• Sonuç bulunamadı

4.5. JIMMY CARTER DÖNEMİNDE ULUSLARARASI YAPI VE SUUDİ ARABİSTAN-ABD İLİŞKİLERİ

4.5.2. JIMMY CARTER DÖNEMİNDE ORTADOĞU SİYASETİNİ ETKİLEYEN GELİŞMELER

4.5.2.2. IRAK-İRAN SAVAŞI

1980 tarihinde yaşanan bu çatışmanın temeli çok eskiye dayanmaktadır. 1958 yılında Irak’ta yaşanan ve monarşik yapının yıkılmasıyla sonuçlanan darbenin ardından sol fikirlere grupların iktidarda bulunması İran açısından tehdit olarak görülmüştür. İngiltere’nin bölgeden çekilmesinin ardından körfez üzerinde revizyonist politika güden İran’ın karşısına Irak çıkmış buna karşın İran da, Irak’ta bulunan Kürtlerin ayaklanmasına destek vererek Irak’a karşı koz barındırmıştır.

Saddam Hüseyin, İran’ın elinde bulundurduğu bu kozu ortadan kaldırabilmek adına Kürtlerle anlaşma yoluna gitmiş ancak anlaşmadan kısa süre sonra çatışmalar tekrar çıkmıştır. Böylelikle İran için istenilen durum hasıl olmuş ve Kürtler; Irak’a karşı İran tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Çatışmaların başlamasından kısa süre

252 Said Amir Arjomand, “İran’s Revolution in Comparative Perspective”, Cambridge University Press 1986, Cilt:38, Sayı: 3, s.385.

253 Ahmet Gülük, “İran İslam Devrimi ve Ulemanın Zaferi”, Güvenlik Çalışmaları Dergisi 2018, Cilt:20, Sayı:1, ss.90-94.

254Fred Halliday, “İranian Revolution in International Affairs: Programme And Practice”, Url:

https://www.sneps.net/t/images/Articles/halliday.pdf, s.36.

sonra OPEC toplantısında iki ülke barış imzalamış ve İran’ın kendi çıkarı için kullandığı Kürtlerin ayaklanması da böylelikle son bulmuştur.255

Aslında çatışmaya neden olan Şett’ül Arap anlaşmazlığının kökeni çok eskiye gitmektedir. Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşim yerine Şett’ül Arap denmektedir ve bu bölge iki ülkenin güney sınırını oluşturmaktadır. Şett-ül Arap önemli bir su ulaşım yolu olması bakımından stratejik öneme sahiptir. 1937 yılında yapılan anlaşmada bahsi geçen suyolu Irak’a bırakılmıştır. Ancak ilerleyen süreçte ABD desteği ile güçlenen İran Şahı, bu stratejik alanı ele geçirmek istemiştir. 1970’lerle başlayan sürtüşmeler yukarıda da bahsedildiği üzere 1975 yılında iki taraf arasında yeni bir anlaşma yapılmasıyla sonuçlanmıştır. Bu anlaşma gereğince Şett-ül Arap bütünüyle Irak’ın hamiliğinden çıkmıştır ve bu alan iki ülke sınırı olarak belirlenmiştir. Buna karşın İran da Kürtleri desteklemeyeceğinin sözünü vermiştir ancak İran tarafından ele geçirilen körfezdeki üç adadan vazgeçmeyeceğini belirtmiştir. Bu adalar Abu Musa, Büyük Tumb ve Küçük Tumb isimlerini taşıyan adalardır.256

İran’ın adım adım izlediği yayılmacı politika özellikle adalar üzerinden izlediği militarist siyaset Irak ile ilişkilerde gerginliğin daha da artmasına neden olmuştur. Yukarıda da değinildiği üzere 1979 yılında İran’da Şah’ın devrilmesi ve yerine İran İslam Devleti’nin kurulması, Irak açısından istenmeyen bir dış politik gelişme olmuştur. Zira Irak halkının yarısının Şii olması ve devrim yapan kadroların tüm dünyadaki Şiileri ayaklandırmaya çalışması gelecekte Irak için ortaya çıkabilecek sorunların bir izdüşümü olmuştur. Humeyni, Saddam gibi liderleri devirip yerlerine İslami tarzda devletler kurulmasından yana bir görüşe sahiptir.

Buradan hareketle Baas rejimlerini inançsız olarak niteleyerek kendine yakın taraftarları bahsi geçen ülkelerde ayaklandırma amacı gütmüştür.257 Kısa süre sonra Irak’ta yaşayan Şiilerin ayaklanması Iraklı yöneticilerin aslında bekledikleri bir durumdur. Saddam’ın buna karşılık Iraklı Şii önder As-Sadr’ı idam ettirmesi ve

255 Fahir Armaoğlu, a.g.e, s. 581.

256 Oral Sander, a.g.e, s.501.

257 Duygu Dersan Orhan, “ Iranian Foreign Policiy Toward Iraq: an Analysis of Three Wars Between İdeology and Realism”, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2019, Cilt:7, Sayı:19, s.394.

Ayetullah’ın kız kardeşini öldürmesi ipleri iyice koparmıştır. 258 Ayrıca Kuzey Irak’ta yaşayan Kürtlerin ayaklanması ve bu konuda İran’ın Şah dönemine benzer politika izlemesi iki ülke ilişkilerinin yeniden gerilmesine neden olmuştur. Irak uzun uğraşlar vermesine rağmen sınır bölgelerinde yaşanan isyana çözüm bulamamış ve 1980 yılına gelindiğinde İran tarafından Iraklı güçlere ateş açılması sonucu iki ülke arasında fiili olarak savaş başlamıştır. İlk olarak 1975 yılında imzalanan Şett’ül Arap anlaşmasına son verilmiştir.

Saddam, İran’da yaşanan devrim sonrası İran askeri kuvvetlerinin güçsüz olduğu öngörüsünde bulunarak savaşı kazanabileceğini düşünmüş olsa da İran bunun aksini ispat ederek Irak’a ait bir kısım toprağı ele geçirmiştir. Hatta savaşın başında İran kuvvetleri Basra Limanından sonra Bağdat’ı bombalayarak dünya kamuoyunda şaşkınlık yaratmıştır. Kısa süre içinde iki tarafın gücü giderek azalmış ve savaş artık cephe savaşı halini almıştır ama çatışmalar mütemadiyen yaşanmaya devam etmiştir.

İki ülke arasında yaşanan savaşın uzaması ve elde edilecek başarı ülkelerin ekonomik ve askeri alandaki yetenekleriyle doğru orantılı olmayı gerektirir. Kısaca iki ülkenin stratejik konumu ve ekonomik gelirlerinin kaynağı kapitalist ülkelerin çıkarlarıyla örtüştüğünden savaşa ABD de müdahil olmuştur. Çünkü iki ülkenin de körfez bölgesinde çatışması ve petrol akışı yarattıkları tehlike ABD’yi böylesi bir yola itmiş ve deniz kuvvetlerini körfeze göndermiştir.259 Ayrıca savaşın uzamasının bir diğer nedeni ABD ve SSCB’nin iki ülkeye de uyguladığı silah ambargosu olmuştur. Ancak ambargo uygulanmasına rağmen savaşın bu kadar uzun sürmesi pek akla yatkın değildir. Zira rehine krizi ve İslam Devrimi sonrası Batılı güçlerin de ambargoya uyması İran’ın; İsrail, Yunanistan, Arjantin, Güney Kore, Cezayir gibi ülkelerden silah bulmasını engelleyememiştir. Irak ise; Suudi Arabistan, Mısır, Doğu Almanya, Fas, Pakistan, Ürdün, İspanya, Polonya tarafından desteklenmiştir.260

258 Emine Zeynep Daban- Cihan Daban, “Saddam Hüseyin Dönemi Irak Dış Politikası: Irak-İran Savaşı, Kuveyt’in İşgali ve ABD’nin Irak’a Müdahalesi, Kırşehir Ahi evran Üniversitesi İİBF Dergisi, 2018, Cilt:2, Sayı: 1, s.95.

259 Oral Sander, a.g.e, s.502.

260 Ferhat Prinççi, “Power Struggle in the Gulf: A RE-Evaluation of the Iran-Iraq War”, Akademik İncelemeler Dergisi, 2015, Cilt:10, Sayı:1, ss. 240-241.

Bölge devletleri genel itibariyle iki devlete de karşı bir tavır sergilemkele birlikte Şii tehlikesi sebebiyle Irak’a yakın durmuşlardır. Hatta Suudi Arabistan, Irak’a yardım dahi etmiştir. BM tarafından savaşın durdurulması adına birçok adım atılsa da barış arayışları sonuçsuz kalmıştır ve savaş 1988 yılında son bulmuştur.