• Sonuç bulunamadı

1.1.3. Okul Öncesi Eğitim Programında Müzik Etkinlikler

1.1.3.1. Sesleri Tanıma ve Ayırt etme Çalışmaları

İnsan dil ve konuşma yeteneğiyle doğar. Ardından kendisini anlatmak ve çevresiyle iletişim kurmanın ilk basamağı olarak anlamlı ya da anlamsız sesler çıkarmaya başlar. Sesler, çocuğun dış dünya ile ilk iletişim aracıdır. İnsan, çevresinde sürekli seslerle etkileşim içindedir. Sesin olmadığı durumlarda ise, iletişim de oldukça güçtür. İnsan, pek çok işlevi ve türü olan bu sesleri algılayarak farklı anlatım biçimlerine dönüştürür (Okumuş, 2008: 18; Sungurtekin, 2001: 174).

Yaratıcılık ve müzik oluşturma eşsiz bir insan girişimidir. Müzik dinleme, çocukların için en temel ve muhtemelen en kolay müzik becerisidir. Çünkü müzik dinleme, dil bilmeyi gerektirmez. Aynı zamanda motor beceriye ve ya fiziksel koordinasyona da gerek duymaz. Bu nedenle dinleme, bebekler ve çok küçük çocuklar için müzikal deneyimin temelini oluşturur. Müzik dinleme, büyük ölçüde bir iç deneyimdir ve çocuklar için müziğe katılmalarında en kolay yoldur (Barr ve Johnston, 1989: 14). Bu durum bebeklerin ve çok küçük çocukların nesnelerle ses çıkarmaktan hoşlanmalarını, her türlü sesten etkilenip sesin geldiği tarafa yönelmelerini açıklamaktadır. Çocukların nesnelerle ya da elleri, ayakları gibi uzuvlarıyla ses çıkarma çabaları aslında çocukların iletişiminin ilk aşamasıdır.

Bu açıdan işitme ile müzik arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır. Müziğin ya da sesin işitilebilmesi için öncelikle, titreşen bir cisim olmalıdır. Ardından bu titreşimi iletecek bir ortam ve titreşimi algılayacak bir kulağın varlığı gerekmektedir. İşitme yeteneği kazanıldığı andan itibaren yaşama giren müzik, her an her yerde insanın yanı başında yer alır. Fark edilmese bile yaşamın vazgeçilmez bir parçası, doğal bir unsurudur. Bir sesi algılama ve tepki verme yeteneği ise, aynı zamanda ses üretimi ile ilgili olan işitsel sürecin bir işlevidir. İşitsel süreç, benzer ses birimleri, ses tonu değişimleri ve ses tınısını algılama ve üretme yeteneği olarak ve dil ve müzikte seslerin sürelerini algılama olarak sonuçlanmaktadır (Çelikkol, 2007: 40; Gültekin, 2008: 43; O'Herron ve Siebenaler, 2007: 17).

İnsanın çevresindeki sesler, kaynaklarının temel nitelikleri bakımından üç başlık altında toplanabilir. Bunlar;

• Doğal sesler; su şırıltısı, gök gürültüsü ve hayvan sesleri gibi doğada var olan seslerdir.

• Toplumsal sesler; insanların olaylar karşısında konuşma, ağlama ve gülme gibi verdikleri tepkilerden doğan seslerdir.

• Kültürel sesler ise; insanoğlunun ürettiği, insan eliyle yapılmış kaynaklardan çıkan araba sesi, fabrika-tren sesi gibi seslerdir (Sungurtekin, 2001: 174-175).

Ayrıca dil becerisi eğitiminde kullanılan müziğin, çocuğun kazanımlarını artıracağı düşünülmüştür. Çocuğun konuşma sırasında, sözel tepkisinin pekiştirilmesi ve ya pekiştirilmemesi, çocuğun ses çeşitlemelerini ve farklılıklarını, dinlemeye nasıl devam edeceğini etkileyebilir (O'Herron ve Siebenaler, 2007: 17). Bu açıdan, çocukların duydukları sesler hakkındaki sorularının cavaplanması ve çocukların doğru şekilde yönlendirilmesi, onların sesleri fark etmelerine yardımcı olur.

Çocuklarda ilk gelişen becerilerden birisi olan işitsel farkındalıkta, kulak eğitimi, müzikal duyarlılığın gelişiminde son derece önemlidir. Müzik etkinliklerinden biri olan şarkı söyleme çalışmaları da çocukların gerekli nefes akışını keşfetmelerini, iyi bir ses üretmelerini ya da belirli bir ses perdesine ulaşmalarını sağlar. Böyle bir etkinlik bir tür işitsel harekettir. Çocuklar duydukları sesleri işleyebilir. Çocuklar bahçede ya da

sınıfta oynarken onlara oyunlarını ve konuşmalarını bastırmayacak yükseklikte çeşitli müzikler dinletilebilir. Çocuklar bu tür dinleme çalışmalarında müzik parçasını tam olarak dinlemez; fakat dinletilen müziklerle kulak dolgunluğu kazanır. Bu kulak dolgunluğu, çocuklara uygulanacak müzik eğitimi ve beğeni geliştirilmesi açısından son derece yararlıdır. Bu nedenle her olanaktan yararlanılarak, çocuklara sık sık bu tür müzik dinletme çalışmaları uygulanmalıdır. Müzik dinleme yoluyla öğrenilen sesleri ayırt etme becerisi, sözcüklerin telaffuzunda başarı elde etmek için gereklidir (Kandır, 2006b: 49; Lannette, 2003: 58; Maerker, 2009; Sun ve Seyrek, 2002: 95). Çocukların seslere karşı kulak dolgunluğu kazanması, onların dil gelişiminlerinde etkili olmaktadır. Ayrıca sözcükleri doğru telafuz etmekte ve alfabe bilgisinde de önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda kulak gelişimi ile ses gelişimi birbirine paraleldir. Çocuklar seslerinin ne yapabileceğini keşfetmek için bebekler gibi ses çıkarmaya başlarlar. Olgunlaştıkça rastgele çıkardıkları bu sesleri düzenlemeyi, şarkılar ve dilin içinde öğrenirler. Orff, Kodaly, Dalcroze gibi müzik yöntemleri, konuşma şekillerini ve şarkı söyleme çalışmalarını kullanarak çocuklara ritim ve sesin perdesini öğretmektedir. İçselleştirmek için, müzik eğitimi çocuğun doğal çalgısı olan ses ile başlamalıdır (Maerker, 2009).

Okul öncesi dönemdeki müzikal eğitim etkinlikleri içerisinde yer alan, ses dinleme ve ayırt etme çalışmaları, sesleri kaynakları ile eşleştirebilme, sesin yönünü ayırt edebilme, sesin şiddetini algılayabilme etkinliklerine yer verilmektedir. Basit bir çocuk şarkısından karmaşık yapıtlara kadar her müzik eserinin kendine özgü bir yapısı vardır. İnsan, çevresinde duyduğu müziklerle etkileştikçe, onu anlamaya ve çözümlemeye çalışır. Ses ayırt etme ve müzik dinleme çalışmalarında evde, okulda, pakta, yolda, yürürken vb. tüm ortamlarda oluşan seslerden ve bulunan materyallerden yararlanarak çocukların dikkati bu sesler üzerine yoğunlaştırılabilinir. Çocuklarla beraber bir ses köşesi oluşturulabilir. Köşede basit çalgılar, farklı sesler çıkaran materyaller olabilir. Çocuklara dinleme becerisini kazandırmaya çalışmak seslerin keşfedilmesinin en basit yoludur. Hem çevrelerindeki hem de kendi çıkardıkları sesleri dinlemek çocukların müzik yapmalarının temelidir (Artan ve Bal, 1993: 237; Kandır, 2006: 50-51; Öztürk, 2004: 81; Sugurtekin, 2001: 175; Temiz, 2007: 18 ).

Çocukların dinleme becerileri, müzik öğretimi yaklaşımlarında esas alınmaktadır. Gordon ve Gardner gibi teorisyenlerin felsefeleri, hareket ve sesi çocuğun dinleme becerilerini desteklemek için kullanmaktır. Müzik dinleme, sesler arasındaki ayrıt etme yeteneği gerektirir. Farklı türde dinleme vardır. Ses perdesini, ritmi, ses tınısını, dinamikleri ve tempoyu işitmeyi düzenleyen entelektüel süreçler, bu tür dinlemelere karşılık gelir. Bunlar dinleme ve okuma yazma etkinliklerini içerir. Algısal ayırt etme, duyma becerisi gerektirir ve işittiği ya da kafasının içinde yarattığı şeyi geri getirmesi gerekir. Ancak bütün çocuklar aynı yollarla dinlemeye tepki vermezler. Bazı çocukların sezgileri, ses ayırtedicilikleri yüksekken, bazı çocuklar müzikal anlamda bir parçayı anlamsız olarak işitir. Bu gibi çocuklara, kendi algıladıklarından başka bir noktaya geçiş yapmalarını gerektiren yönlendirmeler gerekebilir (Maerker, 2009).

Okul öncesi dönemde müzik eğitiminde en önemli noktalar: duymak, dinlemek, dikkatini seslere yoğunlaştırabilmek ve uygun tepkiyi verebilmektir. Dinleme becerisini geliştirmede, sesler arasındaki farklılıkları ve tınıları algılamanın desteklenmesi için etkinliklerin rolü büyüktür. Genel olarak dinleme becerisinin geliştirilebilmesi şu temellere dayanmaktadır:

• Ne duyduğunu tartışmak, • Müziğe aktif olarak katılmak,

• Müzik dinlemek, ne öğrendiğini sözlerle ifade etmek, • Öğrenilenleri müzikal örneklerle desteklemek,

• Yeni bir müzikal problemin çözümüne giderek öğrenilenleri test etmektir. Her bir aşamada, çocuğun müzikal davranışı şekillendirmesine rehberlik etmiş olunacaktır (Kandır, 2006: 49; Köksoy ve Taş, 2005: 32). Buna göre, okul öncesinde müzik etkinlikleri planlanırken eğitimcilerin bu aşamalara dikkat etmeleri gerekmektedir.

Okul öncesi çocukların dikkatlerini vererek müzik dinlemeyi öğrenmeleri gerekir. Diğer becerilerde olduğu gibi, dikkat ederek müzik dinleme becerisi, hem canlı hemde kaydedilmiş müzikler için geliştirilebilir ve uygulanabilir olmalıdır. Kaydedilmiş çeşitli müzik çeşitlerini dinlemek, çocuklara kendi performans ve yetenek düzeylerinin ötesinde müziği karşılaştırma fırsatı verir. Ayrıca çocukların gelecekteki öğrenmelerinin

üzerine inşa edilmiş ve gelecekteteki seçimlerine bağlı olumlu müzikal deneyimler sağlar. Çocukların dinleme davranışları çok bireysel ve karakteristikdir. Çocukların müzik dinledikleri zaman dilimleri birbirinden farklıdır. Ancak bu farklılık çocukların ne yaşına ne cinsiyeti ne de dinlenen müziğin sözel ya da çalgısal olmasına bağlı değildir. Bu sonuçlar, 15 yıla yayılan 200 den fazla üç-altı yaş çocuklarının katıldığı araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu araştırmalar, hem laboratuar tipi ortamlarda hemde anasıflarında serbest ortamda yürütülmüştür. Araştırmaların bir başka sonucu ise, çocukların beklenenden daha uzun süre müzik dinleme ve oturma becerilerinin olduğunu göstermiştir (Sims, 2005).

Pek çok müzik etkinliği çalgı içerir. Görselleştirme becerisi ve dinleme yeteneği, çocuklara dil bilgisi ve müzik gibi pek çok alanda yardımcı olmaktadır. Müzik etkinliklerinin dinleme kısımlarında, “yaşam finanı” (cup of life) başlığı bulunur. Bu başlık altında eğitimciler çocuklara, hangi çalgının senini duydukları, bu müzik hangi ülkeye ait olduğu, bu müziğin hangi ülkeye ait olduğunu nasıl anladığı gibi sorular yöneltir. Bunu izleyen etkinlik olarak, dinlenen şarkının çocuklara ne hissettirdiği sorulabilir ya da müziğin özelliklerini anlatmaları istenebilir. Ayrıca, dinleme kısmında çocuklar kendi hayal güçlerini kullanmaları için cesaretlendirilebilir ve bu bölümle ilgili, kendi öykülerini anlatmaları istenebilir. Farklı bir etkinlik olarak, müziği dinleyerek kendilerinin oluşturdukları bir dans gösterisi sunmaları istenebilir. Ayrıca dinleme kısmı, çocukların müziği görselleştirebilmesine yardımcı olur. Örnek olarak; çocuklar ellerindeki çubukları hareket ettirebilirler; eğer müzik hızlanırsa çubukları yukarı, müzik yavaşlarsa da aşağı hareket ettirirler. Bu etkinlik çocukların melodiyi görselleştirmesini sağlar (Perman ve Friedman, 2009).

Gromko (2005) anaokulu çocuklarında ses birimsel farkındalık ve müzik eğitimi arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, dört ay boyunca müzik eğitimi alan çocukların ses birimsel farkındalıklarında anlamlı bir şekilde daha başarılı olduklarını bulunmuştur. Halk müziği şarkıları söyleyen ve müzik eğitimi alan çocuklar, şarkı söylerken vücut perküsyonu ve ya psikomotor hareketlerde ve vuruş, sözdizemi ve melodik kontur şekillerin sunulnasında, sözcüğü duymada ve ses birimine karşılık vermede daha başarılı olmuşlardır (Akt. O'Herron ve Siebenaler, 2007: 20).