• Sonuç bulunamadı

B. Yeni Bölgesel Kalkınma Yaklaşımları

9. Sürdürülebilir Bölgesel Kalkınma Yaklaşımı

Doğal kaynaklar ve çevreyle insanlar arasındaki ilişkilerin karmaşıklığı ve önemi çevre sorunları konusunda artan bir ilginin doğmasını sağlamıştır. 1972 yılında Roma Kulübü tarafından hazırlanan Büyümenin Sınırları Raporu çevresel gündemin ilk politika başlangıcı olmuştur. Rapor nüfus, sanayi üretimi, gıda yenilenemeyen kaynaklar ve çevre kirliliği gibi beş temel değişken arasında etkileşimi açıklamaya yöneliktir. Söz konusu değişkenler bir yandan büyümenin nedenini oluştururken diğer yandan da büyüme devamında ya da sınırlarına ulaşmasında etken olmaktadır. Aynı Stockholm’de düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda uluslararası alanda sorunlarının ele alındığı ve bu sorunlarla ilgili alınması gereken önlemlerin tartışıldığı ilk büyük toplantı olma özelliğini taşımaktadır. Bu konferansta benimsenen ekokalkınma stratejisi, temel ihtiyaçlar

esas alınarak oluşturulan bir üretim ve tüketim düzeyi öngörmekte, doğayı tamamen tüketmeyen ve gelecek nesilleri yükümlülük altına almayan, çevreyle uyumlu bir kalkınma anlayışını ifade etmektedir199.

Sürdürülebilir kalkınma, 1970’li yıllardan başlayarak tüm dünyada, çevre politikalarının belirleyicisi olmakla birlikte etki alanı yalnızca çevreyle sınırlı kalmamış, ekonomik ve sosyal gelişme anlayışlarıyla da bütünleştirilmiştir. Bir toplum ancak, ekonomik ve sosyal açıdan gelecek kuşaklarında varlıklarını güvence altına alacak biçimde yapılanmışsa varlığını sürdürebilecektir200. Sürdürülebilir kalkınma kavramının tanınmaya ve yaygın biçimde kullanılmaya başlanması asıl, 1987 yılında Birleşmiş Milletler Çevre ve Gelişme Komisyonu’nun yayınladığı Brundtland Raporu olarak da bilinen Ortak Geleceğimiz adlı raporla olmuştur. Raporda sürdürülebilir kalkınma, gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini tehlikeye sokmaksızın, bugünkü kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen gelişme olarak tanımlanmaktadır201.

Brundtland Raporu’ndan sonra 1992 yılında yapılan Rio Zirvesi’nin ana konusunu sürdürülebilir kalkınma oluşturmuştur. Rio Zirvesi sonunda kabul edilen küresel, ulusal, bölgesel ve yerel düzeydeki uygulamalara yön veren Rio Bildirgesi, Gündem 21, Đklim Değişikliği Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitliliğin Korunması Sözleşmesi ve Orman Varlığının Korunması Đlkeleri’ne de sürdürülebilir gelişme anlayışının yansıdığı görülmektedir. 1996 yılında Đstanbul’da yapılan Birleşmiş Milletler Đnsan Yerleşimleri Konferansı Habitat II, Costa Rika’nın San Jose kentinde yapılan Rio+5 Zirvesi ve 2002 yılında yapılan Rio+10 Konferansı olarak da bilinen Johannesburg Zirvesi de sürdürülebilir gelişme politikalarının dönüm noktalarıdır.

Sürdürülebilir kalkınma yalnızca gelişmekte olan ülkeler için önerilen bir model olmayıp tüm dünya ülkelerinin uygulaması gereken bir anlayış olmuştur. Gelişmekte olan ülkeler için, ekonomik ve sosyal gelişmelerini gerçekleştirirken

199 Tülay Ceylan, “Sürdürülebilir Kalkınma”, Gelişme Đktisatı Kuram- Eleştiri-Yorum, (Ed. Tamer

Đşgüden, Fuat Ercan, Mehmet Türkay), Beta Yayınları, Đstanbul, 1995, s.203-204

200 Ayşegül Mengi ve Nesrin Algan, a.g.e., s.3

201 TÇSV, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, Ortak Geleceğimiz, (Çev. Belkıs Çorakçı),

çevreyi ve doğal kaynaklarını da korumayı ifade ederken; gelişmiş ülkeler için de bugünkü gelişmişlik ve refah düzeylerini korumak, yaşam kalitelerini yükseltebilmek için çevre değerlerine sahip çıkmak, çevreyi korumak anlamına gelmektedir202.

Çevrenin serbest mal olarak görüldüğü geleneksel ekonomik büyüme ve gelişme yaklaşımlarında çevre kirliliği sadece dışsal ekonomiler içinde incelenmektedir. Ekonomik büyüme yaklaşımında sermaye kıt bir üretim girdisi olarak kabul edilirken, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımında doğal kaynaklar ve çevre de kıt girdiler olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, ekonomik büyüme yaklaşımından farklı olarak çevre kalitesi, nüfusun sağlık ve eğitim standartlarından oluşan yaşam kalitesini içermektedir. Çevrenin kalitesinin yüksek olması da yaşam kalitesini yükseltmektedir203.

Sürdürülebilir kalkınma ekonomik, sosyal ve çevresel olmak üzere üç kavramdan oluşmaktadır. Bunlar204;

◦ Ekonomik sürdürülebilirlik; refahın ve istihdam fırsatlarının devam

ettirilmesinin sağlanması,

◦ Sosyal sürdürülebilirlik; kişisel refah ve yaşam kalitesini arttırarak

bireylerin ekonomik başarıdan eşit oranda faydalanmasının sağlanması,

◦ Çevresel sürdürülebilirlik; doğal çevresel sistemlere sınırları içerisinde

zarar vermeden yaşamaktır.

Sürekli bir değişme ve gelişme içinde bulunan bölgesel kalkınma kavramı iki farklı anlayışı içermektedir. Bunlar bölgesel sürdürülebilir kalkınma ile sürdürülebilir bölgesel kalkınma kavramlarıdır. Bölgesel sürdürülebilir kalkınma; başta ekolojik olmak üzere sürdürülebilirlik olmak üzere canlı-cansız, doğal-yapay tüm çevresel değerlerin sürdürülebilirliğinin temel amaç olarak benimsendiği politikalar için kullanılırken, sürdürülebilir bölgesel kalkınma ise; bölgesel ekonomik kalkınmanın kendi kendini finanse edebilecek ve sürdürebilecek bir düzeye ulaştığı, ekonomik

202 Ayşegül Mengi ve Nesrin Algan, a.g.e., s.4-5 203 Tülay Ceylan, a.g.m., s.206-207

kalkınma sağlanırken çevresel açıdan da bazı önlemlerin alındığı bir süreç olarak adlandırılmaktadır205.

Bölgesel sürdürülebilir kalkınmada çevresel amaçların öne çıkarken diğerinde ise ekonomik amaçlar çevresel amaçlara göre daha üstün tutulmaktadır. Her iki kavram farklı anlamlar taşımasına rağmen çoğunlukla birbirinin yerine kullanılmakta ve akademik düzeyde yapılan ayrım uygulamaya pek yansımamaktadır. Her iki kalkınma stratejisinde çevre koruma odaklı ortak göstergeler vardır ve amaçları farklılıklar gösterse bile çevrenin korunması, çevre koruma politikalarının öteki politika alanlarıyla bütünleştirilmesi sağlamaktadırlar206. Sürdürülebilir bölgesel kalkınma bölgenin çevresel, ekonomik, sosyal ve kültürel özelliklerinin göz önünde bulundurulmasını gerekli kılmaktadır. Bir sürdürülebilir kalkınma modelinin ekonomik büyümeye yön verecek şekilde uygulanması bölgesel kaynakların bunu desteklemesi durumunda etkili olabilecektir.