• Sonuç bulunamadı

SSCB’NİN AFGANİSTAN İŞGALİ

4.5. JIMMY CARTER DÖNEMİNDE ULUSLARARASI YAPI VE SUUDİ ARABİSTAN-ABD İLİŞKİLERİ

4.5.2. JIMMY CARTER DÖNEMİNDE ORTADOĞU SİYASETİNİ ETKİLEYEN GELİŞMELER

4.5.2.3. SSCB’NİN AFGANİSTAN İŞGALİ

Sovyetler Birliği’nin 1979 yılında Afganistan’ı; görünüşte anti-komünist gerillaya karşı, ama aslında komünist Afgan yönetimine destek vermek amacıyla işgal etmiştir. Ancak bu işgalin özellikle Camp David anlaşmaları ve İran İslam Devrimi sonrası ortaya çıkması hem bölge devletlerinin dış politikalarını derinden etkilemiş hem de SSCB açısından bahsi geçen iki olay işgale giden sürecin başlangıcı olmuştur. Zira bahsi geçen süreçte İran’da yaşanan karışıklığa iki farklı neden öne sürülmüştür. Birincisi, SSCB’nin; Afganistan işgalini, Ortadoğu petrollerine ulaşmak ve Hint Okyanusuna inmek amacıylagerçekleştiridiği idda edilmiş ikinci görüş ise bu işgalin Radikal İslamcı ve Batıcı kesimin Sovyetlerin güney sınırında kuvvetlenmesine ve Batıya karşı bir tehdit oluşturmasına engel olması amacıyla tasarlandığı öne sürülmüştür. Sovyetler Birliği’nin bu fiilinin hangi amaca dayandığı tam olarak bilinmese de hem bölge devletlerini hem de ABD’yi yeni dış politika konusunda etkilemiştir.261

Afganistan’a bulunduğu coğrafi konumu sebebiyle geçmişten itibaren diğer devletler tarafından sürekli önem atfedilmiştir. Ayrıca, SSCB’nin işgal girişimi küresel ve bölgesel düzlemde etkili güçlerin dikkatini çekmiştir. İşgali hazırlayan süreç, Nisan 1978’de Muhammed Davud Han’ın, Nur Muhammed Taraki öncülüğünde komünist fikre sahip subaylar tarafından devrilmesiyle başlamıştır.

Yönetimi ele geçiren zümrenin istikrar ve güven konusundaki belirsiz görüntüsü SSCB yöneticilerini ilk olarak temkinli olmaya itmiştir.262 Ancak ilerleyen süreçte Moskova yönetimi yeni Afgan yönetimiyle kümülatif şekilde ikili ilişkileri

261 Fahir Armaoğlu, a.g.e, s.573.

262Britannica, “Soviet Invasion of Afghanistan”, Url:https://www.britannica.com/event/Soviet-invasion-of-Afghanistan.

geliştirmeye başlamıştır. Moskova yönetimini kısa süre içinde temkinli politikadan uzaklaştıran sebep; Afganistan yöneticilerinin ülkede yeni sosyalist bir yapı kurmayı amaçlamalarıdır. Ancak böylesi bir politikayı dizayn etmenin özellikle Marksist-Leninist bir yönetim şeklinde gerçekleştirmenin İslami geleneklere bağlı bir toplumda karşı koymalara, isyanlara neden olma tehlikesi mevcuttur. Hatta yeni yönetimin toprak reformu kararı sonrası özellikle dini değerlere daha çok bağlı kapalı kırsal kesimde Herat Ayaklanması başlamıştır.263 Yaşanan ayaklanmaya, muhalif ve eski yönetime bağlı askerlerin de destek vermesi sonrası isyan giderek büyümüştür.

İsyan sonrası SSCB Politbüro toplantısında Afganistan’ın SSCB güvenliği adına elzem bir yer teşkil etmesi sebebiyle Taraki yönetimine destek verilmesi kararı alınmıştır. Bu destek 1000 kişi olan danışman sayısının, 5000’e yükseltilmesi ve ek olarak silah desteği verilmesini kapsamaktadır. Bu ayaklanma iki farklı etkiye sebep olmuştur, birincisi komünist darbeci yönetime karşı hafif kalan halk direnişini körüklemiştir, ikinci olarak SSCB, Afganistan’da sosyalist dönüşümü kolaylaştırmak adına iç işlerine karışmaya başlamıştır. SSCB’nin danışmanlar üzerinden Afganistan’daki karışıklıkları dindirme adına izlediği politikanın çıkmaza girmesi sonucu askeri seçenek gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Artan isyan hareketlerine karşı direnç gösteremeyen Taraki, SSCB destekli Hafizullah Amin tarafından siyasi darbeye uğramıştır. Afganistan yönetimini ele geçiren Amin, bir önceki döneme nazaran SSCB ile daha yakın ilişki kurmuş ve destek almaya başlamıştır.

Afganistan’da giderek güçlenen muhalif isyancı kanadın, sosyalist rejime karşı galip gelebilme ihtimaline ve bu ihtimalin SSCB’yi bölgesel ve küresel alanda sokacağı tehlikeli duruma karşı Moskova’da yönetimsel kriz ortaya çıkmıştır. Özellikle İran’da yaşanan İslam Devrimi’nin Afganistan’daki muhalif İslamcı kesimi de etkileyebilmesi olasılığı da Moskova’nın endişesini daha da arttırmıştır. Özellikle Moskova, İran’dan sonra Afganistan’da yaşanabilecek İslam Devrimi sonrası güneyinde İran, Afganistan ve Pakistan ittifakı, Batıda NATO ve güneyinde diğer

263Timothy Nunan, “From Land Reform to Veterinarians Without Borders in Cold War Afghanistan”, s.110, Url: https://www.comparativ.net/v2/article/download/1659/1455/2609.

güçlü tehdit Çin ile her taraftan çevrelenerek geri dönülemez bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilecektir.264

Moskova’nın içinde bulunduğu şüpheci ve tehlikeli durumu daha da ileri taşıyan, başta Sovyet desteğiyle Taraki’yi devirip yönetime gelen Amin’in de ABD ile dış ilişkiler konusunda arayışlara girişmesi olmuştur. Amin’in izlediği politika SSCB ile Afganistan ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur. Bu gibi sebepler üst üste geldiğinde Moskova yönetimi güvenlik endişelerinin bir sonucu olarak tek çarenin Afganistan’a yapılacak askeri müdahale olacağı hususunda karar vermiştir.

Ancak karar verme sürecinde Moskova yönetimi ABD ile arasında bulunan “Detant”

dönemine zeval gelebileceği konusunda çekince göstermiştir. Ancak SALT II anlaşmasının ABD Senatosu tarafından onaylanmaması Moskova yönetiminin kuşkusunu gidermesine yol açmış ve 27 Aralık 1979 tarihinde Afganistan, SSCB tarafından işgal edilmiştir.265

İran’da yaşanan İslam devrimi, sonrasında yaşanan rehine krizi ve Sovyetlerin Afganistan’ı işgali, Carter’ın göreve geldikten itibaren barışçıl ve insan haklarını önceleyen dış politikasını etkileyerek dönüşmesine neden olmuştur. Özellikle Carter’ın yönetiminde bulunan bakanlar, Vietnam Savaşı’ndan sonra ABD’nin uluslararası alanda geri çekilen bir görüntü sergilemesine neden olan politikalardan vazgeçilmesini desteklemişlerdir. Örnek vermek gerekirse Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi William Odom, Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski’ye sunduğu muhtırada, İran’da yaşanan krizinin, ABD’nin bölgede güçlenmesine özellikle kuvvetli istihbarat ağı kurmasına katkı sağlayabileceğini öne sürmüştür. Dışişleri Bakanı Brzezinski, Başkan Carter ile görüşmesi sonrası, SSCB’nin Afganistan işgalinin 1947 yılından itibaren ABD çıkarlarına en fazla zararı dokunabilecek bir durum olduğunu vurgulamıştır. Hatta bu sebeple Çin’e silah satışı seçeneği dahi konuşulmuştur. Başkan Carter, Afganistan işgali sonrası kongrede yaptığı

264Uday Rai Mehra, “Why Did the Soviet Union Invade Afghanistan in 1979?”, E-International Relation, 2014, Url:https://www.e-ir.info/2014/10/09/why-did-the-soviet-union-invade-afghanistan-in-1979/.

265 Tim Weiner, “History to Trump: CIA Wasaiding Afghan Rebels Before the Soviets Invaded in ‘79”, The Washington Post, Url: https://www.washingtonpost.com/outlook/2019/01/07/history-trump-cia-was-arming-afghan-rebels-before-soviets-invaded/.

konuşmada Carter Doktrini olarak bilinen stratejiyi ortaya koymuştur. Bu konuşma şu şekildedir:

“Bu durum, sadece bu yıl için değil, gelecek yıllar için de dikkatli düşünmeyi, asabiyeti kontrol edebilmeyi ve kararlı eylemi gerektiriyor. Basra Körfezi ve güneybatı Asya'daki bu yeni güvenlik tehdidini karşılamak için kolektif çabalar talep ediyor. Ortadoğu'dan petrole güvenen ve küresel barış ve istikrarla ilgilenen herkesin katılımını talep ediyor. Ve bölgedeki tehdit altında olabilecek ülkelerle istişare ve yakın işbirliği talep ediyor.

Bu zorluğun karşılanması ulusal irade, diplomatik ve siyasi bilgelik, ekonomik fedakarlık ve tabii ki askeri yetenek gerektirecektir. Bu kritik bölgenin güvenliğini korumak için içimizdeki en iyiyi çağırmalıyız. Konumumuz kesinlikle açık olsun: herhangi bir dış gücün Basra Körfezi bölgesini kontrol altına alma girişimi, Amerika Birleşik Devletleri'nin hayati çıkarlarına yönelik bir saldırı olarak kabul edilecek ve böyle bir saldırı, askeri güç de dahil olmak üzere gerekli herhangi bir yolla püskürtülecektir”.266

Bu konuşma sonucunda ABD; Basra Körfezinde ve güneydoğu Asya’da doktrin gereği olarak caydırıcı bir rol üstlenmiştir. Yani olası saldırı durumuna karşı ABD’nin göstereceği cezalandırıcı direnci arttırmak amaçlanmıştır. ABD’nin ilk olarak gerçekleştirmeyi amaçladığı olası çatışma alanında Birleşik Devletler kuvvetlerinin hızla sayısının ve gücünün arttırılmasına dayandırılmıştır. Özellikle yönetici kesim, deniz kuvvetlerinin nitel ve nicel gücünü arttırmak adına bir dizi strateji geliştirmişlerdir. Zira deniz kuvvetlerinin güçlü olmasına ABD’nin uzak coğrafyalarda kara ve hava kuvvetlerine de olumlu etkisi bulunabileceğinden önem atfedilmiştir. Örneğin bu süre zarfında ABD Ortadoğu Kuvvetleri’nin dört gemisi

266Foreign Relations of the United States (FRUS), “Editorial Note”, Url:https://history.state.gov/historicaldocuments/frus1977-80v18/d45.

Basra Körfezi’nde, iki uçak gemisi ise Arap Denizi’nde demirlemiştir. Hülasa ABD’nin, Başkan Carter’ın Doktrinini açıklamasından sonraki asıl amacı savaştan çok bölgeye uzak olan Birleşik Devletlerin bahsi geçen önemli topraklardaki çıkarlarını korumak amacıyla tehlikeli gördüğü devletlere karşı caydırıcı bir duruş sergilemektir.267

4.5.3.JİMMY CARTER DÖNEMİ SUUDİ ARABİSTAN-ABD SİLAH