• Sonuç bulunamadı

Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa’nın Serdâr-ı Ekrem Olarak Girit Seferi’ne Görevlendirilmesi ve Kandiye’nin

2. GİRİT’İN FETHİYLE İLGİLİ BAZI ESERLER VE ARŞİV BELGELERİNE GÖRE GİRİT SEFERİ

2.2. Temel Kaynaklarda ve Arşiv Belgelerinde Girit Seferinin Yer Alışı

2.2.5. Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa’nın Serdâr-ı Ekrem Olarak Girit Seferi’ne Görevlendirilmesi ve Kandiye’nin

Fethi

Avusturya ve Erdel meselelerini istediği şekilde halleden Osmanlı Devleti, çok uzayan Girit savaşına kesin bir çözüm getirmek amacıyla bu zamana kadar vezirlerle idare edilen Girit seferinin bizzat sadrazam tarafından idare edilmesi kararını

137 Kâtib Çelebi, Fezleke, II, s.910; Târîh-i Naîmâ, III s. 1086-1087; Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr.33b. 138 Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 63b; Târîh-i Naîmâ,III, s. 1238.

139Hüseyin Paşa, bu isyan sırasında askerlerin bir an önce adadan ayrılma isteklerini; “Müslümânlar bu âna dek çekilen zahmet ve meşekkat hebâ olur ve kabza-i teshîre giren memleketlerde kâfire verilip bu kadar cebehâne ve toplar nice olur” diyerek aralarında temsilci seçip durumlarını bizzat anlatmaları

için İstanbul’a gönderdi. Hüseyin Paşa, kendisini Venedik ile anlaştı ithamında bulunan Surnazen Mustafa Paşaya; “Bire Allah’dan hayâ etmezler ırz-ı devlet ve nâmus-ı vüzerânın hürmet ve ri‘âyetin bilmezler bu ettiğiniz bî-edeblik nedir ben pâdişâh-ı İslâmın vekîli ve vezîri ve cümlenizin serdârı ve müşîri değilmiyim benim cürmüm ve kusûrum nedir ki bu eziyyet ve hakârete müstahak oldum. Kâfire şâtır gönderdi demişsiniz tutulan şâtırı getirin göreyim” diyerek cevap verdi. Kâtib Çelebi, Fezleke, II, s. 1015-1016; Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 65a-66a; Târîh-i Naîmâ,III, s. 1240.

almıştır. Bu iş için Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa serdâr-ı ekrem olarak görevlendirilmiştir. Fazıl Ahmed Paşa’nın görevlendirilmesi Silahdâr Tarihi’nde “İbtidâ-yı sefer-i zuhûr bi-sebeb-i feth-i kal‛a-i Kandiye der-akab cezîre-i Girid ve

Serdâr Vezîr Fâzıl Ahmed Paşa” başlığıyla yer almaktadır140. Tevârîh-i Cezîre-i

Girid’de ise bu konu“Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye Berâ-yı Vezîr-i aʻzâm Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa” başlığı ile geçmektedir. “Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye”’de de bu konu aynı ifadelerle işlenmiştir. Burada, Engürüs Seferi’nden dönen Fazıl Ahmed Paşa’nın Kandiye Seferi için izin ve icazet talep eylemesine ve yaptığı konuşmaya yer verilmiştir141.

Ahmed Paşa, Girit Seferi’ne padişahın Edirne’de bulunması dolayısıyla buradan hılʻatlar giydirilerek uğurlanmıştır. Bu konuyu Tevârîh-i Cezîre-i Girid ve

Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye’de142 daha kısa yer verilirken Silahdâr Tarihi’nde

ise “Mânde-i pâdişâh-ı be-şehr-i Edirne ve reften-i Serdâr-ı a‘zam Ahmed Paşa be-

cezîre-i Girid” başlığı ile daha geniş anlatılmıştır143.

140 Bir gün hazret-i şehriyâr-ı sipihr-i idâr hazretleri vezîr-i a‘zam memâlik-güşâ Fâzıl Ahmed Paşa ve

şeyhü'l-İslâm ve sadreyn efendileri vesâ’ir vüzerâ, erkân-ı devlet ve rü’esâ-yı askeri huzûr-ı hümâyûnlarına davet ve meclis-i şerîf-i izzetüyle yanlarında feth-i kelâm idüp, “Cezîre-i Girid bi'l-

külliyye taht-ı tasarrufumuzda olup, ancak Kandiye kal‘ası bu âna değin kabza-i teshîre getirilmeyüp mâbeynde kalmak lâyık-ı gayret-i sultânî ve münâsib-i hamiyyet-i cihân-bânî değildir. Husûsa kal‘a-i mezbûrun sükkânı olan küffâr-ı nâ-karâr-ı her-bâr Mısır'a ve cemî‘ deryâ-yı sefîde zihâb ü iyâb üzre olan hüccâc ü tüccâr gemilerin alup, halkın esîr-i beste-i zencîr ve niçe yerleri nehb ü gāret ve hasâret itdükleri mesmû‘-ı hümâyûnum olup, bi-eyyi-vechin-kân kal‘amız buranın feth ü teshîri ve sükkânı olan melâ‘în-i hâsirinin kal‘ ü kam‘ murâd-ı şerîf-i mülûkânem olmuştur. İmdi sen ki, vezîr-i a‘zamımsın umûm-i asâkir-i nusretme’âsirime seni serdâr ve cumhûr-ı umûr-ı saltanatımı keff-i kifâyetine menût ve kabzai iktidârına merbût eyledim ve bu umûrda sana bedreka-i tevfî-i hâli kün-fe-yekûn hadi olsun”

buyurup, yedine serdârlık hatt-ı şerîfi virdi. Silahdar Târîhi, s. 417.

141 Gāzi ve mücâhid fi-sebîlillâh merhûm Köprülüzâde vezîr-i aʻzam ve serdâr-ı ekrem Fâzıl Ahmed

Paşa hazretleri Engürüs cihâdından avdet ve rikâb-ı hümâyûna yüz sürdükten sonra pâdişâh-ı âlem penah hazretlerinin dergâh-ı saltanat medarlarından Kandiye seferine izin ve icâzet ricâ eyleyip

“nusretli pâdişâhım devletinde Nemçe’nin ahvâli murâd üzre görüldü. Lâkin Venedik keferesinden dahi intikām alınmak ve Kandiye kalʻası feth olunmağa saʻy-ı ihtimâm oluna olâki cenâb-ı bâri teʻâlâ hazretleri ol kalʻayı feth ve teshîr edip zahmetînden ümmet-i Muhammedî halâs ede. Bu kadar senedir ki saltanat-ı Âl-i Osman’a bayağı velvele verdi. Ve dillere dâstân olup hemân pâdişâhımın yümn-i himmet ve duâ-yı hayrları ile bu mesâlihi dahi görmek gerekdir” dedikde pâdişâh-ı âlem-penâh

hazretleri dahi izîn verip andan levâzım-ı seferiyyeye mübâşeret olundu. Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 89a-89b; Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, İzmir Milli Kütüphanesi, 24/510, vr. 1a-1b.

142 Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. .90a; Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 3a.

143 Serdâr-ı a‘zam ve sipeh-sâlâr-ı mu‘azzam Fâzıl Ahmed Paşa dahi mâh-ı mezbûrun beşinci Dü-şenbih

gün tevdî‘ içün azîm alay ile sarây-ı hümâyûna gelüp Arz Odası'nda pâye-i serîr-i a‘lâya yüz sürdükde avâtıf-ı aliyye şâhânelerinden semmûr kürkleri ve sâde iki kat hılʻat-ı fâhire ilbâs ve başına iki mücevher sorguç nasb ve miyânına bir kabza murassa‘ şemşîr ve tîrkeş ihsân ve bend olunup ve Sancak-ı Şerîf dahi du‘â u senâ ile bizzât mübârek dest-i hümâyûn-ı pâdişâhîden serdâr-ı a‘zam yedine teslîm olunup,

Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa Hanya’da törenle karşılanmıştır. Ahmed Paşa’nın törenle karşılanışı Tevârîh-i Cezîre-i Girid ve Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye’de anlatılmaktadır. Karşılama töreninde ordu ileri gelenleri ile pek çok kişi yer almıştır. Karşılama töreni için toplanan kalabalık Fazıl Ahmed Paşa’yı hep bir ağızdan “Devletlü vezîr hoş geldin sefâ geldin yirmi dört seneden beri bizler bu

cezîrede yetîm kaldık.” diye ağlayarak karşılamışlardır144.

Girit seferi sırasında kalelerin muhasarasında en çok kullanılan silah top ile birlikte lağım olmuştur. Özellikle Kandiye muhasarası lağım savaşlarıyla ünlendiği için pek çok eserde bu konu yer almıştır. Tevârîh-i Cezîre-i Girid, Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye ve Seyahatname’de lağım savaşları, bu savaşlarda kullanılan yöntemlere ve verilen kayıplara geniş bir şekilde yer verilmiştir. Lağım savaşlarının en şiddetlilerinin yapıldığı yerlerden biri olan Kızıl Tabya ve Güllük tabyası yirmi beş bin kantar barut kullanılarak sekiz yüz yirmi dokuz lağım atılarak sekiz aylık bir muhasaradan sonra alınabilmiştir 145. Muhasara sırasında atılan lağımların yapımında kullanılan temel madde baruttur. Târîh-i Fazıl Ahmed Paşa adlı eserde Fazıl Ahmed

rikâb-ı hümâyûna kā’im-makāmlık hizmeti yine sâbık kā’im-makām Vezîr-i sânî Kara Mustafâ Paşa'ya lâyık görülmeğin inâyet olduğı semmûr kürkli hila‘-ı sultânîle ri‘âyet buyuruldı. Ol gün bi'l-cümle sefere me’mûr olan rü’esâ-yı askere kānûn üzre umum hılʻatı giydirdükden sonra şehr-i mezbûrun onuncı Şenbih gün umum ordu-yı hümâyûn ve asâkir-i mansûre ile Timurtaş Sahrâsı'ndan nehzat ve me’mûr oldığı Girid ceziresinin fethi niyyetiyle Eğriboz'a doğrı azîmet eyledi. Silahdar Târîhi, s. 432.

144 Ve selâmetle gelip Hanya’ya dâhil olup ümmet-i Muhammed mesrûr olup küffâr-ı dûzah-mekîn

mahzûn oldu. Baʻdehuhu sâhib-i devlet Kandiye’yi tahmîn etmek içün bu levâzıma mübâşeret olunup yeniçeri ağası ve kul kethüdâsı ve âna göre bir mikdâr asker ile geşt-i güzâr ederek Kandiye’ye geldiler. Ordu-yı hümâyûna gelip yirmi dört seneden beri ve Kandiye altında taş yasdanıp ve toprak döşenen gāzi ve mücâhid-i fî-sebîlilillâh asâkir-i İslâmı görüp ve azîm alaylar ile duʻâ ve senâ ederek ve gülbank- i Muhammedî çekerek Kandiye altına varıp cânib-i erbaʻasın gereği gibi geşt ü güzâr eylediler. Yine alaylar ile ordu yı hümâyûnda olan mîr-i mîrân ve alay beyleri ve sâir bellü başlı olan zâbitler ve iş erleri cümle maʻan gelip ve cümlesi bir ağazdan “devletlü vezîr hoş geldin sefâ geldin yirmi dört seneden beri

bizler bu cezîrede yetîm kaldık” deyu bir mertebe gözyaşları dökdüler ki taʻbîri mümkün değildir. Ve

sadr-ı aʻzam hazretleri yağlığın yüzüne tutup belki bir sâʻat mikdârı ağladı. Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i

Kandiye, vr. 10b-11a; Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 93a.

145 Kızıl Tabya ihdâs olunurken küffâr-ı hâksâr ekalli kırk lağım attı. Ve bu esnâda kalʻadan kaçıp gelen

kefereler tabya-i mezbûrdan küffârın gayet elemi olduğun haber verirlerdi. Ve kezâlik Güllük tarafı yalısından dahi takayyüd olunup netîce-i kelâm kalʻayı iki yalısı tarafından muhkem takayyüd ile sardılar. Ve bu zikr olunan tabyalar kemâkân sekiz ayda tamâm oldu. Ve müddet-i mezkûrede tarafeynden sekiz yüz yirmi dokuz lağım atıldı. Ve yirmi beş bin kantar barut sarf olunup ve tahmînen sekiz bin İslâm askeri şehîd oldu. Ve yeniçeri ocağından dört yüz elli yedi adam elsiz ve ayaksız amel- mânde olmakla etmek verilip mütekaʻid oldular. Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 101b; Hikâyet-i Azîmet-

Paşa serdâr-ı ekremliği döneminde iki sene dört ay dokuz gün süren Kandiye muhasarasında seksen bin kantar barut kullanıldığı bilgisine yer verilmiştir146.

Fazıl Ahmed Paşa dönemindeki iki yıllık Kandiye muhasarasında kullanılan malzeme ve verilen kayıplarla ilgili Tevârîh-i Cezîre-i Girid, Hikâyet-i Azîmet-i Sefer- i Kandiye ve Seyahatname’de birbirinden farklı sayısal veriler bulunmaktadır. Bu verilerdeki abartılı rakamları bir kenara bırakıp baktığımızda bile Kandiye muhasarasının büyüklüğünü ve şiddetini anlayabiliriz147.

Eserlerde yer alan bir diğer konu da Venedik ile yapılan barış görüşmeleridir. Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, Tevârîh-i Cezîre-i Girid ve Târîh-i Sefer ve Feth-i

Kandiye’de de Venedik’in Rebiʻü’l-ahir 1080 (29 Ağustos 1669)’de sadrazam ile barış

görüşmesi yapmak için iki elçiyi göndermesi, gelen elçilerin kaleyi teslim etmeye yetkili olmamaları üzerine sadrazam tarafından geri gönderilmesi konusu yer almaktadır148. İki taraf arasında 4 Rebiʻü’l-ahir 1080 (1 Eylül 1669)’de Atlı tabya bölgesinde yapılan görüşmeler ve yapılan anlaşma maddeleri eserlerde yer alan bir başka konudur. İki taraf arasında yapılan görüşmeler Seyahatnâme’de, Silahdâr Tarihi’nde, Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye ve Tevârîh-i Cezîre-i Girid’de geniş bir şekilde anlatılmaktadır. Görüşmelere Sadrazam adına, Halep Vâlisi İbrahim Paşa, kul

146 Erzurumlu Osman Dede, Târîh-i Fazıl Ahmed Paşa, Süleymaniye kütüphanesi, Hamidiye

Koleksiyonu, vr. 82b.

147 Tevârîh-i Cezîre-i Girid, Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye ve Târîh-i Muteber’de şehîd olan

lağımcılar 29965 iken atılan lağım sayısı 3960 olarak verilmiştir. Seyahatnâme’de ise şehîd olan lağımcılar 9080, atılan lağım sayısı ise 2660 olarak verilmiştir. Atılan top güllesi Tevârîh-i Cezîre-i

Girid, Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye’de 199775 olarak verilirken Seyahatnâme’de ise 146475

olarak verilmiştir. Atılan şişe humbarası Tevârîh-i Cezîre-i Girid, Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye ve

Târîh-i Muteber’de 126885 olarak verilmiş iken Tevârîh-i Cezîre-i Girid’de ise 185624 olarak

verilmiştir. Muhâsara sıraasında kullanılan barut miktârı ise Seyahatnâme’de 111312, Tevârîh-i Cezîre-

i Girid’de 119212 ve Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye’de ise 111313 olarak verilmiştir. Kandiye

muhâsarası sırasında toplam verilen şehîd miktârı Tevârîh-i Cezîre-i Girid’de 137210 olarak verilmiş iken Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye’de ise 244647 olarak verilmiştir. Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VIII. kitap, s. 196-198, Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 86b-87b, Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr.134b-135a; Târîh-i Mu’teber, İ.Ü. Nadir Eserler Kütüp., Ty. No: 6062, vr. 86b-87a.

148 Sadrazam, kalenin teslimi dışında başka bir şartı kabul etmediğini ve gelen elçinin geri gönderilmesi

gerektiğini şu ifadesinden anlamaktayız. “bu gelen kayık Ceneral tarafındanmıdır su’âl edesin. Niçün

gelmiştir eğer kalʻa ahvâli içün geldik derler ise ne güzel kağıdların alıp cevâbları nedir göresin ve eğer bir gayri yüzden haber verirler ise iʻtibâr etmeyip geri yollayasın.” Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 70a; Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr.119a.

Gelen elçilere verilen cevap ise “Eger kâğıdınızda kalʻayı virmek var ise alub gönderiniz ve illâ evvelki

gibi hîle ve kizb hemân olarak inşâallah birkaç güne dek hâlinüz görürsünüz.” Mustafa Bin Mustafa, Târîh-i Sefer ve Feth-i Kandiye, Yay. Haz. Meltem Aydın, İstanbul 2016, s.136.

kethüdâsı Zülfikâr Ağa ve Küçük tezkireci Karakulak Ahmed Paşa ve Divân-ı Hümâyûn tercümanı Panayot katılmıştır149. İki devlet arasında 9 Rebiʻü’l-ahir 1080 (6 Eylül 1669)’de bir barış anlaşması imzalandı150. İki taraf arasında yapılan barış anlaşmasının maddeleri Seyahatnâme’de yer almaz iken, Silahdâr Tarihi’nde on dört madde Târîh-i Fazıl Ahmed Paşa’da 13 madde, Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye’de on dört madde ve Tevârîh-i Cezîre-i Girid’de ise bazı maddeler birleştirilerek yazıldığından on maddeye yer verilmiştir. Maddelerin yer verildiği tüm kaynaklarda bunun gibi birkaç madde daha ifadesi yer almaktadır151.

2.2.6. Girit Seferi’ne Gönderilen Yardımlar ve Yardım