• Sonuç bulunamadı

3. SAĞLIK TURİZMİ KAVRAMI VE KAPSAMI

3.8. Sağlık Turizminin Gelecek Potansiyeli

İnsanların sağlıklarına gösterdikleri özenin artması, ülkelerin sağlık hizmetlerinde uluslararası anlamda rekabet edebilirliklerini artırması ve maliyet farklarının en aza indirilmesi doğrultusunda, sağlık turizminin gelecek potansiyelinin yüksek olduğu belirtilmektedir. Bu bağlamda özellikle cerrahi operasyonlar ve plastik cerrahi söz konusu olduğunda, denizaşırı hizmetler için önemli bir talep oluşacağı ve bugün itibariyle sağlık turizmi kapsamında temel öğe olarak kalp ameliyatları ile plastik cerrahi operasyonlarının yer değiştireceği ifade edilmektedir.

Bugün itibariyle sağlık turizmini geliştirme amacı taşıyan ve buna yönelik çalışmalarda bulunan ülkelerin sayısının giderek artması da, sağlık turizminin gelecek potansiyelinin uluslararası anlamda artmasını sağlayacak bir durum olarak değerlendirilmektedir. Son dönemlerde genel olarak Asya ülkelerinin sağlık turizmi kapsamındaki başarısı, küresel anlamda dikkatlerin sağlık turizmi alanına yönelmesini sağlamıştır. Bu temelde sağlık turizminin durdurulamaz yükselişinin başlangıcı olarak kabul edilen bu dönem, her yıl

öngörülenin üzerinde sağlık turistinin sağlık turizmi hizmetlerinden yararlanması ile birlikte bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir.

Maliyetleri uluslararası standartların nispeten üzerinde bir destinasyon merkezi olmasına karşın 2012 yılı itibariyle Singapur; termal turizm seyahatleri bağlamında 1,8 Milyar ABD Doları gelir elde ettiğini, 1 milyon hastaya sağlık turizmi kapsamında hizmet sunduğunu ve bu temelde ülkesinde 13 bin yeni istihdam olanağı yarattığını açıklamıştır (Kumar, 2012). Aynı şekilde Filipinler de, sağlık turizmi sektöründe istihdam edilen tüm sağlık personelinin İngilizce biliyor olması ve sağlık turistlerinin transferlerinin desteklenmesini sağlamaya yönelik uluslararası havacılık sektöründe önemli addedilen yeni bir havalimanı inşa etmiş olması ile sağlık turizmi sektöründe bir anlamda çıtayı yükseltmiş bir ülke olarak değerlendirilmektedir (Arunanondchai ve Fink, 2007).

Singapur örneği ele alındığında, sağlık turizminin gelecek potansiyelinde yer almak isteyen ve uluslararası sağlık turistlerini ağırlama amacında olan ülkelerin hizmet kapasitelerini artırmaları ve hizmet yelpazelerini genişletmeleri gerektiği görülmektedir. Filipinler örneği değerlendirildiğinde ise; sağlık turizmi kapsamında hizmet veren tüm sağlık personelinin İngilizce gibi evrensel bir dili biliyor olmaları da, yine sağlık turizmi kapsamında adından söz ettirmek isteyen ülkelerin yabancı dil konusunda personelini eğitmesi gerekliliği bir kez daha anlaşılmış olmaktadır.

Dubai’de ise, Orta Doğu’da yaşayan sağlık turistlerinin Asya ülkelerine gitmelerinin önüne geçilebilmesi adına yeni bir “Sağlık Kenti” inşa edildiği görülmektedir (Didascalou, Lagros ve Nastos, 2009). Sağlık turizmi kapsamında verilen birçok hizmetin sunulduğu tam teşekküllü bir merkez olarak nitelendirilen Dubai Sağlık Kenti, bu doğrultuda yine sağlık turizmi hizmetlerinin çıtasını yükselten bir başka yapılanma olarak değerlendirilmektedir.

Hindistan’da ise; sağlık turizmi alanında en büyük uluslararası sağlık servis grubu olarak kabul edilen Apollo, 37 hastane ile hizmet vermeye devam etmektedir ki, bu hastaneler 2004 yılında hizmete açılmıştır. Bu hastaneler Kuveyt, Sri Lanka ve Nijerya’da hizmet veren hastanelerle de ortaklıkları bulunmaktadır (Selvi, 2008). Dubai, Bangladeş,

Pakistan, Tanzanya, Gana, Filipinler, Londra ve Chicago merkezli olarak sağlık turizmi hizmeti veren özel kurumlar ve uluslararası bağlantıları olan diğer kuruluşlar da, planlarının Apollo uluslararası sağlık servis grubu gibi bir oluşum tesis etmek olduğunu ifade etmektedirler (Teh ve Chu, 2005). Sağlık turizmi alanında uluslararası anlamda hizmet veren birçok ülkenin toplamda 37 sağlık işletmesine sahip olmadığı düşünüldüğünde, Hindistan’daki sadece bir sağlık servis grubunun 37 hastane ile hizmet vermesi oldukça dikkat çekici bir husus olarak değerlendirilmelidir.

Günümüzde sağlık turizminin özellikle gelişmekte olan ülkelerin seçkin sınıflarının ilgisini çekmesi, sağlık turizminin gelecek potansiyelinin de yüksek olacağı şeklinde değerlendirilmektedir. Örneğin, sadece Nijeryalıların 2014 yılı itibariyle Nijerya dışında yaptıkları sağlık harcamalarının yaklaşık 25 Milyar ABD Doları düzeyinde olduğu belirtilmektedir (Wong ve Musa, 2014). Aynı şekilde Japonya gibi birçok ülkenin de sağlık sektörünün yükünü hafifletmeye yönelik olarak basit muayenelerde dahi çalışanlarını yurt dışına göndermeleri ve yaşlı bireylerini yabancı ülkelerdeki huzurevlerinden hizmet almaya yönlendirmeleri de, sağlık turizmi hizmetlerinden yararlanmak isteyen kişi sayısının çok kısa bir süre içerisinde artış göstereceği şeklinde yorumlanmaktadır (Barker ve Cameron, 2008).

Sağlık turizminin gelecek potansiyelinin yüksek olmasını sağlayacak olan unsurlardan bir diğeri de, yeni teknolojilerin sağlık turizmi hizmetlerine direkt olarak yansıtılması olarak değerlendirilmektedir (Kumar, 2012). Bu durum sağlık turizmi hizmetlerinde daha rekabetçi olunmasını sağlamakta, sağlık hizmetlerine yönelik ticaret hacminin büyümesini beraberinde getirmekte ve sağlık turizmi hizmetlerinin küreselleşmesinde yeni boyutlar ortaya çıkmasını olanaklı kılmaktadır.

Sağlık turizminin belirtilen bu gelişmeler doğrultusunda tüm dünyada da olduğu gibi Türkiye’de de rant kazanması, yatırımcıların da sağlık turizmi ile yakından ilgilenmelerini sağlamıştır. Sağlık turistlerinin diğer turistlere göre yaklaşık 5 kat daha fazla harcamada bulunmaları da, sektörün önemini ortaya koyan bir nokta olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’de sağlık turizminin gelecek potansiyelinin

artırılabilmesi adına da, Türkiye’yi ziyaret eden milyonlarca turiste Türkiye’nin sağlık turizmi potansiyelinin tanıtılmasının önemli olacağı belirtilmektedir.

Günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde birçok sigorta şirketi; sağlık giderlerinin azaltılmasına yönelik olarak sigorta hizmetlerinden yararlanan bireyleri yurt dışı sağlık hizmetlerine yönlendirmekte ve hatta bu hizmet kapsamında sağlık turistlerinin sadece hastane işletmelerinden değil, bağımsız olarak çalışan hekimlerden de hizmet alabilmelerine olanak tanımaktadır (Selvi, 2008). Sağlık turizmi sektöründe bağımsız olarak çalışan hekimlerden de yararlanılabilmesi olanağının gündeme gelmesi, sağlık turizminin geleceği açısından önemli bir gösterge olarak değerlendirilmektedir.

Bu temelde ülkemizin de uluslararası sağlık turizmi pastasından daha fazla paya sahip olabilmesi için yerli olmayan sigorta şirketleri ile bağlarını güçlendirmesi önem arz etmektedir. Aynı şekilde sağlık işletmeleri ile sektördeki diğer aktörlerin işbirliği ve koordinasyon içerisinde olmaları; sağlık turizmi kapsamındaki hizmetlerin pazarlanması, konaklama hizmetlerinin sunulması ve bu hizmetlerin sigorta şirketleri tarafından finanse edilmesi açısından gereklilik göstermektedir. Zira aktörler arasındaki iletişimin güçlendirilmesi doğrultusunda sağlık turizmi tanıtımlarının ortak bir zeminde yürütülmesi olanaklı olacak ve sağlık turizmi alanında birliktelik sağlanarak gelişme kaydedilebilecektir.

Ülkemizin sağlık turizminin geleceğinde yer alabilmesi adına üzerinde durulması gereken bir başka husus da, ülkemize gelen sağlık turistlerinin sağlık personeli ile iletişimlerinin hayati bir önem içermesi dolayısıyla tıbbi terminolojiye hâkim dil bilen sağlık personelinin yetiştirilmesi gerekliliğidir. Aynı kapsamda ülkemizde tedavi olan uluslararası hastaların maruz kalabilecekleri tıbbi hatalardan kaynaklanan sorunların giderilebilmesine yönelik hukuki altyapının oluşturulması fayda sağlayacak ve sağlık turistlerinin yaşayabilecekleri güven problemini bertaraf etmek uzun vadede sağlık turizmi açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır.

Diğer önemli bir husus da, ülkemizin yurt dışı tanıtımlarında sağlık turizmi hizmetlerinin kalite bazında tanıtılmasına önem vermek olmalıdır. Zira sağlık turizmi

hizmetlerinin pazarlanmasında sağlık turistlerinin açısından en önemli unsurun kalite olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle de tanıtımların öncelikli olarak nitelik alanında yapılması ve maliyet avantajının destekleyici bir unsur olarak kullanılması öngörülmelidir. Bu doğrultuda ortak paydada olan bir tanıtım politikası oluşturulması ve tüm bölgelerin sunabileceği en mükemmel sağlık hizmeti kapsamında markalaşmaya gidilmesi adına hareket edilmelidir.