• Sonuç bulunamadı

B. Eski Ahid’de Vahiy

1.3. KELÂMULLAH TARTIŞMALARI VE KUR’AN

2.1.2. Mushaf’ın Dokunulmazlığı

İlâhî kelâm anlayışımızın günümüzdeki bir izdüşümünü de bu kelâmın resmî sureti olan Mushaf’ın dokunulmazlığı hakkındaki inancımızda görebiliriz. Mushaf’ın dokunulmazlığı ile kastedilen şey; Mushaf’a kimsenin dokunamayacağı değil, “Mushaf’a abdestsiz el sürülememesi” şeklindeki hükmün, inananları Kur’an’a karşı korku temelli bir saygı ve çekimserliğe sevk etmesi ve bu durumun, Kur’an’ın ele alınıp okunması konusunda engel teşkil eder bir hâl almasıdır. Bu hüküm, insanlar için Kur’an’ı el altından kaldırma ve okumama konusunda bir mazeret de olmuş görünmektedir.

Abdullah Draz, Kur’an’ın yazılmasını ve cemedilmesini anlatırken, “Bugün elimizde bulunan Kur’an-ı Kerim nüshaları umumiyetle beş yüz sayfadan ibaret olup, birbirinden farklı uzunluklarda 114 sûreden teşekkül etmektedir… Oysa Kur’an-ı Kerim Hz. Peygamber’in sağlığında böyle değildi. Her ne kadar metin onun yazdırdığının aynısı ise de, dış görünüşü büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır. Bir kere o ciltli bir kitap halinde değildi.” der ve parça parça inen âyetlerin derhal vahiy kâtiplerince yazıldığını anlattıktan sonra âyetlerin bu yazılış şekliyle başlangıçta mütecânis, muntazam ve numaralandırılmış bir mecmua halinde olmadığını, Hz. Peygamber’de yazılı tek bir âyetin bile bulunmadığını, Kur’an’ın tam ve kesin şeklini ancak

hafızalarda ve Hz. Peygamber’in ömrünün sonuna doğru aldığını anlatır.280 Kur’an’ın tarihi ile ilgili güvenilir pek çok kaynakta geçen bu bilgileri değerlendirdiğimizde, Hz. Peygamber döneminde Mushaf teşekkül etmemiş olduğundan ve yazılı Kur’an parçaları da sayılı kimselerin elinde olduğundan, Mushaf’a el sürmede abdestin gerekip gerekmediği ile ilgili bir konunun gündemde olmadığını söyleyebiliriz. Ancak bu konuda; kâtipler vahyi yazarken, vahyin yazılı olduğu malzemeleri ellerine alıp taşırken veya onları okurken abdestli olma şartı ile hareket ediyorlar mıydı?, araştırılmalıdır. Hiç

şüphesiz bu şartla hareket ediyorlardı ise bu konuda bir âyet ya da Hz. Peygamber’in bir ikazı olmalıdır ki bugün de bu şarta göre hareket edelim.

Fıkıh kitaplarında “küçük hades sebebiyle haram olan şeyler” bahsinde “bütünüyle veya bir âyet dahi olsa, kısmen Mushaf’a el sürmek, haram olan taharet azalarından başkalarıyla dahi olsa âyete temas etmek” maddesi geçer. Bu maddeye delil olarak ise “Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir- O, elbette değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir. Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir. Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah’ın verdiği rızka O’nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz?” (56: 75-82) âyetlerindeki, “O’na ancak temiz olanlar dokunabilir.” âyeti gösterilir. Fâkihler, âyetteki “temiz olanlar” ifadesini “taharet üzere olanlar” olarak yorumlayarak abdestsiz olanların Mushaf’a el süremeyecekleri sonucuna varmışlardır.281 Hâlbuki genellikle müfessirler; burada meleklerin kastedildiği, dolayısıyla buradaki “dokunma” ile, Kur’an’ın içeriğinin Hz. Peygamber’e iletilmesinde meleklerden başkasının rolünün olamayacağının ve müşriklerin iddia ettikleri gibi Kur’an’ın kâhin veya şair sözü olamayacağının vurgulandığı kanaatindedirler.282 Âyetin yorumunda, Beydâvî’nin ilk tercihi; Kur’an’a, şeytanların, habis ruhların dokunamayacağının kastedildiğidir.283 Taberî, ilgili âyeti şöyle yorumlar: “Temiz melekler ve sâlih müminler gibi Cenabı

Allah’ın günahtan arındırdığı kimselerden başkası bu korunmuş kitaba dokunamaz.”284

280 bk. Abdullah Draz, Kur’an’a Giriş, (çev. Salih Akdemir), Kitâbiyât, Ankara 2000, s. 30-31. Çeviren

21. dipnotta, Draz’ın, Kur’an nüshalarının umumiyetle beş yüz sayfa olduğu şeklindeki ifadesini eleştirerek nüshaların umumiyetle altı yüz sayfa olduğunu belirtmiştir.

281 bk. Vehbe Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi I-X, (çev. Dr. Ahmet Efe v.dğr.), Risale Yayınevi, İstanbul 1994, I, 212.

282

Karaman v.dğr., V, 230. Bu şekildeki bir tefsir için bk. Zemahşerî, Ebu’l-Kâsım Cârullâh, el-Keşşâf

‘an Hakâiki Gavâmizi’t-Tenzîl ve ‘Uyûni'l-Ekâvîl fî Vücûhi't-Te'vîl I-IV, Dâru’l-Fikir, ys. 1977, IV, 457.

283 bk. Beydâvî, II, 493. 284 Taberî, V, s. 483.

Âyetin siyak ve sibakı da konunun, Kur’an’ın kaynağı ile ilgili olduğunu açıkça göstermektedir. Asıl anlam anlatıldığı gibi olsa da bazı âlimler “Kur’an’a ancak

abdestli olan bir kimse el sürer.”285 hadisini de delil göstererek ibadet temizliği

olmadan Kur’an’ın yazılı olduğu malzemeye el sürmemek gerektiğini söylemişlerdir.286 Buna karşılık, “İbn Abbâs, Dâvûd b. Ali, İbn. Hazm ve Şevkânî gibi âlimler, âyetin Mushaf ile ilgili değil Levh-i Mahfûz ile ilgili olduğunu, söz konusu hadisin sahih olmadığını yahut sahih olsa bile orada müşriklerin kastedildiğini ileri sürerek abdestli olmayan, cünüp ve âdet halindeki kimselerin Mushaf’a dokunmasını ve onu okumasını

câiz görmüşlerdir.”287

Kur’an’a dokunmakla ilgili bu açıklamaları yaptıktan sonra, delil olarak gösterilen âyet ve hadisten başka; fıkıh kitaplarında, ilgili bahiste geçen “Kur’an’ın

tazim edilmesi vaciptir.”288 hükmünün gereğince de olabilir, tarihten günümüze

Müslümanlar, Mushaf’a abdestsiz olarak el sürmemeye özen göstermişlerdir. Bu tutum saygının nişanesi olan faziletli bir tutum olsa da,289 konu ile ilgili fıkıhta bahsi geçen anlayış, Müslümanların Kur’an’dan her daim istifade edebilmelerine engel teşkil etmiş, özellikle Kur’an eğitimiyle meşgul olan öğrenci ve öğreticiler için eğitimde duraksamalara ve zorluklara sebep olmuştur. Bu duruma binaen ülkemizde son zamanlarda, Kur’an eğitimi veren resmî kurumlarda bu yaklaşım aşılmaya çalışılmakta ve konuyla ilgili kolaylık sağlayıcı yaklaşımları olan mezheplerin görüşleri esas alınmaktadır.290 Bu defa da aşılması gereken bir problem olarak, yıllardır izinden ayrılmadığımız ve halkı yönlendirdiğimiz mezhepçilik karşımıza çıkmakta, bazı din görevlileri ve öğrenciler esnek görüşleri ve yeni uygulamaları kabul etmemekte, bunları kabul edenler ise Kur’an’a karşı saygısızlıkla ve haram işlemekle itham edilmektedirler.

285 Hadisin kaynakları için bk., Zuhaylî, I, 212. Hadisle ilgili dipnotta, hadisin senedi de verilmiş; bu

senedin zayıf olduğu ve Malik’in ise bu hadisi Amr b. Hazm’dan mürsel olarak rivayet ettiği bildirilmiştir.

286

Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî, el-Cami‘ li Ahkâmi’l-Kur’ân I-XX, Dâru

İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut 1985, XVII, s. 216.

287 Karaman v.dğr., V, 230. Ayrıca başka yorumlarla birlikte bk. Râzî, XXIX, s. 192-196. 288 Zuhaylî, I, 212.

289 Kur’an’ı abdestli olarak okumak, özellikle ondan ders almak için yapılan okumalarda, saygının bir

nişanesi olmanın yanında onu daha iyi anlamamıza, ondan daha çok etkilenmemize ve yaptığımız bu ibadetin daha da kıymetli hale gelmesine vesile olabilir. Çünkü abdest, ibadet için maddî temizliğin yanında manevî bir hazırlıktır. Ayrıca özel bir ibadet için olmasa bile abdest almanın ve yapılan her işi abdestli olarak yapmanın fazileti malûmdur. Ancak burada, Kur’an okumak için abdestli olmanın, faziletten öte, bir şart olup olmadığının sorgulandığı söylenmelidir.

290 Küçük ve büyük hades durumunda Kur’an’a el sürmenin hükmüyle ilgili mezheplerin görüşleri için