• Sonuç bulunamadı

SİGORTA SÖZLEŞMESİ

YARARLANILACAK KISTASLAR

D. ŞÜPHE HALİNDE KEFALET KARİNESİ

II. SİGORTA SÖZLEŞMESİ

Sigorta sözleşmesi, Türk Ticaret Kanunu’nun 1401. maddesine göre, sigorta verenin, bir miktar prim karşılığında sigorta alanın parayla ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratacak riski üzerine aldığı ve bu riskin gerçekleşmesi halinde zararını tazmin etmeyi üstlendiği sözleşmedir. Tanımdan da anlaşıldığı üzere, sigorta sözleşmesi, garanti sözleşmesine benzer şekilde, bir riskin gerçekleşmesi halinde ortaya çıkacak zararın giderilmesi borcunu içermektedir. İlk bakışta birbirine benzeyen bu iki kurum, amaçları ile hüküm ve sonuçları bakımından birbirinden oldukça farklıdır.

İlk olarak belirtmek gerekir ki, üçüncü kişinin fiilini üstlenme niteliğinde bir garanti sözleşmesi olan banka teminat mektuplarında amaç, lehtarı belli bir hareket tarzına yöneltmektir. Teminat amaçlı garanti sözleşmeleri kural olarak ivazsız bir işlem olarak kabul edilse de, bu sözleşmenin ayırt edici unsuru ivazlı olup olmaması değil, bir davranışa yöneltme amacıdır. Bu amaç olmadan, risklerin bir ivaz karşılığında üstlenilmesi, sigorta sözleşmesine vücut verir. Sigorta sözleşmesi daima bir prim karşılığında yapılır. Sigortacının doğacak riskleri yüklenmesindeki temel amacı, prim almak iken; garanti sözleşmesinde garanti verenin riskleri yüklenmesindeki amaç, garanti alanı bir davranışa yöneltmektir.299

TTK m.1472 uyarınca sigorta sözleşmesinde, riskin gerçekleşmesi halinde sigorta verenin tazmin borcu doğar ve ödediği bedel oranında sigorta ettiren kişinin haklarına halef olur. Diğer bir deyişle, ortaya çıkan zarardan dolayı sigorta ettirenin üçüncü kişilere karşı sahip olduğu haklar, ödediği bedel oranında sigortacıya geçer.

Oysa, garanti sözleşmesi niteliğindeki banka teminat mektuplarında bankanın borcu, asıl borç ilişkisinden tamamen bağımsızdır. Banka, kendi borcunu yerine getirmektedir. Bu nedenle, tehlikenin gerçekleşmesi halinde ortaya çıkan zararı ödeyen banka ile muhatap arasında kanundan doğan bir halefiyet ilişkisi mevcut değildir.

III. AKREDİTİF

Banka teminat mektubu ile akreditif arasında önemli farklar bulunmaktadır. Her ne kadar ülke içi ticari ilişkilerde kullanılmasında bir sakınca olmasa da akreditif, genellikle uluslararası ticari ilişkilerde kullanılmaktadır.300 Alıcı (ithalatçı) ile

satıcının (ihracatçının) farklı ülkelerde bulundukları sözleşme ilişkilerinde, tarafların edimlerini aynı anda ifa etmeleri mümkün değildir. Bu tarz mesafeli satış sözleşmelerinde, taraflar arasındaki temel mesele, güven ilişkisinin sağlanmasıdır. Nitekim, satıcının, malı teslim etmesine rağmen alıcıdan malın bedelini alamaması ya da alıcının malın bedelini ödemesine rağmen satıcının malı teslim etmemesi durumları ile karşılaşılabilinir.301 Tam da bu noktada akreditif, alıcının ve satıcının karşılıklı

menfaatlerini koruma amacı taşıyan ve sözleşmedeki edimlerin gereği gibi yerine getirilmesini sağlayan bir hukuki ilişki olarak karşımıza çıkar.302 Akreditif, özellikle

satış sözleşmesinde, alıcının malın bedelini ödemesini teminat altına almak amacıyla yapılmaktadır.303 Satış sözleşmesine konu olan malın teslim edildiğini gösteren

belgelerin bankaya ibraz edilmesi üzerine banka, satıcıya (ihracatçıya) ödeme yapar.304 Böylelikle, bir yandan satıcı (ihracatçı) için malın bedelinin ödenmesi

300 Reisoğlu, Seza, Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Akreditif, 2. Bası, Ankara 2009, s.

21; Doğan, Vahit, Uluslararası Ticarette Ödeme Aracı Olarak Akreditif, Güncellenmiş 4. Bası, Ankara 2016, s. 3.

301 Doğan (Akreditif), s. 53.

302 Doğan (Teminat), s. 37; Kaya, Arslan, Belgeli Akreditifte Lehtarın Hukuki Durumu, İstanbul 1995,

s. 6.

303 Reisoğlu, Seza, Hukuki Açıdan Akreditif ve Uygulama Sorunları, Bankacılar Dergisi, S. 52, 2005,

s. 39; Doğan (Akreditif), s. 1; Doğan (Teminat), s. 37.

teminat altına alınırken, diğer yandan, malın teslim edildiğine dair belgeler sunularak bankanın ödeme yapması sağlandığından, alıcının menfaati de korunur.305

Banka teminat mektupları ve akreditifi birbirinden ayıran temel husus, banka teminat mektuplarında teminat fonksiyonunun; akreditifte ise ödeme fonksiyonun ağır basmasıdır. 306 Özellikle de mesafeli satış sözleşmelerinde, akreditifin ödeme

fonksiyonu oldukça belirgindir.307 Nitekim, Yargıtay’ın da ifade ettiği gibi, bu tarz

satış sözleşmelerinde amaç, taraflar arasındaki mesafeden kaynaklanabilecek risklerin bertaraf edilerek, taraflar karşı karşıya bulunuyormuşçasına, aynı anda edimlerini yerine getirmelerine imkân sağlamaktır.308

Diğer bir fark ise, bankanın yükümlülüğünün kapsamı ve derecesi açısından kendini gösterir. Teminat mektuplarında banka, asıl borç ilişkisindeki borçlunun (lehtarın) edimini yerine getirmeyi değil, lehtarın borcunu hiç ya da gereği gibi yerine getirmemesi halinde bundan dolayı alacaklının uğrayacağı zararı gidermeyi üstlenmektedir. Buna karşılık akreditifte ithalatçı (alıcı), ihracatçıya (satıcıya) olan borcunun ödenmesi için bankaya talimat vermektedir.309 Banka ise, gerekli belgelerin

kendisine ibrazı ile ihracatçıya malın bedelini ödemektedir. Görüldüğü üzere, banka teminat mektuplarında belli bir risk teminat altına alınmakta ve bankanın ödeme yükümlülüğü ancak bu riskin gerçekleşmesi halinde söz konusu olmaktadır. Riskin doğmaması ya da sona ermesi, bankanın yükümlülüğünü de sona erdirmektedir. Oysa akreditifte, bankanın ödeme yapması için belirlenen belgelerin kendine ibraz edilmesi yeterlidir. Diğer bir anlatımla, akreditif ilişkisinde bankanın ödemede bulunabilmesi için satıcının gerekli belgeleri bankaya ibraz etmesi gerekirken; ilk talepte ödeme kaydı içeren banka teminat mektuplarında lehtarın ödeme talebinde bulunabilmesi

305 Doğan (Akreditif), s. 2. 306 Doğan (Teminat), s. 36. 307 Doğan (Akreditif), s. 21.

308 Yarg. 11 HD. 10.02.1977 T. E. 1976/5881 K. 1977/558: “…bir alım satım akdinin tarafları ayrı

ülkelerde olmalarına karşın, malın teslimi ve semenin ödenmesi gibi edaları karşılıklı olarak yerine getirme olanağını elde etmiş olurlar.”, Kaya, Arslan, Belgeli Akreditifte Lehtarın Hukuki Durumu,

İstanbul 1995, s. 6-7.

için, herhangi bir belge sunması gerekmemektedir. 310 Bankanın ödeme

yükümlülüğünün her durumda değil, sadece riskin gerçekleşmesi durumunda doğması, bankanın sorumluluğunun ikinci dereceden bir sorumluluk olduğunu göstermektedir.311 Oysa akreditifte, bir riskin varlığından söz edilemez; akreditif

bankası, belirlenen belgelerin ibrazı halinde ihracatçıya ödeme yapmakla yükümlüdür.312 Dolayısıyla, akreditif bankasının sorumluluğu, teminat mektubu veren

bankanın aksine, birinci derecedendir.313

Akreditifin farklı çeşitleri bulunmaktadır. Ancak, konumuz itibariyle, teminat akreditiflerinin314 ayrıca incelenmesinde fayda vardır. Teminat akreditifleri de banka

teminat mektupları gibi garanti niteliğini haizdir ve nitekim, garanti akreditifleri olarak da isimlendirilmektedir. Teminat akreditiflerinde amaç, taraflar arasındaki edimin gereği gibi yerine getirilmesinin sağlanmasıdır.315 Teminat akreditifinde lehtar,

sağlanan bu garantiyi yalnız diğer tarafın kusurlu olması durumunda kullanabilmektedir.316 Diğer bir deyişle teminat akreditiflerinde, diğer akreditif

türlerinden farklı olarak, taahhüdün ifası değil taahhüdün yerine getirilmemesi durumunda ortaya çıkacak zarar garanti altına alınmaktadır.317 Teminat akreditifinde,

akreditif amirinin (alıcının/ithalatçının) talimatı ile satıcı (ihracatçı) lehine akreditif açan banka, alıcının, satıcıya karşı üstlendiği edimi yerine getirmemesi durumunda, durumu tespit eden bir beyanla birlikte, kararlaştırılan diğer belgelerin kendine ibrazı üzerine, satıcıya ödeme yapma yükümlülüğü altına girer.318 Görüldüğü üzere teminat

akreditifleri, banka teminat mektupları ile oldukça fazla benzer özellik taşımaktadır.

310 Doğan (Akreditif), s. 41. 311 Doğan (Teminat), s. 38.

312 Reisoğlu (Akreditif), s. 147; Reisoğlu (Uygulama Sorunları), s. 46. 313 Doğan (Teminat), s. 38.

314 Teminat akreditiflerinin ortaya çıkış sebebi, Amerikan hukuk sisteminde ve bankacılık

uygulamasında garanti sözleşmesi ve teminat mektuplarının olmayışıdır. Yalnız belli bir amaç için ABD’de ortaya çıkan bu akreditif türü sonraları yaygın uygulama alanı bulmuş ve bankacılık uygulamasında kendine bir yer edinmiştir. Bu bakımdan teminat akreditiflerinin, banka teminat mektuplarının Amerika’daki uygulama şeklinden başka bir şey olmadığı ileri sürülmektedir. Doğan (Teminat), s. 38 vd.; Doğan (Akreditif), s. 41; Reisoğlu (Akreditif), s. 146; Reisoğlu (Uygulama Sorunları), s. 47.

315 Doğan (Akreditif), s. 41. 316 Reisoğlu (Akreditif), s. 146. 317 Reisoğlu (Akreditif), s. 146. 318 Doğan (Teminat), s. 39.

Yargıtay da verdiği bir kararda, teminat akreditifinin bir çeşit banka teminat mektubu olduğunu belirtmiştir.319 Ancak, fonksiyonları itibariyle bu iki kurumun birbirinden

ayrıldığı savunulmaktadır.320 Buna göre temel fark, amaçları bakımından kendini

göstermektedir. Teminat mektuplarında amaç, muhatap için bir güvence sağlamak olmasına karşın; teminat akreditifinde amaç hem güvence sağlamak hem de ödemede bulunmaktır.321 Sonuç olarak teminat akreditifi, bir borcun yerine getirilmemesi

halinde doğacak zararın ödenmesi teminat altına almak amacıyla düzenlenir ve bu yönüyle teminat mektubu niteliği gösterir. Ancak, bunun yanı sıra, herhangi bir ödemenin yapılmasını teminat altına almak amacıyla da yapılabilir ve bir ödeme aracı olarak da kullanılabilir.322 Diğer akreditif türlerinde olduğu gibi, teminat akreditifinde

de bankanın ödeme yapması için belirlenen belgelerin bankaya ibrazı gerekmektedir. Fakat bu belgeler, taahhüdün yerine getirilmediğini belirten beyanlardan ve kendisine ödeme yapılmasını talep eden talimatlardan başka bir şey değildir.323 Banka teminat

mektuplarında bankanın ödeme yapması için mutlaka riskin gerçekleşmesi gerekirken; teminat akreditifinde, belge niteliğini haiz yazılı ödeme talebinin öngörülen biçimde düzenlenip bankaya ibraz edilmesi halinde bankanın, riskten bağımsız olarak, ödeme yükümlülüğü doğmaktadır.324