• Sonuç bulunamadı

Savurganlık, Alkol veya Uyuşturucu Madde Bağımlılığı, Kötü Yaşama Tarzı Kötü Yönetim

A. Türkiye Hukukunda Kısıtlama Nedenleri

2. Savurganlık, Alkol veya Uyuşturucu Madde Bağımlılığı, Kötü Yaşama Tarzı Kötü Yönetim

Kişinin kısıtlanmasına sebep olan diğer bir hal, savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı kötü yönetimdir. Türk Medeni Kanunun 405/ II. maddesine göre, “Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden

277

Dural / Öğüz / Gümüş, s. 379-380.

278

112

devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.” Söz konusu maddede belirtilmiş olan hallerin ortak özelliği, kişide bu durumlara karşı koyabilmesine engel olan karakter ve irade zaafının bulunmasıdır279. Bu olaylar özünde, münferit bir olay değil, süreklilik taşıyan bir durum ve alışkanlığı ifade eder280. Kısıtlama kararı verilebilmesi için bu nedenlerden birinin ya da birkaçının bulunması yeterli olup her üçünün birlikte gerçekleşmesi şart değildir.

Kişinin Türk Medeni Kanununun 406. maddesine göre kısıtlanabilmesi için sadece bu hallerin varlığı yeterli değildir. Kişinin Türk Medeni Kanununun 406. maddesine göre kısıtlanabilmesi için ayrıca kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açması ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olması ya da başkalarının güvenliğini tehdit etmesi gerekmektedir.

a. Savurganlık

Savurganlık, bir kimsenin, kendi ekonomik imkânlarını aşan, anlamsız, amaçsız ve yararsız bir biçimde servetini ve gelirini aşırı harcaması demektir281. Bu, o denli aşırıdır ki, engellenmezse, kişin tüm malvarlığının yok olması tehlikesi vardır. 743 sayılı Türk Kanuni Medenisi savurganlığı ifade etmek için “israf” tabiri kullanılmakta idi (eTKM. m. 356).

Kişinin her ölçüsüzce harcama kısıtlama sebebi sayılmaz. Ölçüsüzce harcamanın savurganlık sayılması için alışkanlık halini almış, yani savurganlık uzun süredir devam ediyor olmalıdır. Bu bakımdan bir kimsenin bir iki defa böyle ölçüsüzce para harcamazı savurganlık sayılmaz282. Bundan başka, kişinin yaptığı

279

Öztan, Aile, s. 761; Ertürk, s. 24.

280

Dural / Öğüz / Gümüş, s. 380.

281

Öztan, Aile, s. 762; A. Sami Gönensay, Medeni Hukuk, C. II, Aile Hukuku, Kısım II, İstanbul 1940, s. 181; Tekinay, Aile, s. 648; Köprülü/ Kaneti, s. 324; Feyzioğlu, s. 486; Öztan, Temel Kavramlar, s. 525. Akıntürk, s. 481; Zevkliler / Acabey / Gökyayla, s. 1093; Dural / Öğüz /

Gümüş, s. 380; Ertürk, s. 24-25. 2. HD. 26.10.1993, E. 8174 K. 9871, “…İsraf kendi parasal

gücünü aşan, bilinçsiz ve amaçsız aşırı giderler yapma eğilimi ve bunun alışkanlığa dönüşmüş olmasıdır…” (Esat Şener, Vesayet ve Velayet Hukuku, Ankara 1996, s. 64).

282

Akıntürk, s. 481; Öztan, Aile, s. 762; Zevkliler / Acabey / Gökyayla, s. 1093; Dural / Öğüz

113

harcamaların savurganlık sayılması için anlamsız ve amaçsız olması da gerekir. Belirli ve kabul edilebilir bir amaç için yapılan harcamalar yüksek miktarda olsa bile savurganlık olarak değerlendirilemez283.

Savurganlığın kısıtlama nedeni olabilmesi için, harcama yapmanın bir alışkanlığa dönüşmüş olması yeterli değildir. Bundan başka kişinin yapmış olduğu harcamalarla kendisini ve ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmış olması da gerekir284.

Türk Medeni Kanunun 406 maddesinin “…kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan…” ifadesinden anlaşılıyor ki, burada önemli olan darlık ve yoksulluğa düşme değil, darlık ve yoksulluğa düşme ihtimalidir285.

Öğretide savurganlık içinde bulunanların kısıtlanmasının anlamsız olduğu düşünülmektedir286. Çünkü, ergin bir kişinin savurganlık nedeniyle kısıtlanması, genellikle malvarlığının tamamı veya bir kısmı harcanıp tükendiği zaman gerçekleşir287. Ancak bu konuda mevzuatımızda kısmen bir tedbir öngörülmüştür. Türk Borçlar Kanununun 235/ III. maddesine göre “Bir hibeyi (bağışı) takip eden sene içinde başlayan bir muhakeme neticesinde vahibin (bağışlayanın) israfından (savurganlığından) dolayı hacrine (kısıtlanmasına) hüküm olunursa, o hibe (bağış) Sulh Mahkemesince iptal olunabilir.”

283

Ertürk, s. 25.

284

Öztan, Aile, s. 762; Zevkliler / Acabey / Gökyayla, s. 1094; Ertürk, s. 26; 2. HD. 22.03.2007, E. 13475 K. 4621, ”…Toplanan delillerden, kısıtlanması talep edilen H.K’nın savurgan bir hayat yaşadığı, harcamalarını kontrol edemediği, sürekli icra takiplerine ve hacizlere maruz kaldığı, 780 YTL emekli maaşından 602,40 YTL’sinin borcu nedeniyle kesildiği, ailesini ve çocuklarını darlık ve yoksulluğa düşürdüğü anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 406. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Adı geçenin kısıtlanmasına karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir…” (Ertürk, s. 26’dan naklen).

285

Zevkliler / Acabey / Gökyayla, s. 1094; Ertürk, s. 27.

286

Dural / Öğüz / Gümüş, s. 380; Zevkliler / Acabey / Gökyayla, s. 1094.

287

114

b. Alkol veya Uyuşturucu Madde Bağımlılığı

Alkol bağımlılığı kişinin devamlı ve aşırı içki içme alışkanlığıdır288. 743 sayılı Türk Kanuni Medenisi alkol bağımlılığını ifade etmek için “ayyaşlık” ifadesi kullanılmakta idi (eTKM. m. 356).

Bir görüşe göre289, göre kişinin alkol bağımlısı sayılabilmesi için aşırı içki içmeyi alışkanlık haline getirmesi yeterlidir, alkolik olması şart değildir. Çünkü alkolizm bir akıl hastalığıdır. Akıl hastalığı ise Türk Medeni Kanununun 405. maddesine göre bir kısıtlama sebebidir.

Bir başka görüşe göre ise290, alkol bağımlılığı, aşırı içki içme alışkanlığından çok, içki bağımlısı olma, içki tutkusuna kapılmış olma olarak anlaşılmalıdır, yani bir başka deyişle alkolik olmadır.

Alkol bağımlılığını sarhoşlukla karıştırmamak gerekir. Alkol bağımlılığı ve sarhoşluk farklı kavramlardır. Sarhoşluk alkol kaynaklanabileceği gibi uyuşturucu ve uyarıcı maddelerden de kaynaklanabilir. Bundan başka, sarhoşluk halli kişinin ayırt etme gücünü de ortadan kaldıra bilir (TMK. m. 13). Buna karşılık, alkol bağımlılığı alkol kaynaklanmaktadır ve alkol bağımlıları kural olarak ayırt etme gücüne sahiptirler291.

Türk Medeni Kanunun 406. maddesinde belirtilmiş olan kısıtlama sebepleri içinde uyuşturucu madde bağımlılığı da belirtilmiştir. Uyuşturucu madde bağımlılığı, 743 sayılı Türk Kanuni Medenisinde kısıtlanma nedeni olarak öngörülmüş değildi.

288

Feyzioğlu, s. 486; Oğuzman / Dural, s. 440; Gönensay, Aile, Kısım II, s. 181; Öztan, Aile, s. 762; Dural / Öğüz / Gümüş, s. 380; Ertürk, s. 27. Farklı bir tanım için bkz., Akıntürk, s. 481.

289

Oğuzman / Dural, s. 440; Tekinay, Aile, s. 648; Dural / Öğüz / Gümüş, s. 380; Ertürk, s. 27.

290

Akıntürk, s. 482; Gönensay, Aile, Kısım II, s. 181; Feyzioğlu, s. 486; Köprülü/ Kaneti, s. 324; Öztan, Aile, s. 762. Benzer bir görüşe göre, alkol bağımlılığında kişi alkole karşı iradi bir zayıflığa sahiptir. Alkole karşı olan eğilim sürekli olabileceği gibi dönemsel de olabilir. Bu açıdan alınan alkolün miktarı ve çeşidi sonucu değiştirmez. Kişi kendisini bir türlü alkol almaktan alıkoyamamakta iradesiyle alkolden uzak duramamaktadır (Zevkliler / Acabey /

Gökyayla, s. 1095).

291

115

Uyuşturucu madde bağımlılığı, keyif verici uyuşturucu madde kullanmayı ya da tiner koklamayı bir tutku haline getirmek, eroin, kokain, esrar ve benzeri maddeleri almadan yaşayamamak demektir. Bu gibi kişilerin bu alışkanlıklarından vazgeçmeleri mümkün değildir, çünkü bu maddeleri almadıkları dönemde büyük kriz geçirmeleri önlenemez292.

Alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı kısıtlama nedeni olabilmesi için, harcama yapmanın bir alışkanlığa dönüşmüş olması yeterli değildir. Bundan başka kişinin yapmış olduğu harcamalarla kendisini ve ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmış olması da gerekir293.

Türk Medeni Kanunun 406 maddesinin “…kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan…” ifadesinden anlaşılmaktadır ki, burada önemli olan darlık ve yoksulluğa düşme değil, darlık ve yoksulluğa düşme ihtimalidir294.

c. Kötü Yaşama Tarzı

Kötü yaşam tarzı denilince, hukuk düzeni ve genel ahlakı ağır bir şekilde ihlal ederek, toplumsal ortak yaşamın devamını sürekli olarak çekilmez kılan ahlaksızca davranış modeli anlaşılır295. Bu davranışların sürekli olması gerekip, bir ya da birkaç ahlak dışı davranış, kötü yaşama tarzı olarak değerlendirilerek, kişinin kısıtlanması yoluna gidilemez296.

Öğretide, kötü yaşam tarzına, fuhuş alışkanlığı (fuhuş hayatı), dolandırıcılık, sahtekârlık, muhabbet tellağı, başıbozuk hayat sürme, kirli işlerle uğraşma, kirli bir safahat âlemine dalmış olma ve cinsi sapıklık gibi hallerin misal olarak

292

Akıntürk, s. 482; Ertürk, s. 28.

293

Zevkliler / Acabey / Gökyayla, s. 1094; Ertürk, s. 26.

294

Zevkliler / Acabey / Gökyayla, s. 1094; Ertürk, s. 27.

295

Dural / Öğüz / Gümüş, s. 381; Gönensay, Aile, Kısım II, s. 182; Feyzioğlu, s. 486; Tekinay, Aile, s. 649; Köprülü/ Kaneti, s. 324; Farklı tanımlar için bkz., Oğuzman / Dural, s. 440;

Akıntürk, s. 482; Öztan, Aile, s. 762; Zevkliler / Acabey / Gökyayla, s. 1095.

296

116

gösterilebileceği belirtilmektedir297. Kötü yaşama tarzı nedeniyle kişinin kısıtlanabilmesi için davranışlarının ceza hukuku açısından suç oluşturması gerekmez.298

Kişinin kötü yaşam tarzı yaşamasının kısıtlama nedeni olabilmesi için, harcama yapmanın bir alışkanlığa dönüşmüş olması yeterli değildir. Bundan başka kişinin yapmış olduğu harcamalarla kendisini ve ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmış olması da gerekir299.

Türk Medeni Kanunun 406 maddesinin “…kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan…” ifadesinden anlaşılıyor ki, burada önemli olan darlık ve yoksulluğa düşme değil, darlık ve yoksulluğa düşme ihtimalidir300.

d. Kötü Yönetim

Türk Medeni Kanunun 406 maddesinde belirtilmiş olan sebeplerden sonuncusu kötü yönetimdir. Kötü yönetim, malvarlığıyla ilgili bir kavramdır301. Kötü yönetimin anlamı, bir kimsenin malvarlığını ve gelirlerini kötü yönetmesi ya da mali işler ile yeteri kadar ilgilenmemesidir302.

Kötü yönetim kişinin malvarlığı yönünden mutlak surette akla aykırı bir yönetim sürdürmesi anlamına gelir. Öyle ki bundan kişide zekâ ve irade eksikliğinin bulunduğu sonucuna varılmalıdır303.

297

Köprülü/ Kaneti, s. 324; Gönensay, Aile, Kısım II, s. 182; Akıntürk, s. 482; Oğuzman /

Dural, s. 440; Öztan, Aile, s. 762.

298

Gönensay, Aile, Kısım II, s. 182; Öztan, Aile, s. 762; Dural / Öğüz / Gümüş, s. 381.

299

Zevkliler / Acabey / Gökyayla, s. 1094; Ertürk, s. 26.

300

Zevkliler / Acabey / Gökyayla, s. 1094; Ertürk, s. 27.

301

Oğuzman / Dural, s. 441; Akıntürk, s. 483; Zevkliler / Acabey / Gökyayla, s. 1096; Ertürk, s. 30.

302

Oğuzman / Dural, s. 441; Öztan, Aile, s. 763; Farklı bir tanım için bkz., Tekinay, Aile, s. 649; Akıntürk, s. 482-483; Feyzioğlu, s. 486.

303

Oğuzman / Dural, s. 441; Gönensay, Aile, Kısım II, s. 182; Köprülü/ Kaneti, s. 324; Öztan, Aile, s. 763; Ertürk, s. 30.

117

Kişinin malvarlığını kötü yönetmesinin kısıtlama nedeni olabilmesi için, harcama yapmanın bir alışkanlığa dönüşmüş olması yeterli değildir. Bundan başka kişinin yapmış olduğu harcamalarla kendisini ve ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmış olması da gerekir304.

Türk Medeni Kanunun 406 maddesinin “…kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan…” ifadesinden anlaşılıyor ki, burada önemli olan darlık ve yoksulluğa düşme değil, darlık ve yoksulluğa düşme ihtimalidir305.