• Sonuç bulunamadı

Deli Hüseyin Paşa’nın Girit’e Atanması ve Faaliyetler

1.3. Girit’in Feth

1.3.5. Deli Hüseyin Paşa’nın Girit’e Atanması ve Faaliyetler

Deli Hüseyin Paşa58, Budin Beylerbeyliği’nden sonra Mora Sancağı kendisine arpalık olarak verilerek ikinci vezirlik payesiyle Hanya muhafızlığına atandı. 15 Zilhicce 1055 (1 Şubat 1646)’te Anabolu üzerinden Hanya’ya ulaştı59. Hüseyin Paşa, Hanya muhafazası yanında çevredeki kalelerin alınması konusunda da çalışmalara başladı ve 22 Muharrem 1056 (10 Mart 1646)’da Kisamo Kalesi’ni aldı. Resmo kuşatması sırasında Serdar Sultanzâde Mehmed Paşa hastalanıp vefat etti. Bunun üzerine Hüseyin Paşa, Evâil-i Şaʻban 1056’da beratını alarak serdar oldu.

Hüseyin Paşa, adadaki diğer komutanlarla istişare ederek Suda’nın denizin açıklarında olmasından dolayı öncelikle Resmo’nun alınmasını kararlaştırdı. Muhasara edilen Resmo Kalesi, Venedik’in barış istemesi üzerine 7 Şevval 1056 (16

emredilmiştir. BOA, C.AS, 501/20935, 29 Z 1055 (15 Şubat 1646), Kalenin kısa sürede onarılmasıyla ilgili Tevârîh-i Cezîre-i Girid’de şu bilgiler yer almaktadır. “Fethin üçüncü günü hisâr meremmâtına

tenbîh ve âğāz olunup herkes kale muhâsarasında ne yerden metrise girdi ise fermânı dahi öyle emr edip Murad Ağa feth olunan gediğe, Samsuncıbaşı lağım atılan duvara, Köstendil ve Tırhala askerleri Ali Ağa ile ebvâb-ı hisâra ve Amasya Beyi Ahmed Paşa Hanya’ya gelen su kemerlerine ta‘yîn olunup üstâd mî‘mâr ve neccârlar gedikler ve harâb olan yerleri tecdîd-i ihtimâm edip altmış günde bu maslahatı gāyete erdi”. Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 21b-22a.

57Bu kutlamalarla ilgili Tevârîh-i Cezîre-i Girid’de şu bilgiler yer almaktadır. “Üç gün üç gece donanma

fermân olunup her yere emirler gönderildi. İstanbul şehri tezyîn olup Haliç Galata kanâdil ve tayarât ile müzeyyen zevraklar ile memlu olup barutlardan maʻmûl kalʻalar ve toplar ve fişenkler ile müretteb atılıp azîm şenlikler olmuştur”. Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 22a-22b.

58 Bursa Yenişehir'de doğdu ve genç yaşta İstanbul'a gitti. Önce Eski Saray'da, ardından Topkapı

Sarayı'nda eğitildi. Zülüflü baltacılar sınıfına girerek burada ağa dairesinde hizmet etti. Enderun'da bulunan pehlivanlar arasında adı geçen ve bedenen çok güçlü bir yapıya sahip olan Hüseyin Ağa, İran elçisinin kimsenin kuramayacağını iddia ettiği yayı kurunca IV. Murad'ın dikkatini çekti ve onun yakınları arasında yer aldı. Kendisine bu gücünden dolayı da Deli lakabı verilen Hüseyin Paşa, vezirlik rütbesiyle kaptan-ı deryalığa ve sadrazamlığa kadar yükselmiştir. Mücteba İlgürel, “Deli Hüseyin Paşa”,

DİA, XIX, İstanbul 1999, s. 4.

59 Hüseyin Paşa’nın Hanya’ya ulaşması meşakkatli bir yolculuk sonrası olmuştur. Bunun için bakınız; Târîh-i Naîmâ, III, s. 1058-1059.

Kasım 1646)’da teslim alındı60. Hüseyin Paşa, Resmo muhasarası sırasında engel teşkil eden Milepotema Kalesi’ni de aldı.

Kandiye muhasarası beklenen yardım61 gelmediğinden dolayı belirli bir süre için ertelendi. Bu dönemde Girit Adası’nın çevresinde yer alan Yerapetra ve Mirenbelo kaleleri de Osmanlı hâkimiyetine girdi. İstanbul’dan beklenen yardım Venedik’in Çanakkale boğazını kapamasından dolayı bir türlü gelemiyordu. Buna rağmen serdar ve komutanlar donanma ile yardım gelene kadar, Kandiye Kalesi’nin topla dövülmesi kararını verdiler. 6 Rebiʻü’l-ahir 1058 (30 Nisan 1648)’de iki balyemez ve altı kolonborna top ile kale dövülmeye başlandı. Venedik tabyaları kazılan lağımlarla etkisiz hale getirilip, kale duvarlarında küçük delikler açıldı. İstanbul’dan gelecek yardımların boğazdaki Venedik donanması nedeniyle sürekliliğin olmayışı, buna rağmen Venedik’in sürekli yardım alması nedeniyle istenilen başarı elde edilemediği gibi ordudaki huzursuzlukta giderek arttı62.

60 Resmo Kalesi leb-i deryâda ve iç kalesi bir yalın kaya üzerindedir. Dışarı kalesi tahminen

Tophâne’den Südlüce mâbeyni kadardır. Ekseri hâneleri kârgîr binâ ve gayette şık ve ma‘mûr olup on bin bâbdan mütecâviz hâne, kırk elli kilise ve yüz elliden ziyâde mükellef ve münakkaş saray gibi Frenk evleri vardır. Hüseyin Paşa kışlamak için burasını seçip burada ki bir saray tamir edilerek burada oturdu. Buradaki kiliseler camiye çevrilerek biri Sultan İbrahim, birine de kendi adı verildi. Kâtib Çelebi,

Fezleke, II, s. 911-912.

61 Boğazdan Venedik donanması geçilebildiği sürece Girit seferi için gerekli olan malzeme ve asker

gönderilmeye çalışıldı. 1056-57 senesi Girit seferi Masraf Defteri kayıtlarına göre; Bu sefer için 5 bin Yeniçeri, Anadolu ve Rumeli’den toplam 10760 Yörük savaşa katılmıştır. Yeniçeri, Sipahi ve diğerlerine ödenen mevâcib miktarı olarak 29391085 Akçe gönderildi. 1000 bargir, 250 camus, 750 karasığır, 200000 kile hınta, 50000 kile Şair, 40000 kıyye Nemek, 27781 Kantar Peksimet, 250 tane Camus, 750 adet karasığır gönderildi. Eğriboz’dan 30 kadırga, Sakız’dan 5 Mavna, 22 kadırga, Akdeniz’deki gemi sahipleri 40 gemi, Ücretli tüccar gemilerinden 40 gemi, Cezâyir ve Tunus ve diğer yerlerden 18 çekdiri, 5 kıta zahîre gemisi ve zahîre taşımak için İstanbul’dan 20 Rençber gemisi gönderildi. Sefer için Budin, Temeşver, Bosna, Eğri, Kanije nüzül vergileri kullanılacaktır. BOA,

KK.d.5642, Zilhicce 1057 (Aralık-Ocak 1647-1648), s. 1-11, Yine Girid seferi ihtiyaçlarını gidermek

için Valide Sultan’ın İzdin’deki paşmaklık haslarından elde edilen buğdaydan Girit Seferi için zahîre tedariki için görevlendirilen Mustafa tarafından üç bin kile satın alınıp Girid’e gönderilmesi emredildi. BOA, M.D., No: 91, Hk. 453, İstanbul 2015, s. 253.

62 Girit seferi için gerekli olan peksimet ve zahîre ihtiyacını karşılamak amacıyla boğazdaki Venedik

donanmasına yakalanmamak için ücretle gemi kiralama yoluna gidilmekteydi. Girit seferi için ferman olunan miri peksimetin Karaferye kazasına tabi olan Çitroz Nahiyesinde işlenen 1422 kile peksimedin Çitroz İskelesinden Sakız iskelesine götürmek için gemi kiralanmıştır. Kira ücreti ve diğer masraflar için 78600 akçe gemi Reisi Mehmed Ağa’ya ödenmiştir. BOA, AE.SMMD. IV 94/11086, 8 Receb 1061 (27 Haziran 1651); Sefer sırasında adaya geçiş Anabolu üzerinden gemilerle yapılmakta ve Anabolu halkı bu geçişi sağlamaktaydı. Bu geçiş sırasında zaman zaman sıkıntılar yaşanmıştır. Bunların birinde; Anabolu’dan Girit’e ferman gereğince beş kürekli kayık ile ulak götürmekteydi. Fakat bu ulaklar biz kayık ile geçmek itemiyoruz, çektiri veya fırkate istiyoruz diye kayıkçıları taciz etmişlerdir. BOA, A.

Remeli Beylerbeyi Mustafa Paşa’nın, serdarlık makamını elde etmek maksadıyla ordudaki huzursuzluğu kullanarak askeri kışkırtması63 Hüseyin Paşa’ya karşı bir isyan başlatmıştır. Surnazen Mustafa Paşa, yanına Sekbanbaşı Mahmud Ağa’yı da alarak Hüsyin Paşa’nın Venedik’le anlaştı gibi iddialar ile askerleri daha da kışkırtması ile 22 Receb 1059 (1 Ağustos 1649)’da Hüseyin Paşa’nın sarayı basıldı. Olayların büyümesi nedeniyle düşman karşısında zor durumda kalınacağını gören Surnazen Mustafa Paşa ve Sekbanbaşı Mahmud Ağa’nın girişimleriyle olaylar yatıştırıldı64. Olayların yatışması ve Suda muhasarasında olan askerlerin de katılımıyla tekrar Kandiye muhasarasına girişildi ise de yardımın gelmemesi nedeniyle istenilen sonuç alınamadı. Hüseyin Paşanın isteği doğrultusunda Kandiye yakınlarına yeni bir kale inşası kararı alındı65. Bu karar üzerine masrafı Girit malından karşılanmak üzere kalelerin yapına başlandı.

Hüseyin Paşa, adada Kandiye dışındaki diğer kaleleri alarak Osmanlı Devleti’ne kattı. Kandiye’yi alamasa da Hüseyin Paşa’nın asıl başarısı, İstanbul’dan beklenen yardımlar tam olarak gelmediği halde ve içeride bazılarının fitnesine ve şikâyetlerine rağmen ordunun güvenini kazanıp, eldeki imkânları çok iyi değerlendirip Venedik’in saldırılarını bertaraf edebilmesi ve kazanılan yerlerin korunabilmesidir66.

63Mustafa Paşa Rumeli beylerbeyisi olup Girid’e vardıkda “eyâletim defterhânesi bana teslîm olunmak lâzımdır”. demesi üzerine Hüseyin Paşa‘nın “ben serdârım mahlûlât ve tevcîhât bana mufavvazdır. Senin alâkan nedir edebin ile otur” demesiyle aralarında husumet başlamıştır. Tevârîh-i Cezîre-i Girid,

P., vr. 63b; Târîh-i Naîmâ, III, s. 1238.

64Hüseyin Paşa, bu isyan sırasında askerlerin bir an önce adadan ayrılma isteklerini; Müslümânlar “bu âna dek çekilen zahmet ve meşekkat hebâ olur ve kabza-i teshîre giren memleketlerde kâfire verilip bu kadar cebehâne ve toplar nice olur” diyerek aralarında temsilci seçip durumlarını bizzat anlatmaları

için İstanbul’a gönderdi. Hüseyin Paşa, kendisine Venedik ile anlaştı ithamında bulunan Surnazen Mustafa Paşa’ya; “bire Allah’dan hayâ etmezler ırz-ı devlet ve nâmus-ı vüzerânın hürmet ve ri‘âyetin bilmezler bu ettiğiniz bî-edeblik nedir ben pâdişâh-ı İslâmın vekîli ve vezîri ve cümlenizin serdârı ve müşîri değilmiyim benim cürmüm ve kusûrum nedir ki bu eziyyet ve hakârete müstahak oldum. Kâfire şâtır (casus) gönderdi demişsiniz tutulan şâtırı getirin göreyim”. diyerek cevap verdi Tevârîh-i Cezîre- i Girid, P., vr. 65a-66a, Târîh-i Naîmâ,III, s. 1240.

65Fermân-ı hümâyûn üzerine yapılan müşavereden sonra biri Kastera denilen küçük kale yakınına, biri

Kandiye’nin doğu tarafında Nazarta denilen yere ve bir diğeri de Kandiye karşısına top erişir bir yere yapılması kararlaştırıldı. Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 72b, Kâtib Çelebi, Fezleke, II, s. 1024-1025. 66 Hüseyin Paşa imkânsızlıklar içinde de olsa hiçbir zaman umutsuzluğa düşmemiştir ve her zaman bir

çözüm üretmiştir. 1058 yılında cephanenin bitmesi üzerine Serdâr Hüseyin Paşa askerle beraber düşmana baskın verip düşmandan altı adet şayka topu, beş yüz tüfenk, yüz barut kesesi ve pek çok savaş malzemesi ele geçirerek belli bir süre yetecek malzeme ihtiyacını karşılamıştır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III, Ankara 1988, s. 221.