi algılaMAmak gerekir. Ben bu kadar kaderci (Fatalist, cehriyeci) değilim.

<> Ruhlarımızın, bedensel ölüm ile karadelik sonsuz hiçliğinde ahiret gününü bekleme süreci için zaman enerjisi geçerli, ama ahiret sonrası zaman ortadan kalkıyor, değil mi?

Evet bir bakıma öyle. Ancak bu konuyu da iyice bir gün açarsak, altından inanılmaz bulgular çıkacağını göreceksin.

Yine sabrı irdelediğimizde sabrı Ģöyle anlamamız gerekecektir: Kötülük fiilinin oluĢması için

“SABIR” göstermek Ģarttır. Ġyilik ve kötülük farklı Ģeylerdir. Ġyi insanlar bir arada yürürken, bir KÖTÜ gelir ve size omuz vurur. Siz özür dileseniz bile, “Affetmiyorum lan, önüne bak” der. ĠĢte bu kötülüktür.

Bizler melek değiliz, yani KÖTÜ'ler ve kötülükleri olması gerekiyor ki, “Hesap defterlerine”

kötülükleri -fiilen gerçekleĢmiĢ olarak- kayıt altına alınsın.

Daha genel bir örnek ile, Bosna'da 100 bin kadar müslüman kadına tecavüz edildi, 500 bin müslüman toplu mezarlarda yok edildi. Bunlar olmalıydı. KÖTÜLÜĞE fırsat tanıyarak, kötülük fiilinin olması gerekiyor çünkü. (Bu konuda bir ayeti ise, Ali Ġmran suresi 110-111-112 ve 113'de bulabilirsiniz.)

<> “Önceden caydırıcı olmak Ģartı olmaksızın” demek istemiyorsunuz, değil mi?

Maalesef, BoĢnak kardeĢlerimiz tarihten ders almadılar. Tito zamanında; BoĢnaklar (Müslüman) ve Hırvatlar (Katolik) ile Sırplar (Ortodoks) birbirlerini yemiĢlerdi. Ordunun yönetimi, Federal Yugoslavya kurulduğunda -nedense- SIRPlara bırakıldı. Buna BoĢnaklar göz yumdular.

Sırpları Yugoslavya'nın jandarması yaptılar ve kendi askerlik hizmetlerini “kısaltıp” yan gelip yattılar.

Sırplar silahlı kuvvetlerin tek hakimi olunca ve iĢler de zıvanadan çıkınca, ĠHMALLERĠ yüzünden BoĢnak kardeĢlerimiz, tedbirsiz ve silahsız olmanın bedelini ağır ödediler.

Oysa Allah Ģöyle buyuruyor (Tedbir ve tevekkül zikredilerek): “Bir kavim kendini düzeltmezse, andolsun ki Allah da o kavmi düzeltmeyecektir.” Afganistan yüzyıllardır kendini düzeltmemenin bedelini ödüyor. Ortaçağı ve aĢiret düzenini alıp getirip Millenium'a ıĢınlamıĢlar sanki. (Afganistan ya da Suudiler fark etmez...)

Bana Ali Ġmran 110. ayeti kim yazacak?

<> 3-Ali Ġmran/110: Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan, hayırlı bir ümmetsiniz. Kitap ehli inanmıĢ olsalardı, kendileri için daha hayırlı olurdu;

içlerinde inananlar olmakla beraber, çoğu yoldan çıkmıĢtır.

Burada bildirilen HAYIRLI grup elbette sahabelerdir. ġimdiki hiç bir müslüman bu klasmana girmiyor. Kitap ehli derken bugünkü batı alemi gibi algılamamız gerekiyor. Ġçlerinde inananlar ise, ben gibi (sonradan müslüman) olanlar. 111. ayete bir bakalım?

<> 3-Ali Ġmran/111: Onlar incitmekten baĢka size bir zarar veremezler. Sizinle savaĢa koyulurlarsa, geri dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.

Sırplar'ı örnek aldık. “Onlar sizi incitmekten öte bir zarar vermezler” diyor. O kelime “Ġncitmek”

değil, “Ġhmalin ve tedbirsizliğin DOĞAL cezası”dır. Müslüman ya da Budist, hiçbir Ģey değiĢmez, burada fiil “ĠHMAL ve TEDBĠRSĠZLĠK”tir. Yani konu ĠSLAM değil, ĠNSAN bu ayette...

Ancak Ģu da var ki, Allah yine aynı ayette biz müslümanlara sahip çıkıyor: “Sizi cezalandırdıktan sonra ya da Ģehid edip mertebenizi yükselttikten sonra vb...” Rum suresini de hatırlarsanız, Kur'an o surede “Rumların 3 ila 9 yıl arasında müslümanlara galip geleceğini” söylüyordu ve gerçekten bu olay çıkmıĢtı. Daha sonra onlar ve Sırplar, bir süre galip gelmekle birlikte, 3-9 yıl içinde, “Arkalarına bakmadan kaçarlar”.

<> “Sizinle savaĢa koyulurlarsa, geri donup kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.”

Ayet böyle diyor. Biz her Ģeye siyah ve beyaz bakıyoruz. Eğer Nato olmasaydı (ki Nato Sırplara yardım etmedi, bombaladı), bir tek BoĢnak ve daha sonra Kosovalı müslüman kalmazdı, emin olun.

NATO burada bir ALLAH nimeti olmuĢtur, anlayana. Nato Sırplara değil, bir Ģekilde MÜSLÜMANLARA yardımcı olmuĢtur. Kim bunun tersini söyleyebilir????? ĠĢte ayette bu tür sırlar var.

<> Hristiyan Rum ordusunun putperest Pers ordusuna karĢı galip gelmesi ve müslümanların bundan avantaj sağlaması gibi...

Tabii Rum kelimesinin de tanımını KUR'AN bakıĢı ile bir anlatalım: Burada bildirilen Rumlar, Yunanlı ve Kıbrıslı Rumlar değil. Çünkü Rum (Rim) kelimesinin aslı, Romus ve Romulus'tur; yani baĢından beri ĠKĠ tip ROMALI = RUM vardır. Bunlardan birincisi, BATI ROMA DĠN VE MEZHEBLERĠ, yani Katolikler. Ġkincisi ise, Doğu Roma (Bizans Ekümenliği, Fener Patriği); bunlar da ikinci tip RUM'lardır, yani mezhebleri ORTODOKSLARDIR.

O halde Rum'lar derken, Allah bir ırkı değil, “HRĠSTĠYAN MEZHEBLERĠNĠ” bildiriyor. Bütün Slavların tamamı Ortodokstur. Batı bölümü (Leh, Çek, Slovak, Hırvat, Sloven) ise Katoliktir. Yani Ġslamın karĢısında KATOLĠK ve ORTODOKS'lar vardır. Rum suresine RUM adının verilmesi bunu anlatmaktadır.

Dikkat ediniz, bunlar içinde bir tek PROTESTANT mezhebi yoktur. Protestantlar bellidir: Anglo-Saksonlar, Hollandalılar, Kuzey Almanlar, Skandinavların tamamı.

<> Martin Luter King daha doğmamıĢtı.

Evet doğmamıĢtı ama, Allah dileseydi onu da zikrederdi. Yani “bir de protestantlar çıkacak, onlar da size zararlı olacaklar” gibi bir iĢaret ya da alimlere bir misal bırakırdı. O bakımdan dedim. Ġslamiyetin (ve de Türklerin)... Hatta Ġsveç kralı DemirbaĢ Karl Osmanlı müttefikiydi.

Danimarka, Norveç, Hollanda, Protestan Almanya, Amerika vb, hiçbirinin Türkiye ya da Ġslam ülkeleriyle bir kavgaları yoktur. (Ġngiltere hariç, çünkü Ġngilizlerin politikası, doğal Siyonizm güdümündedir.)

<> O zaman Protestan mı olmamız gerek?

Hanif zaten Protestant demektir. Ġslamiyet yeni bir din olduğu için, henüz iki mezhebi var:

Ortodoks = Sünnilik ile Katolik = ġiilik. Ġleride / Ģimdi, Protestantlığımız = Haniflik için zaten start

verildi. BoĢuna mı Millenium, milat dedim? Örneğime dikkat ettiniz mi? Protestantlığı anlattım (ama Ġslamisini).

<> Yıllarca Katolikler Protestan kanı akıttı.

Evet, bu demektir ki, yüzyıllarca Süfyaniler Haniflerin kanını akıtacaklar.

<> Bugün bunun iĢaretleri var.

Evet bu iĢaretler var: Ben Mississippi Ģarkıları söyledim. Daha sonra Hawking bir mesaj gönderdi.

Sonra Milat dedim. On gün sonra DTM'ler uçuĢtu. Haniflik dedim. YaĢar Nuri vb, eĢanlı olarak aynı zamanda, benzeri Hanif fikirleri ortayla attılar. Dikkat ettiniz mi? Milat tam milat oluverdi. ĠĢaret arıyorsanız, iyi bir analist, bin tane iĢareti bir arada bulabilir.

<> YaĢar Nuri benim için hiç referans değil.

O referans olamaz zaten, sadece “paralel” dürtü alıyor. Hani telepatların diyapazon ortaklarından söz etmiĢtim ya, rastgele alıyorlar diye; hassas insanlar ya da frekansları tutuyor demiĢtim, hatırladınız mı??

Mesela George Adamski. Uçuk kaçık fakat telepat ikizi. Gerçek 1N'leri yakalayabiliyordu. Nereye ineceklerini biliyordu ve geliyordu oralara. Ama 1N'ler onlara “Uzaylı”, Marslı, Satürnlü‟yü oynayarak,

“Gerçekte zaman gezmenleri olduklarını” saklıyordu.

<> Bu konuyla ilgili gruba bir yazı asmıĢtım, umarım üyelerimiz okumuĢtur.

Zaten özellikle yazıya TAKVĠYE olsun diye Adamski'yi yazdım. Random olarak bir Target ve Response iliĢkisi doğuyor, Adamski ile diğerleri arasında. Telepatide biz, Telemessenger ile Randomer diyoruz. Bilimsel adı da, Response ve Target olarak geçiyor. Alıcı-verici ya da hedef “Target” kiĢi, Randomist telepatisyen olabiliyor.

Bu olgu bilimde de var. Weinberg ve Abdüsselam, birbirlerini hiç tanımadan, gizli yürüttükleri fikirlerini hiç okumadan ve bilmeden, yıllar sonra aynı anda BOZONLARI (w-, w0 ve w+) buldular. Aynı dönemin Nobel ödülünü aldıkları gün birbirleriyle TANIġTILAR.

O kadar yıl akılları neredeydi de aynı gün ödül almaya kalkıĢtılar, diye adama sorulur. Gurdjieff ile Ouspensky de aynı iliĢkideydiler. Tam bir majisyen ve telepat olan Gurdjieff'in mesajlarını, randomisyen olarak Ouspensky alabiliyordu. Mecburen Gurdjieff onu “Gruba” aldı. Zaten iyi bir öğrenci de oldu sayılır.

Borges müthiĢ bir telepattı. Ona gönderilen “Zaman aĢırı” mesajları durup dururken James Joyce alıyordu.

<> Zihnimizi telepatiye nasıl uyarlayabiliriz veya hangi metodlarla telepat olunur?

Bu bir yetenek. (Benim yapamayacağım bir Ģey mesela.) Borges'e gelen bir mesajı hiç alakasız yere James Joyce alıyordu.

<> Sen de telepatsındır, ancak henüz bilmiyorsundur, gelecekte bileceksindir :)

Dediğin gibi olsun. Zaten “ben büyüyünce telepat olacağım” dedim ama, annem “evde çatapat istemem” diyerek ağzıma kırmızı biber sürdü. O yüzden telepat olamadım, ama telefat oldum ;=)).

<> http://www.hanifislam.com/bol08/bol08e.htm James Joyce hakkında ilginç bilgiler ve saptamalar.

Verdiğin linkten, forumdaĢlar ZigZag dağının (Arafat) altından akan Zemzem yeraltı galerisini okuyacaklardır.

<> “By the stream of Zemzem under Zigzag Hill” cümlesi mesela. Zemzem = 104'ler, Zigzag = 114'ler.

“ZigZag Hill” denmiĢtir, “mount top” denmemiĢtir. Bu yüzden o dağın adı ARAFAT‟tır ve kutsaldır. Hatta “Hac Arafattır” denmiĢtir, bilirsiniz. Vurgu olsun diye bildiklerinizi yazıyorum...

<> Joyce'un kitabına bakan oldu mu acaba aranızda? Yani gerçeğine?

<> Fransızca tercümesine bakmayı denemiĢtim bir donem, bilgiler tercümeden kaybolmuĢtu.

<> Fransızca‟ya tercüme edilmesi imkansız zaten. Çünkü kitap Ġngilizce bile denemez. Kitap baĢı olmayan bir cümleyle baĢlar, sonu olmayan bir cümle ile biter. BaĢı ve sonu birleĢiktir.

<> Evet çok tuhaf bir kitap, karıĢık, enteresan. Tory Island, Insula Thule mudur mesela!?

Oh be! Hiç söylemeyi sevmem ama, Ģu iki rekat namaz ile nasıl rahatlıyorum. Wallahi hepinize tavsiye ederim. Çok muazzam bir meditasyon. Mü'minin miracı. Ne yazık ki iki rekat sürüyor. Allah'tan uzun kıĢ geceleri geliyor.

Gündüzleri 8 saat, geceler ise 16 saat olacak. 8 saat uyursak, 4 saat de hoby takılırsak, geriye 4 saat daha kalıyor; istediğin kadar... “Gecenin bir yerinde kalk ve yalnızca sana ait olmak üzere namaz kıl”,

“Onlar gecenin bir yerinde kalksalar ve namaz kılsalardı ne hayırlı olurdu” ayeti var.

Bir de Müzemmil'de miydi, Kalem suresinde miydi? Hatırlayan var mı? “Geceyi ikiye ya da üçe bölmeyi ve ibadet etmeyi” tavsiye eden ayet...

<> 73-Müzzemmil/1: Ey örtünüp bürünen.

<> 73-Müzzemmil/2: Geceleyin kalk! Kısa bir süre hariç,

<> 73-Müzzemmil/3: Gecenin yarısı ayakta ol, yahut bundan biraz eksilt.

<> 73-Müzzemmil/4: Yahut buna biraz ekle ve Kur'an'ı ağır ağır, düĢüne düĢüne oku.

<> 73-Müzzemmil/5: Doğrusu biz sana, taĢıması ağır bir söz vahyedeceğiz.

ĠĢte burada Ģu var: 21 Mart ve 23 Eylül gece gündüz eĢit = 12 = 12. Yazın gün 16 saat, gece 8 saat.

Bu ayet YAZ için değil. 21‟de ancak hava kararıyor, 03.30'da da aydınlanıyor. Hangi geceyi ikiye ya da üçe böleceksin, imkansız?

Ammmmmma, kıĢın, yani 23 Haziranın tersi olan 21 Aralıkta ise, gündüz 8 saat gün ıĢığı var, fakat gece koskoca 16 saat. 16 saati anlattım ya demin: 8 saat uyudum. Haydi on saat uyudum, uykumu aldım mı aldım. Bir de TV'de iki saatlik bir film izledim, oldu 12 saat. Kaldı dört saat? Bitmez tükenmez dört saat.

Ġki saat bilgisayarda sanal gezdim, chat met, öff kaldı iki saat. Tamam bir saat de gazete mazete okuyayım, kitap bakayım. EEEEEEH... Yaw yine bir saat arttı. O zaman kalkıp dilediğim kadar NAMAZ kılacağım. Var mı itirazı olan ha, var mı?

ĠĢte her biri iki rekattan dilediğin kadar (222 rekat da olabilir), “Gecenin bir yerinde kalkıp”... Hani emir değil, farz değil. Hani “Yarabbi, gündüzün iki yanı ve bir de gece, 3 vakit x 2‟Ģer rekat = 6 rekat namaz beni KESMEDĠ. Namazı seviyorum.

Sen beni yormayasın diye, dini kolaylatasın diye üç vakit ve ikiĢer rekat yapmıĢsın. Ama ben bu uzun kıĢ gecesinde kılsam. Dün ve yarın kılmadım. Ötekisi gün ise Ģöyle 2 rekat. Bir hafta hiç kılmadım.

Ama bu gece uykum kaçtı, Ģöyle ikiĢer rekatta bir selam vermek kaydıyla 20 rekat namaz kılmak istiyorum” desem kime ne? Ha kime ne, kime ne?

<> Not: Farz harici namaz anlatılıyor, yanlıĢ anlaĢılmasın lütfen.

Evet, “Vitir vacib”i, yani gecenin bir yerinde kalkıp kılınan ve farz olmayıp dilek kipiyle “Kalkıp namaz kılsaydılar keĢke...” diye Allah'ın bildirdiği namazı anlatıyordum. Biz Vitir'i ne yapıyoruz? Hemen Yatsı'ya ekle, git eve yat bakalım. Emir nedir? “GECENĠN BĠR YERĠNDE UYANMAK!” Yatsı‟nın ardında Vitir'in ne iĢi var?

Yine Haniflik damarım kabardı.

<> Gece uykuyu bölmek, namaz kılıp tekrar yatmanın sağlık açısından durumunu merak ediyorum?

Yazın tam bir rezalet. Millet iftarı ediyor, 8 saat sonra da Sahuru. Yaz gecesi kim gece 03 ya da 04'den önce yatmıĢ ki? Sahuru bekleyip sonra yatıyorum. Gündüz de uyuyorum... Bunun için rezalet.

Ammmaaaaaaa, kıĢın Aralıkta zindeyim, çünkü 8 saat mis gibi uyumuĢum. Keyfi 7 saat daha oyalanmıĢım.

Eh yani o bir saati de ibadet edeyim, artık ayıp oluyor.

Demek ki sorunun yanıtı Ģu: Hava karardı, saat 17.00. Bu yılki Ramazanda, Türkiye batısı için saat 16.45'de oruç bozuluyor. Ġftarı yaptım, karnım tok. 17-22 arası TV falan seyrettim, bilgisayarda proje yaptım, uyuyakalmıĢım. Derken 8 saat sonra gözümü açtım ki, saat 06; öff yaw daha havanın aydınlanmasına var. ĠĢte, “Gecenin bir yerinde uyanmak” bu anlamdaydı...

<> Kehf‟e geçsek?

Sabırsızlığınıza hak veriyorum. O halde Ģu Sabır konusunu bitirip Kehf'e dönelim.

<> 3-Ali Ġmran/112: Nerede bulunsalar, Allah‟ın ve inanan insanların himayesinde olanlar müstesna, onlara alçaklık damgası vurulmuĢtur. Allah'tan bir gazaba uğradılar, onlara aĢağılık damgası vuruldu. Bu, Allah‟ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendir. Bu, karĢı gelmeleri ve taĢkınlık yapmalarındandır.

Bunlar; Rumlar (Ġki mezhebi kastediyorum), Sırplar, Ermeniler, Ruslar vb. Ġçlerinde “AnlaĢmalarına sadık ya da karĢılıklı rıza ile iĢbirliği” yapanlar var. (Misalimiz NATO idiydi ya, onlarla yaptığımız anlaĢma dıĢında) kalan o batıl ve batık BATI alemine zelillik (aĢağılık) damgası vurulmuĢtur. Ayete dikkat ediniz: “Fenalıklarını yaptılar. Uzun bir süre sonra Kıyamet koptu. Ve yeniden dirildiler.”

<> “... alçaklık damgası vurulmuĢtur. Allah'tan bir gazaba uğradılar, onlara aĢağılık damgası vuruldu...”

VurulmuĢtur-vuruldu. (Çoktan hesapları bitti bile.) Sabır derken, ALLAH indinde dikkat ettiniz mi,

“HESAPLAR GÖRÜLMÜġ BĠLE... ÇOKTAN Ġġ BĠTMĠġ BĠLE...”

Beni = Kur'An'ı, MA EDRAKE HÜNEFA?????

Beni ve Kur'an'ı, idrak ediyor musunuz? Hünefa = HANĠFLER?????

Beni ve Kur'an'ı, idrak ediyor musunuz? Hünefa = HANĠFLER?????