• Sonuç bulunamadı

Hızır: DEHR tipi bir zamanı yaĢıyor

Sohbet n° 016 - Tarih: 04 kasım 2001

3. Hızır: DEHR tipi bir zamanı yaĢıyor

Hızır, Ġbrahim‟den sonra ve Musa'dan önceki bir dönemde yaĢamıĢtır. YaklaĢık 7200 yıllık bir geçmiĢi var. Bir gün = Bin yıl olduğundan, relativistik olarak yaĢını biriniz hesaplayabilir. Çıkan rakam gerçek yaĢıdır. (Hızır, uzun ömürlü değil. Sadece “Takvimindeki zaman” relativistik.)

Onlar üç kiĢilerdir:

1. Lokman: Biyolojik ölümsüzlük.

2. Zülkarneyn: KĠRĠġ zaman = Karneyn tipi zamanı yaĢıyor.

3. Hızır: DEHR tipi bir zamanı yaĢıyor.

ġu üçlü de çok önemli: Ġdris: Ölümsüz ve hiç ölmeyecek. Bir kere doğdu ve asla ölmedi-ölmeyecek.

<> Kıyamette bile ölmeyecek mi?

Kıyamette ruhlar kabzedilir. Zaten Ruhlar ölümsüzdür ve Ruh demek, asla ölmeyecek bilinç demektir. Ruhun ölümü olsaydı, bir daha yaratılmazdık. Her Ģey dünyada olup-biterdi. Ahıret olmazdı. Ahırete taĢıyan mekanizma, RUH denen, sıfırdan küçük eksi kütleden ibarettir.

<> Peki din günü?

(Din günü Ģu: YENĠDEN BEDENLENME, yani bedenin (demir tozlarının) Ruha (mıknatıs akılarına) yeniden girmesi demektir...) Ġdris bir kez doğdu ve bir daha ölmedi. Özel bir makamda ve bedeniyle sonsuza kadar birlikte... Bir diğer yari-ölümlü ise Ġsa: Babasız doğdu, göğe alındı, geri dönene kadar, Hızır gibi relativistik olarak ölümsüz.

<> Ġdris‟in bu özelliğe sahip olmasının sebebi nedir?

Dünyadaki ilk ALĠM. Ondan önce insanlar konuĢma bilmezlerdi, mağaralarda yaĢarlardı, yazıyı, hatta saymayı bilemezlerdi. Üstlerine pis hayvan postlarını sararlardı. Homurtularla konuĢurlardı ve gramerden haberleri yoktu.

Bugünkü uygarlığımızın kurucusu Ġdris'tir. Adı da “medrese, müderris, ders, terzi (dress) ve mimar (address)” olarak tescil edilmiĢtir. Tevrat‟a göre adı Enouch‟tur (Enuh, Enok vb). Kur'an bunu reddeder ve ona profesör (müderris, ders veren, tedrisat veren anlamında) ĠDRĠS demektedir.

<> Hermes‟le bir ilgisi yok değil mi?

Yakından uzaktan olarak bile Hermes ya da benzeri Hermetik öğretilerle hiçbir ilgisi yoktur.

<> Adem konuĢamıyor muydu?

Maalesef Adem ve Havva beyinlerinin tamamını kullandıkları için konuĢma yerine biyolojik radyo ile konuĢuyorlardı. Bu radyo Ģöyledir: Rüyalarınızda SESLĠ olarak konuĢup dinliyorsunuz değil mi? ĠĢte bu

“sessiz-ses” bizim sözünü ettiğimiz fonondur.

ESP ise bireyseldir, evrensel değildir. Rüyanızdaki “gürültü” anlamında organik radyodan söz ettim. Beynin tamamını kullanan kimseler için rüyadaki dil-kulak iliĢkisi vardır. Bu telepatiden de öte muhteĢem bir Ģey ve ahıretin konuĢma biçimidir.

Kelimelere ihtiyaç yoktur. Siz rüyanızda Türkçe konuĢtuğunuzu sanıyorsunuz ama, aslında o

“düĢüncenin dili”dir. Ademcedir...

<> Rüyamızda sevgilimizi gördük, onunla konuĢtuk. Burada bir gerçeklik var mı? Ya da aynı anda sevgilimiz de bu rüyayı görür mü?

Buradaki rüya bir benzetmedir. Yani “uyanık uyku” = teyakkuz halinde “güdümlü” rüya görürsünüz ki, buna en yakın anlatım bedensiz astronomidir (OOBE). Astral vizyon, gezici-durugörü falan da diyorlar. Clair-Voyance, ya da astral perception falan gibi yığınla adı var...

Ġdris‟e girmeden önce “güdümlü düĢ” ve “sevgiliyi de içine alabileceğimiz rüya mekanı” = Misal alemi ile ilgili soru var mı? Yalnız çok dağılmayın, ki konudan uzaklaĢıp alemde kaybolmayalım yeniden...

<> Sevgilimizi gördüğümüz rüyadan, sevgilimiz de etkilenir mi?

<> Uykuda beynimizin mevcut kapasitesini artırmak bizim için mümkün mü?

Bedensiz astronomi, “uyanık DÜġ” olarak ve konferans biçiminde, özgür katılımlarla bir arada olabilir. Bunun tek koĢulu, beynimizin -hiç değilse- dokuzda ikisini çalıĢtırmaktan ibarettir. Beynin tam bir örneği AYSBERG'dir.

Üstteki görünen bölümü, “bilinç-üstü” yani uyumadığımız ve paranormal bir duruma girmediğimiz dönemlerimizi gütmektedir. Ama altta, su-altı bölümündeki yetilerim ise, tam anlamıyla bir

“bilinç-altı” evrenidir.

Orada bireyler yoktur. Bireyler birbirine bağlanır. Tıpkı bileĢik kaplar gibi... Ya da adalar düĢünün, her biri bir nefs (tek baĢına) görünmekle birlikte, aslında su-altından birbirlerine bağlıdırlar.

Rüya dediğimiz Ģey MĠSAL ALEMĠNĠN TA KENDĠSĠDĠR. Yeniden halügramlara, hologramlara girmek istemiyorum ama, MĠSAL alemi dediğimiz kolektif bilinç-altı SÜPER UZAYIMIZ, bizim psikolojik ve psiĢik yeteneklerimizin arenası gibidir. Beynimizin kapasitesini daha çok kullandıkça daha

“su-altı” kesimine dalmıĢ ve öteki “bilinç-altları” ile buluĢmuĢ oluruz. ġu durumda bunu yapmak olağan değil.

<> Tasavvufta bahsedilen “batında buluĢma” bu mudur, yoksa farklı mıdır?

Ama Adem ve Havva yapıyorlardı. Onların, CENNET yasalarıyla birlikte dünyaya sürgün edildiğini biliyoruz. Adem, eĢyayı isimlendirmiĢtir ve bu yeteneği daha sonra “ĠDRĠS”de meydana çıkmıĢtır. Ġdris, hayvansal sesler yerine, anlamlı, Ģiirsel, müzikli ve gramerli bir “ĠSĠMLENDĠRME” akıl etmiĢtir.

Yazıyı da o bulmuĢtur. Ġlk öğretmen ve baĢöğretmen Ġdris‟tir. Bileğinin hakkıyla ALĠM, MUCĠT vb olmuĢtur. Ġnsanlık uygarlığını ona borçluyuz.

Nasıl ki Ġbrahim “dostlukta” tek ve eĢsiz ise, ya da Allah‟ın Resulü olmayı “ATAMAYLA” değil

“KENDĠ LĠYAKATIYLA” almıĢsa... Nasıl ki Hızır “ĠLĠM”in ilki olarak, hem resullüğü hem de söz konusu o YÜCE makamı ve de ölümsüzlüğü kendi “KOPARARAK” almıĢsa...

<> Telepati yerine dille konuĢarak anlaĢmamız, beynimizin kullanılan bölümünü azaltmıĢ mıdır? Sebep bu mu?

Telepati, unutmayınız ki alıcı-verici arasında olur. Benim sözünü ettiğim, biyolojik radyo, insanlığın mekanı, yani MĠSAL alemi (rüya ve hologram alemi) dilidir. Misal = Hülyet = Hologram alemi demektir. Bunu kiĢisel telepati ya da kiĢisel düĢlerimizle karıĢtırmayınız.

Yevmiddin'de bizim MĠSAL alemi dilimiz olacaktır. Bu dilin kelimelere ihtiyacı yok. Herkes hangi dili konuĢursa konuĢsun, o dil ADEM'in isimlendirme yöntemiyle, doğrudan tek bir dile, ADEM'in diline dönecektir.

Rüyadaki konuĢmalarımız, unutmayınız ki Türkçe ya da rüyayı görenin diliyle olmamaktadır, VAHY diliyle olmaktadır. Vahy, Arapça ya da Ġbranice inmez; Ademce iner, isimce ve vahyce iner; bize TERCÜME OLUR.

<> Cennette de aynı dil mi konuĢulacak?

Evet, Cennette ve Cehennemde farklı diller var. Cennetteki dil Adem-Havva ve üçüncü cins Huri insanlarımızın -ta en baĢında- konuĢtuğu dildir. Hani Adem eĢyayı isimlendirmiĢti ya? O dil orada devam edecektir. Bıraktığımız yerden insanoğlu o dili alıp konuĢacaktır.

Ġnsanın fıtratında o dil var. Bir kere Allah‟ın ilk emri “ OKU” değil mi? “NEYĠ OKUYORUZ?”

sorusundan önce, “NASIL OKUYORUZ?” sorusunu sormanız gerekiyor.

O dil bizde DOĞAL olarak var ve hazır bekliyor. O dil beynimizin (aslında zihinsel boyutumuzun) kullanılmayan bölgelerinde, bir gün uyandırılmak ve kullanılmak üzere hazır bekliyor. Öyle olmasaydı asla rüyada konuĢamazdık ya da duyamazdık. O dili bize TALĠM ettiren ya da prova ya da antreman ettirten iĢte bu rüyalardır.

<> Beynimizi nasıl uyandırabiliriz?

Beynimizi nasıl uyandırabileceğimizi ben bilmiyorum ama Kur'an biliyor: “Rabbi Zıdni Ġlmi”. Allah böyle emrediyor. (Ta-Ha:114)

<> Bu konuda Gurdjieff‟in bilgilerinden yararlanabilir miyiz?

Gurdjieff geleceğin insanıdır. Onun yetenekleri akademiktir. Sadece o değil, daha altı TiMessenger daha var. Messing, Hanusen, Haushoffer vb‟yi bilmeniz yeterlidir. Diğerleri daha az önemli insanlar. Biri hariç: Tesla, telepatisyenliğin “makinasını” bile icat edecek kadar ilginç biri...

Beyin dalgaları amplifike olur mu? Evet olur. “Beyin dalgaları, elektrodlarla enerjiye çevrilebildiği gibi (özellikle delta dalgaları) bunun tersine de yeniden düĢünceye çevrilebilir” diyor Tesla.

TV vericisi de aynı yolla çalıĢıyor. Stüdyodaki görüntü bilgileri, elektromagnetik dalgalara çevrilerek alıcıya iletiliyor. Oradan da yeniden “elektronlara” çevrilerek görüntüyü eve getirebiliyoruz. “DüĢünce-enerji-düĢünce de böyle bir üçleme olabilir” diyor Tesla... (Montauk Project bile böyle bir Ģey...)

<> Gurdjieff'in öğretisine göre bu yetenekler disiplinli bir eğitimle zaten kendiliğinden uyanıyor.

Hatta karĢımızdaki kiĢinin hangi duyguda olduğunu görme yetisi de...

Ama Gurdjieff tam bir majisyen, yani sihirbaz gibi bir adam.

<> Amplifike etmek ne demek?

Amplifikasyon, yükseltmek demek. Amplifike etmek de o verileri yükseltgeçten geçirmek demek.

Mesela ses amplifikatörleri ya da müzik aleti amplifikatörleri bu iĢi yapar.

<> Ouspensky bir kitabında, onun kilometrelerce uzaktayken, bir akĢam, grup çalıĢmasına bir anda geldiğini yazıyor.

Evet, bu adam, yani Gurdjieff, çok ileri teknolojiler kullanıyor. Bu yüzden o teknolojileri sihirden ayırt edemiyoruz. Ama Ģimdi “yer-uydu-yer” metoduyla iki kiĢi konuĢabiliyor. Bireysel olarak da bir gemi gibi insan “ıĢınlanabiliyor”.

Çünkü büyük elektrik yükleri (örneğin yüz milyar volt) insanı öldürmüyor, uzay-zamanını yürütüyor ve yer değiĢtiriyor. Ġnsan, bir yerden ötekine, bu elektromagnetik aĢırı birikim ile (magnetizma tünel sürecidir) uzayda bir kurtçuk deliğinden yürüyor.

Gurdjieff gibi insanüstü insanlar, bu iĢleri yapabiliyor. Aslında tüm kavram kargaĢalarının adını verdim. Yani biyolojik radyo = toplu telepatisyon. Gezici durugörü = Gurdjieff'in toplantıya gelmesi gibi...

Chat'i baĢtan itibaren okursanız, aslında mekanizma çok basit... Ġnsanoğlunun kendisi, bir BERMUDALI ya da PHILADELPHIALI gibi uzay-zamanda yürüyor / ıĢınlanıyorsa, bu iĢe “PSĠġĠK YETENEK” deniyor.

<> Nerede öğrenebiliriz?

Bunlar nerede öğretilir, var mıdır bilen, öğreten, ben bilemeyeceğim. Yani Gurdjieff ile ilgili ya da öğretisiyle ilgili yetiĢtirme yerlerinin sorusunun muhatabı ben değilim. Çünkü bilmiyorum gerçekten... Ben sadece “mekanizmayı” biliyorum.

Yani “Kollektif bilinçaltı, belleğin gizli devamlılığı Ģu Ģekilde çalıĢır” diyebilirim ama, bunun ötesinde “Bu iĢi ben yaparım ya da yapan filancayı tanıyorum” diyemem, o bakımdan sorunun muhatabı ben değilim. (Kelin melhemi olsa, baĢına sürermiĢ ;=) ) (KeĢke böyle Ģeyleri yapabilseydim....) Bu arada yine dağıttık konuları...

<> Gurdjieff'in yetiĢtirdiği insanların grupları devam ediyor. Türk, Alman, Fransız, fark etmiyor, herkes katılabilir.

Ne yazık ki Gurdjieff artık yok... Bence o gruplar Ouspensky'ninkiler.

<> Gurdjieff'inkiler de var. Thomas de Hartmann'ın grupları. Jeanne de Salzmann...

Ġyi ama, Gurdjieff ZZ'dendir. Yani öyle bir öğreti olsaydı, otomatikman kendi bünyemizde olurdu.

Hele ki Ģu an ben ikinci kaptanım, mutlaka haberim olurdu. Acaba birileri ya da mirasçıları falan, Gurdjieff'in isminden mi yararlanıyorlar, bilemeyeceğim...

Afaki yorumda bulunmak istemem. Gidip yerinde görmek, incelemek ar-ge falan gerekli. Böyle bir majisyen öğretmen var mı diyorsunuz? Fransa'da mı? AraĢtırmak gerekiyor.

<> Evet.

Ġyi ama Gurdjieff bizimdir.

<> J.G. Bennet nasıl?

Salzmann ve Bennet ve Ouspensky ve diğerleri, ayrı ayrı ekollerdir. Dördüncü Yol'a rakip olarak Bennet'in Gurdjieff'e sadık kaldığı söyleniyor. Bu arada yine konuyu dağıttık...

<> Ouspensky'nin grupları bir acayip, robot gibiler. Bennet‟inkiler çok daha insancıl.

Doğru...

<> Peygamberimiz Hanif olarak mı can verdi?

Resulullah'ın “HANĠF” olarak can verdiğine iliĢkin hiçbir ayet yok. Daha doğrusu vereceğine dair...

Ama Allah‟ımız Ģiddetle ve önemle, Resulullah efendimize, “Sen de ATAN ĠBRAHĠM gibi HANĠF ol!”

diye emrediyor, ya da “Yüzünü Hanif dine çevir” buyuruyor.

<> Peki Cennet Mekanı neden farklı?

Müslüman olmak baĢka, Hanif müslüman olmak bambaĢka... Bir sorunun yanıtını bitirmeden ikinciyi soruyorsun... Yani Hanif olarak can verip vermediğini anlatırken, “cennet mekanı neden farklı”

geliyor... Ġki soru da sana ait ona göre ;=). Bu bir Ģaka, sakın küsmeye kalkma...

<> Hayatta küsmem :).

Çok iyi... ġimdi nereden baĢlayalım? Ya da nereden alıp devam ettirelim? Resulullah‟ın Hanif olarak can verip vermediğini ya da can vereceğini bilmiyoruz. Ayet Ģöyle diyor: “Umulur ki sana Rabbin, Mahmudiye Makamını verir.” “UMULUR KĠ...” diyor, GARANTĠSĠ YOK yani...

Aslında AĢerei MübaĢere de yalan bir Hadis oyunudur. Resulullah‟ın garantisi yokken, ON KĠġĠ NASIL CENNETLE MÜJDELENDĠ? Cennetle müjdeleyenler zaten Hristiyan alemindeki PAPAZLAR değil mi? Bizdeki Muhaddis Papazlar da Cennet ile müjdeliyorlar. HaĢhaĢinlerin tamamı, yani Ġslami Kamikazeciler ya da intihar komandoları...

<> Resulullah müslüman olarak mı can veriyor?

Müslüman olarak CAN VERECEĞĠ ayet ile bildirilmiĢtir. Hanifliği ise bilinmemektedir. Ama Ģu ipuçlarını değerlendirebilirsiniz: Üç sınıf olunacak: Cehennemlikler, Cennetlikler ve Cennet üstündekiler olmak üzere... (Vakıa suresi...) Cennetliklerin yeri Firdevs'ten baĢlıyor, Aden'e kadar gidiyor.

O zirvedeki bölgenin adı ADEN'dir. Aden'in (ADN) zirvesindeki en üst bölgeye de “Makamı Mahmud”

deniyor.

Makamı Mahmud, Cennetin en üst zirvesidir. Buraya SĠDRE deniyor ki, aynı zamanda Cibril'in makamıdır. Yani “Sidretül Münteha” denen, varılacak Cennet orasıdır.

“Muhammed ül Emin” ile “Cibril ül Emin” “KARDEġ”tirler ve BĠR SEVĠYEDE baĢbaĢa yerleĢeceklerdir. Sidre ile Mahmudiye KöĢkü AYNI HĠZADADIR.

Cennete gidenlerin EN ÜSTÜ kuĢkusuz Resulullah... Ammaaaa, onun üstünde bir de NAĠM ya da Sabıkun ya da Mukarrebun denen ÜÇÜNCÜ SINIF baĢlıyor. Ġbrahim ise onun zirvesinde ve ARġ ile komĢu. ALLAH'ın biricik dostu çünkü...

ġimdi bir daha toparlıyorum: Kur'an'a göre: Resulullah‟ın gideceği Cennet “Sidretül Münteha'daki Mahmudiye köĢküdür.” Yine Kur'an'a göre: Bunun üstünde CENNET ÜSTÜ bir MAKAMI ĠBRAHĠM cenneti var. Resulullah oraya gitmiyor.... Evet yanlıĢ duymadınız, Resulullah sadece Cennetin EN ÜSTÜNE gidiyor.

Cennetin üstündeki “ÜÇÜNCÜ ve EN ÜST” bölgeye gitmiyor. Allah, ona cennetin en üst makamı olan “Mahmudiye”yi garanti bile etmiyor. “UMULUR KĠ MAHMUDĠYE'YE GĠDERSĠN” diyor... Evet yorumlarınızı bekliyorum... ġaĢırdınız değil mi?

<> Cennet 7 kat mı, yoksa 8 mi?

Biz o konuyu daha önce yazdık. Üç sınıf olacağız. En altta Cehennemlikler, ortada Cennetlikler ve onun üstünde de ?????? Bu konuda arkadaĢa yardımcı olabilecek misiniz? Çünkü ben tekrara girmek istemiyorum.

<> Bunun bir sebebi, bize örnek olsun, peĢin olarak hiçbirimizin garantisi olmadığını bilelim, olabilir mi ?

Doğruyu bir çırpıda söyledin. Eğer Resulullah ALĠM olsaydı ya da HANĠF olsaydı... acaba ne olurdu? Mahmudiye'nin lafı bile edilmezdi... Ġbrahim ve Ġdris ile aynı yere konurdu. Öyle değil mi?

Resulullah‟ı kuĢkusuz çok seviyorum. Kurban olurum ona...

Ama bu ayetleri de okuyunca, Ģefaat makinesi olmadığını anlıyorum, alemlerin onun yüzüsuyu hürmetine yaratılmadığını... “Sen olmasaydın, sen olmasaydın, felekleri yaratmazdım” gibi tamamen yalan hadisleri... Hele hele Allah‟ın “Nuru Muhammedi”den evreni yarattığı iftirasını....

Hatta Allah‟ın Resulullah‟ı yaratmak için kendini “vacibülvücud” olarak vacid kıldığı iftirasını...

Aman Allah‟ım bunların tümü sapıklık...

<> Resullullah‟tan kasıt ne? Resuller mi, yoksa Hz. Muhammed (AS) mi?

Hz. Muhammed sas... Sadece Ģu ayet var: “We ma ersalnake illa Rahmetellil Alemin”... Bunun dıĢında Resulullah'a yükleme yapılmamıĢtır. Diyorum ya, onun tırnağına kurban olurum ama TAPMAM!

<> Makamı Mahmudiye‟nin daha altta olduğunu nasıl ve nerden anlıyoruz?

Vakıa suresini aç bak, 5. ayet sanırım, “Sabıkunüs Sabıkun” diyor, onların Mukarrebun = Allah'ın ArĢ'ı ile komĢu olduğunu ve NAĠM cennette olduğunu söylüyor. Önce bunu GÖRMEN gerekir. Vakıa'yı açıp bakalım. Yazalım, orada ne deniyor?

<> 56-Vakıa/4>7: Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz. - 8: Ġyi iĢler iĢlediklerini belirtmek için, amel defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!

Evet sağcılar BĠRĠNCĠ sınıf. Devam edelim...

<> 56-Vakıa/9: Kötülük iĢlediklerini belirtmek üzere, amel defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!

Cehennemlikler ise ikinci sınıf. Gelelim ÜÇÜNCÜ SINIFA...

<> 56-Vakıa/10>11: Ġyilik iĢlemekte önde olanlar, karĢılıklarını almakta da önde olanlardır. Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaĢtırılmıĢ olanlar iĢte bunlardır.

Resulullah, CENNET'ĠN EN ÜSTÜ'nde (Mahmudiye) yer alıyor. Dikkat ediniz = NAĠM Cennet (nimetler) deniyor... Resulullah‟ın yeri NAĠM‟de değil, Mahmudiye'de.

<> 56-Vakıa/11: ĠĢte onlardır yaklaĢtırılanlar. - 12: Naîm cennetlerinde. - 13: (Onların) çoğu önceki ümmetlerden, - 14: Birazı da sonrakilerdendir. - 15: Cevherlerle iĢlenmiĢ tahtlar üzerindedirler, - 16:

Onların üzerlerinde karĢılıklı olarak oturup yaslanırlar. - 17: Çevrelerinde, (hizmet için) ölümsüz gençler dolaĢır;

Evet, bu ayetler 26. ayete kadar gidiyor, sonra da “CENNETLĠKLER” anlatılıyor.

<> 56-Vakıa/18: Maîn çeĢmesinden doldurulmuĢ testiler, ibrikler ve kadehlerle. - 19: Bu Ģaraptan ne baĢları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. - 20: (Onlara) beğendikleri meyveler, - 21: Canlarının çektiği kuĢ etleri

<> 56-Vakıa/22: Ġri gözlü hûriler, - 23: Saklı inciler gibi. - 24: Yaptıklarına karĢılık olarak (verilir). - 25: Orada boĢ bir söz ve günaha sokan bir laf iĢitmezler. - 26: Söylenen, yalnızca “selâm, selâm”dır.

Ġste burada ÜÇÜNCÜ SINIF bitiyor. 27. ayette ise ĠKĠNCĠ SINIF (Resulullah da bunun içinde) anlatılıyor.

<> 56-Vakıa/27: Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere! - 28: Düzgün kiraz ağacı, - 29: Meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları, - 30: UzamıĢ gölgeler, - 31: Çağlayarak akan sular, - 32: Sayısız meyveler içindedirler;

<> 56-Vakıa/33: Tükenmeyen ve yasaklanmayan. - 34: Ve kabartılmıĢ döĢekler üstündedirler. - 35:

Gerçekten biz hûrileri apayrı biçimde yeni yarattık. - 36: Onları, bâkireler kıldık. - 37: EĢlerine düĢkün ve yaĢıt. - 38: Bütün bunlar sağdakiler içindir..

Evet, sağdakiler diye baĢladı, yani bildiğimiz Cennet. Burası ORTA sınıf. Üstün bir ALTI yani...

Sidre'yi TAVAN tutuyor burası. Halbuki onun üstünde ise Sidre TABAN, ArĢ TAVAN oluyor. Cebrail, Resulullah'a Miraç‟ında diyor ki: “Ya Resulullah, ben buradan öteye geçemem. Çünkü tüm mekanlar burada (Sidre'de) biter...” Hatırladınız mı?

Ve ĠDRĠS'i bulalım. Kur'an'da iki yerde geçiyor. Bulması kolay olacaktır. O ayetleri buraya yazarsanız mutlu olurum. Birisi, “Ġdris‟i de an = > yad et = zikret” idi.

<> 21-Enbiya/85: Ġsmail, Ġdris ve Zülkifl hakkında anlattığımızı da an; onların her biri sabredenlerdendi.

<> 19-Meryem/56: Kitapta Ġdris‟i de zikret, çünkü o dosdoğru bir peygamberdi.

<> 19-Meryem/57: Biz onu yüce bir yere yükselttik.

ĠĢte bu = “YÜCE BĠR YERE YÜKSELTTĠK” = Onun ölümsüzlüğüdür. Yeri, Sabıkun = Üçüncü sınıfın yeridir. Evrende, ALLAH'tan sonraki EN YÜCE yerin adıdır.

<> 19-Meryem/58: ĠĢte bunlar, Allah‟ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem'in soyundan, Nuh ile birlikte taĢıdıklarımızdan, Ġbrahim ve Ġsrail‟in (Yakub) soyundan, doğruya ulaĢtırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara, çok merhametli olan Allah‟ın âyetleri okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlardı.

Ġdris, ayette, Adem‟in soyundandır, ĠLĠM almıĢtır. Ġbrahim, ayette, Nuh'un soyundandır, RAHMET almıĢtır. Diğerleri de Ġbrahim‟in soyundandır. Bilirsiniz beni, üç kelimeden, Kur'an‟daki üç sözcükten, ciltler kadar çıkarım yapabilirim. Yukarıdan aĢağı okurum Kur‟an‟ı, yine çıkarım yapabilirim... Bilirsiniz beni.

Güvenirsiniz bana... Bilirsiniz kendi kendimin reklamını da yaptığımı... ;=)).

<> Bu reklamlar biraz bencillik olmuyor mu?

Bence bu adalet oluyor. Çünkü Edip Yüksel benim için fetva verdi: “Hayatta tanıdığım en bomboĢ, zırcahil insan Hans‟tır” diye... Bütün müridler, bir ağızdan, “Evet, en zırcahil Hans‟tır. Oradan buradan, Web'den toparlayıp kitap yazıyor ve yutturuyor” diye...

Müridler saz heyeti ya da 19 dininin korosu, bir ağızdan beni evrendeki en zırcahil olarak lanse ettiler. ġaka değil, inanıyorlar benim zırcahil olduğuma ve sizi cehaletimle kandırdığıma... Sahiden inanıyorlar... Edip Yüksel, “Fiziği bilmediğimi” iddia ediyor halen...

<> Siz onları ciddiye alıyorsunuz?

Ben onları ciddiye almıyorum ki, DĠNDEN ÇIKTIKLARINA üzülüyorum... Ġçlerinde canım kadar sevdiğim biri daha var. O da iki ayeti inkar ve ReĢad Halife‟nin ahir zaman peygamberi olduğunu ikrar ediyor. Biriyle chat yaptık, son cümleyi Ģöyle yazdı.

(Bu bir bayan ABD'de yaĢıyor.): “La ilahe illallah ReĢad Halifetür Resulullah”... Kanım dondu, bir gün Ģok yaĢadım. Yeni bir din kurulduğunu ve Kur'an'daki “19 fitnesinin insanları nasıl dininden çıkarttığını” o zaman çok daha iyi anladım.

Siz geçen chat'te, baba-oğul Yüksellerin, ikisinin birden dinden çıktığının tescil edildiğini, Kur'an'dan resmen anlayabildiniz mi? Geçen hafta, ayetteki 19 fitnesinin, orada resmen yazdığını gördünüz, değil mi? Müddesir 30'dan sonraki ayetleri yazabilir misiniz?

<> 74-Müddesir/30: Üzerinde on dokuz (muhafız melek) vardır.

<> 74-Müddesir/31: Biz cehennemin iĢlerine bakmakla, ancak melekleri görevlendirmiĢizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını arttırsın; hem kendilerine kitap verilenler, hem müminler, Ģüpheye düĢmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de, “Allah bu misalle ne demek istemiĢtir ki?”

desinler. ĠĢte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriĢtirir. Rabbinin ordularını, kendisinden baĢkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.

“Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki” diyor ayet... “ ĠMTĠHAN”ı gördünüz, değil mi? 19 katlarına uymadığı için oğul Yüksel, Kur‟an‟ın iki ayetini (dolayısıyla tamamını) inkar etmiĢ oldu. Bu, 19'un, onun baĢına ördüğü çoraptır iĢte...

“Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki” diyor ayet... “ ĠMTĠHAN”ı gördünüz, değil mi? 19 katlarına uymadığı için oğul Yüksel, Kur‟an‟ın iki ayetini (dolayısıyla tamamını) inkar etmiĢ oldu. Bu, 19'un, onun baĢına ördüğü çoraptır iĢte...