• Sonuç bulunamadı

B. Eski Ahid’de Vahiy

1.3. KELÂMULLAH TARTIŞMALARI VE KUR’AN

1.3.4. Kur’an’da Levh-i Mahfûz ve İndirilmiş Kur’an

Kur’an’da, herşeyin ölçülüp biçilmiş olduğunu ve bir nizama bağlandığını ifade sadedinde içinde hiçbir şeyin eksik olmadığı bir “kitap”tan bahsedilir (6: 38, 59: 22). Neml sûresinde gökte ve yerdeki gizli-açık her şeyin yer aldığı bu kitap “kitâbün mübîn (apaçık kitap)” (27: 75), Kâf sûresinde de Allah’ın “yanımızda mevcut” diye de nitelediği “kitâbün hafîz (muhafaza eden kitap)”250 (50: 4) şeklinde vasıflanır. Kur’an’da günahkârların yazısının yazıldığı “Siccîn” (83: 7) ve iyilerin yazısının yazıldığı “İlliyyûn” (83: 18) isimli iki kitaptan daha bahsedilir ki âyetlerden bunların her şeyin kayıtlı olduğu “kitap”ın bölümleri olduğunu çıkarabiliriz. İlgili âyetlerde, “Siccîn”in (diğer bir ayette İlliyyûn’un) ne olduğunu sen ne bileceksin.” (83: 8, 19)

şeklindeki bir soru ile, Hz. Peygamber’e kimsenin bilemeyeceği gayb âlemine dair bir bilginin verileceği vurgulanır ve ardından “Siccîn” için de “İlliyyûn” için de “O, yazılmış bir kitaptır.” (83: 9, 20) bilgisi verilir. Bu durum, her şeyin Kitap’ta yazılı olmasının anlamının sadece olacakların takdir edilmesi anlamında değil; aynı zamanda takdir edilen şeylerin de bir kitapta, bir şekilde gerçekten kaydedildiğini gösterir. Yoksa bu kitabın bölümleri olması muhtemel, ayrı ayrı kitap isimlerinden bahsedilmezdi.

Kur’an’da; Allah katında, Allah nezdinde bulunan, Kur’an’ın da içinde mevcut olduğu bir kitaptan bahsedilir ki bu kitap “Ümmü’l Kitab (Ana Kitap)”dır: “Şüphesiz o

(Kur’an),251 katımızdaki ana kitapta mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur.”

(43:4). Tefsirlerde, Ana Kitap’ın Levh-i Mahfûz (korunmuş levha) ya da Allah’ın ilmi olduğu geçer.252 Kur’an’ın “Hayır, o (yalanlamakta oldukları kitap) şanı yüce bir Kur’an’dır. O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfûz’da)dır.” (85: 21-22) âyetleri, bu Ana Kitap’ın Levh-i Mahfûz olduğunu doğrular. “Bu Kur’an, Allah’tan (indirilmiş olup) başkası tarafından uydurulmamıştır. Fakat o, kendinden öncekileri doğrulayıcı ve Kitab’ı açıklayıcı olarak, indirilmiştir…” (10: 37) âyetinde; Levh-i Mahfûz’da mevcut olan Kur’an’ın, aynı zamanda içinde bir bölüm olarak yazılı olduğu “kitap”ı yani Levh-i Mahfûz’u253 açıklayıcı olduğu belirtilir, bu yönü ile her şeyin kayıt edildiği “kitap” isminin (4: 105) ve bu kitap için geçen “kitâbün mübîn (apaçık kitap)” (43: 2) nitelemesinin Kur’an için de kullanıldığını görürüz. Nitekim Kur’an, “kitap”ta yazılan

250

“Kitâbun Hafîz” koruyan, korunmuş, değişmez bozulmaz bir kitaptır. bk. Yazır, VII, 227.

251 Âyetin siyak ve sibakından, zamirin Kur’an’a gittiğini anlayabiliriz. 252 Yazır, VII, 45.

ilâhî hakikatleri ve emirleri bildirir. Bu nedenle olsa gerek Taberî ve Zemahşerî; Kur’an’ın açıklamasını yaptığı “kitap”ı, “konulmuş olan hükümler” şeklinde tefsir etmişlerdir.254 Bu mealde Kur’an’da “kitap” kelimesi; hem her şeyin kayıtlı olduğu kitap için, hem Kur’an’ın kayıtlı olduğu bölüm olan Levh-i Mahfûz için, hem Kur’an için, hem de diğer kutsal kitaplar için kullanılmıştır. Burada “kitap” ve Levh-i Mahfûz’un işlevsel olarak değil de gerçekte aynı şey olduğu düşüncesinin hâkim olduğu söylenmelidir. Ancak sadece Kur’an’ın kayıtlı olduğu kitaptan bahsedilince “Levh-i Mahfûz” ifadesinin kullanılması (85: 22), korunmuş levhanın; Siccîn, İlliyyûn gibi “kitap”ın özel bir bölümü olabileceğini de gösterir. Böylece Levh’de kayıtlı olan Kur’an korunmuştur.255 Yani Kur’an’ın Levh’deki yazısına, burası korunmuş olduğu için ancak temiz olanlar, melekler dokunabilir; şeytanlar dokunamaz (56: 78-79). Şeytanlar Kur’an’ın, buradan indirilmesine müdahil olmaktan da uzaklaştırılmışlardır (26: 210- 212).

Kur’an’da, Allah’ın da, Peygamber’in de Kur’an’ı bildirmeye yönelik eylemleri “okumak” fiili ile ifade edilir. “(Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz.” (3: 58) âyetinde Allah Teâlâ’nın Peygamber’e bildirdikleri için, daha önce kaydedilmiş olan âyetlerden ve kitaptan okuma ifadesi kullanılmıştır. Allah’ın okuması Cebrail’in lisanıyla olmaktadır.256 Nitekim Kur’an’da, Allah’ın Kur’an’ı indiren olduğu zikredilirken (12: 2) bu indirme eylemi Cebrail’e de yüklem yapılmaktadır. “Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.” (26: 193-195) âyetlerinde Cebrail’in, Kur’an’ı Peygamber’in kalbine Arapça olarak indirdiği (kaydettiği), Peygamber’in de bunu okuduğu ifade edilir. “De ki: “Eğer Allah dileseydi, ben size onu okumazdım, Allah da size onu bildirmezdi.” (10: 16) âyetinde de Peygamber’in vahyi açıklaması ve böylece Allah’ın onu insanlara bildirmesi yine okuma eylemi ile izah edilmiştir. Allah’u Teâlâ, Peygamber lisanı ile gerçekleşen bu okuma eylemini de sahiplenir: “Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın.” (87: 6); “(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.

254 Karaman v.dğr., III, 104.

255 Diğer Kutsal Kitapların korunmuşluğuna dair bir bilgimiz olmasa da onlar da her şey gibi Levh’te

kayıtlıdır ve dolayısı ile bu kayıtlı hâlleri ile korunmuşlardır. Ama bu kitapların, indirildikten sonra tahrif oldukları kabul edilir. Kur’an için ise; “Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da

elbette biziz.” (15. Hicr: 9) âyetinden dolayı, indirildikten sonra da korunmuş olduğuna inanılır.

Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy.” (75: 16-18) Peygamber, vahyi böylece alıp okuyorken Cebrail’in Kur’an’ı nerden okuduğunun cevabı ise, Levh-i Mahfûz’dan alıp yazdığı sahifelerden okuduğudur: “Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür. Dileyen ondan öğüt alır. O şerefli ve sadık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdir.” (80: 11-16) âyetlerinde, sahifelerin meleklerin ellerinde olması; meleklerin bu sahifeler ile kastedilen Kur’an’ı, Levh-i Mahfûz’dan yazıp alarak vahiy ile getirmeleri anlamında tefsir edilir.257 Cebrail’in Kur’an’ı indirmesi de bu anlamdadır.

“O Kur’an’ı şeytanlar indirmemiştir. Çünkü onlar (vahyi) işitmekten

uzaklaştırılmışlardır. Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.” (26:210-212) âyetlerinde, âyetlerin Levh’den alınıp taşınmasına şeytanların müdahil olmasının mümkün olmadığı ve şeytanların meleklerin burada yazılanlar hakkındaki konuşmalarını işitmekten de men edildikleri ifade edilmiştir.258 Kadir sûresinde geçen “Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik.” (97: 1) âyetindeki “onu” zamiri ile Cebrail’in kastedildiğini söyleyen az sayıda kimse olsa da çoğunluk bununla Kur’an’ın kastedildiğinde hem fikirdir. Âyette indirme eylemi için “enzelnâ (indirdik)” fiilinin kullanılması nedeniyle, bu indirmenin “nezzelnâ” fiilindeki gibi peyderpey indirmeyi değil de tamamını indirmeyi ifade ettiği söylenir. Kur’an’ın Kadir gecesinde indirilmesi ile, bu gecede inmeye başladığının kastedildiği kanaatinde olanlar da vardır.259 İbn Abbas’tan nakledilen rivayetlere göre Kur’an’ın hepsi Kadir gecesinde Levh-i Mahfûz’dan dünya semasında Beyt-i İzzet denen makama indirilmiş, Allah vahyetmek istedikçe oradan peyder pey indirmiştir. Yine rivayetlerde Cebrail’in, toptan semaya indirilen Kur’an’ı meleklere yazdırdığı ve onu parça parça Peygamber’e indirdiği nakledilir.260 “Biz Kur’an’ı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu peyderpey indirdik.” (17: 106) âyetindeki “nezzelnâ” fiili ile de bu ifade edilir. Bu rivayetler, ilk dönem Müslümanlarının Kur’an hakkındaki düşüncelerini yansıttığı için önemlidir. Yine ilk dönemde, Kur’an’ın kayıtlı olduğu Levh-i Mahfûz hakkında naklî bilgilerden hareketle, bunun her şeyden önce yaratılan bir kalemle yazılmış bir kitap olduğuna inanılmıştır. Nitekim, “Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların)

257

Yazır, VIII, 532.

258 Yazır, VI, 117.

259 Karaman v.dğr., V, 659.

satır satır yazdıklarına andolsun ki” (68: 1) âyetinde bahsedilen kalemin, ilk yaratılanın kalem olduğuna dair olan hadis rivayetindeki kalem,261 bu kalemin satır satır yazdıklarının ise Levh’deki yazılar olduğu düşünülmüştür. Taberî’de; İbn Zeyd’in, kalemin yazdığı şeyin, kıyamete kadar olacak şeylerin hepsi olduğunu söylediği nakledilir.262

Buraya kadar Kur’an’ın, her şey gibi Levh-i Mahfûz’da yazılması ile başlayıp oradan dünya semasına, oradan da dünyaya ulaşmasının serüvenini izledik. Anlaşıldığı üzere bu serüven “yazılmak” ve “okunmak” üzerinedir ve “yazılmak-okunmak” fiilleri ise Kur’an’ın, her şeyden önce yaratılmış bir mahal olan Levh’deki yazısına istinat etmekte olup bu durumun ötesinde Kur’an’ın ezelî bir yazmasından ya da boyutundan bahsedilmemektedir. Buna göre Levh-i Mahfûz’da yazılı Kur’an, Cebrail aracılığı ile Peygamber’e indirilmiştir, ona öğretilmiş ve okutulmuştur. İndirilmiş bu Kur’an’ın dili ise Peygamber’e geldiği hali ile Arapça’dır (43: 3; 39: 28). Kur’an’ın Levh’deki yazısının mahiyeti hakkında kesin bir bilgimiz olmasa da263 orada da indirildiği dil ile aynı, yani Arapça olarak kayıtlı olduğunu söylemek için de bir engel yoktur. Bu yazının, Cebrail’e, anlayacağı şekilde öğretilmiş manalar olduğu da söylenebilir. Ne var ki bu durumda mana Allah’a, lafızlar Cebrail’e ait olmuş olur. Kur’an, Levh-i Mahfûz’da takdir edip yaratması ile Allah’a ait bir sözdür ve Allah’ın ilmine taalluk eder. Sergilenen bütün bu tabloda, Allah’ın nefsî kelâmı ile konuşması ve Cebrail’in bu kelâmdan idrak ettiklerine delâlet eden ibareleri Peygamber’e taşıması gibi bir durumu açıkça göremeyiz.