• Sonuç bulunamadı

Fazıl Ahmed Paşa’nın Sadrazamlığı ve Kandiye’nin Feth

1.3. Girit’in Feth

1.1.7. Fazıl Ahmed Paşa’nın Sadrazamlığı ve Kandiye’nin Feth

Avusturya ve Erdel meselelerini istedikleri şekilde halleden Osmanlı Devleti, çok uzayan ve devlete maddi ve manevi kayıplar yaşatan Girit savaşına kesin bir çözüm getirmek amacıyla bu zamana kadar serdarlarla74 idare edilen Girit seferinin bizzat sadrazam tarafından idare edilmesi kararı alındı ve bu doğrultuda Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa görevlendirildi. Sadrazam, sefer için bütün hazırlıkları tamamlandıktan sonra 12 Ramazan 1076 (18 Mart 1666)’da hareket ederek karadan Termiş’e oradan da gemilerle 5 Cemâziye’l-evvel 1077 (1 Kasım 1666)’de Hanya Limanı’na vardı75.

Fazıl Ahmet Paşa, adaya vardıktan sonra baharda yapılacak muhasara için incelemelerde bulunmak üzere 27 Cemâziye’l-âhir 1077 (15 Aralık 1666)’de Kandiye’ye gitti. Burada ordu ileri gelenleriyle görüşüp76 onlardan muhasara hakkındaki görüşlerini dinleyip Cuhud Tabyası ve Ak Tabya bölgelerini gezdikten

74 25 yıl süren Girit Seferi sırasında on serdar görev yapmıştır. Bunlar;

Yusuf Paşa 4 Ra. 1055 (30 Mart 1645)

Siyavus Paşa Evâhir-i L. 1055 (9-18 Ocak 1645)

S. Mehmed Paşa Evâil-i Z. 1055 (18-27 Ocak 1646) Deli Hüseyin Paşa B. 1056 (Ağustos-Eylül 1646)

Siyavus Paşa 9 R. 1066 (5 Şubat 1656)

Deli Hüseyin Paşa 8 Ca. 1066 (5 Mart 1656) Kör Hüseyin Paşa 20 B. 1068 (23 Mart 1658) Tavukçu Mustafa Paşa 11 B. 1069 (4 Nisan 1659) Ankebut Ahmed Paşa 3 B. 1071 (4 Mart 1661) Fazıl Ahmed Paş 5 Ca. 1077 (3 Kasım 1666 ) Gülsoy, Girit’in Fethi ve Osmanlı İdaresinin kurulması, s. 76.

75 Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa Hanya’ya vardığında tören ile karşılandı. Burada ordu ileri gelenleri, iş

erleri ve pek çok kişi yer almakta idi. Burada toplanan kalabalık hep bir ağızdan “devletlü vezîr hoş

geldin sefâ geldin yirmi dört seneden beri bizler bu cezîrede yetîm kaldık” diyerek gözyaşları

dökmüşlerdir. Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 91b-93a.

76 Bu görüşme sırasında Kandiye Kalesi muhâsarasında iki defa bulunan Kara Mustafa paşa, Rumeli

Beylerbeyi Pehlivan Mehmed Paşa ve daha önce adada Serdarlık görevinde bulunan Freng Ahmed Paşa yer aldı. Abdulkadir Sıddık Yücel, Mühürdâr Hasan Ağa Cevâhirü’t-Tevârih, Erciyes Üniversitesi Soyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, s. 327.

sonra tekrar Hanya’ya döndü77.

Baharın gelmesiyle beraber muhasara hazırlıkları tamamlandı. Sadrazam, Kandiye karşısına İnadiye Kalesi yakınlarına kurulan ordugâhta ordu komutanlarını toplayarak muhasara stratejisini belirledi. Buna göre Kandiye Kalesi, Vire Tabyası, Yahudi Tabyası, Domuz Damı tarafından muhasara edilecek ve Ak Tabya tarafına da top yerleştirilerek kale dövülecekti. Kandiye muhasarası 4 Zilhicce 1077 (28 Mayıs 1667)’de başladı.

Lağım savaşlarıyla şöhret bulan Kandiye muhasarası sırasında Venedikliler, Kandiye’yi savunabilmek için kalenin etrafında ileriye doğru üçer kat üst üste lağımlar kazdılar. Osmanlı ordusunun metrisleri ileri sürmesiyle birlikte Venedik, bu lağımları ateşe vererek Osmanlı ordusuna büyük kayıplar verdirdi. Fazıl Ahmed Paşa, bu kayıpları önlemek için her üç kolda da ikişer tabaka olmak üzere üçer lağım kazdırarak Venedik lağımlarının bulunmasını emretti. Venedik lağımlarının bulunup iptal edilmesinden sonra metrisler yürütüldü. Kandiye muhasarası tamamen bir lağım savaşı olarak devam etmekteydi. İlk muhasarada iki taraftan 600’den fazla lağıma ateş verildi. Bu mücadelelerde çoğu lağımcı ve lağım döşeme işinde çalışan beldarlar olmak üzere 8000’den fazla Osmanlı askeri şehit oldu. Fazıl Ahmed Paşa, muhasaraya kış mevsimi dolayısıyla ara vererek orduya kışlama emri verdi. Aynı zamanda Sadrazam, İstanbul’dan da bahar döneminde yapılacak muhasarada kullanılmak için beldar, lağımcı ve mühimmat takviyesi talep etti78.

İkinci muhasara başlamadan önce adaya asker, zahire, cephane ve mühimmat gönderilerek eksikler bir ölçüde giderildi79. Bunun yanında Venedik’ten kalan toplar tamir edildi ve İnadiye Kalesi’ndeki tophanede on bir balyemez top döküldü. Bununla birlikte muhasara sırasında Venedik’in Kandiye’ye yapacağı yardımı engellemek maksadıyla Kandiye Limanı giriş ve çıkışı kontrol edilmeye çalışıldı. Bu maksat

77 Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 93b.

78 Gülsoy, Girit’in Fethi ve Osmanlı İdaresinin kurulması, s. 135-139, Nazire Karaçay Türkal, Silahtar

Fındıklılı Mehmed Ağa Zeyl-i Fezleke, M.Ü. Doktora Tezi, s. 477-478.

79 Bu dönemde adaya gönderilen askerlerin peksimed ve zahire paraların bir kısmı Bursa İzmir ve

İstanbul Mizân-ı Harir mukataası 1077-1078 senesi malından karşılandı ve 396000 akçe kullanıldı. 18 Za 1079 (19 Nisan 1669)

doğrultusunda hem Güllük tarafı hem de batı tarafına tabyalar yapılarak toplar yerleştirildi80.

Kandiye’ye ikinci muhasara 20 Muharrem 1079 (30 Haziran 1668)’da ordunun metrislere girmesi ile başladı. Küllük tarafındaki metrislerin kumluk olması burada lağım olma ihtimalini azalttı ve kale hendeklerinin başına kadar kolaylıkla varıldı. Venedik’in kum içerisinde sandıkları birbirine çatarak da lağım oluşturduğu öğrenilmesiyle lağım işletilerek hareket edilmeye başlandı. Rumeli sipahileri, Kızıl Tabya tarafında da metrisleri tabya duvarlarına kadar ilerlettiler. Burada da tabyanın içi boş olduğundan dolayı kazma sesini duyan Venedikliler, lağımları el humbarası ve top atışlarıyla etkisiz hale getirdi. Bunun üzerine lağımların temelden değil de temelin üç kulaç üstünden yürütülmesi kararlaştırıldı81.

Kandiye muhasarasının her geçen gün uzaması Venedik’in işini zorlaştırmaktaydı. Bundan dolayı Kandiye Genarali Morosini çeşitli savaş hilelerine başvurma yoluna gitmiştir. Bu hilelerden biri de, kaleye günde 10-15 şayka yanaştırarak sanki Venedik’ten yardım geldi görüntüsü oluşturarak Osmanlı Devleti ile bir barış yapmanın yollarını aramaktı. Oysa Venedik’ten yardım gelmemekte ve her geçen gün adada barut, mühimmat ve yiyecek sıkıntısı artmaktaydı82.

Venedik, bu muhasaradan kurtulmak için Avrupalı devletler ve Papalık nezdinde de yardım taleplerinde bulunmuştur. Fransa kralına yazılan mektupta: “yardım gönderilirse Kandiye Kalesi’nin kendilerine verileceğini” belirtilmektedir. Bu mektupta eğer yardım gönderilmeyecek olursa Fransız gemilerinin Akdeniz’de dolaşamayacağı da söylenmektedir. Bu yardım talepleri üzerine Fransa’dan 12 bin asker ve 70 parça kalyon, Papalık, Malta ve diğer devletlerden de yardımlar yola çıktı83. Bu yardım maksadıyla Fransız gemileri 20 Muharrem 1080 (20 Haziran

80 Adadaki ihtiyacı gidermek için iki bin kantar barut ve iki bin gülle, iki bin kebîr humbara ve bin nefer

silahdar serdengeçtisi ve bin nefer lağımcı Selanik Limanı’ndan adaya sevk edildi. Türkal, Silahtar

Fındıklılı Mehmed Ağa Zeyl-i Fezleke, s. 504.

81 Türkal, Silahtar Fındıklılı Mehmed Ağa Zeyl-i Fezleke, s. 506-507.

82 Venedik barut yardımı karşılığında üç adasını Fransa’ya verdi söylentileri yaygınlaştı. Türkal,

Silahtar Fındıklılı Mehmed Ağa Zeyl-i Fezleke, s. 521.

83 Girit Seferi sırasında özellikle de Kandiye Muhâsarası sırasında Venedik’in Papalık nezdinde

Avrupa’dan pek çok kez yardım talepleri oldu. Bu yardım talepleri çoğu zaman boş çevrilmiş veya beklentinin altında olmuştur. Dönem dönemde Papalık öncülüğünde ve Fransa’nın idaresinde yardımlar

1669)’de Hanya önlerine geldi. Osmanlı Devleti’nin, gelen Fransız yardımlarına karşı tedbir alması üzerine Fransız askerleri istediği başarıyı sağlayamayarak 29 Rebiʻü’l-evvel 1080 (27 Ağustos 1669)’de adadan ayrıldı84.

Fransız askerlerinin85 adadan ayrılmasından sonra Osmanlı Devleti bütün gücüyle kaleye saldırmaya başladı. Bu çerçevede yeni lağımlar açılması kararı alınarak kaleyi on üç farklı yerden lağım yürütüldü. Venedik, gelen dış yardımlarla istediği sonucu alamadığı için barış istemekten başka çaresi kalmadı. Bunun üzerine 1 Rebiʻü’l-ahir 1080 (29 Ağustos 1669)’de Sadrazam ile görüşmek için iki elçi gönderdi. Gelen elçilerin kaleye teslim etmeye yetkili olmadıkları anlaşılınca sadrazam bunları kabul etmeyerek geri gönderdi86. Geri dönen elçiler iki saat sonra tekrar gelerek kalenin teslimi için görüşmelere başlayacaklarını bildirdiler.

Bu görüşmeler iki taraf arasında 4 Rebiʻü’l-ahir 1080 (1 Eylül 1669)’de Atlı Tabya bölgesinde yapıldı. Görüşmelere sadrazam adına, Halep Vâlisi İbrahim Paşa, Kul Kethüdâsı Zülfikâr Ağa ve Küçük Tezkireci Karakulak Ahmed Paşa ve Divân-ı Hümâyûn Tercümanı Panayot katıldı87. İki devlet arasında 9 Rebiʻü’l-ahir 1080 (6 Eylül 1669)’de on yedi maddelik bir barış anlaşması imzalandı.

Girit’e ulaştırılmıştır. Avrupa tarafından ulaştırılan bu yardımlarla ilgili geniş bilgi için bkz. Nuri Adıyeke, “Girit Savaşları ve Birleşik Hristiyan Orduları”, Türkler, IX, Ankara 2002, s. 1352-1364.

84 Fransa, Malta, Düka, Algornas, Luka ve Venedik gemileri dahi bütün donanması tahmînen üç yüz

kıtʻa sefâʻin kalyon ve çekdirmeleri Kandiye önlerinde göründü. Gelen bu yardımlar Kandiye’deki Venedikliler tarafından sevinçle karşılmış ve şenlikler yapmışlardır. Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, İzmir Milli Kütüphanesi No: 24/510, vr. 51a; Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 114b-116a; Türkal,

Silahtar Fındıklılı Mehmed Ağa Zeyl-i Fezleke, s. 521-535.

85 Fransız askerleri komutanı çekilirken Venedik Generaline söylediği şu sözlerden Venedik’in Osmanlı

karşısında kaleyi koruyamayacağı anlaşılmaktadır. “Âl-i Osman askeri bizim bu kadar cumhûrumuzu

bozup ve karşı durup ve bunca âteşlerimize göğüs gerip bî-pervâ cevâb verip ve taşra hûlayan askerimizi kırdı. Ve donanma gemilerimizi bunca sakatlık edip ve dahi paturnamızı ve bir iki gemilerimizi gark ve ihrâk-bi’n-nâr eyledi. Maʻlûm oldu ki ziz bu Osmanlı askerine cevâb verip kalʻa yı kurtaramazsınız husûsân Osmanlı Kızıltabya tarafından gedik açtı. Bir gün içerü hûlar sizi bütün kılıçtan geçirip evlâd u iyâllerinizi bütün esîr ve giriftâr eder ve hem sulhden dahi mahrûm olursuz. Hemân çâresi kalʻayı verip sulh olasız” Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 65b; Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 122b.

86 Sadrazamın, kalenin teslimi dışında başka bir şartı kabul etmediğini ve gelenin geri gönderilmesi

gerektiğini şu ifadesinden anlamaktayız. “bu gelen kayık Ceneral tarafındanmıdır su’âl edesin. Niçün

gelmiştir eğer kalʻa ahvâli içün geldik derler ise ne güzel kağıdların alıp cevâbları nedir göresin ve eğer bir gayri yüzden haber verirler ise iʻtibâr etmeyip geri yollayasın”. Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 70a, Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 119a.

87 BOA., AE.SMMD. IV 106/12347, 23 Safer 1080 (23 Temmuz 1669); Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i

Buna göre: Kandiye Kalesi bütün mühimmat ve cephanesiyle teslim olunacaktır. Suda, İsperlanka ve Granbusa Venedik’te kalacak ve iki tarafın esirleri serbest bırakılacaktır. Kandiye Kalesi’nden gitmek isteyen herkesin gitmesine izin verilecektir. Kilisenin mal ve eşyalarının ve halkın şahsi eşyalarının taşınması için on iki günlük süre verilecektir. Bu süre zarfında Osmanlı askeri kaleye girmeyecek ve iki tarafın askerleri oldukları yerde kalacaklardır. Kale aman ile teslim olduğundan dolayı kaledeki 304 toptan dördü Venedik’e verilecektir. İki taraf arasında barışı sağlamak için güvenilir kişiler tayin olunacaktır.88.

Anlaşmayı her iki tarafın kabulünden sonra kaleye beyaz bayrak dikilmiştir. Kalenin Venedikliler tarafından boşaltılması sağlandıktan sonra üç Venedikli tarafından kalenin anahtarları 2 Cemâziye’l-evvel 1080 (28 Eylül 1669)’de Fazıl Ahmed Paşa’ya sunuldu89. Kandiye’nin alınmasıyla muhasarası çeyrek asır devam eden Girit tamamen Osmanlı hâkimiyetine girdi90. Kalenin teslim alınmasından sonra Fazıl Ahmed Paşa, kalenin fethini bildiren telhisi 7 Cemâziye’l-evvel 1080 (3 Ekim 1669)’de padişaha gönderdi91. Padişah, Kandiye’nin fetih haberini aldıktan sonra fetihten duyduğu memnuniyeti anlatan hatt-ı hümayun ile birlikte sadrazam ve diğer komutanlara da çeşitli hediyeler gönderdi92.

Kandiye’nin fethedilmesinden sonra şehirdeki kiliselerin en büyüğü IV. Mehmed, diğerleri Sultan İbrahim, Valide Turhan Sultan, Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa

88 Anlaşma maddeleri için bkz. Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 62b; Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P.,

vr. 120b-121a; Muahedât Mecmuası, II, Ankara 2008, s. 141-145.

89 Kalenin anahtarlarını getiren Venedikliler Sadrazam’a,“devletlü vezîr bunun takdîrde sâʻati bugün

imiş hak taʻâlâ hazretleri pâdişâhınıza ve sen ve cümle askerinize Kandiye kalʻasın mübârek eylesin”

dediler. Sadrazamda gelenlere serâser hılʻatler giydirip ve şapkaların aldığı kadar altın ile doldurup onlar ile gelen beş Venedikli askere de birer kaftân ile ikişer yüz altın verdi. Kalenin anahtarlarını getiren Venedikliler, iyi donanmış atlara bindirilip şenlikler ve alaylar ile gönderildiler. Hikâyet-i

Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 71b, Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 124a.

90 Kandiye muhasarası sırasında 1115 paşa, 25639 Yeniçeri, 7796 yeniçeri beyleri, 27645 timâr erbabı,

4963 serdengeçti, 4962 cebeci, 2296 topçu, 29965 lağımcı şehit olmuştur. Bu rakamlarda kaynaklarda farklılıklar bulunmaktadır. Kandiye Kalesi’nden alınan malzeme listesi ve şehit sayılarıyla ilgili bkz. Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VIII. Kitap, Yay. Haz. Seyid Ali Kahraman-Yücel Dağlı, İstanbul 2003, s. 196-198; Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 86b-87b; Tevârîh-i Cezîre-i Girid, vr. 134b-135a;

Târîh-i Mu’teber, İ.Ü. Nadir Eserler Kütüp., Ty. No: 6062, vr. 86b-87a.

91 Padişaha gönderilen telhis metni için bkz. Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 68a-68b, Tevârîh-i

Cezîre-i Girid, P., vr. 125a-126a

92 Padişah’ın hatt-ı hümayunu için bkz. Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 72a-72b; Tevârîh-i

ve diğer komutanlar adına camiye çevrildi. Aynı zamanda Fazıl Ahmed Paşa, fetih dolayısıyla Kandiye Kalesi’ne de bir cami yaptırdı93. Fethin ilk Cuma günü Sadrazam bir teşekkür konuşması yapmış ve ilk cuma namazını da Hünkâr Camiinde kılmıştır94. O kışı Kandiye’de geçiren Fazıl Ahmed Paşa, kale duvarlarını tamir ettirerek adanın imar ve iskân işlerini tamamlatmıştır. Fetihten sonra tutulan tahrir kayıtlarından anlaşıldığına göre Kandiye şu yapılardan oluşmaktadır: elli altı mahallede 1051 ev 313 dükkân, 66 manastır, 5 adet kilise 37 mahzen, 12 cami, 10 bahçe, 10 sekiz bostan, dört kışla, 4 cephanelik, 7 değirmen, iki karakol, birer hapishane, debbağhane ve ambar binası bulunuyordu. Kandiye’nin en büyük mahalleleri sırasıyla Hristo İskuludi, Evdime Terya, Kera Ispata Polyotisa ve Hristo Kefale mahalleleridir95.

Osmanlı hâkimiyeti altına giren Girit Adası, merkezi Kandiye olmak üzere imtiyazlı bir eyalet haline getirilerek beylerbeyliğine de Ankebut Ahmed Paşa atanmıştır. Adanın tekrar tahririnin tutulması için yeniçeri ocağı kâtiplerinden Defterzâde Mehmed Efendi görevlendirilmiştir. Yapılan bu tahrire göre Girit, Kandiye, Hanya, Resmo ve İstiye olmak üzere dört sancağa ayrıldı. İlk iki sancağa gönderilen muhafızlar vezirlik rütbesini haiz olmakla birlikte bazen Hanya mutasarrıflığına mirimiranlar ve Resmo’ya da vezirler tayin edilmiştir96.

93 Kiliseden camiye dönüştürülen bu camilerin özellikleri ile geniş bilgi için bkz. Seyahatnâme, VIII.

Kitap, s. 210-211.

Kandiye’nin fethinden sonra Fazıl Ahmed Paşa, Kandiye Kalesi’nde bir cami yaptırdı. Ahmed Paşa’nın yaptırdığı bu cami için bazı yerler vakfedildi. Vakfedilen bu yerler, Kandiye sancağında Menekoça Nahiyesinde Ayavarvara, Ayatom ve Resmo sancağında Milapotama Nahiyesinde Makartes isimli köyleridir. Bu vakfedilen yerlerin gelirleri yapılan bu caminin görevli maaşları, tamir ve diğer masrafları için kullanılacaktır. BOA, C.EV, 151/7533, 29 Rebiʻü’l-ahir 1081 (13 Kasım 1670)

94 Sadrazam bu yaptığı konuşmada; “Ey hâzır-ı meclis olan ihvânlar elhamdülillâhi teʻâlâ çekilen derd

ve meşakkatler zâil olmayıp hak tebâreke ve teʻâlâ hazretleri lütf ü kerem ve ihsân ü inâyetiyle dilhâhımız üzere maksad-ı merâmımızı atâ ve ihsân eyledi. Lillâhi’l-hamd ve’ş-şükr hazâ min-fazli rabbi ve lâkin bi-hasebi’l-iktizâ elbette tertîb-i nizâm içün nice defʻa hâtırınızı hedm ettim. Karındaşlar cümlenizden ricâ ve niyâzım budur ki derûn-ı sâf ile maʻzûr görüp helâl edesiz. . İtâʻat-i ulü’l-emr ile dünya ve âhiret devletine nâil olup berhûdâr olasız. Kudretlü pâdişâhımın nân ü nemeki size helâl olsun…” demiştir. Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 73a-73b, Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr.

126a-126b.

95 Ersin Gülsoy, “Kandiye”, DİA, XXIV, s. 304. 96 Tukin, “Girit”, s. 87.

2. GİRİT’İN FETHİYLE İLGİLİ BAZI ESERLER VE ARŞİV