• Sonuç bulunamadı

SUUDİ ARABİSTAN’A İLİŞKİN GENEL BİR DEĞERLENDİRME Bir yapının, devlet kimliği kazanabilmesi için öncelikle sınırları belli olan ve

2. SUUDİ ARABİSTAN’IN ÖZNİTELİKLERİ

2.1. SUUDİ ARABİSTAN’A İLİŞKİN GENEL BİR DEĞERLENDİRME Bir yapının, devlet kimliği kazanabilmesi için öncelikle sınırları belli olan ve

pek tabii sahip olduğu sınır boyunca egemenlik iddiasında bulunabilecek bir yapı durumunda olması gerekir. Her devletin dünya üzerinde sahip olduğu konumunun özgüllüğü o devletin küresel, bölgesel ve iç politikasına mutlak olarak yansımaktadır.

İşte tam da burada anlatılmak istenen coğrafi özellikler, devletlerin güncel politikalarından, stratejilerine ve hatta kuruluşuna dahi etki eden bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.

Arap Yarımadası’nda yer alan Suudi Arabistan, Batı Asya’nın en geniş topraklara sahip olan ülkesidir. Kuzeyinde Irak ve Ürdün; Doğusunda Kuveyt, Katar, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri; Güneyinde Umman ve Yemen bulunmaktadır.

Ayrıca ülkenin, batısında Kızıldeniz, doğusunda Basra Körfezi yer almaktadır.

Ülkenin yarıdan fazlası çöllerden, geri kalanı ise tarım arazileri ve otlak alanlardan oluşmaktadır.36

Suudi Arabistan ülke nüfusunun çoğunluğu şehirlerde veya şehirlere yakın yerlerde yaşamaktadır. Nüfus; orta kısımda yer alan başkent Riyad’da; batıda, Mekke, Medine’de; doğuda ise Damman kısmında yoğunlaşmıştır. Ülkenin 1950’de 1,4 milyon olan nüfusu, 2015 yılına gelindiğinde 32 milyon olarak ulaşmıştır. Suudi Arabistan, kuruluş tarihinden itibaren ülkeye de ismini veren Suud ailesi tarafından, krallıkla yönetilmektedir. Hukuki yapısı İslami temellere dayandırılmıştır yani şer’i hukuk tercih edilmiştir. Ülke yönetimsel anlamda on üç kısma ayrılmıştır. Sahip olduğu enerji kaynağı olan petrol, onu jeopolitik anlamda önemli bir konuma yükseltmiştir. Çünkü enerjiye muhtaç olan sanayileşmiş kapitalist ülkelerin bağımlı oldukları petrol, bu enerjiye sahip olan ve bizzat üreten ülkeler açısından muhtaç olan ülkelere karşı muazzam bir koz haline gelmiştir. Suudi Arabistan, dünya petrol rezervinin %22’sine sahiptir. Dünya petrol arzının en önemli tedarikçilerinden biri olan Suudi Arabistan’ın Kızıl Deniz ve Basra Körfezi’ne kıyısı bulunmaktadır.

Böylelikle önceleri pek değere sahip olmayan sıradan bir ülke gibi görünen Suudi Arabistan, petrol ve jeopolitik konumu sayesinde jeopolitik ve jeostratejik öneme sahip olmuştur.37

Arabistan’ın kökleri, ticari bir koloni olan Dilmun’a kadar gitmektedir.

Sonrasında Babil, Mısır Krallıkları gibi birçok devlet için kavşak vazifesi görmüştür.

Tarihsel anlamda Emevi İmparatorluğuna dek, Arabistan Yarımadasında teşkilatlı bir yapı kurulmamıştır. Bölgede yaşayan insanların göçebe hayat tarzları devlet kuramamalarının ana nedeni olmuştur. İslamiyet sonrası Emevilerle beraber imparatorluğa sahip olmuşlardır. İspanya’dan, Hindistan’a, Çin’den Bizans sınırına kadar yayılmışlardır. Emeviler’den sonra bölgeyi Abbasiler ardından Memlüklüler ele geçirmiştir. Memlüklülere son veren Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşına dek bu coğrafyada hüküm sürmüştür. İslamiyet’in bu bölgede ortaya çıkması yalnız

36Alzeera Türk, “Ülke Profili: Suudi Arabistan”, Erişim Tarihi: 08.11.2020, Url:http://www.aljazeera.com.tr/ulke-profili/ulke-profili-suudi-arabistan.

37Aljezeera Türk, a.g.h.

devlet kültürünün oluşmasına değil Arapların bulundukları coğrafyanın itibarının artmasına yol açmıştır. Müslümanlar için dini bir merkez konumda yer alan Mekke ve Medine, günümüzde Suudi Arabistan sınırları içinde yer almaktadır.

Müslümanlar için sözü edilen şehirler, Hac ibadetleri konusunda önemli ve kutsal bir değere sahiptir. Böylelikle Müslümanlar için Hac ve Umre ibadetleri sayesinde dini merkez konumundadır.38

Suudi Arabistan’ın jeopolitik öneminin yanında kendi sınırları içinde güç dağılımlarını etkileyen, dini yapısına etkisi olan, yönetime sahip olan ailenin yükselişinin temelini oluşturan önemli coğrafi bölgelere sahiptir. Bu gibi etkilerden yola çıkarak Suudi Arabistan’ın kuruluş aşamasından iki önemli bölge olan Necid ve Ahsa bölgesinin öneminden bahsetmek gerekir. Necid “Yüksek bölge” anlamına gelmektedir ve kuzeyi Cebel-i Şammar, batısı Hicaz, Güneyi El-Rub’ul-Hali ve doğusu Ed-Dehna ve Ahsa bölgesi ile çevrilmiştir. Necid’in büyük bir böümü çöllerden oluşmaktadır. Bu önemli bölgenin, Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim zamanından fethedildiği bilinse de aslından Osmanlı’ya tamamen bağlanması Sultan Selim’in oğlu Kanuni Sultan Süleyman zamanında olmuştur. Çünkü bu dönemde Osmanlı, Ahsa bölgesine kadar ulaşamamıştır. İlk olarak Osmanlı’nın kurucusu Osman Bey’in daha Selçuklu komutanıyken adına okutulan hutbe ile başlayan padişah adına hutbe okutma işlemi39 bu bölgede de devam etmiştir. Osmanlı kısa sürede çok geniş coğrafyalara ulaşmış ve yaklaşık 30 devleti birleştirmesiyle oluşmuş yapı olduğundan her tarafı bizzat merkezi anlamda kontrol etmemiş ve fethedilen yerlerin iç işlerine çoğu kez karışmamıştır.40

Ahsa bölgesi ise Basra Körfezine kıyısı olan ve Necid’in doğusunda kalan bölgedir. Ahsa bölgesinin önemi Necid’in dünyaya açılan limanı olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Bedevilerden oluşan Necidlilerin, Ahsa bölgesinde yaşayanlarla ekonomik yönden baş etmesi mümkün olmamıştır. Çünkü Necid’te yaşayan Bedevilerin geçim kaynağı, dünyaya açılan kapıları Ahsa bölgesi olmuştur.

38 Türk Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, Erişim Tarihi: 10.11.2020.

Url:https://islamansiklopedisi.org.tr/arabistan.

39Mustafa Baktır, “Hutbe” , İslam Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt:18 Sayı:2, s:428.

40Şinasi Altundağ, “Osmanlı İmparatorluğunun Vergi Sistemi ile Alakalı Kısa Bir Araştırma”, Ankara DTCF Dergisi, Cilt:5, Sayı: 2, s.188.

Edinilen ve üretilen mallar, bölge insanının gereksinimleri bu bölgeden karşılanmıştır. Bundan dolayı Ahsa’ya hâkim olan kuvvet Necid üzerinde de tasarruf kudretine sahip olmuştur. Kanuni’nin de bölgenin tümüne hâkim olabilmesi Ahsa’yı kontrol etmesiyle mümkün olmuştur41.

Necid bölgesi en eski kabilelere dahi yurt olmuştur. Bu kabileler göçebe ya da yarı göçebe denebilecek yaşam tarzını benimsemişlerdir. Devecilik ve koyunculukla uğraşan Bedevi kabilelerinin yanında, vadilerde yaşayan ve yerleşik hayata geçmiş olan kabileler de olmuştur42 ve bu kabileler ‘Hazari’ olarak adlandırılmıştır.

‘Medeniyet’ anlamında kullanılan Hazariler, vadi etraflarında yaşarlarken bunun tam olarak zıt anlama gelen Bedeviler, çölde yaşam sürmüşlerdir. Bedeviler; avlanmak, hayvancılık yapmak gibi şeylerle uğraşırken; denizciliğe, çiftçiliğe pek iyi bakmamışlardır. Göçebe olduklarından yol güzergâhları genellikle suyun bulunduğu alanlar olmuş ve zor durumda kaldıklarında ve geçimlerini sağlamak amacıyla çoğunlukla yağma yolunu seçmişlerdir. Hatta bazı yerleşik gruplar bedevilerin yağmasına karşın “Kardeşlik Vergisi” denilen vergi vermişlerdir.43 Özetle, Suudi Arabistan’ın sahip olduğu coğrafi özelliklerinin, toplumsal geçmişi, gelecek bölümlerde görüleceği üzere mevcut oluşumuna, yaşam tarzına, inanışına etkisi çok yüksek olmuştur.