• Sonuç bulunamadı

MÜTESELSİL BORÇLULUK

YARARLANILACAK KISTASLAR

D. ŞÜPHE HALİNDE KEFALET KARİNESİ

IV. MÜTESELSİL BORÇLULUK

TBK m.162’ye göre müteselsil borçluluk, birden fazla borçludan her birinin borcun tamamından alacaklıya karşı sorumlu olmasıdır. Bu sorumluluk, borçluların borcun tamamından sorumlu olduklarını alacaklıya bildirmeleri şeklinde olabileceği gibi, kanunun öngördüğü hallerde de ortaya çıkabilir. Borçluların hepsi alacaklıya

319 Yarg. 19.HD. 04.05.2000 T. E. 1999/7731 K. 2000/3471, Reisoğlu (Akreditif), dpn. 299: “Stand-

by akreditif uzun vadeli alışverişler, büyük iş akitleri ve borçlanmalar gibi konularda kullanılan bir çeşit teminat mektubudur. Banka teminat mektubunu akreditif olarak düzenleyip işlemleri bu şekilde güvence altına almaktadır. Ancak stand-by akreditif normal akreditiften farklı olup bu akreditifte edimin ifa edilmemesi üzerine ödeme yapılır.”

320 Doğan (Teminat), s. 40. 321 Doğan (Teminat), s. 40.

322 Şafak, Elvan, Teminat Mektubu ve Teminat Akreditiflerinin Uluslararası Ticaret Hukuku Açısından

Değerlendirilmesi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2010, s. 79.

323 Şafak, s. 125.

karşı borcun tamamından sorumlu oldukları için alacaklı, dilediği gibi borcun bir kısmı ya da tamamı için borçlulardan her birine ya da yalnız birine başvurabilir. Müteselsil sorumluluğun sona ermesi ise ancak borcun tamamının ödenmesi ile mümkündür.

Müteselsil borçluluğun, kefalet ve garanti sözleşmesi gibi alacağın güvencesini arttıran325 bir kişisel teminat sözleşmesi niteliğinde olduğu belirtilmektedir.326 Banka

teminat mektuplarında bankanın “borçlu ile birlikte müşterek borçlu ve müteselsil kefil” olacağı ifadesi, teminat mektuplarının kefalet sözleşmesi niteliğinde olduğu izlenimi vermektedir. Oysa banka teminat mektupları hem kefalet sözleşmesinden hem de müteselsil borçluluktan tamamen farklı hüküm ve sonuçlar doğurmaktadır. AKYAZAN, teminat mektubunun metninde müşterek borçlu ya da müteselsil kefil ifadeleri yer alsa bile, bankanın hiçbir şekilde kefalet sözleşmesinin ya da müteselsil borçluluğun sağladığı haklardan yararlanamayacağını belirtmektedir.327

Müteselsil borçluların borcu asli niteliktedir ve bu borç hem borcun doğumu anında hem de devamında asıl borçtan bağımsız bir nitelik gösterir.328 Bu yönüyle

garanti sözleşmesi ile benzerlik göstermektedir. Ancak, bunun dışındaki hususlarda banka teminat mektubu ile müteselsil borçluluk birbirinden ayrılır. Müteselsil borçluların borçlarının kaynağını aynı sebep oluşturur.329 Her borçlunun borcunu

oluşturan edim aynı cinsten olabileceği gibi farklı cinsten de olabilir.330 Önemli olan

husus, müteselsil borçluların her birinin borcunun sebebinin aynı olmasıdır. Oysa,

325 Eren (Borçlar Genel), s. 1233.

326 Reisoğlu (Kefalet), s. 116; Reisoğlu (1992), s. 73. 327 Akyazan (Çeşitli Sorunlar), s. 570.

328 Reisoğlu (Kefalet), s.112; Reisoğlu (1992), s.70.; Özen, s.10: Birden fazla kişi baştan müteselsil

borç altına girebileceği gibi, borca katılma yoluyla sonradan müteselsil borç ilişkisi de meydana gelebilir. Başlangıçta birden fazla borçlununun müteselsil borç altına girdiği hallerde her borçlunun borcu gerek sözleşmenin kuruluşu, gerek devamı açısından bağımsızdır. Ancak borca katılma yoluyla müteselsil borçluğunun doğduğu durumlarda katılanın borcu, asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu için fer’i; devamı bakımından ise bağımsız özellik gösterir.

329 Borçlar Kanunu’nda kabul edilen görüş, müteselsil borçta, borçlu sayısı kadar borcun olduğunu

savunan “borcun çokluğu görüşü” dür. Bu ilişkide, alacaklının tek bir alacağı yoktur; borçluların hepsine karşı ayrı ayrı yöneltebileceği birden fazla alacak vardır. Her borç birbirinden bağımsız nitelikte olduğundan alacaklı, borçluların her birine borcun tamamının ifası için başvurabilir. Ancak borçlardan birinin ifası ile borç ilişkisi son bulur. Diğer bir anlatımla, alacaklının tatmin edilmesi ile birlikte müteselsil borçluluk sona erer. Bkz. Eren (Borçlar Genel), s.1228 vd.

banka teminat mektubundan banka, temel ilişkiden tamamen bağımsız bir sözleşme ile yükümlülük altına girer. Dolayısıyla, asıl borç ilişkisindeki borçlu ile bankanın borçlarının nedenleri farklıdır.331 Bunun bir sonucu olarak, borcun kapsamı da

farklıdır. Yargıtay verdiği kararlarda müteselsil borçlulukta borçlular aynen ifa yükümlülüğü altındayken; garanti sözleşmesinde, garanti verenin, riskin gerçekleşmesi halinde ortaya çıkan zararı tazmin etme yükümlülüğü altında olduğunu belirtmiştir.332 Müteselsil borçlulukta, borçlu tarafında yer alanların hepsi borcun

tamamından sorumlu ve borçlu sıfatını taşımakta iken; banka teminat mektuplarında garanti veren konumunda olan bankanın her zaman borçlu sıfatını taşıması gerekmez.333 Nitekim, garanti altına alınan risk gerçekleşmediği takdirde bir zarar da

doğmayacağından, bankanın sorumluluğundan ve borçlu sıfatından da bahsedilemez. TBK m.164/I hükmü uyarınca müteselsil borçlular alacaklıya karşı, onunla aralarındaki kişisel ilişkiden kaynaklanan ve müteselsil borcun doğma sebebinden ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilirler.334 Bu def’ilerin ileri sürülmesi

borçlular için tanınmış bir hak olmanın ötesinde, bir yükümlülüktür. TBK m.164/II hükmü uyarınca, def’i ve itirazlardan birinin varlığı halinde, üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmeyen borçlu, diğer borçlulara karşı bundan sorumlu olur. Her borçlu, ancak alacaklı ile kendi kişisel ilişkisinden doğan def’ileri alacaklıya karşı ileri sürebilir; diğer borçlulara ait kişisel def’iler ileri süremez.335 Oysa, banka teminat

mektuplarında bankanın üstlendiği borç tamamen bağımsız nitelikte olduğundan, temel ilişkiden doğan def’ileri muhataba karşı ileri sürmesi mümkün değildir. Banka, teminat mektubunun metninde yer alan taahhüdün geçersizliğine ilişkin def’ileri,

331 Tandoğan (Özel Borç), s. 840.

332 Yarg. 3. HD. 22.01.1952 T. E.592 K.666; YHGK. 01.07.1953 T. E.3-258/88 K.87. Yargıtay’ın bu

kararının yerinde olmadığı görüşü için bkz. Reisoğlu (1992), s. 77-78; Reisoğlu (Kefalet), s. 118. Müteselsil borçlulukta, borçlulardan her biri alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olduğundan, her borçlunun edimi birbirinden bağımsızdır. Alacaklı, borcun tamamı için dilediği borçluya başvurabilir. Bu bağımsızlık özelliği sebebiyle her borçlunun borcunu oluşturan edim birbirinden farklı olarak kararlaştırılabilir. Bu nedenle Yargıtay’ın ileri sürdüğü bu kıstasın yeterli olmadığını belirtmiştir.

333 Tandoğan (Özel Borç), s. 840.

334 Borcun hiç doğmadığı, borcu doğuran sözleşmenin geçerlilik unsurlarındaki bir eksiklik olduğu veya

borcun sona erdiği itirazlarını her borçlu ileri sürebilir. Bunun haricinde borçluların her biri, borcun ifasından kaçınmak için ödemezlik def’ini, zamanaşımı def’ini ve borcun muaccel olmadığı def’ini ileri sürebilirler. Bkz. Eren (Borçlar Genel), s. 1234.

mektup metninden anlaşılabilen def’ileri ve muhatap ile arasındaki ilişkiden doğan kişisel def’ileri ileri sürebilir.336 Örneğin banka, garanti taahhüdünün hukuka ve

ahlaka aykırı olduğunu, teminat mektubunun sahte olduğunu, ödeme talebinin mektupta belirtilen şekilde yapılmadığını ya da muhatabın tazmin talebinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu ileri sürebilir.337 Aynı şekilde banka,

muhatapla arasındaki ilişkiden doğan def’ileri de ileri sürebilir.338

Müteselsil borçlular arasında kanundan doğan bir rücu hakkı ve halefiyet ilişkisi vardır. Borçluların her biri, payından fazla ödemede bulunduğu takdirde, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteyebilir. Ayrıca kendi payından fazla miktarda ödemede bulunan borçlu, alacaklının yerine geçerek ödediği fazla miktar kadar onun haklarına halef olur. Oysa banka teminat mektuplarında kanunen tanınmış bir rücu hakkı ya da kanuni halefiyet hakkı bulunmamaktadır. Riskin doğması üzerine zararın meydana gelmesi halinde ödeme yapan banka, lehtar ile aralarındaki sözleşmeye dayanarak ona rücu edebilmektedir.

Açıklanan tüm bu nedenlerle, müteselsil borçluluğun söz konusu olduğu bir hukuki işlemin garanti sözleşmesi niteliğini taşıması mümkün değildir.339