• Sonuç bulunamadı

B. Eski Ahid’de Vahiy

1.3. KELÂMULLAH TARTIŞMALARI VE KUR’AN

2.1.3. Anlama Amaçlı Okumanın Yerini Alan Faydacı Yaklaşımlar

2.1.3.1. Sevap Kazanmaya İndirgenmiş Bir İbadet Anlayışı

Günümüzde Kur’an’ın geçirdiği en önemli fonksiyonel sapma, Kur’an tasavvurumuz ve bu doğrultuda oluşan Kur’an’a yaklaşımımız neticesinde, Kur’an’ın ekseriya sevap kazanmaya indirgenmiş bir ibadet anlayışı ile okunur olmasıdır. Bu durumda, ibadetleri konu alan fıkıh ilminin ve bu ilimle meşgul olan din adamlarının da payı olmalıdır. Nitekim bugün fıkıh ilmi Kur’an’ı hangi açıdan ele alıyorsa Kur’an’a inananlar da Kur’an’ı o açıdan bilmekte ve o açılara göre öğrenmektedirler. Fıkıhtaki bu açıların baktığı nokta ise; Kur’an’ın, tazim edilmesi gereken ilâhî bir kelâm olduğudur. Bu noktada kelâmın muhatabının ve muhatabı tarafından anlaşılmasının önemi pek de görünmemektedir.

“Fıkıh ilminde Kur’an; okunmasının ibadet yönü, abdestsiz ve cünüp olarak

dokunulması ve okunması, ücretle öğretilmesi ve okunması gibi açılardan ele alınır.”292

Özellikle Kur’an okumanın; Kur’an’la tedavi, Kur’an’ı okumanın sevap olması gibi pratikteki faydaları üzerinde durulur. Bu durum, dinin pratik boyutuyla alakalı olan fıkıh ilminden haberdar ama Kur’an ilimlerinden bihaber olan inananları, Kur’an’ı onun pratik faydalarına ulaşmak için öğrenip okumaya sevk etmiş gibi görünmektedir. Fıkıh ilmi, İslâm dininin hayata aktarılması hususunda, Kur’an’ın muhtevasının bilinmesinin önemini inkâr etmez. Ne var ki fıkıhtaki, Kur’an okumanın ibadet olması ve Kur’an okuyana sırf bu davranışı sebebiyle sevap verilmesi şeklindeki yaklaşım yanlış olmasa da, Hz. Muhammed (s.a.v) ile ashabının Kur’an okumadan ne anladıklarına baktığımızda, Allah kelâmının kutsallığını ön plana çıkaran fakat içeriğinin inananlara yabancı kalmasına sebep olan bu yaklaşımın olumsuz sonuçlar doğurduğu söyleyebiliriz. Nitekim günümüzde, inananlar; Kur’an öğrenmenin farziyetini bilip

şartlar müsait oldukça Kur’an öğrenmekte, Kur’an’ı ezberlemekte ve Kur’an’ı imkânları ölçüsünde hatmetmektedirler. Bu insanların, bu amelleri işlemelerindeki esas niyete baktığımızda, “Allah’ın kelâmını okuyabilmek ve sevap kazanmak” olduğu

görülecektir. Hâlbuki Kur’an okumak, insanlar onu anlayıp düşünsünler ve onu unutmasınlar diye sevaptır.293

Hz. Muhammed (s.a.v) bir keresinde, ashabından Ebû Zer’e hitaben: “Oturup Allah’ın kitabından bir âyeti anlaman, senin için, 100 rekât namaz kılmandan daha

hayırlıdır.”294 demiş, bir başka hadisinde “Kur’an’ı üç günden az bir sürede hatmeden

onu (manasını) anlayamaz.”295 buyurmuştur. Nitekim Hz. Peygamber’in kıraatinin,

tertil üzere yani ağır ağır, mananın iyice anlaşılıp zihne yerleşmesine imkân veren bir tarzda olduğu bilinen bir gerçektir. Allah da Kur’an’ı böyle tertil ile okumamızı emreder (73: 4). Sahabe Kur’an’ı okumanın asıl maksadını anlamışlar ve bu maksat için Kur’an’ı öğrenip ezberlemişlerdir. Bu hususta İbn Abbâs’ın, “Bakara ve Âl-i İmran sûrelerini tertil üzere düşünerek okumam, Kur’an’ı (baştan sona) süratle okumamdan

bana daha doğru görünmektedir.”296 ifadesi ve Hz. Ömer’in “Kur’an’ı okuyan ve onu

irâb eden, yani onu anlamak maksadıyla cümlelerinin yapısını ve dilinin karakteristiğini

çözmeye çalışan kimseye Allah katında şehit sevabı verilir.”297 sözleri; ashaptan bize

Kur’an’a yaklaşımımızın nasıl olması gerektiğini gösteren en güzel örneklerdir. Bütün bu örneklere baktığımızda, Kur’an öğretmeyi abdest gibi vesile ibadet olarak görürken Kur’an okumayı namaz ve oruç gibi doğrudan ibadet olarak gören fıkhın bu konudaki kaidelerinin gözden geçirilmesinin ve ilgili kaidelere, Kur’an’ı manasını anlamaksızın çok okumaktansa az ama anlayarak okumanın ecirdeki üstünlüğü, Kur’an dilini bilmeyenlerin bu sevaba erişmek için Kur’an’ın lafzı ile okumakla beraber anlamını da tercümelerden, tefsirlerden okumalarının önemi eklenmelidir. Maalesef, tercüme Kur’an’ın tam karşılığı olmadığı için olabilir, böyle bir işe girişilememekte ve böylece halkın Kur’an’a yaklaşımları değiştirilememektedir. Hâlbuki Hz. Peygamber’in farklı bölgelere gönderdiği İslam’a davet mesajlarında, Kur’an âyetlerini, mesajın gittiği

293

Bu husus İslam toplumlarındaki genel bir durumdur. Nitekim Arap dilini bilen Kur’an okuyucuları için de her ne kadar manayı anlasalar da tilâvet (okuma) ile meşgul olup Kur’an’ı tedebbür etme (düşünüp ibret almayı)yi ihmal etmeleri söz konusu olmaktadır. İbn Teymiye’nin bu konuda; ekseri insanların Kur’an’ın tedebbürünü bırakıp, hadislerde zikredildiği üzere ibadet olarak onun sadece tilâvetiyle meşgul oldukları, bu durumun tedebbüre engel teşkil etmemesi gerektiği, ibadetin tedebbürle daha mükemmel olacağı fikirleri nakledilir. Kaynak için bk. es-Sabbağ, s. 81.

294 İbn Mâce, Ebû Abdillâh Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî, es-Sünen I-II, (nşr. M. Fuâd Abdulbâkî),

Kahire 1952, Mukaddime, 16.

295

İbn Mâce, İkâmetü’s-Salât, 178.

296 Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed, İhyâu Ulûmi’d-Din I-IV, Mektebetü’l-Halebî, Kahire

ts., I, 282.

bölgenin diline tercüme ettirdiği bilinen bir gerçektir.298 “Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi...” (41: 44) âyeti de Kur’an’ın, onun ilk muhatabı olan Arap toplumunca anlaşılması ve bu toplumun anlama ile ilgili itirazlarının, sorunlarının olmaması için Arapça indirildiğini anlatmakta; ayrıca Kur’an’ın Arap olmayan toplumlarca anlaşılabilmesi için tercümenin gerekliliğine işaret etmektedir.299

Fıkıhta, diğer zamanlarda başlı başına bir ibadet olarak görünen Kur’an okuma, namazın ifasının da ana unsurları arasında yer alır. Bu durumda, Kur’an’ın namaz ibadetinin ifası için öğrenilmesi de Kur’an’ın kendi diliyle öğrenilmesine sebep olan etkenlerin başında gelir. Kur’an’ın öğrenilmesine sebep olan bu etkenin diğer, kişiye esas faydaları kazandırmayan menfaatçi yaklaşımlarla okumalar gibi tehlikeli bir etken olmadığı söylenmelidir.