• Sonuç bulunamadı

Küçük çocuklarda duyuların eğitimi ve önemine ilişkin ilk düşünceleri 17. yüzyılın öncülerinden Locke ortaya atmış ve çocuklar için en iyi öğrenmenin duyusal öğrenme olduğunu söyleyerek çocuğun çevreyi ve tecrübeleri algılamasının, duyularıyla mümkün olabileceğini savunmuştur. Görüşleri ile erken çocukluk eğitimini etkileyen Locke 19.yüzyılın önemli eğitimcilerinden Montessori’nin duyulara dayalı eğitim anlayışını geliştirmesinde etkili olmuştur. Montessori, yöntemini üç temel öğe üzerinde inşa etmiştir. Bunlar; hareket eğitimi, duyuların eğitimi ve dil eğitimidir. Montessori eğitimine göre, çocuklar doğanın düzeni, uyumu ve güzelliğini anlamalı ve bundan mutluluk duymalıdır. Doğanın kanunları, bilimin ve sanat dallarının temelini oluşturur. Bu nedenle doğa kanunlarını anlamak bilimin temelidir. Montessori yaklaşımında çocuklara araştırma, deneme, hata yapma ve hatalarını kendi kendilerine düzeltmeleri için fırsatlar tanınmalıdır. Montessori yaklaşımında, ortamın düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır. Montessori yöntemi, çocukların fiziksel serbestliğinin, onlara tanınacak yaşamsal araçlarla sağlanabileceğini ileri sürer (Öztürk ve Öztürk, 2007: 150; Temel, 2005). Bu açıdan, çocukların, bir sanat dalı olan müzik ile kendilerini farklı sesleri dinler, bu seslerin ne olduğunu, hangi yönden geldiğini, neye ait olabileceğini araştırlar ve farklı çalgıları deneme ve keşfetme zevkini yaşarlar.

Bunun yanı sıra, hareket de duyusal bir deneyimdir. Görsel işitsel ve kinestetik duyular dans yoluyla hareket içindeki anahtar duyulardır. Bu duyusal beceriler tepki farkındalığını ve farklı koşullara tepki vermeyi kolaylaştırır. Dans yoluyla hareket bazı

çocuklar için düzenleyici olabilmektedir (Lorenzo-Lasa, Ideishi ve Ideishi, 2007: 28). Buna göre, müzik etkinliklerinde çocuklar tarafından sevilen yaratıcı dans çalışmaları, duyusal bir deneyim olan hareket becerisini, çocuklara eğlenceli bir şekilde sunmaktadır.

Duyusal materyaller, çocukların dikkatini ve ilgisini çekmek, duyuları eğitmek için tasarlanmıştır. Amaç; çocuklara, duyusal girdileri sıralama ve dizme görevlerinde özenli bir şekilde, somuttan soyuta doğru, deneyim dizisi sunarak yardımcı olmaktır. Duyular eğitilirken, çocuk, daha iyi görmesi, duyması ya da dokunması için zorlanmamakta ancak çocuğa, gördüğü, duyduğu veya dokunduğu şeyin ne olduğunu öğrenmesi için yardımcı olunmaktadır. Daha sonra, kademeli duyu serileri tarafından takip edilen, güçlü karşıt duyular sağlanarak, çocuğa ayrım yapma becerisi öğretilmektedir. Daha sonra çocuklar, farklı duyu izlenimlerini, karşılaştırma ve eşleştirmeyi, ayırt etmeyi ve bunları belirli nitelik derecelerine göre sıralamayı öğrenirler. Bu, çocukların doğuştan sahip olabilecekleri herhangi bir bilgi birikimi ile çakışma olmasına rağmen, bilinçli bir çevre farkındalığının başlangıcıdır. Montessori çevresinde, gerçeklik ve doğallık büyük önem taşır. Sınıftaki araçlar çocuğun gerçekle yüz yüze gelmesini kolaylaştırmak amacıyla gerçek yaşamda kullanılan araçlardır. Bir şey içmek için gerçek cam bardaklar, ütü yapmak için gerçek ısınabilen ütü, sebzeleri kesmek için gerçek bıçak kullanılır. Tıpkı çocukların ses ayırtetme ve ritim çalışmalarında kullanılan doğal nesneler, hem duyu eğitimin hem de müzik eğitiminin ortak parçalarıdır (Richardson, 1997: 245; Temel, 2005).

Duyu eğitimi için kullanılan Montessori materyalleri, okuma, yazma ve matematik eğitimi dolaylı hazırlık olarak görülmüştür. Materyaller duyulara göre gruplanmıştır. Her bir duyu diğerinden bağımsız olarak eğitilir. Belirli bir sunum sırası yoktur fakat sunum yönteminde bir sıra vardır. Karşıtlar her zaman ilk önce sunulur, tanımlar eşleştirme yoluyla bulunur ve son olarak, daha iyi ayırt etme için nesnenin niteliğinin dereceleri sunulur. Çocukların duyu organlarını etkili olarak kullanmayı öğrenmesi yani beş duyunun eğitimi, erken çocukluk döneminin temel ilkelerinden biridir ve üzerinde önemle durulan bir konudur. Özellikle kavram öğretiminde, çocukların gerçek nesnelerle birebir meşgul olması ve onları dokunarak, tadarak, koklayarak, görerek, duyarak öğrenmeleri benimsenmektedir (Öztürk ve Öztürk, 2007: 150; Richardson, 1997: 246). Okul öncesi programda yer alan müzik etkinliklerinde

kullanılan çalgı aletleri, çocukların duyarak, dokunarak ve görerek keşfetmelerine, eğlenirken öğrenmelerine, bu sayede duyu gelişimine katkıda bulunur.

Çocukların uyarıcılara karşı doğru tepki vermesi için duyu bilgileri sistematik ve düzenli bir şekilde sunulur. Küçük çocuklarla çalışmanın önemli bir yanı, çocuğun etkin katılımına fırsat verecek materyallerin sunulmasıdır. Çocuğun dikkatini çekme ve etkinliği devam ettirme ihtimali, nesnenin niteliğinden çok, yapmak için sahip olduğu fırsatlara bağlıdır. Çocuklar nesnelere odaklanamayabilirler ama bazen belirli bir etkinliği yaparken üst düzeyde dikkat odaklanması geliştirmeyi öğrenebilirler. Buna bağlı olarak, işitsel, görsel, dokunsal, tat ve koku duyularını eğitmek için materyaller bulunmaktadır. Dokunsal duyuyu eğitmek için kullanılan materyaller dokunma tahtalarından oluşmaktadır. Bu dokunma tahtaları, çok çeşitli dokunsal özelliklerden oluşmaktadır (Richardson, 1997: 246). Bu bağlamda bu duyu materyalleri farklı yüzeylere sahip oldukları ve farklı malzemelerden yapıldıkları için duyu eğitiminin yanı sıra, ritim çalışmalarında ve sesleri tanıma ve ayırt etme çalışmalarında da amacına uygun olarak kullanılabilir. Çünkü farklı malzemelerden hazırlanmış ve farklı yüzeylere sahip müzik aletlerinin çıkardığı sesler de farklıdır.

Lorenzo-Lasa ve diğerleri (2007: 29), duyusal uyarıcılara aşırı hassas olan bir çocuğa hatırlama, öğrenme ve yaratıcılık gibi bilişsel becerileri dans yoluyla kazandırmayı amaçlamışlardır. İki aylık eğitim sonunda çocuk, gösterilen hareketler üzerinden yogunlaşmayı ve fikir yürütmeyi başarabilmiştir. Örnek olarak; çocuk bale müziğini duyduğunda “Ördek Ördek Kuğu” oyununa katılma isteğini gösteren gerekli kol hareketlerini yapmaya başlamıştır. Okul öncesi çocuklarda fikir yürütme, genel bir sosyal katılım ve deneyim oluşturabilmek için, başkalarıyla etkileşim içinde olmak ve onlara uyum sağlamak için önemli bir bilişsel yetenektir.

Çocuklar için önemli olan basınç duyusu için, çocuklar materyalleri eşleştirilip ağırlıklarına göre sınıflandırırlar. Materyallerin çoğunun küçük kulpları vardır. Böylece çocuklar, başparmaklarıyla kalemi kavrayıp iki parmaklarının da yardımıyla kalem tuttukları gibi bu materyalleri tutabilirler. Boyama çalışmalarında çocuklara, fırça ile birbirine paralel çizgiler çizmeleri ve yönerge verildiğinde boya kalemini soldan sağa hareket ettirmeleri öğretilir. Böylece el, dolaylı yoldan yazmaya hazırlanmış olur. Bu bağlamda, Montessori dil eğitiminin içinde okuma yazma çalışmalarına da ağırlık vermiştir. Montessori’ye göre yazma becerisi okuma becerisinden önce oluşur.

Montessori yönteminde, çocuklar harflerin isimlerini sırayla öğrenmeden önce harflerin seslerini öğrenirler. Önce harf sesleri öğretilir, çünkü bunlar ileride okuyabilmeleri için gerekli olan harflerin ve sözcüklerin sesleridir. Çocuklar bu sesleri, öğretmenin verdiği zımparalı harflere dokunarak öğrenirler ve bu durum çocukların ilgisini çeker. Okuma eğitimi, çocuğun zımparalı harfleri kullanmasına yönelik ilgisinin artması ve gördüğü sözcüklerin ne anlama geldiğini sorması ile başlar. Montessori eğitim yaklaşımında, harf kartlarını kullanarak sözcük üretmek veya yazma çalışmaları yapmak, okuma alışkanlığı kazandırır. Çocuklar sınıf içindeki eşyaların, nesnelerin, eylemlerin yazılışını görerek öğrenirler. Montessori yönteminde, konuşulan dilde sözel ifade geliştirici etkinlikler, yazmaya yönelik çizgi etkinlikleri, küçük nesnelerle yapılan ses etkinlikleri, yazmaya yönelik kalem ve kâğıtsız etkinlikler, okumaya yönelik materyaller ve alıştırmalar dil geliştirici etkinliklerin temeli olarak ele alınır. Buna göre, müzik eğitimi çocukların duyusal sisteminde, konuşmayı daha iyi işlemelerine ve dil yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olarak önemli bir etkiye sahip olabilir (Kayılı, Koçyiğit ve Erbay, 2008: 349; Mitchell, 2010; Richardson, 1997: 246).). Buna göre, duyu eğitiminin çocukları ilköğretime hazırlamada temel olan okuma ve yazma becerilerinde etkisi görülmektedir. Buna göre, duyu eğitiminin ve müzik eğitiminin amaçları karşılaştırıldığında, pek amacının ortak olduğu görülür. Bu nedenle, okul öncesi eğitimde müzik etkinlikleri yoluyla çocuklarda duyu eğitimi daha eğlenceli ve ilgi çekici hale getirilebilir. Bu sayede duyu materyalleri, müzik etkinliklerinde kullanılan materyaller ile çeşitliliği artırılır.