• Sonuç bulunamadı

SİSTEMİK ULUSLARARASI YAPI

Dünya tarihinde kutup sayıları hakkında değişen zamana ve koşullara dayalı birçok yorum yapılmıştır. Bu veriyi elde etmek adına: Kutup nedir? Nasıl sayılır?

Ölçütü nedir? gibi birçok soruya cevap verilmesi gerekir. Yapı, uluslararası düzeyde devletlerin özellikle güçlü devletlerin yetenek oranları dağılımına göre irdelenir.27 Kutup oluşumu aslında, ortak hedefte güdülenen devletlerin bir grup oluşturması ve diğer blokla mücadele etmesi değildir. Blok oluşumu, blokların içindeki yetenek anlamında en güçlü devletlerin diğerlerinden sıyrılarak, üstün konuma sahip olmaları dolayısıyla olmuştur. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası kutup sayılarının iki olmadığı, birçok devletin yeteneklerinin, kutup liderleriyle boy ölçülebilecek durumda olduğu bir grup yazar tarafından savunulmuştur. Bu yazarların temellendirmelerinden örnek vermek gerekirse; Fransa ve Almanya’nın ekonomik gücü, Çin’in nüfus gücü, kutup liderleriyle boy ölçüşebilecek durumdadır. Ancak

25Kenneth N. Waltz, Uluslararası Politika Teorisi, a.g.e. s.154-157.

26Kenneth N. Waltz, Uluslararası Politika Teorisi, a .g.e. s. 159.

27Soyalp Tamçelik- Baybars Öğün, “Yapısal Realizmde Uluslararası Politika ile Dış Politika Ayrımı:

Sistem Düzeyinde Devletlerin ‘Genel Dış Politika Davranış Eğilimlerinin’ Analizi”, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi İİBF Dergisi, 2019, Cilt:3, Sayı:2, s.48.

Waltz bu savları: “Yapı ile süreci karıştırıyorlar,”28 diyerek eleştirmiştir. Çünkü yeteneklerin, birimleri oluşturan yapılar içinde eş güdümlü şekilde geliştirilmesi gereklidir. Birimlerin yeteneklerini ayrı şekilde ele almak ve bunlar arasında analiz yapmak yanlış sonuca vardıracaktır. Zira Soğuk Savaş döneminde bir güçlü olarak tanımlanan Çin’in Doğu Bloğundan uzaklaşması denge unsuru açısından değişiklik yaratmamıştır. Ancak kutup lideri olan ülkelerden birinin diğerleri üzerine bir ya da birden fazla alanda güçlenmesi, yeteneklerini arttırması dengeyi bozabilecek bir unsurdur.29 Zira kutup liderlerine de bakacak olursak, yalnızca bir yeteneğinin çok gelişmiş olması sayesinde lider olmamışlar, diğer yetenekleri ile koordineli şekilde gelişmişlerdir. Waltz:

“Büyük güçleri saymakta yakın zamanda ortaya çıkan aşırı zorluk ölçme sorunlarından değil, kutupların nasıl tanımlanması gerekeceği konusundaki kafa karışıklığından doğmuştur,”30 diyerek sorunun asıl noktasına işaret etmiştir.

Dünya üzerinde az sayıda büyük güç varken bunun tersine çok sayıda küçük güç vardır. Bu dengesizlik iki farklı yeteneğe sahip devletler için bazı avantaj ve dezavantajları beraberinde getirmektedir. Büyük devletler için, hâkimiyet alanlarını arttırmak adına bir cezbedicilik katsa da onları bu yol onları tehlikeye düşürebilir.

Küçük devletler için ise, büyükler tarafından yenilebilme sorununu ortaya çıkartır.

Bu sebeple devletlerin en önemli amacı güvenlik güdüsü ile bir denge unsuruna bağlılığı meylettirmektedir. Dolayısıyla bu denge, oluşabilecek çok sayıda savaş tehlikesinin ihtimalini azami boyuta indirecektir. Böylelikle dünya siyasetinde istikrar yaratma amacı güdülmüştür.31 Çok sayıda gücün var olması karşılıklı bağımlılık oranını arttıracaktır. Bu sayının daha düştüğü, tarafların azaldığı yapıda ise karşılıklı bağımlılık gevşeyecek, daha barışçıl hale gelecektir. Aksi halde sıkı karşılıklı bağımlılık, daha fazla etkileşimi getirecek en sonunda şiddetli savaşlara yol

28 Kenneth N. Waltz, Uluslararası Politika Teorisi, a.g.e, s.165.

29 Hasan Basri Yalçın, “Uluslararası Sistem ve İstikrar: Kavramsal Bir Değerlendirme”, Akademik İncelemeler Dergisi, 2015, Cilt:10, Sayı:1, s.215.

30 Kenneth N. Waltz, Uluslararası Politika Teorisi,, a.g.e, s.166.

31 Mücahit Özdoğan, “Realizm ve Neorealizm Bağlamında Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Anlayışının Değerlendirilmesi”, Güvenlik Bilimleri Dergisi, 2019, Cilt:1, Sayı:1, s.10.

açacaktır. Waltz, karşılıklı bağımlılığın, iki kutuplu yapıda daha gevşek olduğunu ileri sürmektedir.32

Sistemik yapının ortaya çıkardığı bir diğer kavram ise karşılıklı bağımlılıktır.

Karşılıklı bağımlılık iki ya da daha fazla devletin eşit düzeyde mal ve hizmet noktasındaki bağlılığıdır. Nitelik olarak sayı ve toplam kütle ne kadar artarsa karşılıklı bağımlılık doğru oranda artar ve güçlenir. Güçlenmesinin sebebi, bir birimin ihtiyacı olan metanın başka bir birimden tedariğinin olanaksız olduğu durumda ortaya çıkar. Yüksek bağımlılık ise karşılığında yüksek savunmasızlığı getirir. Yani birimler ve birimleri oluşturan toplumların birden çok etkileşim ağlarıyla, ast-üst ilişkisinden uzak karmaşık bir yapıdır.33

Bağımlılık durumu sadece nitelik olarak değişmez, yapıdaki değişim karşılıklı bağımlılığı da değiştirir. Karşılıklı bağımlılık eşit birimler arasındaki bir durumdur.

Son dünya savaşından sonra küresel güce sahip olan iki devlet, dünya üzerinde hüküm sürmeye başlamış ve dünya politikasını yönlendirmişlerdir. Bu hüküm sürme;

askeri ve ekonomik anlamda, siyasi tarih içinde görülmeyen bağımsızlıkla kendini göstermiştir. Böylece kutup liderleri olan ABD ve SSCB, muazzam düzeyde kendine yeterli hale gelebilmişlerdir. Karşılıklı bağımlılık ve bağımsızlık süper güçlerin mahiyeti belirlendikten sonra elde edilebilecek bir durumdur. Dolayısıyla sistem, iki büyük gücün bağımsız olmalarından dolayı son dünya savaşı sonrası karşılıklı bağımsızlık gevşemiştir. Bazı yazarlar, karşılıklı bağımlılığın son dünya savaşı sonrasında daha fazla arttığını iddia etmişlerdir. Bu çıkarım indirgemeci teorisyenlerin sadece birimsel kıstasları ele alarak değerlendirmeye tabi tutmalarından dolayı yanlış sonuca ulaşmalarına neden olmuştur. İndirgemeci teorisyenler, dünyada artan ticaretin sonucunda karşılıklı bağımlılığın da arttığı yönünde ilişki kurmuşlardır. Ancak bu savın, yapı tarafından etkilendiğini görememektedirler. Waltz bu konuda:

“Güçlerin sistem içinde nasıl konumlandıkları, bu güçlerin kabiliyetlerini, fırsatlarını, eyleme eğilimlerini etkiler. Sistemin

32Kenneth N. Waltz, Uluslararası Politika Teorisi, a g.e, ss.163-167.

33 Muharrem Gürkaynak-Serhan Yalçıner, “Uluslararası Politikada Karşılıklı Bağımlılık ve Küreselleşme Üzerine Bir İnceleme”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt:6, Sayı:23, 2009,s.75.

karşılıklı bağımlılığı değiştikçe bunların davranışları da değişir ki bu değişimler bize sistemin hem de parçalarının muhtemel akıbeti hakkında bilgi verir,”34 demiştir.

Yani dünya üzerinde büyük güçlerin sayıları azaldıkça, karşılıklı bağımlılık doğru orantılı olarak azalma eğiliminde olmaktadır.35

34 Kenneth N. Waltz, Uluslararası Politika Teorisi, ss.183.

35 Kenneth N. Waltz, Uluslararası Politika Teorisi, a.g.e, ss.81-83.

II. BÖLÜM